Bölüm 265: Tekrar Karşılaşan Düşmanlar

avatar
10691 21

True Martial World - Bölüm 265: Tekrar Karşılaşan Düşmanlar


 


Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 

 

Luo Huo’er mor Metruk Gök Ustası elbisesiyle oldukça latif ve parlak görünüyordu. Gururlu bir tavus kuşunun zarafetine sahipti.

 

Ders ücretini ödeyen yetişimcilerin hepsi de geleceği parlak elitlerdi. Hatta bazıları münzevi aşiretlerdendi. Ama Luo Huo’er’in önünde değerleri bir anda düşmüştü, güzel bir çiçeğin yanında yetişen yeşil otlara benziyorlardı.

 

Ama elitler bundan gocunmadılar. Luo Huo’er’in yanında oldukları için mutluydular.

 

Öğle güneşi gibi parlayan Luo Huo’er sadece Metruk Gök Tekniği’nde çok yetenekli olmakla kalmıyordu, aynı zamanda çok da güzeldi. Onunla evlenebilirlerse harika olurdu.

 

Sadece böyle bir güzelliğe sahip olmakla kalmayıp kendi ailelerindeki konumlarını da yükseltirlerdi.

 

“Luo Hanım, sizin orayı beğeneceğinizi umarak İlahi Ay Restoranı’nda bir masa ayırtmıştım ama gelmediniz. Acaba Luo Hanım bana yüz verip de yarın gelir mi?”

 

Yang Yuefeng yüzünde bir gülümsemeyle Luo Huo’erin yanına yaklaşırken konuştu.

 

Ama Luo Huo’er, Yang Yuefeng’e ve kendilerini çok yüksekte gören bu genç efendilere kurbağalar gibi davranıyordu.

 

Yang Yuefeng onu etkilemek için espri yapmayı düşünürken kız onu fark etti. Gözlerinin köşesiyle ana kapıyı ittikten sonra sınıfa yürüyen keten kıyafetler içindeki genci gördü.

 

Güzel Metruk Gök Ustası kıyafetleri içindeki diğer yetişimcilere kıyasla kıyafetleri oldukça basitti. Tai Ah Kutsal Şehri’nin yetişimcileri, insanları giydiklerine göre yargılamasalar da asil bir Metruk Gök Ustası’nın sınıfına girerken hâlâ keten kıyafetler giymek uygun değildi. Bu, herkesin şık kıyafetlerle gittiği bir baloya kaba kıyafetlerle gelmek gibiydi. Diğerleri de Metruk Gök Ustası elbiselerini Büyük Usta Yuehua’nın beğenisini kazanmak için giymişlerdi.

 

Genci gören Luo Huo’er donup kaldı.

 

Luo Huo’er’in yanındaki Yang Yuefeng de şaşkındı.

 

Bu, Yi Yun...değil mi?

 

Burada ne yapıyor? ‘Metruk Gök Tekniği’ni öğrenmek için mi gelmiş?

 

Luo Huo’er’in şaşkınlığı bir dakika sürdü sadece. Ardından yüzü kızardı. Yüzüne kondurduğu sahte gülümsemesi şimdi kaybolmuş, yüzü ifadesiz kalmıştı.

 

O sırada, ana kapıyı kapatıp arkasını dönen Yi Yun da Luo Huo’er’i gördü.

 

Bir süre birbirlerine baktılar.

 

Yi Yun biraz şaşırmıştı. Bu o!

 

Yi Yun, Merkezi İlahi Kule’de Luo Huo’er ile karşılaştığını hiç düşünmemişti. Ama şimdi onu Büyük Usta Yuehua’nın sınıfında gördüğünde kim olduğuna dair bir fikri olmuştu.

 

‘Metruk Gök Tekniği’ çalışan ve Merkezi İlahi Kule’nin altmış dokuzuncu katında yaşayan yetişimci, olsa olsa İnsan Onur Listesi’nin birincisi Luo Huo’er olurdu.

 

Yi Yun, Luo Huo’er hakkındaki son haberleri de duymuştu doğal olarak. Kraliyet Ailesi’nin Metruk Gök Ustası Büyük Usta Yuehua, Luo Huo’er onun ilgisini çektiği için Tai Ah Kutsal Şehri’ne gelmişti.

 

Yine de Yi Yun onun memelerini görmüş ve, “Güzel kız, memelerini görebiliyorum.” demişti.

 

Ve Yi Yun bunu düşünürken bilinçsiz olarak muazzam bir yüz ifadesi yaptı.

 

Luo Huo’er’in büyük memelerine bakarken o gün gördüğü manzarayı düşünmeden edemedi.

 

Gözlerinin Luo Huo’er’in memelerine kayması tamamen refleksti ama Luo Huo’er keskin duyularıyla bu ufak göz hareketini hemen fark etti.

 

Birden öfkelendi. Yüzünün rengi kırmızıdan yeşile dönerken küçük yumruklarını sıktı. Etrafta insanlar olmasaydı kesinlikle Yi Yun’a gününü gösterirdi.

 

Luo Huo’er’in gözlerinden kıvılcımlar çıkmasıyla bir anda ortam ısındı.

 

Yi Yun öldürme niyetini hissetti ve çabucak utanmış bir şekilde başını diğer tarafa çevirdi ve hiçbir şey olmamış gibi davrandı.

 

Ve bu olay, herkesin dikkatli bakışları altında gerçekleşti. Luo Huo’er’in Yi Yun’a olan bakışları birçok kişiyi şaşırttı. Luo Huo’er ile Yi Yun arasında bir şey mi olmuştu?

 

Yi Yun, Luo Huo’er’in bakışlarından rahatsızlık duydu ve özür dileme düşüncesiyle ağzını açtı. Ama tam o anda Luo Huo’er tarafından gönderilen bir ses iletimi kulaklarında yankılandı. “O günle ilgili bir şey söylersen seni öldürürüm!”

 

Uh…

 

Yi Yun zoraki bir şekilde gülümsedi. Bu dünyada, bir kızın bedeninin bir erkek tarafından görülmesinin büyük bir olay olduğunu biliyordu. Sevdiği kişi tarafından görülmesi kabul edilebilirdi belki ama yabancı bir erkek tarafından görülmesi öyle değildi. Yi Yun’un önceki dünyasındaki bekaretlerine önem veren kızlar bile bunu kabul etmekte zorlanırdı.

 

Üstelik Luo Huo’er oldukça sıra dışı ve oldukça gururlu bir kızdı. Ve kesinlikle bedenini çok önemli sayıyordu.

 

“Siz Luo Huo’er Hanım olmalısınız. O gün için çok özür dilerim. İçeride olduğunuzdan haberim yoktu ve kasten de yapmadım. Ve bu konudan kimseye bahsetmeyeceğim!”

 

Yi Yun sesini aktarmak için Yuan Qi kullanırken söylediklerini de çok içten ve dürüst bir şekilde söyledi.

 

“Hmph!” Luo Huo’er homurdandı. “Kasıtlı değildi yani? Bugün de mi kasıtlı değildi o zaman?”

 

Luo Huo’er’in bahsettiği şey, daha bir dakika önce Yi Yun’un onun göğüslerine bakmasıydı.

 

“Eh…”

 

Yi Yun bunu inkar edemezdi. Bakışı kasti değil, tamamen hormonal içgüdüydü. Böyle şeyler için kasıt aranmaz, gözler kendiliğinden harekete geçerdi.

 

Ama bunun kasıtlı olmadığını söyleyecek kadar da utanmaz değildi.

 

“Merkezi İlahi Kule’nin altmış dokuzuncu katında kalmana izin vermiyorum!” Luo Huo’er ses iletimini kullanarak bunları söyledi.

 

Luo Huo’er sonunda yavaş yavaş sakinleşmeye başlamıştı. Yi Yun’a hiçbir şey yapmayacaktı. Ne vücudunu gördüğü için, ne de utanmaz, kendini beğenmişçe sözlerini duyduğu için onu öldürecekti.

 

Ama Yi Yun’u görmek istemiyordu. Onu görmek bile Luo Huo’er’i garip ve depresif hissettiriyordu. Bu nedenle Yi Yun ile komşu olmak istemiyordu.

 

“Altmış dokuzuncu katta kalmama izin vermiyor musun?” Yi Yun kaşlarını çattı. Özür dilemek zorunda olduğu bir şey yapmış olabilirdi ama emir almaktan hoşlanmıyordu.

 

“İnsanlar, Merkezi İlahi Kule’de yaşamayı seçme özgürlüğüne sahip. Luo Hanım beni görmek istemiyorsa yetmişinci kata taşınabilir.”

 

“Sen…” Yi Yun’un karşılığı Luo Huo’er’in cevap verememesine neden oldu. Yetmişinci katta yaşamak onur puanı gerektiriyordu. Luo Huo’er zengin olsa bile onur puanlarını böyle harcayacak kadar değildi.

 

Luo Huo’er’in rengi önce yeşile sonra beyaza dönerken Yang Yuefeng bu sahneyi izlemeye daha fazla dayanamadı.

 

Başlangıçta buraya Luo Huo’er ile konuşmak ve onu İlahi Ay Restoranı’na davet etmek için gelmişti. Tam Luo Huo’er’in cevabını duymak üzereyken Yi Yun sınıfa girmişti ve Luo Huo’er’in tüm ilgisi ona kaymıştı.

 

On saniyeden fazla süredir karşılıklı bakışmaktaydılar. Görünüşlerinden ses iletimini kullanarak konuştukları anlaşılabiliyordu.

 

Bulut Çölü’nden gelen bu sefil çocuğun Luo Huo’er ile bir bağlantısı mı vardı?

 

Yang Yuefeng, Yi Yun’un kendisiyle dalga geçtiği zamanı hatırlıyor ve ona bunun bedelini ödetmek istiyordu. Kalbindeki tanrıçanın Yi Yun ile bir ilişkisi olduğunu gördükten sonra nasıl hâlâ keyifli hissedebilirdi?

 

Hemen bir adım attı ve Yi Yun ile Luo Huo’er’in arasına geçti.

 

“Velet, burada ne arıyorsun?” diye sordu Yi Yun’a.

 

Yi Yun tamamen Luo Huo’er’e odaklanmıştı. Yang Yuefeng’i ancak hareket edince farketti.

 

Oh? Bu, Chu Kraliyet Evi’nin ‘Yasaların Gerçeği’ni geri almak için 20,000 ejder runu teklif eden sığır genç efendisi değil mi? Doğru ya, kendini tanıtırken Metruk Gök Ustası olduğundan bahsetmişti. İnsan Onur Listesi’nin onuncu sırasında olduğuna göre ‘Metruk Gök Tekniği’ kötü olmasa gerek. Sanırım burada olması şaşırtıcı değil.

 

Yi Yun’un zihninde bu düşünceler belirdi, ama onunla konuşarak canını sıkamazdı.

 

Yi Yun’un saygısızlığının farkına varan Yang Yuefeng’in alnında mavi bir damar belirdi. “Sağır mısın velet? Sana bir soru sordum!”

 

Yi Yun, Yang Yuefeng’e baktı ve sakin bir şekilde dedi ki: “Sorun sence de anlamsız değil mi? Derse katılmak için buraya geldim elbette!”

 

Yi Yun’un onu mantıksızlıkla itham ettiğini duyunca, Yang Yuefeng’in yüzü çarpıldı. “Derse girmek mi? Sen? Bu, Büyük Usta Yuehua’nın bizzat ‘Metruk Gök Tekniği’ öğreteceği bir ders! ‘Metruk Gök Tekniği’ni biliyor musun ki?”

 

Yang Yuefeng’in saldırganca sorusunu sabırsızlıkla yanıtladı Yi Yun. “Biliyorsam ne olur, bilmiyorsam ne olur? Derse katılmak için ‘Metruk Gök Tekniği’ni bilme zorunluluğuna dair bir kural mı var?”

 

Yi Yun’un cevabı tüm Metruk Gök Ustaları’nı şaşırttı.

 

Yi Yun’un sözlerinden 'Metruk Gök Tekniği’ni bilmediği kolayca anlaşılıyordu.

 

Bunun üzerinde durmaya bile gerek yoktu. Yi Yun’un geçmişi düşünüldüğünde ‘Metruk Gök Tekniği’ni nasıl öğrenebilirdi ki?

 

Ama ‘Metruk Gök Tekniği’ni bilmediği hâlde Büyük Usta Yuehua’nın dersine katılabilmek için 9,000 ejder runu verebilmişti!

 

“Hahaha!” Yang Yuefeng dünyadaki en komik şakayı duymuş gibi gülmeye başladı.

 

“‘Metruk Gök Tekniği’ni bilmiyorsun ama buraya ders dinlemeye mi geldin? Buna layık olduğunu mu düşünüyorsun? Çok komik!”

 

Yang Yuefeng yetenekli bir Metruk Gök Ustası idi ve bununla gurur duyuyordu.

 

‘Metruk Gök Tekniği’ onun alanıydı. Dövüş sanatlarında Yi Yun’a kıyasla yeteneksiz olabilirdi ama iş ‘Metruk Gök Tekniği’ne geldiğinde kraldı.

 

Yi Yun, onun savaş alanına girerek sadece kendi sonunu hazırlıyordu.

 

‘Yasaların Gerçeği’ni geri almaya çalışırken Yi Yun’un alaylarına maruz kaldığında zaten aralarında bir husumet doğmuştu. İntikam almak için bir yol bulmayı düşünüyordu ama şimdi Yi Yun kendi isteğiyle bunun için bir kapı açmıştı.

 

Yi Yun onunla canını sıkmak istemediğinden Yang Yuefeng’in yanından geçti ve kendine bir koltuk buldu. Tüm ‘Metruk Gök Tekniği’ öğrencileri ona garip bir şekilde baktı.

 

Bu adam çok garipti. ‘Metruk Gök Tekniği’ni bilmediği hâlde buraya eğlenmeye gelmişti. Parasını saçacak yer mi bulamıyordu?

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr