CİLT II: ALTIN MEKTUPLARI
BÖLÜM 29: BEKLENEN VE BEKLENMEYEN MİSAFİRLER
Lylphia: Oradalar!
Lylphia’nın haykırmasıyla birlikte hem Yu hem de Yurine bulundukları yerden fırladı. Lylphia aşağıya atlamak için pencereyi açtı fakat duyduğu bir ses aniden durmasına ve kafasını çevirmesine neden oldu.
???: VALARFİN! ÇIK DIŞARI!
Nefret, acı ve öfke dolu sesin sahibi deforme olmuş korkunç sesine aldırmaksızın Yu’nun adını haykırmaya devam ediyordu. Lylphia önce bağırıp duran adama baktı ama hemen ardından kafasını tekrar çevirdi ve elinden bir alev topu fırlatırken aşağıya atladı.
Yu olan biteni görmek için Yurine’nin elini tutarak pencereye koştu.
Lylphia’nın ilk baktığı yere kafasını çevirdiğinde iki adam ve raptor benzeri bir binek hayvanı gördü. Binek hayvanı, Lylphia’nın saldırısı yüzünden yaralanmış ve yere düşmüştü. Adamlardan bir tanesi de düşen hayvanın altında kalmıştı.
Elinde uzun bir asa tutan diğer adamın önündeyse kılıcını doğrultmuş Sivina duruyordu. Ana da ikinci kattaki pencereden atlayarak Sivina’nın yanındaki yerini aldı.
Lylphia ise önce yüzünü ne tarafa dönmesi gerektiğini bilemedi, ardından Ana’nın Sivina’nın yanındaki yerini aldığını görünce “Çık dışarı!” diye bağırmaya devam eden adama dönmenin daha doğru bir seçenek olduğuna karar verdi.
Sharley: ÇIK DIŞARI! ÇIK DIŞARI!
Yu: Harbiden senin ananı… Daha bir gün olmadı geleli nasıl buldun bizi ya?
Sharley’nin Yu’ya cevap vermek gibi bir niyeti yoktu, hatta Yu’yu dinleyip dinlemediği bile belli değildi. Yu’yu pencerede gördüğü anda arkasında kristal kılıçlar belirmeye başladı, Yu’nun yanında Yurine’nin olmasını umursamadan oluşturduğu kılıçları pencereye doğru fırlattı.
Sharley: GEBER!
Sharley’nin saldırısı üzerine gelirken Yu donakaldı, kılıçlar onun vücudunu paramparça etmeden önce düşünecek bir saniyesi belki vardı belki yoktu, ne yapacağını bilemiyordu.
Neyse ki Lylphia, Yu’nun aksine hızlı düşünebildi ve Sharley’nin kristal kılıçları Yu ve Yurine’ye ulaşmadan önce büyük bir alev topu gönderdi.
Lylphia’nın alev topu onlarca kristal bıçağı bir saniyeden çok daha kısa bir süre içerisinde yok etti, alev topu kılıçları yok etmesinin ardından da yoluna devam etti ve gökyüzüne çıkarak ortadan kayboldu.
Yurine: Aşağı atla!
Yu aşağıya baktı, mesafe ona çok yüksek gelmişti. Yurine’yi kucağına aldı, odadaki ayakkabılarını giydi ve koşmaya başladı.
Yurine: Nereye gidiyorsun! Aşağı atla diyorum!
Sigma Kulesinde oldukça yüksek bir noktadan aşağıya atlamış olsa da o an bu bir ölüm kalım meselesiydi ve hayatta kalmak dışında bir şey düşünemiyordu.
Muhtemelen o anda durup aşağıya bakacak zamanı olsaydı şu anda olduğu gibi tekrar tereddüt ederdi.
Yurine yüz metreden daha fazla bir yükseklikten aşağıya güvenle inmelerini sağlamıştı, bu yüzden birkaç metrelik bir atlayışı yavaşlatmak onun için çocuk oyuncağıydı ama Yu düşünmek için bir saniyesi olduğunda oradan atlamaya korkmuştu.
Bu yüzden hemen alt kata indi ve evin kapısını açarak dışarı çıktı. Evin kapısı açıldığında hareketliliği fark etmiş ve avlamakta olan bekçi köpeği Met de dışarı çıktı ve Yu’nun önüne geçerek Sharley’nin bacağına atladı.
Sharley ve Lylphia savaşmaya, daha doğrusu Sharley, Lylphia’nın saldırılarına karşı kendini savunmaya devam ediyordu.
Yu ilk kez Lylphia’nın gücünü görüyordu. Arka arkaya yolladığı ateş topları Sharley’nin üzerine geliyor, Sharley havada kristal kalkanlar oluşturarak ateş toplarının kendisine isabet etmesini engellemeye çalışıyordu.
Lylphia’nın saldırıları devam ederken Sharley bacağına doğru atlayan köpeği fark etti. Lylphia’nın sıradaki saldırısını bir kristal duvar oluşturarak savunurken büyü ile oluşturduğu beş mor bıçağı köpeğin üzerine fırlattı. Köpek henüz havadayken bıçaklar köpeğe isabet ederek yere yapışmasını sağladı ve Met orada can verdi.
Yu: Bunu beklemiyordum.
Sharley: VALARFİN!
Sharley, Yu’yu gördüğü anda haykırdı ve arkasında oluşturduğu onlarca kristal kılıcı Yu’nun üzerine yolladı.
Yu’nun kaçacak hiçbir yeri yoktu, sağa ya da sola atlasa dahi kılıçlar geniş bir alana yayılmıştı, dolayısıyla o kılıçların vücuduna isabet etmesini kaçarak önleyemezdi.
Yurine oluşturduğu rüzgar büyüsü ile olaya müdahale etti ve üzerlerine doğru gelen kılıçların yönünü değiştirerek etraftaki evlere saplanmalarını sağladı.
Yurine’nin büyüsü sayesinde kendilerine tek bir kılıç dahi isabet etmemişti. Yu kızıyla gurur duyuyordu.
Yurine: Sharley bu büyüleri yapamıyor olmalıydı, son gördüğümde böyle değildi.
Yurine, Sharley ile parkta karşılaştığında Sharley konuşmak için kendini zorlaması gereken birisiydi. Tek bir büyü yaptığı anda güçten düşmüş ve kendini tekrar toparlaması zaman almıştı.
Şimdi Yurine nasıl oluyor da Sharley aralıksız şekilde böyle güçlü büyüler yapabiliyor anlamaya çalışıyordu.
Ancak o henüz cevabı bulamadan Lylphia havada belirdi. Sharley kafasını kaldırıp üzerine doğru gelen Lylphia’yı gördüğünde Lylphia elinden ateş topları fırlatmaya başladı.
Sharley Lylphia’nın fırlattığı alev toplarından korunabilmek için havada mor bir kalkan oluşturdu, bu sırada dikkati Lylphia’daydı ve Yurine bulduğu boşluktan faydalanarak Sharley’e bir rüzgar büyüsü gönderdi.
Sharley havadan düşen alev toplarına karşı kendini korumayı başarmış olsa da belki Yurine’nin kendine saldıracağına ihtimal vermediğinden belki de dikkatinden kaçtığından dolayı Yurine’nin saldırısına hazırlıksız yakalanmıştı.
Yurine’nin yolladığı rüzgar büyüsü Sharley’ye çarptı ve onu geriye doğru fırlattı. Sharley havada uçarken oluşturduğu kalkan henüz kaybolmamıştı.
Lylphia mana dağılıp havada duran kalkan yok olmadan önce kalkanın üzerine indi ve ondan destek alarak Sharley’nin üstüne fırladı.
Sharley henüz yere inmemişti ki Lylphia havada ona yetişti ve tekmesini Sharley’nin beline geçirdi. Sharley aldığı bu yeni darbe ile yön değiştirerek bir eve doğru uçmaya başladı.
Lylphia’nın sert darbesi Sharley’nin öyle yüksek bir hızda hareket etmesini sağlamıştı ki evin duvarına çarpmasına rağmen duramadı ve duvarı yıkıp evin içine girdi.
Sharley’nin dövüş dışı kalmasıyla beraber Yu, Yurine ve Lylphia artık dikkatlerini Sivina ve Ana’nın olduğu tarafa verebilirlerdi.
Böylece onların yardımına koşmak için döndüler fakat geç kalmışlardı. Sivina, Ana’nın üzerine gelen bir kaya görünce Ana’yı korumak için ileri atılmış, onu iterek kayanın çarpmasını engellemişti fakat bu sefer kaya Sivina’ya çarpmış ve yere düşmesini sağlamıştı.
İki adam rakiplerinin kısa süreliğine saf dışı kalmasıyla beraber elde ettikleri boşluğu kaçmak için değerlendirdi ve ayağa kaldırdıkları yaralı hayvanın üzerine binerek uzaklaşmaya başladılar.
Lylphia onları engellemek için arkalarından birkaç alev topu atsa da ya hedefi ıskaladı ya da büyücünün oluşturduğu toprak duvarlar yüzünden alev topları hedefine ulaşamadı.
Yu: Yurine.
Yurine şifa büyüsü yaparak yaralarını iyileştirmek için Sivina’nın yanına koştu.
Sivina: İyiyim, teşekkürler.
Yurine’nin büyüsünü reddederek ayağa kalktı.
Lylphia: Kaçıyorlar.
Eğer şimdi kaçmalarına izin verirlerse bir daha onları yakalayamayabilirlerdi. Onları, kimse dile getirmese de herkes ikisinden birinin katil olduğuna inanıyordu, yakalamak için ellerine geçen tek şansı değerlendirmek zorundaydılar.
Bu esnada insanlar olayları görebilmek için pencerelere, balkonlara ve sokağa çıkmıştı. Herkes olan biteni anlamaya çalışıyor. Sharley’nin girdiği evden çıkan insanlar oldukça şaşkın ve sinirli gözüküyorlardı.
Yu: O evdeki adam yaşıyorsa kaçmasına izin vermeyin, biriniz gidip karakola haber versin. Zararınız da karşılanacak.
“Lylphia faturayı Akademiye gönderir.”
Yu diğer insanlara komut verirken Ana evden av köpeğini çıkarttı, hayvan yeri kokluyordu.
Ana: Köpek onları takip edebilir.
“Ana şu anda biz de onları takip edebiliriz.”
Lylphia’nın büyüsü nedeni ile yaralanmış hayvan hareket ederken arkasında kan izi bırakıyordu. Köpek olmasa bile hayvanın izini bir süre takip edebilirlerdi ve yere akan kan miktarına bakılırsa fazla uzaklaşamadan hayvan can verecekti.
Yu: Bir atı koşarak takip edeceğimize inanamıyorum.
Yurine: At değil o, Rino.
Yu: Şimdi bunu mu tartışalım Yurine, ne fark eder?
Yurine, Yu’nun yanlış kelime kullanımını yüzünde çokbilmiş bir ifade ile düzeltti.
Sivina: Hayvan fazla ilerleyemez, şimdi koşarsak yetişiriz.
Lylphia: Durmayın o zaman!
Köpek öne atıldı ve Ana elinde köpeğin tasmasını tutarken onun arkasından koşmaya başladı.
Sivina ve Lylphia da onu takip etmeye başladı. Yu ise Yurine’yi kucağına aldı ve önünde koşan kızlar onlara kapatması zor bir fark açarken var gücüyle onlara yetişebilmek için koşmaya başladı.
“Allahım sen ne güzel şeyler yaratıyorsun böyle.”
Lylphia da sevimli bir kızdı ama Yu’nun ilgisini çekmiyordu. Yu göğüslere takıntılı bir adam değildi, düz olmadıkları sürece onun için sorun yoktu ve kızların uzun ya da kısa olmasıyla da ilgilenmiyordu fakat yine de bir oran arıyordu. Lylphia kısa boylu olmasına rağmen büyük göğüslere sahipti ve bu da bir orantısızlık oluşturuyor, Yu’yu rahatsız ediyordu.
Ama Sivina ve Ana tam da Yu’nun hoşlandığı tarzda kızlardandı. Güzel olmalarının yanı sıra orantılı ve biçimli vücutları vardı. Yu gördüğü ilk andan beri onların bir isekaicı için ideal waifular olduklarını düşünmüştü.
Ve şimdi Sivina ve Ana'yı üzerinde pijamalar ile gördüğünde ikisinin düşündüğünden de güzel olduğuna karar verdi. Özellikle gözlerini Ana’nın kalçasından almakta zorlanıyor, bakışlarını farklı yöne doğrultsa da gözü tekrar oraya kayıyordu.
Yurine: Sen nereye bakıyorsun?
Yurine Yu’nun saçını tuttu ve çekmeye başladı. Yu yakalandığı için utanmıştı, utancını gizlemek için Yurine’nin yüzüne bakmaktan kaçınıyordu. Yurine onu yeterince cezalandırdığına karar verdikten sonra saçını bıraktı.
Yurine: Bence beni bırakırsan ben daha hızlı koşarım.
Yu: Senden ayrılırsam ölürüm, ciddiyim.
Bu konuda hiçbir şakası yoktu. Yalnızca bir kriz yaşama ihtimalinden bahsetmiyordu, aynı zamanda arkalarında bıraktıkları Sharley’den de bahsediyordu.
Doğrusu Sharley hiç de sağlıklı gözükmüyordu ve Lylphia’nın ona indirdiği darbe o kadar kuvvetliydi ki Yu o darbe kendisine inseydi sağ kurtulabilir miydi bilmiyordu. En iyi ihtimalle vücudunda kırıklar oluşurdu.
Ama bu bir RPG olsaydı Yu’nun şans yeteneğinin puanı sıfır olurdu, yani Yu zor durumda kalacaksa dünya seve seve Sharley’yi hayatta tutar ve bir şekilde tekrar Yu’nun arkasından gelmesini sağlardı.
Bu olduğunda ve Sharley yanında Yurine yokken Yu’yu yakaladığında elbette onunla medeni bir insan gibi tartışmayacaktı. Sharley onu yakaladığı an işini bitirecek ve gözünü Yurine’ye çevirecekti.
Yurine: O gelenler katil miydi?
Yu: Bilmiyorum, adamları inceleme fırsatı bulamadım.
Giydikleri kıyafetleri görmüştü ve adamlardan birisi elinde asa tutuyordu ama yüzlerine dikkat edecek zamanı yoktu. Gerçi dikkat etse de iki kişilerdi, katilin kızıl saçlı olduğunu bildikleri için belki tanıyabilirdi ama diğer adamı tanıyacağını zannetmiyordu.
Yurine: O piç neden onlarla birlikteydi?
Yu: Birlikteler miydi? Sharley birileri ile iş birliği yapacak zeka seviyesine sahip değil gibi gözüktü bana.
Davetsiz gelen Sharley ve diğer iki misafirin aynı anda ortaya çıkması bir tesadüf olabilir miydi? Yu, onun sağlıklı bir şekilde iş birliği yapabilecek düşünme kapasitesine sahip olduğunu zannetmiyordu.
Üstelik gelenlerden birinin katil olduğunu varsaydığında, Sharley’nin kimsenin bulamadığı katili bir gün içinde bulup iş birliği yapması mümkün olmamalıydı. Yu’ya göre olay can sıkıcı bir tesadüften ibaretti.
Yurine: Sen çok hızlı koşuyorsun ya, baya sportifmişsin.
Tabiri yerindeyse Yu kıçından solumaya başlamıştı, koşmaktan dalağı acıyordu. Yu’nun hızının gittikçe düşmesiyle Yurine onunla dalga geçmeye başladı.
Yu: Bana şifa büyüsü yaparsan belki daha hızlı koşarım, artık nefes almakta zorlanıyorum.
Yurine kendi vücudundaki manayı Yu’nun vücuduna aktarmaya başladı, dalağında yer alan acı giderken nefes alması kolaylaşıyordu ve kendini daha iyi hissediyordu ama diğerleri ile aralarındaki fark çok fazla açılmıştı ve Yurine’nin büyüsü Yu’ya potansiyelinin üzerinde bir hız ile koşma imkanı sağlamıyordu.
Eğer düz bir yolda koşmak yerine sokak aralarında koşarak dolambaçlı bir yol izleselerdi çoktan onları kaybederdi.
Yu: Kasabanın dışına gidiyorlar sanırım.
Yurine şifa büyüsü ile Yu’ya destek olurken Yu da sınırlarını zorlayarak elinden geldiğince hızlı koşuyor ve önlerindeki kızlara yetişmeye çalışıyordu.
***
Tıpkı arkalarından gelmekte olan Yu gibi Sivina ve yanındakiler de kovaladıkları adamların kasabanın dışına kaçmaya çalıştığını fark etmişti.
Lylphia: Dikkat edin!
Lylphia, Rino’nun arkasında oturan büyücünün yerden söküp üzerlerine yolladığı kaya parçasına doğru büyük bir ateş topu gönderdi ve kayanın henüz kendilerine ulaşmadan yok olmasını sağladı.
Lylphia’nın ateş büyüsü ve kovaladıkları büyücünün toprak büyüsünün çarpışmasıyla oluşan mana bulutu kaybolduğunda kaçakların sürdükleri yaralı Rino’yu bırakarak koşmaya başladıklarını gördüler.
Sivina: Arkadaki herif Rino’nun altında kalmıştı.
Lylphia’nın büyüsünü gönlünce kullanmasını engelleyen yasalar vardı. Ateş büyüsünü insanlar üzerinde doğrudan kullanmak yasaktı. Eğer bir insan üzerinde ateş büyüsü kullanmak istiyorsanız bunu ilk hamleyi rakibiniz yaptıktan sonra yapmalıydınız.
Bu yüzden Lylphia onları gördüğü anda saldıramazdı. O da en azından kaçmalarını engelleyebilmek için Rino’yu hedef almıştı.
Lylphia’nın yaraladığı Rino düşmüş ve yanındaki adamı ezmişti. Ezilen adam önündeki büyücüye göre daha yavaş koşuyordu. Büyücü arkadaşının geride kaldığını fark ettiğinde durdu ve iki saniyelik odaklanmanın ardından yerden devasa bir duvar çıkardı.
Önlerinde oluşturulan duvar nedeni ile tüm yol kapanmıştı, bu yüzden görüşlerini kaybettiler.
Duvara doğru koştukları sırada Ana rüzgar büyüsünü ve Lylphia ateş topunu duvara gönderdi. Ne yazık ki büyüleri duvarı yıkmak için yeterli olmamıştı.
Duvara yaklaştıklarında onu yıkmak için uğraşmaktansa duvarın üzerinden atlamak daha mantıklı ve hızlı bir çözüm olarak gözüküyordu.
Önce Ana hızlanarak köpeği kucağına aldı, çünkü onların aksine köpeğin vücudunda böyle yüksek bir duvarı zıplayarak geçmesini sağlayacak kadar mana bulunmuyordu. Ana’nın duvarın üstünden geçmesinin ardından da Lylphia ve Sivina tek sıçrayışta duvarın karşısına geçtiler.
Sivina: Neredeler?
Duvarın öteki tarafına indiklerinde kovaladıkları adamları göremiyorlardı. Etraflarına baksalar da onları bulamıyor ve kasabanın çıkışına doğru düz bir rotada koşmaya devam ediyorlardı.
Ana: Köpek.
Ana henüz köpeği indirmemişken köpek havlamaya başladı, anlaşılan Rino’yu geçseler de hayvanın kokusu kaçaklara sinmişti. Ana köpeği yere bıraktığında köpek deli gibi koşmaya başladı. Ana tasmasını elinden kaçırmamak için uğraşırken diğerleri de arkalarından geliyordu.
Lylphia: Bunu aldığımız iyi olmuş.
Köpek onları dolambaçlı yollardan götürüyordu. Kaçan kişiler izlerini kaybettirmek için sokak aralarından geçiyor olmalıydı. Köpeğin onları doğru yöne götürdüğünü umarak yollarına devam ettiler.
Köpek en sonunda sokak aralarından çıkarak onları kasabanın çıkışına doğru giden düz bir yola getirdi.
Ana: Ormana girecek miyiz?
Sivina: Elbette, buraya kadar geldik. Bu onları yakalamak için sahip olduğumuz tek fırsat.
Ana: Bay Valarfin ve Yurine geride kaldılar.
Lylphia: Sorun değil, gelirken yere küçük ateş topları fırlatarak iz bıraktım. Yerdeki isleri takip ederek bize yetişirler.
Köpeğin gösterdiği yolu takip ederek kasabadan çıktılar ve ormana girdiler. Av köpeği kendinden emin bir şekilde koşmaya devam ederken onlar da köpeğin ardından koşuyorlardı.
-------------------------
02.04.2021 - 19:00
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..