The Hunted - Bölüm 14.1
Herkese merhaba. Bu bölümde hikayenin evreni ve karakterlerin arka planlarıyla ilgili bilgiler vereceğim.
Öncelikle hikayemizin mekanı hayali. Yazım tarzı manga yada animeleri andırsa da Japonya'da geçmiyor, yada Amerika'da. Yaşadıkları yer Avrupa'da, İtalya'yla Fransa'nın arasında Akdeniz'e kıyısı olan, boyutları ise Almanya'dan biraz daha küçük bir ülke. İngilizce değil kendi dilini konuşmakta ve eğitim seviyesi olarak ortalamanın azıcık üzerinde bir yer, aynı zamanda kendi para birimi var. Bu ülke kendi ırkı olmasına karşın çok fazla göçmenin yaşadığı bir yer Türkiye yada ABD'deki gibi. Amerika'da nasıl Çinli mahalleleri, İspanyol mahalleleri gibi yerler varsa bu ülkede de benzer yapılaşmalar mevcut. Belirli bir ırk kullanmamak adına hikayede bir çok milletten isimler kullandım, bunlardan bazıları kısaltmadır.
Hikayedeki zaman ile ilgili şu an yaşadığımız zaman diyebilirim. Doğrudan 2020 değil ama teknolojik gelişme ve gelişmişlik olarak bu zamanlara tekabül ediyor. Hikayenin ana konusu olan değişkenler ilk defa 19. yüzyılın ortalarında ortaya çıktı. Hala kesin sebebi bilinmemesine rağmen bir ilaç firmasının ürettiği çok yaygın bir ağrı kesiciden kaynaklandığı düşünülüyor. Bu ilaç aslında ağrı kesici değildi ve bahsi geçen konuda çalışan bilim insanlarının ürettiği bileşenleri içeriyordu. İlaç kullanıldığında vücut hücrelerine değil eşey hücrelerine saldırıp onların genetik yapısını değiştiriyordu. Bu yüzden ilacı alan ilk nesile bir şey olmasa da çocuklarında ve torunlarında değişkenlik özellikleri ortaya çıktı.
Değişkenlerin ortaya çıkmasıyla ortaya çıkan terimlerden biraz bahsetmek istiyorum.
Değişken: Bir yada bir kaç hayvanın genini taşıyan ama sadece bir hayvanın özelliklerini fenotipte gösteren, normal zamanlarda insan olarak görünen canlı. Değişkenler tamamen insana yada özelliğine sahip olduğu hayvana dönüşebilir.
Değişkenlik Özelliği: Hem babadan hem de anneden genlerle geçen hayvan genlerinin ortaya çıkardığı fenotip. Örneğin bir kedi değişkeni olması için hem anne hem de babanın kedi genine sahip olması gerekir. Tek ebebeyin bu gene sahip olduğunda çekinik olan değişkenlik genleri etkisini çoğunlukla göstermez. Farklı iki değişken geni bir araya geldiğinde ya biri baskın çıkar ve bebek o özelliğe sahip olur yada bebek ölür. İki hayvan özelliğine sahip bir değişkenin doğması mümkün değildir.
Değişme Oranı/Yüzesi: İnsan görünümündeki değişkenin özelliğine sahip olduğu hayvana dönüşme oranıdır. Bu dönüşüm belli bir sırayla olur: İlk aşamada %99,99 oranında önce göz, kulak, diş, tırnak ve kuyruklar(ve kanat) değişir, bundan sonraki aşamada saç rengi, ten rengi, tüylenme, ellerin ve ayakların yapısı, vücut şekli ve daha spesifik yapılar değişir, en son aşamada ise yüz hatlarının değişmesi, vücut yapısının çok daha fazla bozulması, bazılarında tüyleri dökme şeklinde devam eder ve bu aşamanın sonunda değişken tamamen hayvana dönüşür.
3 . aşamaya girmek çok tehlikelidir çünkü değişimler sadece dıştan olmaz aynı zamanda iç organlar da değişir ve buna beyin de dahildir. Gittikçe hayvan beynine dönen beyin gelişmişliği azaldığı için vücudu geri insana döndürecek komutları veremez bu yüzden bir değişken haddinden fazla dönüştüğünde, ya o formunda sabit kalır yada değişimi durduramayıp tamamen hayvana dönüşür.( Gray ilk söylediğime bir örnek)
Nadir Tür: Üretilmesi genetik olarak çok zor olan değişkenlere denir. Bu insan genleri ve o hayvanın genleri arasındaki derin farklılıklardan kaynaklanır, aynı zamanda bu dünyaya dağılmış olan ilaçlardaki bu hayvanın oranına bağlıdır. Ulaşılması kolay olan hayvanlar daha sık kullanılmış diğerleri daha az kullanılmıştır.( Örneğin köpek balıklarının bir çok türü yakalandıktan kısa süre sonra ölür tutsak yaşayamazlar bu yüzden işlemler bitene kadar canlı kalamazlar) Elbette bundan başka bir çok neden de bazı türlerin daha nadir olmasına sebebiyet verir.
Ara Dönüşüm Organları: Henüz üzerinde pek araştırma yapılmamış bir konu. Bir değişkenin insan formundan tamamen hayvana dönüşürken sahip olduğu ara organlar vardır. Teru'nun göz bebeği olmayan gri gözleri gibi, aslında köpek balıklarının gözleri siyahtır ve Teru da dönüştükçe göz irisi siyahlaşır gözü küçülür. Kuş türü değişkenlerin 1. aşama kanatları da bir ara organdır çünkü kuşların kanatları orjinalde insan kollarıyla homolog organlardır, sırtlarından kanat çıkmaz. Rumu'nun 1. aşama dönüşümdeki gözleri de buna örnektir çünkü baykuşlar normalde gözlerini hareket ettiremez ve kafalarını 270 derece çevirebilirler. Rumu 1. aşamada başını bu kadar çevirme yetisine sahip değildir ve aynı zamanda gözlerini de oynatabilmektedir(insan kadar özgürce değil ama). Balık türü değişkenlerin kolları yüzgece dönüşmeden önce (kol ve yüzgeçler de homolog organdır) parmaklarının arasını perdelenir ve bu da başka bir örnektir.
Bundan sonraki kısımda biraz karakterlerden bahsedeceğim.
Teru
Teru liseden sonra okumayı reddetti ve Blood'la daha ciddi ilgilenmeye başladı. Maya'ya lise derslerine yardım ederken vakit geçmiş olmasına rağmen hala bilgilerinin canlı olduğu ortaya çıktı ve arkadaşları tarafından üniversite sınavı için zorlandı. Teru'nun küçüklüğünden kalan gökyüzüne bir merakı vardı bu yüzden Astronomi dersini seçti. Bölümüyle ilgili daha çok kitap okumak için okulda İngilizce öğrendi ve kendi başına da Rusça öğrendi, şu an Çince öğrenmeye çalışıyor ama kendi başına öğrenilemeyecek kadar zor olduğunu düşünüyor. Matematik ve Fizik konusunda hem iyi hem de çok seviyor. Bölümüne bu kadar aşık olsa da derslere pek gidebildiğini söyleyemeyiz. Hem örgüt işlerinden hem de bazı zamanlarda kendi tembelliğinden okula gidemiyor. Bir çok dersten devamsızlıkla kaldı, bazılarındansa sınavı kaçırarak (yine şu örgüt işlerinden özellikle gece olanlardan asdsasdf) kaldı. Kitaplardan kazandığı bilgileriyle girdiği sınavları geçiyor. Teru'nun notları birbirine çok tezat ya F ile kalıyor ya A ile geçiyor. Bazı hocaları ondaki cevherin farkında bu yüzden derslere asılması konusunda azar yiyor sürekli. Özellikle bir Prof henüz öğrenci olsa da araştırmasında çalışmasına izin veriyor. Teru bu derslere katılamama durumunu dramatik bir hikayeyle açıklamaya çalıştı( Anne babasının olmadığını kardeşlerine bakmak için iki işte birden çalıştığını söyledi XD)
Teru 25 yaşında ve evet hala okuldan mezun olamadı. Boyu 172dir. Elinde olsaydı vejetaryan olurdu ama arkadaşları ona zorla et yedirme konusunda ısrarcı. Çiğ etten kan kokusu gelmesi midesini rahatsız ediyor bu yüzden ancak çok pişmiş et yiyebiliyor(bir tık üstü yanmak bunun). Sebze yemeğe bayılır, evde yemek sırası ona geldiğinde masayı sebze yemekleriyle donatıyor. Tatlı yemekten hoşlanır, özellikle çikolatanın kendisini rahatlattığını düşünüyor. Gürültülü ortamlardan nefret eder, bu ortamlarda çok durmak ona baş ağrısı yapar. Metal ve hard rock gibi gürültülü gelen müziklerden hoşlanmaz, klasik müzik sever. En sevdiği renk mavi, en sevdiği şarkı ise Chopin'den nocturnes 1 ve 2. En sevdiği dizi The Big Bang Theory. Teru herkese karşı bir abla şefkatiyle yaklaştı ve asla geride bıraktığı kardeşini unutmadı, içten içe kendisi başka çocuklara yol gösterip ablalık yaparsa birilerinin de kendi kardeşine ablalık yapacağını hissetti.
Başkalarına acı çektirmeyi seven insanlardan nefret ediyor ve güçlü bir adalet duygusu var. Çok konuşan insanları, ayrıca kendini beğenmiş insanları sevmiyor.
Biraz değişken özelliğinden bahsedelim. Artık köpek balığı olduğunu hepiniz biliyorsunuz, bu özellik 'nadir tür'e giriyor. -Teru 1. aşama dönüşüm yaptığında gözleri ve dişleri değişir aynı zamanda köpek balığının gücü bütün vücuduna yayılır.
-Kas oranı artar ve yağ azalmasından dolayı göğüsleri biraz küçülür.(ve evet baklavaları çıkıyor XD) bunun nedeni köpek balıklarının neredeyse hiç yağa sahip olmaması.
-Kemikleri kıkırdaklaşır, bu doku değişmesi sayesinde kırılan kemiği varsa dönüşüm sırasında onarılıyor aynı şekilde deri dokusu da değiştiği için derideki çok derin olmayan kesikler iyileşir. Eğer kesik çok derinse deri dışındaki tarafı iç kanama şeklinde kanamaya devam eder.
-Dönüştüğü zaman elektronik dalgalara karşı duyarlılaşır, ortamda çok fazla elektronik alet olması onu rahatsız eder bu yüzden şehrin ortasına dönüşmek ayrı bir efor gerektir. Elektronik dalgalara duyarlılığı sayesinde kasaları kolaylıkla açabiliyor.( Tuşlara basıyor ve gelen dalgaları karşılaştırıyor, az sayıda olan kısmın şifre tuşlarına at olduğunu anlıyor. Bu işlemi yaparken burnunu kasaya dayıyor ve metalde yayılan dalgaları hissetiyor.)
Köpek balıkları bu dalgaları burunlarındaki organları sayesinde hissederler, hatta denize batırılan dalgıç kafesine saldırmaları da bu metalden suya yayılan dalgaların onları rahatsız etmesi yüzündendir.
-Silah kullanmak yukarıda anlattığım özellikten dolayı onu çok zorluyor.
-Kemikleri kıkırdaklaştığı için oldukça esnektir. Hatta doğduğundan beri jimnastik yapıyormuş gibi esnek bir insan vücudu var.
-2. aşama dönüşüm geçirdiğinde konuşamaz (Hem köpekbalıkları pek ses çıkaramadıkları için hem de ağız ve damak yapısı bozulduğu için ayrıca dili de yok olur) ve ağlayamaz.(Yani bir su canlısının ağlayamıyor oluşu tuhaf değil sanıyorum)
-Teru'nun değişken özelliği spesifik olarak büyük beyaz köpekbalığı bu türün dişileri 6 metreye kadar büyüyebiliyor. Teru'nun vücudu da dönüştükçe gittikçe büyür (Boyu uzar, elleri ve ayakları genişler) bu yüzden esnek yada bol kıyafetler tercih der.
-Dövüşmekte bu kadar iyi olması sadece özelliğinden gelmiyor, arenada çok sıkı bir eğitim aldı ve bazı dövüş teknikleri öğrendi aynı zamanda sıklıkla dövüşler onlara izletildiği için izlediği teknikleri de bir şekilde öğrenmek zorunda kaldı. Bu eğitim sayesinde şu anki Blood üyelerine dövüş eğitimi verebildi.
-Kan kokusuna karşı çok duyarlı öyle ki dönüşmediğinde bile uzak yerlerdeki kanı hissedebiliyor. Dönüştüğünde kan kokusundan bir kişinin kim olduğunu anlayabiliyor(Herkesin kanı farklı kokuyor). Daha önceki bölümde gördüğünüz gibi 2. aşama dönüşümde kan kokusu onu vahşileştiriyor.
-İlk dövüşündeki deneyimi yüzünden psikolojik travma yaşadı. En ufak kan kokusu midesinin bulanmasına titremesine hatta en üst durumlarda sinir krizi yada panik atak geçirmesine sebep oluyor. Değişken özelliğinden gelen bir sorun olduğu için bu konuda asla psikolojik destek alamadı ve bu yaşına kadar atlatamadı. Bazı geceler kabuslar görüyor. Aynı şekilde eğitim sırasında defalarca suda boğularak dönüşüme zorlanmasından dolayı suya girmekten korkuyor.(hidrofobi)
-İnsanları yaralamaktan, kan akıtmaktan nefret ediyor ama yine de yaptığı işi bırakmayı aklının ucundan bile geçirmedi. Bu işe başlama sebebi 'kendi kendinin kahramanı olmak' düşüncesi.
-Blood ilk kurulduğunda 3 üyesi vardı: Teru, Asu ve Maya.
Rumu
Rumu Avcı tarafından kaçırıldığında 8 yaşına basmamıştı. Sadece birinci sınıfı bitirdiği için okuması ve yazması vardı ama uzun süre yazmadığı için yazmayı da unuttu. Yıllardır yanında olduğu Avcıya dair hisleri bütün kalbini dolduruyordu çünkü ondan başka hayatı yoktu. Teru kendisini kurtardığında yaşamak için yeni bir yol aradı ve kalbini Teru'ya karşı olan sadakatiyle doldurdu. Yıllarca böyle muamele gören bir çocuk elbette uzunca normal bir hayat süremedi, ilk başlarda çok hırçındı ve diğer grup üyelerine güvenmiyordu, sadece kurtarıcısına güveniyordu ve bazen kıskançlıklar da yapabiliyordu. Güvenme ve sevme duygusu eksik olduğu için bu sadakati ilk başta bir takıntıya dönüşmüştü. Zamanla özellikle görevlerde diğer kızların hayatını defalarca kurtarması ve ona sabırla iyi bir şekilde davranmalarıyla bu sorunu aştı. Arkadaşları için 'her şeyi' yapabilecek potansiyele sahip.
Rumu'ya psikolojik tedavi vermeyi çok istediler çünkü sorunu ilk başta çok büyüktü ama kimliklerinin açığa çıkma korkusundan ellerinden bir şey gelmiyordu. Hemen değil ama zamanla da olsa Rumu içini arkadaşlarına açtı ve hayatına normal bir şekilde devam etmek için çabaladı.
Kalabalık yerlere girmekten nefret ediyor ve kalabalıkta asabileşiyor.
Uzunca süre normal yemekleri yemekte zorluk çekti, özellikle sebzeleri. Hala et yemekleri favorisi olsa da sebzeleri de yiyebiliyor. Özellikle en sevdiği şey tatlılar, bunlar arasından ise puding. Pudingi sevme sebebi ise Teru onu ilk alıp evine getirdiğinde morali bozuk olan Rumu'ya kızların apar topar puding yapıp ikram etmesi. Bu tat aynı zamanda yeni hayatına başlangıcını simgeliyor.
Rumu'nun görev sırasında nadiren de olsa adeta 'çıldırdığı' görülmüştür. Ekip üyeleri bunun sebebinin yıllarca bir avcı gibi davranmasından geldiğini düşünüyor.
Uzun süre kabuslar gördü ama arkadaşlarının desteğiyle o günleri tamamen atlattığını düşünüyor ve o zamanları oldukça uzak görüyor.
En sevdiği renk eflatun. Yaşı 23. Boyu 169. Fiziği ve güzelliği arkadaşları tarafından özellikle takdir ediliyor. Kısa saç seviyor ve biraz tomboy olduğu söylenebilir.
Gelgelelim değişken özelliklerine.
-Değişken özelliği spesifik olarak puhu baykuşu.
-1. aşama dönüşüm yaptığında sırtından kanatları çıkar, sırtında kanatlarının çıktığı bölgenin azıcık etrafı tüylerle kaplanır, saçlarının rengi hafif değişir ve iki tutam saçı dikleşir, gözleri turuncuya döner, ayakları kuş pençesine benzemeye başlar.
-Benim de yeni öğrendiğim bir bilgi çoğu canlılarda üst göz kapağı alta doğru kapanırken baykuşlarda tam tersiymiş yani dönüşünce Rumu'nunki de öyle XD
-Karanlıkta çok iyi görme yeteneğine sahiptir. İnsan formunda bile geceleri insanlardan daha iyi görür.
-Ufak bir hareket bile hemen dikkatini çeker. Refleksleri kuvvetlidir.
-Kulakları aşırı hassastır.
-Rumu(ve diğer kuş değişkenleri de) 2. aşama dönüşüm yaptığında kanatları kollarıyla birleşir ve daha da büyür, ayakları tamamen kuş pençesine dönüşür ve sırtı komple tüylerle kaplanarak ufak bir kuyruk çıkar.
Rumu'ya silah verme fikri Asu'dan çıktı. Silah kullanarak dövüştürerek eski hayatında yaptıklarından farklı yapmaya çalıştılar.
Rumu, yemek yapmakta çok kötü bu yüzden temizliğe yardım ederek o açığını kapatmaya çalışıyor.
Arkadaşları Rumu'nun okula gitmesini çok istedi ama Rumu bunun kendini çok zorlayacağını söyleyerek reddetti. (8 yaşından 16 yaşına kadar hiç okula gitmedi çünkü) Teru'nun evde verdiği derslerle yaklaşık ortaokul seviyesine kadar bilgiler edindi. Matematikte ve fizikte kötüydü bu yüzden o derslerde sadece temel şeyleri öğrendi.
Ekiptekilerin yaralandıklarında doktora gidememesi yüzünden( yani gitseler ne bu yara neden oldu diye sorgulanırlar) kendisi bir şeyler yapmak istedi bu yüzden internetten yaralara müdahale edebilmek için videolar izleyerek kendini eğitti. Bu konuda kendini hayret edici derecede geliştirdi.
Rumu'nun özellikle sevdiği yiyeceklerden biri patlamış mısır. Çünkü bu tat bir araya gelip bir aile halinde film izledikleri anların tadını veriyor.
İnsan halinde bile kulakları normalden hassas, kalabalık ortamları sevmeme nedenlerinden biri de bu. Müzik dinlemekten hoşlanıyor özellikle alternatif rock dinlemeyi seviyor.
Rumu'nun koruma duygusu çok hassas eğer sevdiklerinden biri tehlikede olursa çok yoğun tepkiler veriyor ve gözü hiç bir şeyi görmüyor.
Maya
20 yaşında. 165 boyunda. Üniversite 1. sınıf öğrencisi, okuduğu bölüm olasılık ve istatistik. En sevdiği renk mavi. Müzik dinlemeyi seviyor, pop ve rock dinliyor. Değişken özelliği otçul olmasına karşın et yemeyi çok seviyor! Öyle ki sebze yemeklerine ot gözüyle bakıyor. Favori aktivitelerinden biri kızlardan herhangi biriyle yalnız sahilde yürümek. Uzun süre grupta en küçük olduğu için kötü hissediyordu ama Mizu'nun da gruba katılmasıyla biraz rahatladı, hala herkesten küçük kardeş muamelesi görüyor. Kaliteli romantik kitaplar okumayı ve diziler izlemeyi seviyor. Asu ve Mizu'yla beraber diğer kızlara kıyafetler alıp onlara kombin yapmaktan hoşlanıyor(diğerlerinin hiç moda anlayışı yok). Genelde neşeli biri, ekibin neşe kaynağı tatlıştır kendisi. En nefret ettiği şey sevdiği abur cuburun markette kalmamış olması.
Değişken özelliğine gelelim.
-Özelliği spesifik olarak dev pandadır.
-Maya dönüştüğünde dişleri ayınınkiler gibi üstte ve altta ikişer tane büyük sivri köpek dişi içerir. Göz çevresi siyahlaşır ve ten rengi beyaza döner.
-Dönüştüğünde bir ayının gücüne sahip olur.
-Güçlü görünümünün yanı sıra oldukça hızlıdır, dönüştüğünde dört ayak üzerinde aşırı hızlı koşar. Tırmanmakta iyidir.
-Dönüştüğünde uzun pençeleri olur, ayrıca fazladan bir parmağı çıkar. (evet ilginç ama pandalar 6 parmaklıymış)
-Burnu iyi koku alır.
-2. aşama dönüşümde vücudu tüylenmeye başlar, vücudu yere doğru eğilir bir duruş alır ve dört ayak yürümek zorunda kalır, hızı ve gücü artar
Maya kendine Teru'yu örnek alıyor. İlk Teru ona yardım ettiğinden beri bu böyle ama henüz hikayede geçmeyen bir olay yüzünden ondan korkmaya başladı. Grup üyeleri arasında ondan en çok korkan kişi Maya, böyle yaptığı için kendine çok kızıyor ve suçluluk duyuyor. Teru onun bu korkusunun farkında olduğu için aralarına biraz mesafe koydu ve kendisine örnek aldığı biriyle arasında mesafe olması Maya'yı gerçekten üzüyor. Maya Teru'yu ablası gibi görüyor ve içten içe ne olduğunu bilmese de hep bir şeyler sakladığını düşünüyor.
Gruptan biri ağır yaralandığında yada zor durumda kaldığında suçu hep kendisinde buluyor. Daha güçlü olması gerektiğine ve daha çok antrenman yapması gerektiğine inanıyor.
Teru'nun gece kabusları onu kahrediyor ve hiçbir şey yapamadığı için çaresiz hissediyor.
Arkadaşları yemek yaparken onlara yardım etmekten keyif alıyor.
Sora'nın ilk başta soğuk biri olduğunu düşündü ama sonradan fikrini sempatik olarak değiştirdi.
Sora kendi ideallerine karşı geldi bu yüzden ona çok kızgın.
Kuyruğunun, özellikle kulaklarının sevilmesinden ve kendisine sevimli denmesinden hoşlanmıyor. Tamamen sert bir savaşçı olmak istiyor!
Spor yapmaktan hoşlanıyor ama yapmaya pek fırsatı olmuyor. Sora atletizmden bahsettiğinden beri bu konu hakkında videolar izliyor :P
Köpekleri çok seviyor.
Bone baskınında Yuuichi'ye zor anlar yaşattığı için kendiyle gurur duydu ayrıca gruptakiler de onu övdü.
Gruptan birinin tek başına göreve gitmesi onu çok huzursuz ediyor.
Genelde sert ve ciddi görünmeye çalışır ama biri ona güzel bir şey söylediğinde hemen yüzünde güller açar :3
Bu bölümün devamı en kısa zamanda gelecektir. Eğer hikayeyle ilgili yada karakterler ile ilgili sorularınız varsa yorum olarak yazabilirsiniz