Cilt 2 - Bölüm 15: Bağırsaklar (2/2)

avatar
519 4

Start - Kapının Ardındaki Dünya - Cilt 2 - Bölüm 15: Bağırsaklar (2/2)


Yu, Yurine, Lylphia ve Satoshi cinayetin işlendiği evin önüne gelmiş; Sivina, Ana ve Raul da daha fazla araştırma yapabilmek için gruptan ayrılmıştı.

 

“Kurtulan kişi içeride mi?” diye sordu Yu.

 

“Ben geldiğimde buradaydı.”

 

Lylphia kapıyı çaldı ve otuzlu yaşlarındaki bir kadın hiç bekletmeden kapıyı araladı.

 

“Yine mi?” kadın, Lylphia’yı görünce iç çekti.

 

“Özür dilerim, sizin için zor olduğunu biliyorum ama arkadaşlarım da duymak istedi.”

 

Kadın isteksiz görünüyordu, bir süre düşündükten sonra uyuşuk şekilde kapıyı tamamen açtı ve onları içeri aldı.

 

Çoğu eşyanın üstü örtülerle kapatıldığı için ev hakkında yorum yapmak zorlaşıyordu. Perdeler de kapatılmıştı ve evin içi karanlıktı. Kadın, güneş ışığının içeriyi aydınlatması için perdeleri çekti ama bulutlar güneşin önünü kestiğinden içerisi hâlâ biraz karanlıktı.

 

“Onun adı Numi, görgü tanığı olan Aletin’in ablası.”

 

Lylphia aile hakkında bilgi verirken Numi içeriden kardeşini çağırdı. Gelen çocuk en fazla on dört yaşındaydı. Kızıl saçları ve yeşil gözleri vardı ve o gözlerin altı uykusuzluktan morarmıştı.

 

Çocuğun yanakları gergindi, yeşil gözleri hâlâ ıslaktı ve dudakları titriyordu.

 

Numi ona seslendiğinde uysal bir şekilde hareket etse de her an patlayıp, ağlama krizine girecek gibiydi.

 

“Merhaba, benim adım Yu Valarfin.”

 

Yu sakin bir sesle kendini tanıttı. Aletin ona cevap vermedi, sadece gözlerini yere çevirdi ve surat ifadesi daha acınası bir hal aldı.

 

“Senin için zor olduğunun farkındayım ama adaleti sağlayabilmemiz için bize olayları anlatmalısın.”

 

Yu cümlesini tamamlar tamamlamaz çocuk patladı ve haykırarak ağlamaya başladı.

 

Numi, kardeşini sakinleştirmek için hemen yanına koştu fakat ne yapacağını o da tam olarak bilmiyordu. “Geçti,” demek dışında elinden bir şey gelmedi.

 

“Durumunun zor olduğunu anlıyorum. Umarım burada fazla vakit harcamadan geri döneriz.”

 

Aksi takdirde Alatin’i ağlarken gördüğü her sefer empati kuracak ve yüreği parçalanacaktı.

 

“Ağ-ağ-ağa-ağabeyim,” Aletin konuşmaya başladı, gördükleri onu öylesine etkilemişti ki kekeleyerek konuşuyordu. “Oraya sak-sak-saklan-ma-mamı sö-söyledi.” Parmağı ile üzeri örtülmüş dolabı işaret etti.

 

Ivır zıvır doldurmak için konulmuş küçük bir dolaptı, birinin oraya sığması için kendini zorlaması gerekirdi.

 

“D-d-dola-la-labın kak-kapa-kapağı…” Aletin yine ağlamaya başladı. Numi onu sakinleştirmeyi denerken Lylphia, Yu’nun kulağına fısıldadı.

 

“Dolabın kapağı aralık kalmış ve çocuk olanları görebilmiş. Katil, Aletin’in babasını öldürdükten sonra sıra ağabeyine gelmiş. Abisinin karnını yarıp organlarını boşaltmış ve cesedi duvara çivilemiş.”

 

Hikâyeyi anlatmanın Aletin için neden çok zor olduğunu Yu şimdi daha iyi anlıyordu. Bir vahşet sahnesine tanıklık etmişti.

 

“Katilin neler söylediğini hatırlıyor musun?”

 

Aletin sakinleşene kadar beklediler, sakinleştiğinde yine kekeleyerek konuşmaya başladı.

 

“Sad-sa-sa-sadece S-So-Son-Sony ve N-N-N-N…”

 

“N?”

 

“A-ana-ana-anlaya-laymadım.”

 

Aletin tekrar ağlamaya başladı, Numi onu sakinleştirmek için sırtını okşuyordu ve Lylphia yine Yu’ya fısıldadı.

 

“Birkaç isimden bahsetmiş, birisi Sony ve bir diğeri N harfi ile başlayan bir isim. Diğerlerinin sadece isim olduğunu anlayabilmiş ama hatırlayamıyor.”

 

“Katilin görünüşü ile ilgili bir şey söyledi mi?”

 

“Uzun kırmızı saçlar, kirli sakal ve keskin mavi gözler. Eskimiş siyah kıyafetler ve kahverengi bir hasır şapka. Daha önce onu sorgulayanlara bunu anlatmış.”

 

Aletin daha fazla konuşamıyordu, evi biraz inceledikten sonra suç mahalinden ayrıldılar.

 

***

 

“Buraya boşuna geldik, Lylphia’nın bildiklerinden başka bir şey öğrenmedik.”

 

“Sana soran olmadı, müsaade edilmedikçe konuşma.”

 

“Çok kabasın.”

 

Yurine, şaşırtıcı olmayan şekilde Raul ile birlikte Satoshi’ye saygı duymayanlar arasındaydı.

 

“Öğrenedebilirdik, ne olur ne olmaz diye gelmekte fayda vardı.”

 

Satoshi’nin dediği gibi Lylphia’nın onlara söyleyebileceği şeyler dışında yeni bir bilgi elde edememişlerdi.

 

“Bildiğimiz şeylerle ne yapacağız peki?”

 

Lylphia, Yu’ya baktı. Sony isminin anılmış olması bile önemli bir bilgiydi ama Sony’yi bulmalarında tek başına yardımcı olmuyordu.

 

“Önce katili yakalamamız gerekebilir,” dedi Yu. “Ve iş bu noktaya uzanıyorsa görevimiz daha zor bir hal alıyor.”

 

Sony’yi tek başlarına bulamazlarsa ki şimdiye kadar onu bulmayı deneyenler başarısız olmuştu, önce katili yakalayıp onu sorgulamayı deneyebilirlerdi.

 

Bu başlı başına bambaşka bir görevdi ve Yu tek başına olsa bu noktada pes edebilirdi ama Yurine ile aralarındaki anlaşmaya uymak istiyordu. Bunun için özel bir motivasyonu da yoktu, sadece doğru olanın bu olduğunu hissediyordu.

 

“Peki onu nasıl  yakalayacağız?”

 

Yapılacak çok iş birikiyordu. Katili bulmak için önceki cinayetleri araştırmak gerekliydi ve katili yakalamak için tekrar birini hedef almasını beklemek gerekebilirdi.

 

Cinayetleri arasında da belirli bir düzen yoktu. Cinayetler rastgele zaman aralıklarında işleniyordu ve üç ay boyunca hiç cinayet işlenmediği olmuştu. Onların üç ayı yoktu.

 

Katili nasıl yakalayabileceklerini tartışırken hana geldiler ve Yu, onlardan bir saat sonra hiçbir bilgi edinemeden yanlarına gelen Sivina, Ana ve Raul’a aklındakileri anlattı.

 

“Eh? Yani bir de katili mi yakalamamız gerek?”

 

“Sony’ye ulaşmanın bir yolu yok, biliyorum çok can sıkıcı,” Satoshi sanki plan kendisine aitmiş gibi sahiplenerek Sivina’ya cevap verdi.

 

“Ama bu bizim görevimizin dışında,” dedi Ana.

 

“Vazgeçmek mi istiyorsun?”

 

Yu da katille uğraşmanın tehlikeli olduğunun farkındaydı ama kararsızlığa tahammülü yoktu, bahaneler de dinlemek istemiyordu. Onlarla birlikte bu görevi yapmak kendisi için de daha iyiydi ama bunun için herkesin kararlılığını keskinleştirmesi gerekliydi.

 

“Böyle düşüneceğimi düşünmezdim.”

 

“Hayır,” Ana başını sallayarak cevapladı.

 

“Yarın katilin cinayetlerini araştırmak için dağılacağız. Cinayetler konusundaki algoritmayı da çözmeliyiz. Hedefleri rastgele insanlardan oluşuyorsa yakalamamız zorlaşır ama hedefler arasında bir bağlantı kurabilirsek ipucu elde etmiş oluruz.”

 

Sadece zevk için öldüren bir sapkını bulmak imkânsız olabilirdi, katili bulmaları için onun bir algoritması olmalıydı.

 

“Onun gerçekten William Berry olduğunu varsayarsak tanınan bir yüz ve isimle kasabada yaşayamaz. Kasabanın dışındaki ormanda yaşıyor olmalı.”

 

“Çoğu cinayet, son dört olayla birlikte burada işlendi,” dedi Raul. “Özel olarak araştırmadım ama duymuştum.”

 

“Diğer maceracılara da sorabiliriz, tanıdığım birkaç kişi var.”

 

Sivina iki yıldır maceracılık yapıyordu, Ana altı aydır maceracıydı ve Satoshi gelmeden önce bir takım oluşturmuşlardı.

 

Yapılacakları konuştular ve akşam yemeğinin ardından herkes odalarına dağılırken Yu yardım istemek için Lylphia’nın yanına gitti.

 

***

 

“Bizimle geldiğin için teşekkürler, Lylphia. Kendimizi daha güvende hissettik.”

 

“Kendi adına konuş derim.”

 

Yurine kendi adına bir fark hissetmese de Yu öyle hissetmişti.

 

“Önemli değil, Bay Valarfin. Zaten tehlikeli yerlerde yalnız gezmemelisiniz.”

 

Şehir gotik bir mimaride inşa edildiği için geceleri dolaşması daha korkunç oluyordu. Lylphia’nın ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu ama onunla dolaşmanın daha güvenli olduğuna emindi.

 

“Dağıttığınız mektuplar ne içindi? Saatler sürdü, hem de gece vakti.”

 

“Mektuplarda ne yazıyor bilmiyorum, para karşılığı yaptığım bir şeydi.”

 

Basit bir yalandı ve Lylphia hemen inandı, Yu’yu sorgulamak için bir nedeni yoktu.

 

Şans mı dese yoksa sorumsuzluk mu bilemiyordu ama sokaklarda da hiç muhafız görmemişlerdi. Saatler boyu dolaşmalarına rağmen sokakların bomboş olması katilin nasıl kolayca cinayet işlediğini de açıklıyordu.

 

Aya bakarak saati hesaplama gibi bir yeteneği yoktu ama saat gece bir ya da iki civarında olmalıydı. İkinci Dünyanın insanları genelde on gibi yatıp uyuyor ve güneşin doğuşuyla birlikte kalkıyordu.

 

İnsanlar uyuduğu için çoğu dükkân kapalıydı ama hanlar daima açıktı, bu yüzden istedikleri saatte giriş ve çıkış yapabiliyorlardı. Handan içeri girdiler ve en üst kata çıkan merdivenlerde yürümeye başladılar.

 

O esnada bir kızın dehşet dolu çığlığı kulaklarına ulaştı, tek bir çığlık insanları uyandırmaya yetmişti.

 

Yu, Yurine ve Lylphia, odalarından çıkan diğer insanlarla birlikte sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladı.

 

Çok geçmeden çığlığın kaynağının Ana olduğunu gördüler. Sivina donmuştu ve Ana bağırarak ağlıyordu. Raul ise bir saksının içine kusmakla meşguldü.

 

Önündekileri iterek ilerlediler ve insanların önünde toplandığı odaya baktılar. Kapı sonuna kadar açıktı.

 

Odanın içinde, tavana bir kancayla asılmış on yedi yaşındaki bir çocuk vardı. Çocuğun karnı yarılmış ve iç organları dışarıya dökülmüştü. Ceset, açık pencerelerden odaya giren rüzgarla hafifçe sallanıyordu.

 

Ellerinin hâlâ boynuna dolanmış halde olduğu göz önüne alınarak Yu, ölürken bilincinin açık olduğunu düşünüyordu. Çocuğun yüzündeki dehşet korkutucuydu.

 

Yu daha fazla görmemesi için Yurine’nin gözlerini kapadığında cesedin asılı olduğu kanca tavandan koptu ve ceset yere düştü.

 

İnsanlar hâlâ ne olduğunu görebilmek için Satoshi’nin cesedine doğru akın ediyordu.

-------------------------

18.12.2021 - 19:50






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr