“Dün birkaç kişi hana gelip sizi sordu,” dedi. Söylediklerinin başkaları tarafından duyulmasını istemiyormuş gibiydi ki böyleyse Yu onu anlayabilirdi. Hanında problemli insanların kaldığı bilinsin istemezdi. “Daha ayrıntılı anlatmam gerekirse ilk gelen iki kişi şehir muhafızlarındandı ve ikinizi birden sordu, onların ardından gelense sadece Yurine’yi soruyordu.”
“Yurine’yi mi?”
Muhafızların gelmesinin iki farklı sebebi olabilirdi. İlki Sigma Kulesiydi, hakkında konuşulan ve Yu’nun duyduğu şeyler çoğunlukla teorilerden ibaretti ve şimdiye dek elle tutulur hiçbir gelişme kaydedilmemişti.
Muhafızların gelmesinin bir diğer sebebi de takım sahiplerinden birinin ya da birkaçının vicdanına yenik düşerek ifade vermesi olurdu. Yu kimliğini gizlemek için çalışsa da bu ihtimali düşünmeden edemezdi.
Ama Yu’nun endişelendiği şey muhafızlar değildi, Yurine’yi soran kişiydi. Neden biri aniden ortaya çıkıp Yurine’yi sorardı ki?
“Muhafızlar isimlerinizi bilmediği için sizi tarif etti ve devletin adamları oldukları için isimlerinizi vermem gerekti. Sigma Kulesiyle alakalı bir şey sorabilirler, tez vakitte gidip ifade vermenizi öneririm.”
Yu Sigma Kulesinde işlenen suçların sorumlusu değildi ama kolaylıkla suçlanabilecek konumdaydı. Kundakçılık, cinayet, kamu malına zarar, terörizm ve birkaç farklı suç listesine eklenebilirdi.
“Yurine gelince karakola gideriz o zaman.”
Onlardan kaçmaya çalışırlarsa üzerlerindeki şüpheler sadece artardı ki artık isimlerini de bildikleri için şehirden çıkışta da sorun yaşanacaktı. Öyle ya da böyle bugün karakola gitmeleri gerekiyordu.
“Bay Valarfin, siz de kötü bir insana benzemiyorsunuz...” dedi Lucia. Yu’nun elini tutmuştu. Lucia'nın parmakları uzun ve zarifti, eli de yumuşak ve sıcak. Yu böyle bir hisse, birinin elini tutmasına hasret olduğunu fark etti.
“Benzemiyor muyum?” Yu ona baktığı şeyin sadece parlak bir ambalaj olduğunu nasıl açıklayabilirdi? Lucia gerçek Yu Valarfin’in bir hırsız ve katil olduğunu bilseydi iğrenirdi.
“...Lütfen bana Sigma Kulesinde bir suç işlemediğinizi söyleyin.”
“İşlemedim, işlemedik. O gün orada olmam bile şanstı.”
“Bana orada neler olduğunu anlatabilir misiniz?”
“Üzgünüm, yapabileceğimi zannetmiyorum.”
Ağzını açabilir ve kelimeleri dışarı çıkartarak neler yaşandığını anlatabilirdi ama hikâye Yurine’yi de kapsıyordu ve onun izni olmadan böyle bir şey yapmayacaktı.
“Yüzünüz ilk kez böyle bir hal alıyor. Bize misafirliğe geldiğinizde de kötü bir durumdaydınız ama belli etmemeye çalışmıştınız, şimdiyse bir anda gerçek yüzünüzü ele verdiniz.” Lucia, Yu’nun sağ elini tutmaya devam ediyordu. Onun kaçmasını engellemek için değildi, destek olduğunu belirtmek içindi.
“Gerçek yüzüm?” Sol elini yüzüne götürdü, Lucia onun kötü biri olduğunu mu anlamıştı?
“Duygularınızdan bahsediyorum. Kederinizi herkesten saklamaya çalışan birisiniz, değil mi? Ben böyle şeyleri anlarım.”
Anlıyordu, anlaması zor bir şey olmasa da Yu negatif duygularını insanlara göstermekten hoşlanmayan biriydi.
Bunun onu zayıf göstereceğine inandığından değil de insanların üzüldüğü zaman ‘neden üzgünsün’ diye sormasından hoşlanmadığı içindi.
Bazen kederi atlatmak için başkalarına içini dökmek gerekebilirdi ama Yu bunun gibi durumlarda bile insanlara derdini anlatmaktan çekiniyordu. Açıkçası neden böyle yaptığını kendisi de bilmiyordu.
“Doğrusu size sempati besliyorum Bay Valarfin. Güçlü gözükmeye çalışmanız, o çocuğa sahip çıkmanız ve onun yanında gülümsemeniz takdir edilesi. Ben gerçekten ihtiyacınız olursa size yardım etmek istiyorum, yani benden yardım istemekten ya da derdinizi bana anlatmaktan çekinmeyin.”
Bilmiyordu, bilmediğinin de farkında değildi. Böyle düşünmesinin tek sebebi Yu’nun iyi bir ambalaja sahip olmasıydı. Yu buna inanıyordu.
Gerçekte kim olduğunu bilmeden bunları söylüyordu, kişiliği hakkında bildiği tek şey dışarıdan görülen şeylerdi. Belki başkalarının nasıl insanlar olduğunu anlayacak kadar tecrübesi vardı ama Yu’yu anlayamıyordu. Onun kötü bir insan olduğunun farkında değildi, tanısa iğreneceği bir insanla konuştuğunun farkında değildi.
“Ben...” takdir edilesi biri değilim, demek istiyordu. Nasıl biri olduğunu anlatmak istiyordu ama yapmayacaktı. Lucia’nın bir yalana inanmasına müsaade edecekti.
“Kız kardeşim haklı, tatlı bir yönünüz de varmış.” Lucia haylaz bir genç kız gibi gülümsedi. “Hoşunuza gittiğim için mi yüzünüz kızardı?”
“Tsk, ben kızlarla konuşurken yüzü kızaracak biri değilim.” İki ablaya sahip olduğu için kızların yanında daima rahattı ve şimdi yüzü kızardıysa da bunun farkında değildi. “Olduysa da bir kerelik olmuştur. Böyle güzel manzaraları her zaman sunmam, hafızanıza kazıyın ve ömrünüz boyunca unutmayın çünkü bir daha bu yüzü göstermeyeceğim.”
Lucia onu etkileyecek kadar güzeldi ve kardeşi Lucie’nin ondan aşağı kalır tek yanı göğüslerinin biraz daha ufak olmasıydı. Tabi bu Yu için sorun değildi, ona göre Lucie de çok güzeldi ve işlerin geldiği noktada ikisi de kendisine karşı boş değil gibiydi.
Lucia’dan hoşlanmaya başlarsa kardeşi Lucie sinirlenir ve Yu iki kardeş arasında bir çatışma çıkarmış olurdu. Lucie’den hoşlanırsa da Lucia’nın ne yapacağını kestiremiyordu.
“Belki de Lucia sadece animelerdeki onee-san kişliğine sahip birisidir, neden kendi kendime gelin güvey oluyorum ki?”
Lucia yüzünden kafasına giren düşüncelerden sıyrıldı ve içini yiyen konuyu açtı.
“Şu, Yurine’yi soran adam, onun hakkında konuşalım.”
Onun gelen kişiler arasındaki asıl sorun olduğuna dair kötü bir hisse sahipti.
Lucia yutkundu, gelen kişi her kim veya neyse onda iyi bir izlenim bırakmamıştı.
“Tuhaf bir adamdı, yüzünü kumaş parçaları ile sardığından sadece gözleri gözüküyordu. Sesi de deforme olmuştu, konuşurken acı çektiğini anlıyordum.”
Kim, neden Yurine’yi sormak için buraya gelirdi? Üstelik Yurine ismini kullanarak pek fazla kişiyle tanışmamışlardı. Özellikle böyle tuhaf görünüşlü bir adamla tanışmadıklarına emindi.
Ve böyle biriyle tanışma fırsatları olsa dahi Yu, Yurine’nin onunla tanışmasını istemezdi.
“Hangi ismi kullandı?”
Yu çocuk esirgeme kurumunun Yurine’yi araştırıyor oluşunu düşünebilirdi ama böyle bir kurum araştırması için tuhaf bir adamı göndermezlerdi. Yurine resmi olarak Yu'nun kızı olduğundan çocuk esirgemenin durup dururken peşlerine düşmesi de saçma olurdu.
Gelen kişi Yurine’yi, o, Yu ile tanışmadan önce tanıyan birisi olmalıydı.
“Neko, dedi.”
Neko, Yu ona Yurine adını vermeden önce annesi tarafından konulmuş isimdi ve önceden bu isimle tanınıyordu.
“Acaba...” Sharley olabilir miydi? Yurine’nin geçmişinde vardı ve Büyücülük Akademisindekiler dışında Yu’nun bildiği tek isim buydu.
“Gözleri ne renkti?”
“Koyu mavi.”
Sharley’nin annesi Stella’nın da gözleri koyu maviydi, dayısı Salery’nin de. Onların genetik özelliklerini miras aldıysa mavi gözlü olabilirdi ve bu da bir ipucu verebilirdi. Yurine’ye soracaktı.
“Onu bıraktığımızda baygın haldeydi, uyanıp Sigma Kulesine girdi ve yangına mı yakalandı? Bu yüzden mi bandajlarla sarılıydı?”
Bir anda onun ortaya çıkmasından hoşlanmazdı, Yurine’nin gitmesinden korkuyordu.
“Başka birisini sordu mu?”
“Hayır.”
Eğer Sharley ise Rie’yi de arayacağını düşünüyordu. Onu sormamış olması Yu’yu daha da endişelendirdi, hiç tanımadığı bir adam mı Yurine’nin peşindeydi?
“Tanıdığınız birisi mi?”
“Böyle birini tanımak isteyeceğimi zannetmiyorum, böyle birini tanıma şansım olsa bile onu Yurine ile tanıştırmak istemezdim.”
“Korumacı bir baba, sanırım.”
Gerilen atmosferi şaka yaparak yumuşatmayı denemişti. Yu başarılı olduğunu söyleyemezdi ama çabasına karşılık kötü hissetmemesi için küçük bir tebessüm verdi.
“O kişi daha sonra geleceğini söyledi.”
“İletişim için bir şeyler söyledi mi? Adres ya da isim? Size neler sordu? Ona neler anlattınız?”
“Ah, soru yağmuru.” Sağ eliyle Yu’nun elini tutmaya devam ederken sol elini çenesine götürüp bir süre hafızasındaki bilgileri toparladı. “Neko, yani sizin Yurine’niz hakkında birkaç soru sordu. Yanındaki adamı, yani sizi de sordu.”
“Siz ne dediniz?”
“Soruları fazla ayrıntılı değildi, o yüzden cevaplarım da ayrıntısız oldu. İkinizin ismini söyledim ve şu anda burada olmadığınızı ekledim.”
“Başka? İsmini öğrendiniz mi, adres aldınız mı?”
“İsmini sorduğumda önemli değil dedi. Siz geldiğinizde ona ulaşabilmeniz için bir adres istedim ama bunun da gereksiz olduğunu, tekrar geleceğini söyledi. Daha sonra da gitti, hepsi bu kadar.”
Korkutucuydu. Tuhaf bir adam geleceğini söylüyordu ve onun gelişini önlemek elinde değildi. Gözlerini kapatıp arkasına yaslandı.
“Yurine’nin böyle bir adamla ne işi olur bilmiyorum. Onu uzun süredir tanımıyorum ama böyle birisi karşısına dikildiği an uzaklaşmak isteyecektir, onun görüş alanının içine girmesinden bile rahatsız olur.”
“Eğer tedirgin hissediyorsanız karakola bildirebilirsiniz.”
“Küçük bir çocuğu arayan tuhaf bir insan var, elbette bildireceğim. Normal bir insan olsa neyse de Yurine’nin böyle biriyle karşılaşmasını istemiyorum.” Derin bir nefes aldı ve sesli şekilde üfledi. “Sorun çıkmasa şaşardım.”
Sharley olma ihtimalini bir süre düşünecek ve konuyu Yurine ile konuşacaktı. Bunun dışında tuhaf adam konusu ile ilgili söylenecek başka bir şey yoktu.
“Yurine ile iyi anlaşıyor musunuz bari? Anlattığınıza göre size alışmışa benziyor.” Bahsettiği şey Yu’nun Yurine’yi utandırmak için anlattığı olaydı. Yurine altını ıslatınca Yu’nun yanında yatması gerekmişti.
“Yurine bana alıştı mı?”
Yurine ona katil demişti.
Bu, Yurine’nin annesinin ölümüne sebep olduğu içindi.
Daha sonra onun gözlerinin önünde bir başka cinayet daha işlemişti.
Yurine’nin kendisini sevmeyeceğini düşünüyordu, kendisini sevmediğine inanıyordu ama ne olduysa Büyücülük Akademisinden sonra Yurine, Yu’ya yakınlaşmaya başladı.
“Böyle bir şeyi hak ediyor muyum? Sevilebilir miyim? Kim olduğumu bildiği halde, biri beni sevebilir mi?”
Bugün, Yu’nun bu dünyaya geldiği andan beri yaşadığı en güzel gündü. Eğer Birinci Dünya’daki anılarından ablalarıyla ilgili olanları çıkartırsa ömrü boyunca yaşadığı en güzel gün olduğunu da söyleyebilirdi.
Yurine’yi kucağına almış koşarken ve Yurine başını omzuna dayadığında hissettiği sıcaklığın özel olduğunu biliyordu.
Sevilmek isterdi, sevilmek onu ağlatacak kadar mutlu ederdi.
“Ama ben sevilmeyi hak ediyor muyum?”
Şimdi fark ediyordu ki Büyücülük Akademisindeki tartışma sırasında bile kendisini iyi hissediyordu. Hatta o andan sonra da hep iyi hissetmişti.
Üzerinden çok süre geçmemiş olsa da vicdan azabı da bir süredir Yu'yu rahatsız etmiyordu. Bunların hepsi Yurine’nin yanında olması sayesinde olmuştu.
İlk başta aralarındaki ilişkinin ağabey ve kız kardeş şeklinde ilerleyeceğini düşünüyordu ama bir anda baba kıza dönüşmüştü ve Yu bundan memnundu, memnun olduğu için de çok çabuk kabullenmişti.
Yurine, onu sevmesini sağlayacak özel bir şey yapmamış olsa bile onu seviyordu. Onu seviyor oluşu onunla vakit geçirirken kendisini rahatsız eden düşünceleri de unutturuyordu.
“Ama nasıl unutabilirim? Neden kötü hissetmek zorunda olduğumu düşünüyorum.”
İyi hissetmek istiyordu, mutlu olmak istiyordu.
“Ben ne düşünmem gerektiğinden bile emin değilim, sadece dümdüz ilerliyorum.”
“Basit bir soru sormuştum, düşüncelere dalmanızı gerektirecek kadar problem mi var?” Lucia yüzünü Yu’ya yaklaştırdı ve Yu onun kokusuz, sıcak nefesini hissetti.
“Problemler kendimle alakalı, sevilebileceğimi düşünmek bile heyecanlandırıcıydı.”
