Bölüm 47: Henüz Uzmanlaşmadan Oynuyorum

"Battaniyeyi katla. Sana kahvaltı getirdim."

Ye Xiu kalkıp yüzünü yıkadığında bu yapışkan notu gördü. Odayı topladıktan sonra oturma odasındaki masaya gitti ve baktı. Suskun kaldı ve hıçkırıklara boğuldu. Saat 3'tü, bu saatte kim soya sütü ve Youtiao yemek isterdi ki? Üstelik soğuklardı.

(ÇN: Youtiao; çinlilere özgü derin yağda kızartılan şerit hamur...)

Ama biraz bakınca patron bu yemekleri ona bırakmıştı, hakkını da vermek gerekiyordu. Ye Xiu, bir Youtiao aldı ve ağzına koydu. Ağzında tutarken odadan çıktı.

Glory'nin yeni sunucusu, internet kafeye müşteri de kazandırmıştı. Ancak Mutlu İnternet Kafe yeterince büyüktü ve nadiren tüm masaların dolu olduğu bir durum oluşuyordu. Ye Xiu arkasını dönerek sigara içme alanında bir boşluk aradı. Ama cebine baktığında sigara paketinin boş olduğunu fark etti. Bu, soğuk Youtiao yemekten çok daha acı vericiydi! Daha da acı olan kısmı, parasının olmamasıydı. Şimdi günü nasıl geçirecekti?

Ye Xiu, patrondan avans isteyebileceğini hissetti. Yemek ve barınak sağlamasına rağmen zaten çok az yiyordu. Günde sadece iki öğün yiyordu. Bunun dışında sigara için yeterli parayı biriktirmesi gerektiğini bilmiyordu. Ancak Chen Guo'nun sigaradan nefret ettiğini düşününce, bunu başarmakta çok zorlanacağını hissetti.

Hayal gücü vahşi hayallere daldığında biri sırtına hafifçe dokundu. Hemen başını çevirdi.

Sırtını okşayan Chen Guo idi. Başını çevirdiğinde ağzındaki Youtiao neredeyse Chen Guo'nun suratına çarpacaktı. Chen Guo öfkesiyle hemen onu azarlamaya başladı. "Sigarayı ağzında tutuyorsun. Youtiao'yu ağzında tutuyorsun. Ağzında tutamadığın bir şey var mı senin? Neden ellerini kullanmıyorsun?"

Chen Guo, onun ellerini düşündüğünde, Ye Xiu'nun ellerinin ne kadar güzel olduğunu bir kez daha hatırladı. Sigara veya yağlı Youtiao'nun elleri kirletmesi çok üzücü olurdu. Sigara veya Youtiao'yu ağzında tutması daha uygun olabilir miydi? 'Ah, bu durum başımı ağrıttı.' Chen Guo başını iki yana salladı ve Ye Xiu'ya baktı. "Benimle gel."

Ye Xiu, Chen Guo'yu resepsiyon masasına kadar takip etti. Tang Rou şu anda orada oturuyordu. Chen Guo'nun Ye Xiu'yu getirdiğini gördüğünde ayağa kalkarak gülümsedi.

"Tang Rou, Ye Xiu." Chen Guo ikisini tanıştırdı.

"Merhaba." Tang Rou ellerini uzattı. Chen Guo bu ellere baktı ve gıpta etti. Ye Xiu'nun elleri gerçekten güzeldi ama sonuçta erkek elleriydi. Bir kızın eline göre büyüklerdi. Tang Rou'nun elleri gerçek kız ellerindendi. Yeşim gibi, yumuşak, narin, çevik, Tang Rou'nun ellerine kullanılacak hiçbir sıfat, gerçekten abartı olmazdı.

"Merhaba." Ye Xiu bunu söylerken ağızında Youtiao olduğu ve şiddetle çiğnediği için telaffuzu çok iyi olmadı. Tang Rou'nun elini uzattığını görünce o da aynı şekilde uzattı.

İkili el sıkıştı. Tang Rou da Ye Xiu'nun ellerine dikkat etti ve bunu görgü kuralları içinde gerçekleştirdi. İkili el sıkışırken hızla ellerine bakmıştı. Daha sonra bakışları hızla Ye Xiu'nun gözlerine bakmaya devam etti.

Sıradan bir sıkışmanın ardından ellerini geri çektiler. Ye Xiu, dışarıdan aynı görünüyordu ama içinde çok şaşırmıştı. Çünkü bu kızın, Tang Rou'nun böyle olacağını düşünmemişti.

Görünüşü ve figürü olağanüstüydü. Ama onu sıra dışı hissettiren, yaydığı auraydı. Figürü, görünüşü, kıyafetleri, insanı rahatsız eden hiçbir yanı yoktu. Ona hangi taraftan bakarsa baksın, efsanelerden çıkan ölümsüz güzellere bakıyor gibiydi. Tek farkı saçları kısaydı. Başta garip göründü ama biraz daha baktıktan sonra bu kısa saç tarzı, onun tatlı ve güzel görünmesini sağlamıştı.

Ama Ye Xiu'nun şaşkınlığı bu konuda değildi. Şaşırmıştı, çünkü böylesine olağanüstü bir kız, neden iki yıl boyunca bir internet kafede yarı zamanlı olarak çalışmaya razı olmuştu?

Mutlu İnternet Kafe ne kadar büyük olursa olsun, sadece Chen Guo zengin olabilirdi. Düzenli çalışanların maaşı fena değildi ama gelecek vaat eden bir iş değildi.

Ağ yöneticisi, kasiyer... hangi genç hayatı boyunca böyle bir iş yapmak isterdi? Bunlar sadece geçici işlerdi, bu şekilde ancak karınlarını doyurabilirlerdi. Normal insanlar, iki yıl boyunca bu tür işlerde çalışmak istemezlerdi. Üstelik bu kişi Tang Rou gibi sıra dışı bir kız ise.

"Gel gel gel. Çocuklar bir tur savaşın." Chen Guo, Ye Xiu'nun daha fazla düşünmesine izin vermedi. İkisini tanıştırdıktan sonra doğrudan ana konuya girdi. Tüm gün bu anı beklemiş gibiydi ve Ye Xiu'yu yataktan sürüklememek için kendini tutmuştu.

"Savaş mı, nerede?" Ye Xiu sordu.

"Glory! Başka nerede savaşabilirsin?" Chen Guo söyledi.

"Oh, sen de mi Glory oynuyorsun?" Ye Xiu, Tang Rou'ya sordu.

"Hayır, nasıl oynandığını bilmiyorum." Tang Rou gülümsedi.

Chen Guo bunu duydu ve son derece mutsuz oldu. "Sen oynayamıyorsan ben ne yapayım o zaman?"

"Gerçekten oynayabilirsin. Ben sadece şöyle böyleyim işte." Tang Rou söyledi.

"Şöyle böyle ne kadar iyi oluyor?" Ye Xiu bunu anlayamadı.

"Onun mütevazılığını dinleme. Gerçekten oynayabiliyor." Chen Guo onları çoktan masalara sürüklemişti.

"Küçük Tang, benim Chazine Haze'i kullan!" Chen Guo söyledi ve Ye Xiu'ya sordu. "Sen? Dün 20 seviyeye ulaştın değil mi? Hangi sınıfı seçtin?"

"Daha seçmedim." Ye Xiu söyledi.

"Ne, daha sınıfını değiştirmedin mi?"

"Uzmanlaşmamış olarak oynuyorum." Ye Xiu söyledi.

"Uzmanlaşmamış mı?" Chen Guo şaşkına döndü. Beş yılda uzmanlaşmamış oyuncuların çağı çoktan bitmişti. Sadece birkaç veteranın bunu gündeme getirdiğini ve bir şeyler söylediklerini duymuştu: bu sadece bir efsaneydi.

"Uzmanlaşmamış bir oyuncu olarak nasıl oynuyorsun? 50 seviyeden sonra nasıl seviye atlayacaksın?" Chen Guo söyledi.

"Önceden yapamazdın ama şimdi yapabilirsin." Ye Xiu söyledi.

"Nasıl seviye alacaksın?" Chen Guo sordu.

"Kutsal Alan." Ye Xiu söyledi.

"Şaka mı yapıyorsun?" Chen Guo geniş gözlerle söyledi. "Kutsal Alan meydan okumalarını 50 seviyede tamamlamak mı istiyorsun?"

"Muhteşemim değil mi?"

"Muhteşemmiş, kıçımın kenarı seni!" Chen Guo söyledi. "50 seviyede Kutsal Alan..." Chen Guo bunun ne kadar zor olduğunu analiz etmeye çalıştı. Ama bir süre sonra hiçbir noktaya varamadı, çünkü bu gerçekten çok zordu. Nereden başlayacağını bile bilmiyordu.

"Bunu görmek istiyorsan lütfen beni kovma." Ye Xiu güldü.

"Delirmişsin sen." Chen Guo buna bir son verdi.

Ye Xiu güldü ve hesabına giriş yaptı. "Sadece 21 seviyeyim. Sabit Alan'da 70 seviyene karşı savaşacağım."

"O berbat hesabı mı kullanmak istiyorsun?" Chen Guo'nun gözleri genişledi.

"O zaman neyi kullanacağım?" Ye Xiu bunu anlayamadı.

"İstediğin bir sınıfı birinden ödünç alırım!" Chen Guo bu yüzden Ye Xiu'nun hangi sınıfı seçtiğini sormuştu. Chen Guo'nun çok sık müşterisi vardı, bu nedenle geçici olarak herhangi bir sınıfı ödünç alabileceğinden emindi.

"Uzmanlaşmamış olsun..."

"Kaybol!"

Tang Rou bu ikisine baktı, bunu oldukça ilginç buldu. Onun gerçekten tarif ettikleri gibi olduğunu fark etti. Chen Guo'yu kızdırmakta gerçekten çok iyi iş başarıyordu!

"Sadece bir tur savaşacağız. Bu kadar ciddi olmana gerek yok!" Tang Rou söyledi.

"Aynen öyle." Ye Xiu bunu onayladı.

"21 seviyesin ve 70 seviye ile savaşacaksın." Chen Guo söyledi.

"Sabit Alan diyorum!" Ye Xiu söyledi.

Chen Guo ne diyeceğini bilemedi. Sabit Alan antrenman içindi. Zafer veya bozgun kaydedilmezdi. Sabit Alan'da sistem tüm özellik ve ekipmanları sabitlerdi. Sabitledikten sonra hesabın 21 veya 70 seviye olması önemsizdi, nitelikler aynı kalırdı. Ama nitelikler sabitlendikten sonra bile sahip olunan yetenek miktarı değiştirilemezdi. 21 seviye bir karakter, kesinlikle 20 seviyeden sonra öğrenilebilecek yeteneklere sahip olamazdı. Bu sabitlenemezdi. 21 seviye ve 70 seviyeli iki oyuncu Sabit Alan'da savaşırken, 21 seviyeli her türlü dezavantajlı olurdu.

"Unutuyorsun. Ben uzmanlaşmadım. 20 seviye veya 70 seviye önemsiz." Ye Xiu söyledi.

Chen Guo sonunda bunu anlamıştı. Doğruydu. Uzmanlaşmamış bir karakter için seviye fark etmezdi, çünkü uzmanlaşmamış karakterler 20 ve üstü seviyelerin yeteneklerini öğrenemezdi.

(ÇN: Chen Guo'nun bu saftirikliği beni öldürüyo :d, aralarındaki vsnin nasıl sonuçlanacağını çok merak ediyorum ve 20 seviye ve üstü yetenekleri öğrenememekle ilgili fazla bir cümle geçmedi, acaba gerçekten o kadar önemsiz mi Ye Xiu için, gelecekte görürüz sanırım :))