Bölüm 46: Kolay Zafer
Chen Guo, TV izlerken kaç kere kanepede uyuya kaldığını bilmiyordu. Genelde soğuktan uyanır ve yavaşça yatağına dönerdi. Bugün uyandığında üzerinde sıcak bir battaniye olduğunu gördü. Bu battaniye çok tanıdık geldi. Bu onundu, yarı uyanık şekilde yatağında uyuduğunu sanmıştı. Battaniyeyi çevresine rahatça sardı ve ters döndü. Bir pat sesiyle kanepeden düştü.
Hâlâ üzerinde battaniye vardı. Şaşkınlığından kurtulması uzun zaman aldı. Ancak o zaman kanepeden düştüğünü anladı. Kanepe hiç uzun değildi. Düşmek canını acıtmadı ama komikti. Battaniyeyi alarak kalktı. Küçük deponun odasının kapalı olduğunu görünce, bunların hepsini o yeni çalışan Ye Xiu'nun başının altından çıktığını anladı.
Battaniyeyi geri koyduktan sonra tuvalete giderek ağzını çalkaladı ve yüzünü yıkadı. Birisi kapıyı çaldı. Ağzında bir diş fırçasıyla kapıyı açmaya gitti. Elinde çantalar olan ve gülümseyen bir kızı gördü.
"Ah, Küçük Tang, dönmüşsün!" Chen Guo diş fırçasını ısırdı ve ağız dolusu köpükle söyledi.
"Evet, bu sabah nasıl kalktın böyle?" Türlü çantalar taşıyan Tang Rou, anahtarlarını çıkarmayı zor bulunca zili kalmıştı. Sonuç olarak Chen Guo'yu bu halde buldu.
"Dün gece geç yattım!" Ağzı köpükle dolu Chen Guo sohbet etmekte ısrarlıydı.
"Önce dişlerini fırçalamaya ne dersin?" Tang Rou odaya girdikten sonra, Chen Guo tuvalete dönerken o da eşyalarını uygun bir yere bıraktı.
"Yeni birini işe aldığını duydum?" Chen Guo dişlerini fırçalarken Tang Rou kapının dışına yaslandı ve başını eğerek kapalı depoya bakarken sordu.
"Evet! Sana anlattılar mı?"
"Evet."
"Yatacak başka yeri yoktu, bu yüzden geçici olarak orada uyumasına izin verdim." Chen Guo söyledi.
"Sadece bir gündür burada olduğunu ve şimdiden seni çok kızdırdığını duydum?" Tang Rou aşağıda epey haber duymuş gibiydi.
Chen Guo ne diyeceğini bilemedi. Bu korkunçtu! Dün gece o adamı öldüresiye boğmak istemişti! Bu adam onu kızdırıyordu ama öbür tarafta üzerine battaniye örtüyordu. İyi ve kötü şeylerin her türlüsünü yapıyordu.
"Ne oldu?" Tang Rou, Chen Guo'nun kafasının karıştığını ve tek kelime etmediğini gördü.
"Hiç. Glory'de gerçekten iyi oynuyor." Chen Guo söyledi.
"Ne kadar iyi? Senin kadar mı?" Tang Rou güldü.
"Öldürürüm seni kızım..." Chen Guo gözlerini devirdi. Bundan bahsetmek onu üzdü. Tang Rou başta Glory oynamıyordu. Chen Guo birlikte oynayabilmeleri için ona oyunu öğretmeyi denemişti. Chazing Haze hesabıyla arenada ona Glory'nin tüm cazibesini ona anlatmaya çalıştı.
Chen Guo iki işi birlikte yapmaya çalıştığı için rakiplerine oldukça sefil şekilde yeniliyordu. Ama Tang Rou'nun hemen "Ben deneyeyim." demesi, Chen Guo'yu son derece iyi hissettirmişti.
Başta Tang Rou da sefilce dayak yemişti. Sonra Chen Guo'ya birkaç hareketin nasıl olacağını sormuştu.
İkinci turda yine kaybetmişti. Chen Guo bu durumda öne geçerek ona rakibinin kullanabileceği birkaç taktiği açıklamıştı.
Tang Rou sonunda üçüncü turunda durumu tersine çevirmiş ve rakibini sefil şekilde yenmişti.
"Çok kolaymış!" Tang Rou başını çevirip Chen Guo'ya bunu söylemişti. Önceki son derece ilgi dolu bakışları çoktan kaybolmuştu. Chen Guo afallamış bakıyordu. Tamamen yeni bir oyuncu, sadece iki turda hareketlere alışmıştı. Bir taktiği anladıktan sonra başkalarını yenebiliyordu.
Chen Guo rakibinin yeteneklerinin ne kadar iyi olduğunu bilmiyordu. Hemen internet kafeden Tang Rou'nun savaştığı rakibinin aynı sınıfında birini bulup ondan hesabını ödünç aldı. Chen Guo, Atıcı oynamasına rağmen diğer sınıfları da biraz biliyordu. En azından üç tur Glory oynayan birinden daha iyiydi ve tekniği iyiydi.
Sonunda Tang Rou'ya kaybetmişti.
Chen Guo buna inanmak istemedi. Oynamaya devam etmek istemeyen Tang Rou, onunla bir tur daha savaşmak zorunda kalmıştı. Chen Guo bazen birkaç kez zorla kazanmasına rağmen kazandığından fazlasını kaybetmişti. Tang Rou açıkça giderek yetenekli hale geliyordu.
Ve o sırada Chen Guo, Tang Rou'nun onu nasıl akıl almaz şekilde yendiğini fark etmişti.
El hızı! Bu kız şaşırtıcı bir el hızıyla doğmuştu. Chen Guo üç yıldır Glory oynuyordu ve uzman olmaktan biraz uzak olduğunu düşünüyordu. Yine de Chen Guo'nun bu durumda tek yapabileceği sonsuza kadar utanmaktı.
Yetenek! Yetenek işte buydu. Yetenekli birinin Glory oynamaması, gerçekten yazık olurdu. Chen Guo, Tang Rou'yu zorla Glory oynatmaya zorlamıştı. Ama sonunda başarısız olmuştu. Chen Guo, Glory'nin ana toprağının ne kadar eğlenceli olduğunu ısrarla açıklamıştı. Chen Guo ise Tang Rou'nun tekrar tekrar uykuya dalacakmış gibi esnediğini görmüştü.
Chen Guo tam iki ay uğraşmasına rağmen sonuç alamamıştı. Sonunda onu tamamen umutsuzluğa düşüren bir olay olmuştu. Kutsal Alan Meydan Okuma Turnuvası. Oyuncuların Kutsal Alan'a girmek için bir dizi görevi yerine getirmesi gerekiyordu. Bunlar arasında birkaç normal canavar öldürme görevi, birkaç patron öldürme görevi, birkaç 'materyal arama' görevi ve birkaç arena düellosu kazanma göreviydi. Ama oyuncuların başını en çok ağrıtan görev, Yetenek Meydan Okuması göreviydi.
Yetenek Meydan Okuması, sadece yenmeyi gerektirmiyordu. Oyunun sistem tarafından belirli seviyede hareketler yapması gerekiyordu. Örneğin belirli sayıda kombo, arkadan saldırıda toplam hasar, havada dönme hareketi gibi.
Birçok oyuncu burada takılmış ve hiçbir şekilde bu görevi geçememişti. Chen Guo da onlardan biriydi. Yetenek Meydan Okuması'nda takılmış ve gereksinimleri karşılayamamıştı.
Tang Rou ise onun hesap kartını almıştı. Birkaç gün araştırdıktan sonra Kutsal Alan Yetenek Meydan Okuması'nı bitirmesine yardım etmişti.
Chen Guo tamamen suskun kalmıştı. Sonunda ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Tang Rou'nun oyuna neden ilgisi olmadığını anlamıştı. Çünkü çoğu oyuncunun kazanmak için çok sıkı çalışması gerekirdi. O ise bu sıkı çalışma ve pratik gerektiren şeylerin hepsini hiç zorlanmadan yapabiliyordu.
Glory'nin adının Glory olmasının nedeni, tüm oyuncuların ekipman, yetenek ve her rekorda görkemli (Glory) olmayı ummasıydı. Ve oyuncular, bunu onaylamıştı çünkü bazı şeyleri elde etmek çok zordu ve sıkı çalışma gerektiriyordu.
Peki Tang Rou? Çoğu oyuncunun takıldığı Yetenek Meydan Okuması'nı sadece birkaç günde geçmişti. Peki bu nasıl onda görkem hissi yaratabilirdi? Kimse bir bardak suyu alarak onu içmeyi görkemli olarak görmezdi.
Chen Guo umutsuzluğa kapıldı ama pes etmek istemedi. Bu iki yılda ne zaman güçlü bir rakiple karşılaşsa Tang Rou'yu ona karşı oynamaya zorladı. Tang Rou sonunda tekrar tekrar başını çevirip şunu sordu. "Bu kadar kolay mıydı?"
Bunu yapmaya devam ederse, Chen Guo'nun gururu buna artık dayanamazdı! Karşısındaki bu kişi, sürekli başını çevirerek onun yenemediği rakiplere 'çok kolaydı' diyordu. Bu onun dayanmasını çok zorlaştırdı. Sonuç olarak Chen Guo birkaç ay içinde bunu yapmayı bıraktı. Ama o sırada Ye Xiu'dan bahsettikten sonra Chen Guo'nun mühürlü düşünceleri tekrar alevlendi. Aniden ağzını silerek havlusunu attı. Dağınık saçlarıyla Ye Xiu'nun kapısını kırmak üzereydi. "Gidip savaşman için getireceğim onu."
"Ah, olur." Tang Rou hemen Chen Guo'yu çekiştirdi. "Gece vardiyasından sonra uyumaya gitmemiş miydi? Kalkana kadar beklemeye ne dersin?"
"Ah, o da olur." Chen Guo da biraz düşününce bu konuyu bekletti. Havlusunu kavradı ve yıkamak üzereyken bir anda bir şey düşündü; 'Doğru, onun elleri de senin kadar çok hızlı.'
(ÇN: Vs atma zamanı geldi, gerçi bu rekabet biraz adil olmuyor ama onunla aynı arenada olmak bile büyük bir şans olur.)
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..