Cilt III - Bölüm 7: Yanan Köydeki Aslan

avatar
601 5

Z (ESKİ) Start Again: Mutlu Son İçin - Cilt III - Bölüm 7: Yanan Köydeki Aslan


CİLT III: ÇAN SESLERİ

BÖLÜM 7: YANAN KÖYDEKİ ASLAN

Sonbahar mevsiminin sonuna geldiklerinden ötürü yağmur şimdiye kadar ki en şiddetli halini almıştı. Bulutlar altlarında kalan ormanda oluşan yangını söndürmek istercesine damlalarını aşağıya bırakıyordu.

 

Yağmurun ve ateşin birleşiminden oluşan buhar yukarı doğru yükselirken Kigaro süratle koşmaya devam ediyordu. Artık kendisinin peşi sıra gelen vagonun arkasında olmadığından bile haberdar değildi. Tek gayesi bir an önce klanının çocuklarına ulaşmak ve onların güvenliğini sağlamaktı.

 

Hem Kigaro daha önce bu köye uğradığından, hem de roaronların mimari yeteneklerinin kısıtlı olmasından kaynaklı çoğu roaron köyünün benzer yapıda olmasından ötürü sığınağın nerede olduğunu biliyordu.

 

???: İlk kez çıplak bir kedi görüyorum, gerçi tüm kediler aslında çıplaktır değil mi?

 

Elindeki siyah, lanetli kılıcı parmağının ucunda dengede tutmayı deneyen bir şeytan Kigaro’nun karşısında belirdi. Diğer şeytanlar gibi o da Kigaro’nun tepesini attıran özellikleri taşıyordu, rahatsız edici bir gülümseme ile birlikte kırmızı gözler.

 

Şeytan: Senin halkın için kuyruğunu kıstırıp kaçmak onursuz değil miydi? Neden kaçıyorsun? Tabi çıplak kediler için farklı kurallarınız varsa buna saygı duymam gerekir.

 

Kigaro onursuz rakibinin kendisini sinirlendirmesine izin vermek istemiyordu. Bir savaşçı sakin kalmalı ve kolayca sinirlenmemeliydi çünkü öfke insanların ileriyi görmesine izin vermezdi.

 

Tıpkı kendi köyündeki savaşta unuttuğu gibi sıklıkla bu kuralı unuturdu ama şimdi hatırlıyordu, öyleyse bu kurala uymalıydı. Sakin kalması ve rakibinin psikolojik üstünlüğü elde etmesine izin vermemesi gerekiyordu. Şeytan sinirlerini hoplatsa da sakinliğini korumalıydı.

 

Rakibi tekinsiz, tehlikeli, hilekar bir kötücül yaratıktı. Onun elinde bir silahı ve muhtemelen büyüleri vardı. Kigaro ise savaşmak için yalnızca dişlerinden ve pençelerinden fazlasına sahip değildi.

 

“Bir aslan için bunlar yeterli.”

 

Kigaro: Bana cevap ver, neden halkıma saldırıyorsunuz? Amacınız ne?

 

Şeytan: Miyav miyav… nyan… konuşan bir kedi mi bu-nyan? Hıhahaha…

 

Kigaro: Bana cevap ver!

 

Sinirlenmek istemiyordu ama Kigaro genel olarak sakin bir roaron olmadığından bunda zorlanıyordu. Onur ve gurura önem veren ve savaşçının gururundan vazgeçmeyen bir roaron olsa da savaşçının sakinliği konusunda başarısızdı.

 

Şeytan bunu görmüş ve basitçe Kigaro’yu sinirlendirmeyi başarmış, ardından çocuk gibi gülmüş ve kırmızı gözleri ile Kigaro’yu çıldırtan bir bakış atmıştı.

 

Kigaro: BANA CEVAP VER DEDİM!

 

Rakibine doğru kükredi, aralarındaki mesafeye rağmen Kigaro’nun korkunç kükremesi şeytanın saçlarının dalgalanmasına sebep oldu. Şeytan hissettiği nefesten rahatsız olmuştu.

 

Şeytan: Nedenini mi merak ediyorsun-nyan? Hıhı… hıhı… çünkü çok eğlenceli.

 

Aldığı cevapla Kigaro’nun göz bebekleri ufaldı, yüzü tüylerinden arındığı için öfkeden suratının kızardığı görülebiliyordu. Hemen orada işini bitirmek için şeytanın üzerine sıçradı.

 

Şeytan: Miyawww…

 

Kigaro’nun rakibi kendi etrafında bir tur dönerek pençeden kurtuldu. Kigaro o kadar hızlı atlamıştı ki hamlesi boşa gittiğinde kendini durduramadı ve bir ağaca çarparak ağacın kopmasına ve kendisi ile birlikte yıkılmasına sebep oldu.

 

Şeytan: Çok eğlenceli değil mi? Söylesene empati yapmayı deneyeceğim,  nasıl hisset-

 

Kigaro ayağa kalktı, devrilmiş ağacı yerden aldı ve daha konuşmasının bitmesini beklemeden şeytana doğru savurdu. Rakibi Kigaro’nun hamlesinden kaçamadı ve ağacın kendisine çarpmasıyla birlikte yanan çalıların arasına uçtu, yuvarlandı ve pelerini çalılardaki alev yüzünden alev aldı.

 

Şeytan: Meoowww… ben sana ne kötülük ettim ki henüz cümlemi bitirmeden bana saldırdın-nyan? İki yetişkin insan gibi konuşamayacak mıyız-nyan? Yoksa insan kelimelerinden anlamayan ilkel bir yaratık olduğun için sadece miyavlamalı mıyım-nyan?

 

Kigaro: Ananı miyavlatayım.

 

Şeytan yanan pelerini üzerinden atarken Kigaro elinden bırakmadığı ağacı şeytanın üzerine fırlattı.

 

Şeytan üzerine gelen ağacın üstüne zıpladı, havada uçan ağacın üzerinde koştu ve Kigaro’nun üzerine atladı. Kılıcının ucu Kigaro’nun gözünü hedeflemişti.

 

Kigaro kılıçtan kaçındı ve şeytanın kolunu tutarak onu yere vurdu. Bu seferki şeytan kendi köyünde savaştığına kıyasla daha çok konuşsa da daha güçsüzdü.

 

Kigaro: Piç!

 

Elinde hissettiği yanma hissiyle birlikte avuç içinin siyahlaştığını gördü. Şeytana dokunduğu sırada bir şeyler olmuş olmalıydı.

 

Şeytan: Bazı şeytanlar böyledir işte.

 

Yere serilmiş şeytan ayağını Kigaro’nun ayak bileğine doğru savurdu, beklediğinden daha sert bir darbe ile karşılaşan iki metrelik roaron yere düşerken kendisi ayağa kalktı ve kılıcını Kigaro’ya saplamak için indirdi.

 

Kigaro yerde yuvarlanarak ilk darbeden kurtuldu fakat şimdi yüz üstü yatıyordu, tekrar dönerek rakibinden uzaklaşmak istese de kılıç beline saplandı.

 

Kendisine saplanan kılıcın yarattığı acıyla kükredi. Beli yanıyordu. Kılıcın delmesinden ötürü oluşan acıdan farklıydı, alev gibiydi, lanetti.

 

Tıpkı kuduz olmuş bir hayvan gibi ağzından köpükler gelmeye  başladı fakat köpüklerin rengi siyahtı.

 

Şeytan: Senin gibi ilkel canlılar ile oynamak, acı çekip çaresizce çırpındığınızı görmek çok zevkli.

 

Kigaro: Lanet olasıca canlı.

 

Şeytan: Evet, evet. Böyle konuşmalardan hoşlanıyorum.

 

Bir savaşçı olarak mücadeleyi bırakmaması gerekiyordu. Ellerini yere koydu, parmakları toprağa geçerken tüm gücünü ayağa kalkmak için kullandı.

 

Şeytan: Hala pes etmediğini görmek, hala savaştığını görmek… Ne için savaşıyorsun ki? Gururun için mi? Küçük pisi pisi gururu için mi savaşıyor-nyan? Yoksa pisi pisinin korumak istedikleri mi var-nyan? Çoktan korumak istediklerin ölmüştür bence, miyav.

 

Şeytan Kigaro’nun sırtına derin bir kesik attı. Kigaro tekrar yere düştü. Sırtına açılan kesikte ateş gibi yakıyordu, Kigaro’nun gözleri yaşardı. Ne kadar güçlü olursa olsun gözlerinin yaşarmasını engelleyemezdi, bu gururunun kırılmasını sağladı.

 

Şeytan: Küçük nyan-nyan ağlıyor mu? Yavrum, istersen gözyaşlarını silebilirim ya da daha iyisi direkt gözlerini alayım, böyle olursa bir daha ağlaman gerekmez.

 

Onun güçsüz olduğunu düşünüyordu, işler nasıl bir anda böyle bir hal almıştı? Yenik düşmüştü ve gururu aşağılanıyordu. Ki-Garo klanının en güçlü savaşçısı dışarıdan gelen yabancı bir işgalci karşısında hiçbir şey yapamıyordu. Roaronlar bu kadar güçsüz müydü?

 

Erkek bir roaron doğduğu andan beri savaşçı olmak için eğitilirdi. Açlıkla, susuzlukla, soğukla, fakirlikle ve zorbalıkla sınanırdı. Gerçek bir savaşçı olmak için tüm zorluklara göğüs germesi gerekirdi. Ve Kigaro hiç kaybetmemiş bir savaşçıydı. Kaybetmek istemeyen bir savaşçıydı.

 

Kigaro kaybetmemeliydi, en azından gururunu kaybetmemesi gerekliydi. Fakat şeytan sırtına çıkmış zıplarken şu anda gururdan bahsedebilir miydi? Bunu yapmaya hakkı var mıydı?

 

Ondan yelesi ve tüylerinden fazlası alınmıştı, bir savaşçı olarak onuru alınmıştı. Kigaro aşağılanmış ve bir aslandan yavru kediye dönüştürülmüştü. Bu onu öfkelendiriyordu, böyle olmasını istemiyordu. Çocuksu bir şekilde bunu reddediyordu.

 

Şeytan: Ha?

 

Kigaro’nun tekrar ayağa kalkmayı denediğini görünce daha sert zıplamaya başladı. Zıplarken kılıcını sırtına saplayıp duruyordu.

 

Ona acı vermek istediği için ölümcül olmayan noktalara saplasa da çektiği acı ölüm gibi hissettiriyordu. Vücudu yanıyordu, tıpkı alev almış gibiydi.

 

Kigaro pes etmedi, kılıç kafa derisine hafif bir kesik atıp yakarken kalan gücünü kullanarak göndesini yukarı kaldırdı. Şeytanın dengesini kaybedip yere düşmesini umuyordu fakat o  sadece hafifçe sıçrayarak Kigaro’nun üstünden çekildi.

 

Kigaro omuzlarını dikleştirmekte zorlanıyordu. Aldığı ağır nefesler yüzünden göğsü belirgin bir şekilde şişip inerken şeytan sırıttı ve kılıcını Kigaro’ya doğrulttu.

 

Şeytan: Miyav miyav?

 

Kigaro pençelerini çıkardı ve şeytana doğru koştu.

 

Şeytan tekrar ondan kolayca kurtuldu ve kılıcı ile bacağında bir kesik açtı, tekrar yanmanın acısını hisseden Kigaro kükredi ve elinin tersiyle şeytanın yüzüne tokat attı.

 

Şeytan: Seni evime götürüp evcilleştireceğim, orada çok eğlenceli şeyler olacak.

 

Elini Kigaro’nun vurduğu yanakta gezdirirken mazoşist bir şekilde gülümsüyordu.

 

Bu sefer ilk hamleyi şeytan yaptı ve kılıcını Kigaro’nun bacağına sapladı, Kigaro tekrar kükredi.

 

Şu an onun için zaman yavaşlamıştı, kendi köyündeki şeytanı yendiği gibi bunu da yenebilir miydi? Aynı numara tekrar işe yarar mıydı?

 

Denemekten başka seçeneği yoktu, şeytanın elini tuttu. Kılıcını çıkartamayan şeytan, Kigaro’ya yakalandığı için uzaklaşamadı da. Kigaro daha önce yaptığı gibi tekrar çenesini kocaman açtı ve şeytanın yüzüne saldırdı.

 

Şeytan ne tekrar gülümseyecek ne de tekrar konuşacak vakit bulamadı, yüzü parçalandı ve vücudu siyah zifte dönüşerek eridi.

 

Kigaro zaferini ilan etmek için kükredi ve rakibini arkasında bırakarak koşmaya başladı. Vücudu yaralarla doluydu ama durup dinlenecek vakti yoktu.

-------------------------

Şimdiye dek yazdığım bölümler arasında en sevmediğim bölüm bu oldu. Bu bölümü yazarken gerçekten sıkılmıştım. Hatta bu bölümü yarım bıraktım ve bölümün devamında ne olduğunu sıradaki bölümlerden birinde anlattım.

Bu bölümün kötü olduğunu biliyorum ve bölümü sevmediğim için son kez okuyup hataları düzeltesim gelmedi, üzgünüm. Ama sıradaki bölüm bu bölümü telafi edecek, sıradaki bölümde görüşmek üzere.


31.05.2021 - 19:21






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44382 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr