Cilt III - Bölüm 1: Virgo Sirki

avatar
651 6

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt III - Bölüm 1: Virgo Sirki


CİLT III: ÇAN SESLERİ

BÖLÜM 1: VİRGO SİRKİ

Yu: Saçmalamayı kes, sen o eteği giyemezsin!


En son böyle sinirlendiğinde bir delinin sahte ihbarı yüzünden Rolderhelm’deki karakola yaka paça götürülmüş ve mahkemelik olmuşlardı.


Ama şu anki siniri karakoldaki sinirinden kat ve kat fazlaydı. Sharley en azından amacı olan bir deliydi, fakat karşısındaki kişi tamamen akıl hastasıydı. Öfkeden Yu’nun yüzü kızarmış, sesi ve elleri titremeye başlamıştı.


???: Ne demek giyemem? Sen kim oluyorsun da bana karışıyorsun?


Yu: Sikin gözüküyor orospu evladı!


Bu cümlenin ardından karşısındaki delinin yüzü kızardı, elleri ile gözüken kısmı kapatırken birkaç adım geriledi ve sesini bir kadının sesine benzetmeye çalışırken “Sapık!” diye bağırdı.


Yu: Siktir git, siktir git burayı terk et! Bir daha gözüm görmesin seni.


Bir eli ile başının tepesinde kedi kulakları olan kahverengi saçlı kızın gözlerini kapalı tutmaya devam ederken diğer eline aldığı bir sürahiyi adamın üzerine fırlattı.


“Kodumun evladı, kol gibi şeyi var sarkıyor aşağıdan.”


Sürahinin üzerine geldiğini gören adam kenara çekildi ve sürahi yere düşerek parçalandı. Yu fırlatmak için eline başka objeleri alırken deli koşarak çadırdan kaçtı.


Yurine: Yu, biliyorsun, kulaklarımı kapamamı söylesen de başımın dibindeki sesleri duymaya devam ediyorum.


Yu: Bir şey görmedin, değil mi?


Deli adam Yu yalnızken gelseydi Yu onun sadece deli olduğunu söyleyerek alttan almayı dener ve onu kovardı.


Fakat Yurine çadırdayken geldiğinde Yu sinirlerine hakim olamadı. O anda Yurine uzaklaşsaydı gidip onu döverdi.


Yurine: Hayır.


Diğer elini de Yurine’nin gözünden çekti ve az önceki rezalet için azarlayacak birilerini bulmak amacıyla çadırından dışarı çıktı.


Yu: Neredesiniz siz!


Yu’nun öfkeden kızardığını gören Shango ve Fyano koşarak yanına geldi. İkisi de iki metrelik adamlar olmasına rağmen Yu onların patronuydu ve zengin olmak için karşısında boyunlarını eğmeleri gerekiyordu. Bu nedenle o azarlarken sessizce dinlemek dışında bir şey yapamazlardı.


Yu: Adam taşağını sallayarak benim çadırıma geliyor, biri de çıkıp “Hop birader hayırdır?” diyip şu şerefsizi durdurmuyor? Ne işe yarıyorsunuz lan siz? İşe yaramaz aptallar, boşuna mı işe aldım sizi?


Shango: Özür dileriz, patron. Bizim hatamız.


Yu: Özür diledin, ne oldu şimdi? Ne işe yaradı özrün? Özür dilemenizi beklemiyorum beceriksizler, işinizi doğru düzgün yapın yeter.


Shango ve Fyano sirkte koruma olarak çalışıyorlardı ve başarısızlıkları hayal kırıklığıydı. Az önceki manyak daha önce de ortaya çıkmıştı ve ne zaman ortaya çıksa Yu’nun koruma diye yanında tuttuğu beceriksizler onu durdurmakta başarısız oluyordu.


“Sirkiz diye tüm delileri çadırın altında toplayacak değiliz ya. Of, bir deli gidiyor bir deli geliyor.”


Yu: Gaoi ve diğerleri döndü mü?


Shango: Hayır, henüz dönmediler.


Yu: Döndüklerinde bana haber verin. Şimdi yıkılın karşımdan!


İlonya’ya geldikleri ilk gecede Yu’nun zengin olduğunu anlayan birkaç insan onu dolandırmayı denemiş fakat kendileri Yu tarafından dolandırıldığında bu işi onlara öğretmesini istemişlerdi.


Yu da o zamanlar “Qrath Ateş Sirki” adı verilen oluşumun başına geçmişti. Sirk ülke ülke, şehir şehir dolaşarak küçük soygunlar ve dolandırıcılık çalışmaları yapan bir organizasyondu.


Yu Rolderhelm’den elde ettiği yatırımla sirki geliştirmiş ve devasa bir vurgun planı hazırlamıştı. İlonya’da peşinde düştükleri para Rolderhelm’den kazandıkları paranın iki katından fazlaydı. Bu olaylar iki hafta önce yaşanmıştı.


Yurine: Yu, böyle çok havalı gözüküyorsun.


Yu ve Yurine tanınmak ve isimlerinin yayılmasını istemediğinden farklı isimler kullanıyordu ve saçlarını da boyamışlardı.


Yu kullanmak için tekrar Ryuta’yı seçerken Yurine’ye Yue demişti. Yue, ona vermeyi düşündüğü diğer isimler arasındaydı ve bu ismi vermek istemesinin nedeni kızın beyaz saçlı oluşuydu.


Şimdi Yu, Yurine’nin makyajını bitirdikten sonra kendi yüzü ile ilgileniyordu. Sirkte çalıştıkları için ikisi de sirke uygun kıyafetler giymişti.


Yurine’nin kıyafeti gökkuşağı gibi renkliydi. Yu ise kendi dünyasındaki sihirbazlar gibi giyinmiş, başına uzun bir şapka takarken yüzünü olduğundan daha beyaz gösteren bir boya yapmıştı.


Beyaza boyadığı saçları, sürdüğü mor ruj, gözünün çevresine çektiği siyah kalem ve sol gözünden aşağıya, yanağının ortasına kadar indirdiği siyah çizgi ile biraz ürkütücü ama oldukça havalı gözüküyordu. Bu da Yu Valarfin’in doğuştan elde ettiği karizmasının bir sonucuydu.


Yu: Elbette öyle gözükeceğim. Üzerime hangi kıyafetleri giyersem giyeyim daima on numara gözükürüm. En nihayetinde mükemmellik benim doğamda var.


Yurine’nin yüzüne yaptığı makyaj ile onu da olduğundan daha beyaz göstermişti. Böyle olduğunda ikisi de hayalet gibi gözüküyordu ama hem Yu hala havalıydı hem de Yurine tatlılığını korumaya devam ediyordu.


Sıra son dokunuşlara geldiğinde Yurine’nin yüzüne çizdiği yıldızlar ile hazırlıklarını bitirmiş oldu. Güneş battığında gösteri başlayacaktı ve güneşin batmasına az bir vakit kalmıştı.


Yu’nun kucağına oturan Yurine aynadaki yüzünü incelemeye başladı.


Yurine: Tuhaf.


Yu: Sıradan insanları görmek için para vermezlerdi. Gerçi biz normalde de sıradan sayılmayız.


Yurine: Yu, evet. Biz her zaman on numarayız.


Yurine bazen Yu gibi konuşuyordu. Hatta Yu onu aynanın karşısına geçip kendi pozlarını kopyalarken bile yakalamıştı.


Yakaladığı seferde Yurine utançtan kızarmış ve farklı bahaneler söyleyerek Yu’ya bunu unutturmaya çalışmıştı ama Yu o kadar tatlı bir manzarayı unutabileceğini düşünmüyordu.


Hazırlıklarını bitirdiğinde çadırın dışından bir ses geldi.


???: Patron, biz geldik.


Yu yanına bastonunu aldı ve Yurine’nin elini tutarak çadırın dışına çıktı. Dışarıda Yu’nun diğer çalışanlarlından Doriaty onu bekliyordu.


Doriaty: Güneyden getirilen malları arka tarafa taşıdık. Lütfen gelip kontrol edin, daha sonra bir sorun çıkmasın.


Yu: Afollo’lar ne yaptı?


Yu ve Yurine, Doriaty eşliğinde yürümeye başladılar.


Doriaty: Henüz onlardan bir haber yok.


Sirkin ormana yakın tarafında yer alan ve sirk çalışanları için kurulan çadırlar arasında en yüksek güvenlik önlemine sahip olan çadırlar depo olarak kullanılanlardı.


Aslında bu çadırlar tam olarak bir depo değil, hazine odası görevini görmek için oraya konulmuştu. Getirilen mallar buraya taşınıyordu.


Çadıra girdiler ve Yu içeriye yerleştirilmiş kasaları açmaya başladı. Kasaların içinde altınlar, gümüşler, mücevherler, kolyeler, bilezikler, antikalar ve diğer pek çok değerli eşya yer alıyordu.


Yu: Siz doğuya gidin. İşiniz bittiğinde buluşacağımız yerin nerede olduğunu biliyorsun değil mi?


Doriaty: Evet, ormanın kuzeyinde, küçük tepenin arkasında buluşacağız.


Shango: Patron.


Çadırın dışına çıktıklarında kendilerine doğru gelen dört kişiyle karşılaştılar. Bunlardan biri Shango’ydu, diğerleri Gaoi ve onun tarçın tenli, kurt kulaklı ikiz kız kardeşleri Niuhe ve Miuhe’ydi.


Yu: Nerede kaldınız? Gösteri başlamak üzere, çabuk olun.


Gaoi: Üzgünüm patron, işimiz uzun sürdü. Ama getirdiğimiz mallara bir bak.


Büyü taşları ile dolu el arabasını çadırın içine sokan Gaoi, yakında ulaşacağı zengin günlerin hayalini kurarak neşeli bir şekilde şarkı söylüyordu.


Yu sesi güzel olmamasına rağmen şarkı söyleyen insanlardan hoşlanmazdı. Ama buradaki son günü olduğu için görmezden gelmeye karar verdi.


Yu: Bunları vagonlara doldurun ve vagonlar hazırda beklesin. Gösteri bitikten sonra harekete geçeceğiz.


Shango yanına aldığı birkaç kişiyle çaldıkları eşyaları rinolar tarafından çekilecek vagonlara yüklerken Yu gösteriye çıkacak diğer üyelerin hazırlıklarını kontrol etmek için çadırları gezmeye başladı.


Bazı palyaço ve sihirbazlar sirkin bulunduğu bölgeye gelmiş ve gösteri başlayana dek etrafta dolaşmaya karar vermiş insanları eğlendirirken Yu akrobatları, cambazları, büyük sihirbazlık gösterilerine hazırlanan illüzyonistleri ve son olarak kafeslerdeki hayvanları kontrol etti.


Yurine: Söylemeliyim ki zamanı geri sardığımızda bunların hiçbirini yapmana izin vermeyeceğim.


Yu: Merak etme, zamanı geri sardığımızda böyle şeyler yapmayacağım. Zaten vicdanımı bunların hiçbirinin yaşanmayacak olacağını düşünerek rahatlatıyorum.


Her ne kadar zamanı geri saramama ve yaşanan olayları iptal edememe ihtimali söz konusu olsa da Yu zamanı geri saracaklarına inanıyor ve vicdanını bunu düşünerek rahatlatıyordu.


Güneş battığında gösteri vakti geldi. Afollo’nun hala ortalarda gözükmemesi Yu’yu sinirlendirse de gösteriye devam etmesi ve planının sonraki adımına geçmesi gerekiyordu.


Gösterinin düzenleneceği ana çadıra girdi. Sahnenin arkasında son hazırlıklarını yaptıktan sonra sesini kontrol etti ve Yurine sahnenin arkasında kalıp bir ışık büyüsü ile tüm ortamı maviye boyarken Yu ellerini havaya kaldırarak sahneye çıktı.


Yu: Virgo Sirkinin şanslı misafirleri! Rüyalar mekanımıza hoş geldiniz! Hayallerinizin ötesinde bir maceraya çıkmaya hazır olun ve gözlerinizi bir an olsun kapatmayın, aksi takdirde kaçırdıklarınız sebebiyle ömür boyu pişman olursunuz!


Bastonunu havaya kaldırırken baş parmağının altındaki mekanizmayı aşağı çekti ve bastonun ucundan yukarı fırlayan büyü taşı on metre havalandıktan sonra patlayarak ortalığı toz bulutuyla kapladı.


Bulutların dağılmasının ardından Ejder Nefesliler ismini kullanan Brahatul’lu Najo ve Brao kardeşler taklalar atarak sahneye çıktı.


Ağızlarına aldıkları unu üfleyerek ellerindeki ateş halkası yardımıyla küçük çocukların nefesini kesen mavi ve yeşil karışımı alevlerini sergilerken dans ediyorlardı.


Yu ışıkların önemini bildiğinden seyircileri etkilemek için böyle parlak numaralar seçmişti. Ejder Nefeslilerin alevleri sönerken yukarıdaki ince ipin üstünde yeni ve tehlikeli bir gösteri başladı.


Gaoi’nin tarçın tenli, kurt kulaklı kardeşleri ellerindeki yanan kılıçlar ile ipin üzerinde dans ederken tüm seyirciler nefesini tutmuş ve gözlerini hiç ayırmadan onları izlemeye başlamıştı.


Kurt kulaklı kardeşler yürekleri hoplatan gösterilerini mükemmel şekilde bitirmiş ve sıra Brahatul’dan getirilen, toplar üzerinde hareket eden bir gergedana gelmişti.


Gergedan insanları eğlendirirken Yu sahne arkasında Yurine ile birlikte gösteriyi izliyordu.


???: Patron, ben döndüm.


Yu: Nerede kaldın?


Afollo: Kusuruma bakmayın, yanımdakiler biraz sıkıntı çıkardı.


Rapor vermek için gelen Afollo ellerini kaldırdı ve Yu’ya kan izlerini gösterdi. Yu olanları sorgulamadan ona vagonlara gitmelerini, gösteriyi bitireceklerini söyledi.


Ardından ellerini çırptı, elindeki asayı döndürerek sahneye yürürken komutu alan çalışanlar gösterileri anında durdurdu ve çadırı ateşe verdi.


Çadırı özel olarak ayarlamışlardı, alevlerin tüm çadırı kaplaması bir saat kadar sürecekti. Yani buradaki zengin kodamanları soymak için ve insanların ölmeden dışarı çıkmak için bolca zamanları vardı.


Yu: Millet! Güzel rüyaların ardından uyanma zamanı geldi. Pamuk elleri cebe atıp gösteri ücretini ödeyelim lütfen, seri bir şekilde.


Bazı seyirciler yangının ortasında kaldıkları için telaşlanarak dışarı çıkmayı denedi fakat sirk güvenliği tarafından durduruldular.


Yu’ya saldırmayı deneyen seyirciler de Yurine’nin rüzgar büyüsü ile karşılaştılar ve geldikleri yere geri uçtular.


Seyirciler şimdi çığlık atıyor, erkeklerden bazıları fenalaşan karılarını rahatlatmaya çalışırken bazı insanlar da ağlayan çocukları sakinleştirmeyi deniyordu.


Bu esnada sirk çalışanları ganimetleri toplamaya başlamıştı.


Yu: Onlardan alma, fakirin üç kuruş parasına göz dikmeyelim ayıptır. Şuradaki zenginlerden al.


Hedef olarak zenginleri göstermişti. Kötü bir şey yapıyor olsalar da vicdanı zaten kazandığı azıcık parayı çocuklarını eğlendirmek için sirkte harcayan insanları soymasına izin vermiyordu.


“Rolderhelm’de muhtemelen kimileri çocuğunun rızkını benim yüzümden kaybetti ama onları görmediğim için vicdanım rahattı.”


???: Patron, her şey hazır.


Yu: Tamam. Millet! Toplanın, burayı terk ediyoruz.


Bastonunu birkaç kez yere vurmasıyla beraber dışarıda kendilerini bekleyen vagonlara doğru koşmaya başladılar. Yurine tekrar Yu’nun kucağına çıkmıştı.


Yu’dan daha hızlı koşabilse de Yurine kucakta taşınmayı sevdiğinden, özellikle son zamanlarda Yu’dan sürekli onu kucağına almasını istiyordu.


Yu ve Yurine en öndeki vagona binerken sirkin diğer çalışanları da arkalarda hazırlanan vagonlara atladı.


Yu: Gidelim!


Herkesin bindiğini görünce şehir muhafızları sirke akın etmeden ayrılmak için bağırdı. Aldığı komut ile vagonun başında dizginleri tutan Gaoi’un komutuyla birlikte rinolar bir atın ulaşabileceği hızı kısa sürede aşarak koşmaya başladılar.


Çadır yanarken Yu insanların oradan çıktığını umuyordu. İnsanların ölmemesi için önlemlerini almışlardı ve alevler çok yavaş yayılıyordu. Kısa sürede oradan çıkmayı başarıp canlarını kurtarmış olmaları gerekiyordu.


“GELİYORLAR!”


“GELİYORLAR!”


“GELİYORLAR!”


Vagonlardan oluşan konvoyun arkasındaki insanlar sırayla bağırmaya başladı ve en sonunda önde yer alanlara uyarı ulaştı.


Bu işlerin kötüye gittiğine işaret ediyordu. Şehir muhafızları planladıklarından çok daha önce peşlerine düşmüştü.


Üstelik şehir muhafızlarının bindiği, devasa komodo ejderleri normalde konvoyu çeken rinolar kadar hızlı olmasalar da üzerlerindeki ağırlık nedeniyle normalden daha yavaş giden rinoların hızına yetişiyordu.


Ve komodolar rinolardan çok daha büyük ve güçlü hayvanlardı. Rinolar bu nedenle onlardan korkabilir ve yoldan çıkabilirlerdi.


Yu vagonun penceresini açıp başını dışarı çıkardı ve arkasına baktı. İki saniye sonra konvoyun sonunda bir patlama yaşandığını gördü.


Yu: Lanet olsun, arkada ne yapıyorlar?


Gaoi: Patron, şehirden çıkıyoruz!


Düz yolda hareket ederlerse yakalanırlardı ve nereye gittikleri de belli olurdu. Doriaty ile kararlaştırdıkları buluşma yerine varmak için yoldan çıkmalı ve ormanın içine girmelilerdi.


Vagonlarını da bu plana göre, standarttan daha küçük olarak ayarlamışlardı ki böylece ağaçların arasında daha rahat hareket edebilirlerdi.


Yu: Gidin ve arka tarafı kontrol edin.


Gaoi’un kardeşleri, kurt kulaklı kızlar vagonun kapısını açtı ve dışarı atladı. Yu böyle bir atlamanın ardından taklalar atarak yuvarlanır ve bir yerlerini kırmadan duramazdı ama kurt kulaklı kızlar bunu sıradan bir şeymiş gibi yapmıştı.


Yu başını tekrar pencereden çıkardı ve onlar hızla konvoyun arkasına giderken izledi.


Yurine: Yu.


Yurine Yu’nun elini tutarken onu vagonun içine çekti.


Yu: Merak etme, biz bunu daha önceden planladık ama muhafızların hayvanları ormanda rahatça hareket edemez. Kısa sürede onları atlatacağız.


Nitekim Yu’nun dediği gibi oldu. Kurt kulaklı kızlar arka taraftaki işlerini bitirip en öndeki vagona geri döndüklerinde onları kovalayanları atlatmışlar ve Doriaty ile belirledikleri buluşma yerine varmışlardı.


Yu’nun vagonu yavaşlayıp durduğunda arkadaki konvoy da durdu. Yu, Yurine’nin elini tutarken vagondan dışarı çıktı ve yeni ganimetler ile onları bekleyen Doriaty’nin yanına gitti.


Yu: Göster.


Doriaty ona altın ve gümüşlerle dolu yeni sandıklar getirmişti.


Yu: Pekala, bazılarınız gidip ormanı kontrol etsin, bir baskın yemeyelim. Bu sırada biz de ganimetleri paylaştıralım.


Yu’nun sözünü dinleyenler güvenlik için alandan biraz uzaklaştılar, geride kalanlar vagonlardan sandıkları indirmeye başladı.


Yurine Yu’nun elini üç kez sıktı.


“Vay alçak puştlar.”


Yu: Anlaştığımız gibi, ganimetin yüzde ellisi bana ait. Yükte hafif olanları alacağım, geri kalanı kendi aranızda paylaştırın.


Yaptıkları vurgun o kadar büyüktü ki Yu’nun payına beş bin altın değerinde eşya düşüyordu. Beş bin altın, daha önceden sahip oldukları üç bin beş yüz yetmiş yedi altına eklendiğinde sekiz bin beş yüz yetmiş yedi altın ediyordu.


Tabi Yu’nun aldığı para yatırımı haricindeydi. Yu’nun payı yatırımını geri aldıktan sonra hesaplanmıştı.


Yetmiş yedi altını kendi ihtiyaçlarına ayırmışlar ve Sivina ile Ana’ya vererek harcamışlardı. Bu da geriye sekiz bin beş yüz altın bırakıyordu ki dolar cinsinden hesaplandığında bir milyon yedi yüz bin dolar ediyordu.


Yirmi birinci yüzyılın modern devletlerine göre çok küçük bir miktar olsa da orta çağ devletleri için bu miktarda bir meblağ insanın ağzını açık bırakacak türdendi.


Ve bu yüzde ellilik dilimdi, Virgo Sirki iki hafta içinde on bin altınlık bir meblağ toplamayı başarmıştı. Değil İlonya devleti, dünyadaki hiçbir ülke daha önce böyle büyük bir vurgunla karşılaşmamış olmalıydı.


Yu onların bir aptallık yapmamasını umarak konuştu.


Yu: İşinizi bitirdiyseniz dağılın artık. Unutmayın, birbirinizi, birbirimizi hiç görmedik.


???: Elbette patron. Sizi kimse görmediAAHHH!


Elinde bir hançerle Yu’nun üzerine atlayan adam Yurine’nin rüzgar büyüsü sayesinde gökyüzüne uçtu. Muhtemelen yere düştüğünde kırılan kemikler yüzünden ölecekti.


Yu: Gerçekten de böyle bir aptallık yaptınız demek. İşlerin buraya geleceğini bilsem de göründüğünüzden daha zekisiniz diye düşünmek istemiştim.


Yurine Yu’nun önündeki yerini alırken Yu’nun inanılmaz miktardaki ganimetine göz diken ve iki haftadır onun tarafından azarlandığı için sinirli olan insanlar çevrelerini sarmaya başladı.


Yu: Az önceki olayı gördükten sonra bile mi?


Shango, Fyano, Doriaty, Afollo, Gaoi ve onun kız kardeşleri, kısaca Yu’nun sirkte adını hatırladığı ve hatırlamadığı herkes onun ve Yurine’nin çevresini sardı.


Yu’nun güvenliği sağlamaları için ormana yolladığı adamlar da ağaçların arasından çıkmıştı. En azından böyle olacağını biraz önceden biliyorlardı.


Yu: Pekala.


Yu sirkte kendilerine karşı bir şansı olabilecek olan herkesi kovmuştu. Burada kalanlardan en tehlikeli olan insanlar Gaoi’un kardeşleriydi. Yine de Yurine’nin gücünün yanında onlar hiçbir şeydi.


Diğer insanlar üzerlerine çullanmadan önce Yu bastonunu savurdu ve sivriltilmiş bir büyü taşını Goai’ye fırlattı.


Gaoi dövüşmeyi bilen birisi değildi. Yu’nun gözlemlediği kadarıyla kendisi kız kardeşlerinden faydalanan bir pislikti. Bu yüzden Gaoi’un üzerine gelen nesne karşısında korkudan donup kalacağını biliyordu.


Ve Yu’nun düşündüğü gibi Gaoi korkuya kapılıp donarken Gaoi’un kardeşlerinden biri abisini korumak için zıpladı ve önüne geçti.


Yurine oluşan fırsatı değerlendirerek öldürücü bir rüzgar büyüsünü kızın üzerine gönderdi.


“Burada hiç kimse Yurine’ye denk değil.”


Yurine’nin elinden çıkan hortum kızı yakaladı ve abisine çarpmasını sağladı. Birlikte ağaçları yıkarak uçarken tehlikeli olabilecek ilk rakiplerini elemiş oldular. Yu onların kırılan kemiklerini hissedebilmişti.


Bu olay yaşanırken diğerleri de boş durmadı, onlarca kişi aynı anda Yu ve Yurine’nin üzerine çullandı.


Yurine: Vixa Rhae Minue’e!


Yu fırtınanın dışında kalıp uçmamak için Yurine’ye yaklaştı ve Yurine ile Yu’nun çevresinde bir anda oluşan fırtına üzerlerine gelen öldürücü aletler ile birlikte diğer insanları da uçurarak kendilerinden uzaklaştırdı.


Yurine: Aptal yaratıklar, düşük yaşam biçimleri. Kendinizi ne zannediyorsunuz? Üstün olanlar tarafından size lütfedilenler ile şükretmeniz ve secde edip bize teşekkür etmeniz gerekiyordu.


Gaoi’un fırtınadan kurtulmayı başarmış diğer kurt kulaklı kardeşi öfkeyle üzerlerine atladı. Yurine ona gönderdiği bir başka rüzgar büyüsüyle gökyüzüne yükselmesini sağladı.


Aslında Yurine’nin bu kadar güçlü olabileceğini Yu düşünmemişti. Fakat Yurine’nin Rolderhelm dışında kalan yerlerdeki güç sıralamasında oldukça yukarıda olduğunu geçen iki hafta içerisinde öğrendi.


Rolderhelm’deyken Yurine’nin çok güçlü gözükmeme sebebi Rolderhelm’in hem maceracılık faaliyetleri hem de Büyücülük Akademisi nedeniyle potansiyeli olan tüm insanları topluyor oluşuydu.


Dünyadaki güçlü insanların çoğu Rolderhelm’e geldiğinde de normalde çok güçlü olan Yurine bile sönük kalmıştı.


Ama şimdi, fantastik orta çağdan çok gerçekçi orta çağa daha yakın olan topraklarda Yurine’nin gücü ortaya çıkıyordu.


O kadar güçlüydü ki, üzerine küçük kütüphaneden aldığı kitaplardan elde ettiği bilgi birikimi eklendiğinde yüze yakın insanı hiç zorlanmadan, çok kısa sürede geriye savurmuştu.


Sharley ile savaşırken böyle bir büyü yapabilmesi için fırtınanın etrafında toplanmasını beklemesi gerekmişti.


Yu ve Yurine’nin rakiplerinden bazıları akıllanıp alabildiklerini alarak kaçarken akıllanmayan bazıları ayağa kalkıp tekrar savaşmaya hazırlanıyordu.


Bunlar arasında Afollo ve günlerdir Yu tarafından en ağır azarları işiten Shango ve Fjano da vardı.


Sinirlerini çıkartmak ve Yu’nun ağzını burnunu dağıtmak istiyorlardı ama Yurine buna müsaade etmeyecekti.


Yu: Gerçekten mi? Afollo, en azından senin zeki olduğunu zannediyordum


Afollo: Aslında bakarsan… bence gitsem daha iyi olacak.


Yüzünü Yu ve Yurine’den ayırmadan vagonlardan birine yürüdü ve kendi payına düşen altınları alarak vagonun üzerine binerek kaçtı.


Yu ve Yurine’nin kendi payları dışındaki altınlarda gözü yoktu ve ona karşı bir kin de gütmüyorlardı. Bu yüzden kaçmasına izin verdiler.


Ve hala akıllanmamış diğerleri tekrar üzerlerine koşarlarken Yurine yine sihirli kelimeleri söyledi.


Yurine: Vixa Rhae Minue’e.


Üzerlerine fırlatılanlar rüzgar duvarı tarafından engellendi ve ayakta duran diğer insanlar da bu sefer bir daha kalkamayacakları, bir yere temas ettikleri ilk anda kemikleri kırılacağı şekilde geriye fırlatıldı.


Ve Yurine’nin işi bittiğinde, ayakta kalanlar yalnızca Yu ve kendisiydi.

-------------------------

Merhaba, bir sürelik aranın ardından üçüncü cildin birinci bölümü ile geri döndüm. Aslında daha uzun bir ara vermek ve daha fazla bölüm biriktirmek isterdim ama 2000 kelimelik tek bir bölümü yazmamın neredeyse bir hafta sürmesinin ardından daha fazla ara verirsem okuyan birkaç kişinin de seriyi unutacağını düşünerek bölümü paylaşmaya karar verdim.

Bölümler gelmeye devam edecek mi? Ne zaman gelir? Kaç gün sonra gelir? Bilmiyorum. Belki önceki gibi birkaç günde yazarım, belki yine bir hafta tutar belki ondan da uzun, tamamen belirsiz (Ama yorum ve şukuya göre belki, bir ihtimal, hani olur ya, bakarsın olur, daha kısa sürede gelebilir :d).

Duyuru kısmında unuttuğum bir şeyler var diyordum, ne unuttuğumu hatırladım. İkinci cildin son bölümlerinde Cecilus diye bir karakterden bahsetmiştik (belki hatırlayan vardır) ve bu karakterin on beş yaşında olduğunu söylemiştik. On beş bana fazla küçük gözüktüğü için bu karakterin yaşını biraz büyültüp on yedi yapayım diyorum, sizin için sorun olur mu? (Zaten ismi henüz tek bir yerde geçti, sorun olacağını zannetmiyorum.)

Bir de bundan sonra Zodya dini yerine Zodyaistlik/Zodyaizm diyeceğim, inananlarına da Zodyaist.


Bölüme gelince, güzel mi oldu kötü mü oldu emin değilim. Belki biraz baştan savma olmuştur. Okurken motivasyon düşüklüğünün etkisini hissettim çünkü, normalde bu bölümden iki bölüm çıkabilirdi.

Yine de okurken beğendiğinizi umuyorum Herhangi bir eleştiri yapmaktan çekinmeyin, aşağıdaki ifade butonlarından birini kullanarak destek olmayı unutmayın. Bir de üstüne yorum yaparsanız sevinirim, teşekkürler, iyi akşamlar.


04.05.2021 - 22:35

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr