The Hunted - Bölüm 6: Gizli Kalmış Şeyler
"Ne yapacağız? N'apıyoruz? Ne yapmalıyız? Ne-"
"Bir sus be!" Rumu odada volta atan Asu'yu durdurdu. Diğer kızlarda pencerenin yanında kümelenmiş bir şekilde endişeyle onları izliyordu. Rumu onların yüzündeki endişeyi görünce sakinleşip bir kaç defa öksürdü. Teru sinirini atmak için dışarı çıkmıştı ve herkes endişeyle birbirine girmişti. Genelde soğuk kanlı olan Asu bile sakinliğini kaybediyordu, böyle bir durumda büyüklerin korkuya kapılan küçüklere yol göstermesi gerekiyordu.
"Herkes biraz sakinleşsin. Öncelikle Teru'yu bekleyelim ve hiç bir şey yapmayalım. O ne yapacağımıza karar verir. Şu an yapabileceğimiz en iyi şey sonraki adımımızı düşünmek ama sakin olmazsak hiç bir şey yapamayız. Belki de henüz tehlike altında değiliz."
"N-Nasıl tehlike altında olmayız? Bizi buraya yerleştiren ve istihbaratımızın çoğunu sağlayan bile polisti! Her şeyimizi biliyorlar!" Maya endişeyle konuştu yanındaki Mizu ve Bianca da onu onayladı.
"Evet ama-"
"Sakin olun Rumu haklı." Herkes çıkış kapısına doğru döndü, karşılarında duran Teru'yu gördüklerinde hepsi şaşırmıştı.
"Senpai!" Herkes kapının önüne doluştu. Beklediklerinin aksine şaşırtıcı derecede sakin görünüyordu. Soğuk kanlılığını kaybettiği zamanlarda yürüyüşe çıkmak yada tatlı şeyler yemek onu her zaman sakinleştiriyordu.
"Alt kattaki antrenman odasında hızlı bir toplantı yapalım. Şimdilik üst kattaki bütün ışıkları söndürün bir süre böyle kalacağız." Mizu ve Bianca koşarak üst kattaki bütün ışıkları söndürdü. Alt kat zaten tamamen alt katta olduğu için orasını düşünmelerine gerek yoktu.
"Rumu, camdan izlenip izlenmediğimizi kontrol et." Emri alan kadın aceleyle başını sallayıp en kenardaki pencereden etrafı gözetledi. Rengi fıstık yeşiline dönen gözleri dikkatlice etrafı taramaya başladı.
"Sorun yok gibi."
"O zaman aşağı inip toplantıya başlayalım." Herkes teker teker alt katın merdivenlerine yöneldi, burada bir ufak odayla birlikte spor aletlerinin olduğu geniş bir alan bulunuyordu. Spor salonunda oturacak bir masa olmadığı için Teru sakince yere çömeldi, diğer kızlar da onu takip etti. Şimdi bir dairenin etrafına yerleşmişti ve gergin bir şekilde Teru'ya bakıyordu.
"Öncelikle şimdilik endişelenmeyin. Polisin Blood ve Bone'u birbirine düşürdüğünü biliyoruz ama onlar henüz bildiğimizi bilmiyor."
"Ama aynı zamanda bundan Bone'dakiler de haberdar. Ya bizi bir şekilde polise satmayı düşünüyorlarsa?" Mizu endişeyle sordu. Kulağının arkasından uzanan bir tutam saçı sürekli işaret parmağına dolayıp çözüyordu, bu onun asla vazgeçemediği ve endişelendiğinde ortaya çıkan bir alışkanlıktı.
"Eğer Lavi'yle ilgili yaptığımız araştırmalar ve edindiğim izlenim doğruysa böyle bir şey yapmayacağını düşünüyorum. Bizi sevmediğini biliyorum ama bunu yapmakla eline ne geçecek? Kazancına oynayan biri ve şimdi bizi birbirimize düşürenin polis olduğunu öğrendiğimize göre onların istediğini yapmamak en mantıklısı gibi görünüyor."
"A-Ama yine de bizden kurtulmak işlerine gelmez mi sonuçta sen hala düşman olduğumuzu ve intikam istediğini söyledin."
"Elbette söylediklerim kumpasa düştüğümüzü duymadan önceydi. Düştüğümüz tehlikeden ziyade ortada daha önemli bir soru var."
"Neden böyle bir plana kalkıştıkları." Rumu düşüncelibir şekilde cevapladı başından beri soğuk kanlılığını korumayı başarmıştı ve şimdi de ellerini bağlamış bir şekilde durumu analiz ediyordu.
"Bingo. Bir düşünelim, bizim tarafımızda polisi rahatsız edecek ne var? Genelde onların gösterdiği hedefler üzerine yoğunlaştık, arada sırada kafamıza estiği şekilde davransak da onlar için büyük bir sorun teşkil etmedik hiç bir zaman. O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor..."
"Polisin Bone'u istememesini sağlayacak bir sebep var." Maya sonunda endişelenmeyi bırakıp konuşmaya dahil olmuştu.
"Kesinlikle ve bu bulmamız gereken şey de bu. Polis, Archivist ve Wesser ailelerinin itibarından dolayı Bone üyelerine ellerini süremezdi ama su altından böyle bir yöntemle onları öldürmek kolaydı."
"Bunu söylemek istemezdim ama..." Herkes Asu'ya doğru döndü, bakışları hüzünlenmiş bir şekilde yere bakıyordu. "Sanırım Komiser Kazuto Teru'nun gücünden dolayı bizi kullandı." Herkes ürkekçe Teru'ya baktı, odadaki herkes onu daha fazla kırmamak için itinayla yaklaşırken bu cümle herkesi endişelendirmişti. Komiser Kazuto'nun buradaki bütün değişkenlere yardımı dokunmuştu, en çok da Teru'ya.
"Haklısın." Teru oldukça sakin ve duygusuz bir şekilde cevapladı. "Biliyorum. Polisin sevmediği bir şey yaptıklarını söylediğimde hepinizin aklına kötü şeyler geldi ama ben şu an öyle düşünmüyorum. Eğer Bone kötü şeyler yapsaydı bu durumu bahane edip onları yok etmek kolay olurdu ama resmi bir soruşturma açıldıktan sonra gerçekten hiç bir şey bulamazlarsa bu iş onlar için çok kötü biter. Bir de Bone ile bu iki ailenin ilişkisi olduğu gerçeği var. O aileler hakkında derinlemesine bilgi sahibi değiliz, elimizde disk sadece Bone'un mal varlığını gösteriyordu."
"Yani diyorsun ki polisin Bone'la sorunu var. Ama ne?"
"Tam emin değilim. Bir yönetim problemi olabilir. Archivist ve Wesser ailelerinin polis teşkilatının içinde adamları olmalı, belki de onlar yüzünden ama içimden bir şey bu kadar basit değil diyor. Hem...Bone'dan rahatsız olanın teşkilat olduğu ne malum?"
"Ne demek istiyorsun Senpai?" Bianca sonunda çekingenliğini kırarak konuşmaya katıldı.
"Belki de onlardan rahatsız olan polis teşkilatı içindeki küçük bir grup yada... birileri polisi ve bizi aynı anda kullanarak onları yok etmek istiyor olabilir." Rumu dayanamayarak bir ıslık çaldı.
"Ne karışık işler dönüyor burada zerre anlayamıyorum."
"Al benden de o kadar."
"Peki şimdi ne yapmalıyız?" Mizu parlak meraklı gözlerle sordu.
"Hazırlanmalıyız. Her ihtimale karşı hazırlıklı olacağız. Bundan sonra herkes bizim düşmanımız."
"Bone bile mi?"
"Buna onlar hakkındaki gerçeği öğrendikten sonra cevap vereceğim. Hala bilmediğimiz çok şey var."
"Peki~ ilk olarak ne yapıyoruz?" Rumu neşeyle sordu, artık işler yolunda gidiyor gibi görünüyordu.
"Benzin."
"B-Benzin?"
"Acilen buradan taşınmalıyız ama bunu birden bire yapmak çok zor ve şu an burada çok fazla bilgi var. Hem bizimle ilgili hem de Bone ile ilgili. Bu yüzden acil durum önlemi olarak burayı ateşe vermeyi düşünüyorum." Herkes garip gözlerle bir Teru'ya bir birbirlerine baktı.
"Bu fikri çok sevdim be! Yakalım buraları!" Teru'nun yanında oturan Rumu neşeyle kolunu Teru'nun omzuna attı. "Sen çok yaşa Senpai sen yanımızda olduğun sürece bizim sırtımız asla yere gelmez! Ölene kadar seni takip edeceğim." Herkes Rumu'yu takip edip Teru'ya iyice yaklaştı, şimdi büyük bir sarılma topu(?) olmuşlardı, en içte de Teru kalmıştı.
Teru usulca gülümsedi. Hiçbirinize zarar gelmesine izin vermeyeceğim.
***
Lavi çevresindeki arkadaşlarına teker teker baktı.
"Yap hadi." Sabırsızca omzuna dokunan Nathan'ı onayladı. Lavi başını sallayıp elindeki telefondan ekrandaki numarayı aradı. Çalmakta olan telefonu masaya koyup hoparlörü açtı, uzunca süre çaldıktan sonra bir ses duyuldu.
/"Ne istiyorsun foxy?"/ Lavi tepesi atmış bir şekilde telefona öldürücü bakışlar attı, yanındakiler de kıs kıs gülmeye başlamıştı.
"Bana öyle seslenmesene!" Karşıdan iki kadın sesi kahkahalarla güldü, içlerinden biri oldukça tuhaf geliyordu.
"Ben olduğumu nereden bildin?"
/"Unuttun mu bilgi arşivin elimde, giydiğin donun rengine kadar biliyorum."/
"Pfftt ha- öhhö öhhööğğ" Nathan gülmemek için sahte öksürüklere boğuldu, Lavi sert bir şekilde ona bakınca aniden buz kesip sustu. Artık ciddi konuları konuşmanın zamanı gelmişti.
/"Onu bunu bırak da numaramı nereden buldun?"/
"Komiser Kazuto'dan, çok zor olmadı." Karşı tarafta bir sessizlik oluştu, tam o anda Lavi arka plandaki sesleri fark edebildi, bir adam çığlık atıp 'bırakın beni' diye bağırıyordu.
"Sana iki sorum olacak. Birincisi sesin neden böyle tuhaf geliyor? İkincisi, şu an ne yapıyorsun?"
/"Birincisi, şu an bir gaz maskesi takıyorum burası b*k gibi kokuyor da. İkincisi, o seni hiç alakadar etmez."/
/"Yürü be Senpai!"/
/"Sen işine bak."/ Lavi arka plandaki diğer kişiyi tahmin etmeye çalıştı, gruptaki kızların seslerine çok aşina değildi ama yine de tanıdık diye düşündü. Sadece kartal olan olmadığından emin olabiliyordu.
/"Agghhh bırak beni! Yemin ederim ben bir şey yapmadım!"/
/"Bir sus lan! Yoksa kollarını sevmiyor musun?!"/ Konuşmaların ardından vurma sesleri ve aynı adamın inlemesi gelmeye başladı.
"Tanrım... bu kızlar her ne yapıyorsa legal değil." Aren endişeyle telefona baktı. Şimdi adam arka planda sessizce ağlıyordu.
/"Nerede kalmıştık? Hah tam da neden beni aradığını soracaktım."/
"Ah şey...o konu. Seninle konuşmam gereken bir şey var."
/"Evet o kadarını tahmin ettim."/
"Aslında sizinle bir iş yapmak istiyorum."
/"İş m-"/
/"Bırakın lan beni adiler! Sizi duvarıma asacağım, derinizi yüzece-!"/ Bir sesle adamın konuşması kesildi ve can havliyle çığlık atmaya başladı.
/"Sana kollarını seviyorsan susmanı söylemiştim. Burada iş konuşuyoruz. Sustur şunu."/ Adamın çığlığı kesilmişti ama hala iniltileri duyuluyordu görünüşe göre ağzına bir şey tıkmışlardı.
/"Alo? Orada mısın?"/
Erkekler yutkunarak birbirlerine bakıyordu. Bir süre sessizlik oluşsa da Lavi sertliğini korumaya çalışarak cevap verdi.
"Evet."
/"Nasıl bir iş bu?"/
"Senin için oldukça basit bir şey eğer malikaneye gelirsen ayrıntıları konuşabiliriz. Umarım aramızdaki anlaşmazlığı son bulmasına yardımcı olur."
/"Hmm, emin olamadım şimdi."/
"Güvenliğinizi garanti ederim. Bir tuzak kurmak amacında falan değilim, zaten işi sana anlattığımda dediklerimi anlayacaksın."
/"Öyle olsun bakalım. Ah bir dakika."/ Bir metalin çarpma sesinin ardından arka plandaki sesler tamamen kesilmişti.
"A-Adres bilgilerini göndereceğim."
/"Orada olacağım."/ Telefon kapandığında herkes soğuk terler dökerek Lavi'ye bakıyordu.
"Sandığımızdan daha tehlikeli insanlara bulaşmış olabiliriz."