Lucia onu anlamadı.
“Yurine’nin bana hemen alışması normal değil mi? Sonuçta harika birisiyim.”
Yağmurun dinişiyle dışarıda açan gökkuşağını pencereden görebiliyordu. En son ne zaman gökkuşağı gördüğünü merak etti. Birkaç anısı vardı ama hangisinin en yenisi olduğunu hatırlayamıyordu.
“Yurine’nin sırlarını paylaşabilecek tek kişi benim, bu da ister istemez ilişkiyi güçlendiriyor. Gerçi benim dışımda hiçbir arkadaşı olmayışı hoş bir durum değil.”
“Anlayabiliyorum. Doğum oranları düşük olduğundan ben de yalnız bir çocukluk geçirmiştim.”
“Bir asır önceymiş gibi söylüyorsunuz.”
“Öyleydi çünkü.”
Yalnız bir çocukluk geçirdiğini söylüyorsa Lucie ile aralarındaki yaş farkı büyük olmalıydı. En azından insanların ömürleri ile kıyaslandığında büyük olurdu.
“Aslında benim tanıdığım bir kılıç perisi var, Yurine’den daha yaşlı ama kendi türünden birileri ile sohbet etmek ona iyi hissettirebilir.”
“Başka bir kılıç perisi... Bilmiyorum, emin değilim.”
“Kendine yakın gördüğü bir arkadaşla biraz dolaşmak her çocuğun ihtiyacıdır. Sizi rahatsız eden şey ne?”
“Hangisini söylemeliyim?”
İlki Yurine’yi kaybetmekten deli gibi korkuyor oluşuydu. İkincisi o yokken bir kriz yaşama ihtimaliydi. Bu dünyadaki ilk haftasında bir kriz yaşamış ve ondan sonra hiç kriz yaşamamış olsa da tedbiri elden bırakamazdı. Üçüncüsü ise tuhaf görünüşlü adamdı.
“Tuhaf bir adam Yurine’yi ararken onu dışarı salmak istemiyorum. Muhtemelen kendini, benim onu koruyacağımdan çok daha iyi korur ama başına bir şey gelirse...” Yu kendini affedemezdi.
“Nerissa yetişkin ve oldukça güçlü bir peridir, yanındayken güvende olur. Güpegündüz adam kaçırmak gibi şeylerin yaşanacağını da zannetmiyorum.”
Bir arkadaş edinmek Yurine için iyi olabilirdi. Belki Yu bir yetişkin olduğundan Yurine onunla istediği her şeyi konuşamıyordu.
Lucia diğer kılıç perisinin de yetişkin olduğunu söylemişti ama aynı türden oldukları için Yurine ona daha kolay ısınabilirdi.
Bir başkasının Yurine ile kendisinin anlaştığından daha iyi anlaşması onu korkutan bir durum olsa da Yurine’nin iyiliği için kabul edecekti.
“Eğer öyle diyorsanız, sanırım bu Yurine için de iyi olacak. Tabi Nerissa ile ben de tanışacağım.”
“Elbette. Haftaya görevlerinden dönmüş olurlar, o zaman Nerissa ile konuşup rica ederim.”
“Teşekkür ederim.”
Yu’nun gözünün ucuna beyaz bir çocuk girdi, Yurine tuvaletten çıkmış yanına geliyordu.
“Ne rica edecekmişsiniz bu ismini andığınız şahıstan?”
“Deliğe düştüğünü zannettim, çok uzun durdun.”
“Saçmalama, ben öyle şeyler yapmam. Şimdi bana cevap vermeni emrediyorum.”
“Olmaz, bu bir sır.”
Yurine’nin bugün bunu öğrenmesini istemiyordu, onun için bir sürpriz olacaktı.
“Benden sır saklama hakkını ne ara sana verdim? Söyleyeceksin diyorum, emrediyorum!”
“Ne kadar tatlı bir şekilde emir veriyorsun sen.”
Yurine yanına oturduğunda sol eliyle onu kendisine yaklaştırdı.
“Senin...” Yurine çok daha önemli bir şey keşfetmiş gibi az önceki konuyu unuttu ve gözlerini kocaman açıp Yu’nun sağ eline baktı. “Neden senin elini o elf tutuyor!? Sapık herif! Kızları baştan mı çıkartıyorsun sen?”
“Ah…” Yu güzel bir kızın elini tutmasından hiç rahatsız değildi, bu yüzden elini geri çekmemişti. “Beni mi kıskandın?”
“SAÇMALAMA!”
“Tamam, bağırıp dikkatleri üzerimize çekmeyelim.”
Elini çekti ve bağırmak için ayağa kalkan Yurine’yi yerine geri oturttu.
Lucia gülüyordu. “O zaman size başka bir şey söyleyeyim.”
“Ne söylemek istiyorsun?”
“Maceracı künyesi çıkarmaya ne dersiniz?”
Yurine ile aralarında daha önceden tartışma konusu olan şey yine gündeme getirildi. Konu ilk açıldığında Yu maceracılığın tehlikeli olacağını düşünerek reddetmişti.
Lucia’nın bu konuyu şimdi açmasındaki amaç ikisi arasında tekrardan bir kavgayı ateşlemek olamazdı. Yu sessizleşti ve diyeceklerini dinlemeye başladı.
“Maceracı olan herkes gidip canavar avlamak zorunda değil, daha basit işleri yapan maceracılar da var. Mademki siz şimdi maceracılar loncasında olan bir takımla anlaştınız ve maceracılar loncasında olan bir görevi yapacaksınız, bir künye almak işinize yarayabilir.”
“Ne gibi bir işe yarayabilir?”
“Bu görev orta sınıfta yer alıyor ve maceracı künyesi çıkartırsanız rütbeniz de bu sayede birazcık artabilir. Maceracılıkta gözünüzün olmadığını biliyorum ama daha sonra maceracılık ile ilgili bir şeyler yapmak isterseniz bu işe yarayacaktır. Aynı zamanda...” Lucia, Yu’nun kolayca reddedemeyeceği bir teklif yapmak üzereydi. “...Maceracı künyeniz varsa göreviniz esnasında diğer bölgelerdeki maceracı loncalarında ucuza kalabilir ve beslenebilirsiniz. İnsanlara maceracı künyenizi göstermek de bazen işe yarar olabilir. Bunların size faydalı olacağını düşünüyorum.”
“Ucuz diyerek beni kazandın bile.”
Bu bilgilendirmeyi daha önce almış olsaydı Yurine ile tartışmasına gerek kalmayabilirdi. O zaman Yurine'yi reddettiği için kendini kötü hissetti.
“Sen ne dersin, Yurine?”
“Maceracı olmak istemiyordun hani?”
“Fikrimi değiştirmiş olmam seni şaşırtır mıydı?”
Gelir kaynağı diyebileceği tek şey çocuk yardımıydı ve o da Rolderhelm standartlarında yüksek sayılmazdı. Ayrı bir gelir kaynağı olan aileler için faydalı olsa da tek başına düşük bir kaynaktı.
Gelir kaynağının yetersizliğinin yanında harcamaları da önlerindeki görevle birlikte artacaktı. Durum buysa konaklama ve beslenmeyi ucuza halletmek Yu’nun hayır demeyeceği bir teklifti.
Üstelik bu, Yurine’nin maceracılık hayalinin de gerçek olmasını sağlıyordu.
“Maceracı oluyoruz öyleyse.”
Yurine hafifçe gülümsedi. Lucia onları maceracı loncasına kaydedip künyelerini çıkarttıktan sonra kendilerini arayan muhafızların ne istediğini öğrenmek için loncadan ayrıldılar.
-------------------------
14.12.2021 - 20:34
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..