Cilt 2 - Bölüm 9: Kara Yolculuğu (1/2)

avatar
598 6

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 2 - Bölüm 9: Kara Yolculuğu (1/2)


“Beklediğimden daha kısa bir yolculuktu,” dedi Yurine. Yu ile birlikte gemiden iniyordu.


“Hmm, sohbet ederken insan zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor. Hem zaten bu yolu kullanmış olman gerekmiyor muydu? Ne kadar süreceğini aşağı yukarı hesap edebiliyor olmalıydın.”


“Yine de beklediğimden daha kısa sürdü.”


Sabah gemiye binmişlerdi ve şu anda bulutların arasından belli belirsiz ışığını görebildiği güneş tepedeydi. Geminin kaptanı normalde yolculuğun daha kısa süreceğini ama rüzgara karşı gittiklerini söylemişti.


Yürümeye devam ederken etrafına baktı, Kızılşapel kasabasının gotik tasarımı insanın içini karartıyordu. Binaların kırmızı tuğlalı çatıları koyuydu, duvarların renkleri koyuydu. Gökyüzü bile Kızılşapel’in üstünde koyuya bürünmüştü.


“İnsanlar burada nasıl yaşıyor? Çok iç karartıcı, motivasyonu öldüren bir şehir.”


Şehrin insanları da mutlu görünmüyordu. Zaten nasıl mutlu olabilirlerdi ki? Bu karanlık şehrin atmosferinin insanları depresyona ittiği yetmezmiş gibi bir de katil korkusuyla yaşamak zorundaydılar.


“Hepsi somurtuyor, tüm bu insanlar patlamaya hazır yanardağ gibi. Ayrıca neden sadece insanları görebiliyorum?”


Başkentte farklı türden canlıları her köşede görmek mümkündü ama Kızılşapel’de iki kişi haricinde sadece insanları görebiliyordu.


Bunlardan birisi kendileri ile aynı gemide yer alan tilki kulaklı bir okçuydu, diğeri ise tabii ki Yurine’ydi.


“Rolderhelm Prensliği dört adadan oluşur. En küçük ve en kalabalık ada ülkenin merkezidir ve ismini, tıpkı ülkenin kendisi gibi üzerindeki şehir Rolderhelm’den alır. Rolderhelm adasının batısında Vesthelm, güneyinde Southelm vardır. Doğusunda ise bizim şu anda bulunduğumuz ve ülkeyi oluşturan dört adadan en büyüğü olan Easthelm yer alıyor.” Yurine yürüdükleri esnada birden konuşmaya başlamıştı. “Yanlış anlama, seninle sohbet etmeye çalıştığımdan değil; cehaletinle beni rahatsız etmemen için anlatıyorum.”


“Teşekkür ederim sevgili kılıç perisi.”


“Hmph.”


Yu adaların isimlerini İngilizce’den aldığını fark etmişti. Acaba kaç yıldır adaların isimleri bu şekildeydi? Adaların ismini veren kişi Denise miydi yoksa yüzyıllar önce gelen başka dünyalar arası seyyahlar mı koymuştu?


“Easthelm’in orta kısmı genellikle insan ağırlıklıdır. Kuzeyi ise uzun sıra dağlarla ayrılmıştır ve goblinler ile diğer canavarların yaşadığı Kara Ormandan oluşur. Canavarlar yüzme ya da gemi yapma yetenekleri olmadığı için diğer adalara geçemiyorlar.”


“Dağları geçip güneye saldırmıyorlar mı peki? Şimdiye dek neden asker ve büyücülerin gidip hepsini öldürmediğini anlayamadım.”


“Dağlar geçmesi kolay yerler değil. Dağlar ve sahil kısmı sürekli devriyeler tarafından korunuyor ve canavarların geçmesini engelliyorlar. Buna rağmen canavarlar hala adanın insanlara ait kısmında gözükmeye devam ediyor, köylerin yakınlarındaki ormanlardan çıkıp saldırıyor, ne varsa talan ediyor ve kadınları kaçırıyorlar.”


Yurine büyük ihtimalle annesinden duyduğu bilgileri aktarırken canavarların davranışları Yu’ya izlediği bir animeyi hatırlatmıştı.


“Geçen yıllarda canavarların tüneller yoluyla güneye indikleri tespit edildi. Meğer Easthelm’in altında devasa yer altı yolları varmış. Bulunan tüneller çökertiliyor ama canavar saldırıları sona ermediğinden daha insanların tespit edemediği pek çok geçit olması gerek.”


“İyi de insanlar neden dağları geçerek ya da denizden sahile çıkartma yaparak canavarlara saldırmıyorlar. Bunlar insan sonuçta, dağları geçmek için elbet bir yol bulurlar ve geçemezlerse bile hâlâ sahilden çıkartma yapabilirler. Şimdiye dek o canavarların kökünü kazımış olmaları gerekirdi.”


Belki de tüm canavarlar ölürse maceracıların işsiz kalacağından korkuyorlardı ve bu sebeple canavarların hepsini öldürmek için harekete geçmiyorlardı.


“Orman. Easthelm’in kuzeyi balta girmemiş ormanla kaplı. Oraya Karanlık Orman deniyor ve içerisinde insanların yollarını bulamadığı söyleniyor. Ormanları yakmayı deneyebilirlerdi ama Doğa Tanrıçası’na taptıkları için ormanları yakmak yasak.”


“Doğa Tanrıçası, canavarların insanlara saldırmalarını da yasaklıyor mu peki?”


“Bilmiyorum ama anlaşıldığı üzere insanlar benim kadar zeki değil, ben olsaydım çoktan ormanı kül ederdim. Zaten neden bu konu hakkında konuşuyoruz ki? Canavar saldırılarının hedefi ben olmadığım sürece aptal insanlara ne olduğu umurumda değil.”


“Konuşmayı sen başlatmıştın. Her neyse, başkalarına ne olduğunu ben de umursamamaya çalışıyorum.”


Sadece umursamıyorum demeyi başaramadı, istemese bile içten içe başkalarına ne olduğuyla ilgileniyordu. Özellikle Camaeron Don’dan sonra bunu daha iyi anlamıştı.


Fakat hâlâ bencil birisiydi. Ya sen öleceksin ya da tanımadığın birisi sorusu sorulduğunda Yu Valarfin cevabını verirken hiç düşünmezdi. Tanımadığı birinin ölmesini, kim olursa olsun kendi ölümüne tercih ederdi.


Camaeron Don’da olduğu gibi vicdanı onu rahatsız edebilirdi, yine de seçimi kaç kez yapması gerekirse gereksin yaşamak için başkalarını feda etmeye devam ederdi.


Ve büyük ihtimalle, tanıdığı kişilere duyduğu sevginin boyutuna bağlı olarak kendi ölümü yerine bir tanıdığının ölümünü de tercih edebilirdi.


Masum insanların zarar görmesini elbette istemiyordu ve yapabilirse iyi insanların iyi hayatlar yaşamasını sağlardı ama konu kendi hayatı olunca iyi ya da kötü, insanların hayatını feda edecekti.


“Ya da sevdiğim bir başkasının hayatı için, bir başka insanı feda edeceğim. Feda edeceğim kişi de bir başkasının sevdiği olabilir ama ben bencilim.”


Kendini her insanın aynı seçimleri yapacağını söyleyerek rahatlatmaya çalışıyordu ama dışarıda bir yerlerde gerçekten de bir kahramanın kişiliğine sahip insanların var olduğu düşüncesi ona kendini daha kötü hissettiriyordu.


“Sana daha önce kendinle çeliştiğini söylemiş miydim?”


Yurine başka insanları küçük görüyor, onları umursamadığını söylüyordu. Yu’yu kurtarmasının ve her gün şifa büyüsü uygulamasının nedeni bile annesi uğrunaydı.


Ama Marino Swann’ı kurtarmak için harekete geçmişti. Yu, Camaeron Don’u öldürürkense sadece izlemişti.


Yurine hâlâ herkesi kendinden küçük görmeye devam ediyordu ama kendi çıkarlarının zarar görmediği durumlarda insanları kurtarmak için harekete geçebilecek potansiyele sahipti.


“Bu çelişkinin nedeni yaşından kaynaklı olmalı, büyüdükçe karakteri de oturacaktır. Küçükken ben de umursamaz olmanın havalı olduğunu düşünürdüm.”


Tabii Yu kısa sürede küçüklüğündeki umursamaz, emo, kötü çocuk moda akımlarının ne kadar aptalca olduğunu anlayıp kısa sürede kendini toparlamıştı.


“Yurine’nin diğer insanları kurtarmak istemesi bizi tehlikenin içine sokabilir.”


Gelecekte bir başkasını kurtarmayı deneyeceğinin bir garantisi yoktu. Marino’yu kurtarmasının sebebi olarak annesinin de tehlikedeki bir insanı kurtaracak olmasını göstermişti ama Yu’nun etkisiyle bu düşünceyi bir kenara bırakabilirdi. Durduk yere tanımadıkları insanlar uğruna kendilerini tehlikeye sokmanın anlamı yoktu.


Ama gelecekte başkasını kurtarmayı denemeyeceğinin de garantisi yoktu. Yeniden, annesinin de böyle yapacağını söyleyerek kendisini ve onu ne olursa olsun takip edecek Yu’yu tehlikenin ortasına atabilir ve hiç tanımadıkları, hiç umursamadıkları bir insan uğruna savaşmaya başlayabilirlerdi.


Senaryonun tehlikesinden bahsetmeye gerek yoktu. Marino’nun alacaklıları muhtemelen Pepe Don’dan korktukları için dayak yediklerini söylememiş olmalıydılar, bu yüzden Yu ve Yurine başlarına bela almadan durumu atlatmışlardı ama bir başka olayda şanslarının aynı şekilde gideceği kesin değildi.


Ve kurtardıkları kişilerin aslında kurtarmaya değmeyecek kişiler olduğunu öğrenirlerse durum daha acı verici bir hâl alırdı.


“Tıpkı benim gibi kurtarılmaya değmeyecek birini kurtardığı için Rie öldü.”


“Ne düşünüyorsun, aptal insan?” Yurine, Yu’nun kendisine gözlerini bile kırpmadan baktığını görünce sordu.


“Bakıyorum da baba ve kızı birbirlerinin düşüncelerini merak edecek kadar yakınlaşmış, ne kadar hoş.” 


İçinden düşündüklerini Yurine’ye söylemek isterdi ama Yurine sinirlendiğinde bunu kaldıramayacağını düşündü.


“Geceyi Kızılşapel’de mi geçireceğiz yoksa direkt Büyücülük Akademisine mi gideceğiz diye düşünüyordum.”


Kızılşapel’de yapmaları gereken işler vardı ama işlerini Büyücülük Akademisinden döndükten sonra da halledebilirlerdi.


“Şimdi yola çıkarsak oraya vardığımızda akşam olacak.” Ne yapılacağına karar vermeden önce Yurine’nin fikrini almak istedi. “Büyücülük Akademisinin yanında bir köy var, geceyi orada geçiririz ve sabah olduğunda akademiye gideriz. Burada kalmaya karar verirsek de şimdi mektuplar için araştırma yapmaya başlarız ve geceyi bir handa geçirdikten sonra sabah akademiye doğru yola çıkar, öğlen oraya varırız.”


Yu yolda geçen süreyi Lucia’dan öğrenmişti. Aynı zamanda Lucia, Kızılşapel’de fazla zaman geçirmeden akademiye gitmenin daha iyi bir seçim olacağını söylemişti. Yurine de aynı fikirdeydi.


“Şimdi gidelim, burası çirkin bir şehir.”


“Öyleyse sırada nasıl gideceğimizi öğrenmek var.”


“Nasıl gideceğimizi bilmiyor musun?”


“Lucia’dan duydum ama araba bulma işi var. Önceden de bu yolu kullandığından nasıl gidildiğini biliyorsundur diye düşünüyordum.”


“Bizim kendi ulaşım aracımız vardı.”


“Nerede bıraktınız onu?”


“Bilmiyorum, en son Rolderhelm’e gittiğimizde uyuyordum.”


“Ne demek bilmiyorsun? Kim bilir kaç paradır o şey... Of...”


Sonuç olarak ikisi de Büyücülük Akademisine nasıl gidileceğini bilmiyordu ve yapacak tek şey birisine sormaktı. Yu sormak içingözüne en kibar gözüken insanı seçti.


“Ne oldu- haa? Ne istiyorsunuz?”


Yu’nun yanında beyaz saçlı bir yarı insan görünce kızıl saçlı adamın ses tonu hızlıca değişti ve sert bir şekle büründü.


Yu, adamın Yurine’ye verdiği tepkiyi görünce onu yumruklamak istedi. Onu bunu yapmaktan alıkoyan şeyse yumruklamak istediği adamın arkadaşlarının birkaç saniye içinde yanlarında bitebilme ihtimaliydi.


“Urta’ya gitmek için araba arıyoruz.”


“Belediyenin oraya gideceksin, etrafa bak bulursun birilerini.”


Yu adama teşekkür etmeye bile gerek görmüyordu, içlerinden en kibar olduğunu düşündüğünün böyle bir lavuk çıkması ile önyargılarını geliştirmesi gerektiği kararını verdi.

--------------------

03.12.2021 - 23:37






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr