Bölüm 21 - Katliam Tanrısı (3)

avatar
1367 15

Vampir Hükümdarı - Bölüm 21 - Katliam Tanrısı (3)


İnsanların, ot gibi biçilmesine şahit olan Julia bir anlığına kusmak istedi. Bu kadar insanı acımadan öldürmek… Bu kadarı çok fazlaydı Julia için. Fakat aynı zamanda o an Heron’a bakarken nereden geldiğini bilmediği birden fazla duygu hissetti. Üzüntü, acı ve öfke. Bu hislerin yoğunluğu anlıkta olsa kalbini sıkıştırdı.



Neler olduğuna dair bir fikri yoktu. Fakat hisleri ona yaklaşmasını söylerken bilinçsizce hislerini takip etti.



O sırada ise bölgedeki insanları acımasızca katletmeye devam eden Heron sonunda durabilmişti.



[530/500]



[Uyarı! Ölümsüz Kral Akshay'ı kızdırdınız.]



“Siktiğimin Ölümsüzü.” diye söylenirken yerdeki cesetlerden birine tükürdü ve homurdanmaya devam etti.



“Benden büyük diye o kendini iyice bir bok sanıyor. Eğer gelecekse gelsin.”



O sırada cevap niteliğinde bir ses yankılandı kafasında.



[Geldim zaten.] (Akshay)



Sesi duyan Heron kahkahalarla güldü.



“Hahaha. Şaşırmadım. Bu kadar ‘masum’ insan öldürünce elbetteki gelecektin. En başından beri sistemde bunu istiyordu. Haha.”



[Bunu daha ne kadar sürdüreceksin?] (Akshay)



“Ne kadar daha sürdürme mi istersin?”



[Oyunları bir kenara bırak Kan Meleği. Unutma ne de olsa bu genç adamda o potansiyel var.] (Akshay)



Umursamaz bir şekilde yanıtladı.



“Biliyorum, biliyorum. Bu yüzden onu katliama alıştırıyorum ya.”



Karşısında gelen cevap ise bir iç çekişti.



[Hayır, sen sadece kendin için adam öldürüyorsun.] (Akshay)



“Ne alakası var? Hatta şimdi gidip veledin intikamını alıyordum.”



[Hayır, vakit doldu. Vücut çökmenin eşiğinde. Şu ana kadar dayanması bile bir mucize zaten. Hemen ayrıl buradan.] (Akshay)



Heron, Ölümsüz Kralın emrivaki konuşmasını duyunca sinirle homurdandı.



“Sen kime emir verdiğini sanıyorsun Kral? Unutma bu vücutta ikimizde eşitiz. Bana emir veremezsin.”



[İşte o konuda yanılıyorsun.] (Akshay)



Sonrasında Noah’ın vücudu anlık olarak titredi ve Noah’ın yüzünün bir kısmındaki bakış ağır başlı, bir kralın ifadesine dönüştü.



“Evet, ne diyordun?”



Ses de ifadesi gibi oldukça ağırdı. Akshay vücudun bir kısmını tek seferde ele geçirebilmişti. Heron homurdandı.



“Tsk, biraz bile eğlenmeme izin yok lan. Böyle sistemi sikeyim.”



Fakat her ne kadar böyle dese de şu an Ölümsüz Kral ile rekabet edemeyeceğinin farkındaydı. Sistem ondan yanaydı ve sistemin karşısında pek şansı yoktu. 



"Evet, anlıyorum. Bu kız onun kölesi yani değil mi?" 



Akshay, hakim olduğu taraftaki yani sağ gözüyle onu ilgili bir şekilde süzdü. Sol göz ise alaycı bir şekilde bakıyordu.



"Evet güzel kız, ama zayıf."



Fakat aldığı cevap beklenmedikti. 



"Anlaşılan kör bir kılıçtan pek bir farkın yok."



Heron çabucak sinirlendi.



"Ne dedin sen!?" 



Akshay ağır başlı sesiyle yanıtladı.



“O kız Savaşçı soyuna sahip. Muhtemelen sistemin özellikle seçtirdiği birisi. Sıradan olması mümkün değil.”



“Vıdı, vıdı. Öyleyse, öyle. Ne yapacağız? Bu vücutla bu gereksiz yükü mü taşıyacağız?”



“Tabii ki hayır. Çocuğun yüzüğünü unuttun sanırım?”



Heron suskunlaştı. Akshay da bir şey söylemedi. Bunun nedeni ise basitti. Şu an bahsettikleri kişi yani Julia onlara doğru gelmekteydi.



Heron gergin sayılabilecek bir ifadeyle sordu.



“Ne yapalım?”



En ufak hareketinde sistem ona ceza verebilir diye tedirgin olmuştu Heron. Eğer, Akshay’ın dediği gibi birisi ise en ufak hareket onun için ölümcüldü. Akshay da bunu bildiğinden fırsattan istifade yanıtladı.



“Hiçbir şey. Kısa süreliğine kontrolü bana ver.”



“Anca rüyanda!”



Ne kadar gergin olsa da bu vücudu öyle kolay teslim edemezdi.



“O zaman bana uyum sağla.”



Heron kabul etmek istemese de dediğini yaptı.



Julia ise o sırada katliamın sahibine boş boş bakıyordu. “Neden bunu yapıyorsun?” diye sormak istedi. Fakat korkudan soramadı.



Bakışlarından ne düşündüğünü tahmin eden Akshay yanıtladı.



“Neden bunu yaptığımı merak ediyorsun değil mi?”



Heron birden araya girdi.



“Zevk için tabii ki hahaha!”



Neyse ki Akshay toparlayabildi.



“Böyle demek isterdim. Fakat ne yazık ki öyle değil. Bu vücudun sahibini tanıyorsundur muhtemelen.”



Julia ne demek istediğini anlamadı. Anlamsız bakışlarla gözlerini kırpıştırırken ona doğru baktı. İlk başta anlamadı. Fakat sonra fark etti.



“Noah!?”



“Bir bakıma… evet. Neler olduğunu açıklayacak vaktim yok. Bu sebeple sana bir soru soracağım. Bu çocuk, Noah yakında buradan ayrılacak ve sende muhtemelen aranızda ki kölelik ilişkisi nedeniyle sorunlar yaşayacaksın. Bizimle gelir misin?”



Bundan sonra olan şey ise beklenmedikti. Julia tereddütlü bir ifadeyle ona bakarken ve tam düşüncesini belirtecek iken bir anda Heron tarafından yüzüğün içine postalandı.



“Bu kadar nazik davranmanın bir anlamı yok. Ne de olsa alt tarafı bir köle.”



Akshay, Heron’un tavrından pek memnun olmadı. Tam cevap verecek iken-



İki farklı aura hissetti. Birisi rüzgar kadar narin iken diğeri bir toprak kadar sertti.



“Bilge alemi… Gitmemiz lazım. Hem de hemen!”



İkisi de sözleşmiş gibi ellerindeki beş yüzden fazla insanın kanından oluşan tırpanı aynı anda kan kanatlarına dönüştürdüler ve son hız koşmaya başladı.



“Bu tarafta!” diye bağırırken bir ses, başka bir ses “Çabuk oyalayın şunu!” diye bağırdı.



Sesleri duyan Heron ve Akshay hemen sesin kaynağına paralel şekilde koşmaya, hayır daha doğrusu zıplaya zıplaya süzülmeye başladı. Önlerine elbette insanlar çıktı fakat o çıkanlar daha ne olduğunu bile anlayamadan kan sisine dönüştüler. O derece hızlıydılar.



Fakat yeterli değildi. Arkalarında peşlerinden gelen iki farklı silüet vardı. Birisi kaslı bir adam iken diğeri bilgin görünüşlü bir kadındı.



İkisininde kaşları çatılmıştı ve onu takip ederken sözleşmiş gibi en ufak bir ses çıkartmıyorlardı.



Bilge alemindeki insanlar tipik olarak kendilerini inzivaya çekmeyi tercih ederlerdi. Onlar insanların burjuva kesimi olarak sayılabilirdi. Fakat buna rağmen iki tane bilgin aleminin olması şaşırılmaması gereken bir şeydi. Normal bir tarikatta yaşlıların geneli bilge aleminde olurdu.



Bilge Aleminden kaslı olan adam, birden durup ellerini yere koydu. Sonrasında topraktan Duvarlar yükseldi. Her biri bir kaya kadar sağlamdı. Duvarların hızlı yükselişini gören Heron hemen yükselmek istedi. Akshay ise daha hızlı ilerlemek istedi. Sonuç olarak ikisini aynı anda yaptılar ve kanın küçük bir kısmını boşa harcamalarına neden oldu.



Ama ikisi de bunu önemseyecek değildi.



Gelen topraktan duvarı bir şekilde atlatabildiler. Fakat hemen ardından arkalarından rüzgardan oluşan oklar yağmaya başladı.



“Sağa.” sağa doğru dönüp okların bir kısmını atlattılar. İkinci salvo da ise “Sola.” dönerek atlattılar.



O sırada tabii ki Heron her gördüğünü katletmeyi de eksik etmiyordu. Bir genç adam uyurken pat diye kan sisine dönüşüverdi. Başka bir kız yürür ve sevdiği adam ile ilgili rüyalar görür iken kanı aniden bedeninden çekildi.



Tüm bunlardan Akshay rahatsız olsa da bir şey söyleyecek konumda değildi. Öncelikleri kaçmak üstüneydi şu an.



Sonunda dışarıya açılan kapıyı gördüklerinde tesadüfen kapının açık olduğunu fark ettiler. 



[Uyarı! Kullanıcının ölüm riski arttı. En kısa sürede kullanıcıyı buradan çıkarın.]



Sistemin uyarısı kan kızılı parlayan bir çift gözde tedirginlik oluştu. Akshay kısa bir an tereddüt etti. Fakat Heron bir an bile tereddüt etmeden kapıya dalarken bağırdı.



“Bana, Kan Meleğine karışan kim olursa sonu ölümdür!”



Kapıya ilerlerken onu gören muhafızlara onu takip eden Yaşlılar bağırdı.



“Durdurun şunu!”



“Dış sahada katliama sebep oldu. Yakalayın şunu!”



Bağırmaları duyan muhafızlar aceleyle kapıyı kapatmaya çalıştı. Bazıları ise etten duvar olup onu durdurmak için kapının önüne geçti.



Ne yazık ki tüm çabaları sonuçsuz kaldı.



Noah’ın vücudundaki iki bilinçte büyük savaş deneyimleri olan güçlü figürlerdi. Böyle basit bir yerden kaçamayacaklarsa kendi ünvanlarını hak etmiyorlar demekti. İkisi de şu anki durumda ne yapmanın uygun olacağını tarttılar.



[Siktir! Ön tarafta nereden baksan yüz kişi var. Arkamızdan ise iki bin Mana Hissetme alemine bedel olan iki bilge alemi var. Onu kullanmalıyız.] (Heron)



[Tamam.] (Akshay)



İkisi de hemfikir olunca birden durdular. Sonra kandan kanatları düşmemek için altlarında bir taban oluşturmak için kullandılar. Sonra yaptıkları ise…



Delilikti.



“Ne yapıyor bu!?”



Onu takip eden iki Yaşlı kendi aralarında konuşuyordu.



“Neden durdu?”



“Bilmiyorum ama tetikte olalım.”



Kadın alaycı bir şekilde güldü.



“Heheh Neden ki? Sakın bana zayıf bir Manayı Hissetme aleminden birisinden korktuğunu söyleme.”



Adam kafasını iki yana salladı.



“Bu genç adamın Manayı Hissetmeden daha da ötesinde olduğuna dair kötü bir ön sezim olmasa böyle bir şey söylemezdim. Aurası… istemsizce geriyor.”



Kadın, adamın dediğini duyunca merak edip aurasını inceledi. Fakat hemen ardından geriye sıçraması bir oldu.



“Bu da ne!?”



Aurası oldukça saçma denecek bir durumdaydı. Kimi zaman bir hükümdarı andıran korkutucu bir ağırlığı varken, kimi zaman kan arzulayan köpekbalıklarını andıran fakat onlardan daha vahşi bir arzu içeren bir aura varken kimi zaman ikisi dışında tamamen karamsarlık içeren bir aura vardı. Bu üç aura çelişkilerine rağmen uyumlu bir şekilde dalgalanması çok saçmaydı ve bir o kadar ürkütücüydü.



İki ürken Yaşlıya rağmen Noah sabit bir şekilde durdu. Gözlerindeki bakış değişti. Ne bir kralın kudreti ne de bir canavarın hiddeti vardı gözlerinde. Tamamen duygulardan arınmış gibiydi



“...Kan Patlaması...”



Kısa bir sessizlik oldu. Sonra ise bir muhafız eline baktı ve şiştiğini gördü.



“Neler oluyo- HUA!”



Birden patladı ve birden fazla kişi de eş zamanlı olarak onunla birlikte patladı. Bom, bom, bom! Her biri patlayıp etrafındakilere hasar veriyordu.



Ortalıkta panik vardı. Etten kalkan olmaya çalışan muhafızlardan ise hiçbir iz yoktu. Hepsi kan sisine dönüşmüştü.



Gören herkes korkuyla kaçışmaya başladı.



“Şeytan! Bu bir şeytan! Kaçın!”



“Ölmek için daha çok gencim~!”



“Hay sikeyim! Bu nasıl bir canavar böyle!”



Bunu gören iki Yaşlı korkudan anlık olarak titredi. Bu canavarda neydi böyle!?



“Sen, sen de kimsin!?” diye bağırabildi kadın yaşlı.



Akshay konuşmak için fazla tembeldi. Fakat Heron, Noah’a biraz hava kazandırmak için “Ben? Ben Noah. Kan Meleği ve Ölümsüz Kralın varisi!” diye kükredi.



Sesindeki acımasızlık bir an Bilge Alemi Yaşlısını titretse de unutmamak gerekirdi. Onlar ile Noah’ın arasında -yasak teknik sayesinde- bir alem fark vardı.



İkisi de anlık titremeleri için kendilerinden utandılar ve bunu öfkeye vurdular. Eş zamanlı olarak biri rüzgar saldırıları kullanırken diğeri topraktan bir el çıkartıp Noah’ı yakalamak istedi.



Akshay ve Heron hemen rüzgar saldırılarını atlattılar ve kaçmaya çalıştılar. Kapı tamamen temizlendiğinden önleri açıktı. Son hızla kapıdan dışarıya atılırken bir an bile arkalarına bakmaya gerek duymadılar. Tam kapı kapanacağı esnada sorunsuz bir şekilde geçmişlerdi.



En azından onlar öyle düşündü.



Çıktıları için sevinecekleri sırada topraktan çıkan dev bir el direkt Noah’ın bacağını yakaladı.



“Siktir!” ikisi de aynı anda küfrettiler. Bu tekniğin sahibini biliyorlardı. O lanet toprak elementi kullanıcısı bacağını yakalamıştı..



Akshay yok etmek için kan kütlesini yönlendirdi oraya fakat beklenmedik şekilde bu hamlesi üstüne toprak el tuttuğu bacağı sıktı. Bacağı kurtardı. Fakat haşat olmuş bir şekilde…



Akshay ve Heron iç geçirdiler. Fakat bir an bile düşünmeden sağlam olan sol bacak ile zıplaya zıplaya süzülmeye başladılar. Bir sürü saldırı yağmuru üstüne yağsa da en ufak şekilde tereddüt etmediler. Heron sonunda kurtuldukları için rahat bir nefes aldı. Tabii kırık kaburgaların acısı nedeniyle nefes alması bölündü biraz.



Arkasına baktı. Kapı tam kapanmak üzereyken geçtiklerinden onları takip eden sadece iki kişi vardı. Bu yüzden tereddüt etmeden kan kanatlarını maksimum hızda kullandı ve kıyasıya bir kovalamaca başladı.



Bilge alemindeki iki Yaşlı isterse anında açığı kapayabilirdi. Fakat deminki sahne yüzünden tedbirliydiler. En ufak hareket onlar için ölüm demekti. Onlarda risk almamak için -en azından tarikattan uzaklaşana kadar- takip etmeye karar verdiler.



Bu şekilde Heron ve Akshay, Noah’ın harap olmuş her an yığılmak üzere vücudu ile iki Yaşlının kovalamacası başladı.



Tüm bu olaylar olduğu sırada kapalı bir atlı arabanın içindeki Violet anlık olarak kötü bir önsezi hissetti.



“Violet, iyi misin?”



Yanında oturan kadın merakla sordu. Violet’in bakışı garip bir hal alırken kafasını iki yana salladı.



“İyiyim ama içimde kötü bir his var.”



Kadının yüzünde ciddi bir ifade belirdi.



“Senin içinde oluşan kötü bir his hiç bir zaman hayra alamet çıkmıyor. Umarım kötü bir şey yoktur.”



Violet onun dediğini duyunca omzuna vurdu.



“Moral için sağol Yui.”



Fakat Yui’nin yüzünde ciddi bir ifade vardı.



“Vio, ben şaka yapmıyorum.”



Violet iç geçirdi.



“Biliyorum Yui, ama şimdilik yapabileceğimiz bir şey yok. Sadece tetikte olmalı ve çocuklarımız için dua etmeliyiz.”



Böyle söylese de içten içe Noah için bir endişe kendini sardı. ‘Umarım iyisindir…’



Bu düşüncelerle at arabasında ilerlemeye devam ettiler. Hedef, insanlığın ve “iyi ırklar” olarak tanımladıkları müttefiklerine destek çıkmaktı…



Fakat en umulmadık anda kazık yiyeceklerdi.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr