Ovour saatler süren sıkıcı açık artırmadan kurtulduğu için artık rahat bir nefes alabilmişti ve eve geç gidecekleri için Altın Çekirdek Meydanında ki dükkanlarda geziyorlardı.
"Bu dükkanın kurabiyeleri çok güzel, ayrıca üzerinde ki kurutulmuş meyve parçaları ağzımın içinde dans ediyor sanki." Teno halinden son derce memnundu.
"Ben artık hiçbir şey yiyemem, çıktığımızdan beri dört dükkandan ve üç sokak satıcısından yiyecek ve içecek aldık, artık hiçbirini yiyeceğimi veya içeceğimi sanmıyorum."
Ovour göle yaklaşıp elinde ki kurabiyeleri yüzen balıklara ve kuşlara atmaya başladı.
"Hey ne yapıyorsun be sen yemiyeceksen bana ver, israf etme" Ovour elinde ki paketi Teno'ya atıp parkın çıkışına yöneldi.
Teno kendisine gelen paketi havada yakalayıp Ovour'un peşine düştü, "Nere gidiyorsun? Beni de bekle." Deyip hızlandı.
Ovour ise umursamayıp, "Beni takip et yaklaşınca anlarsın zaten." Deyip hızlandı.
Şu an için Ovour'un aklına takılan tek bir konu vardı o da Elgia'ydı.
Onu her görmeye her gittiğin de saçma sapan bahanelerle geri gönderiyorlardı ama bu kez olayların, onların istediği gibi şekillenmesine izin vermeyecekti ve bu konuda kararlıydı.
Teno, Ovour'a yetişmiş ve birkaç sokak sonra nere varacaklarını çoktan biliyordu o yer ise Anne Mery'in Kızlarıydı.
İkisi yollarında ilerlerken bu sırada imparatorluk başkentinin yaklaşık olarak 80 mil kadar kuzeyinde, ışık küresiyle aydınlatılan bir odada yalnız başına bir adam elinde ki not defterine odanın duvarında bulunan eski yazıları not alıyordu.
Saçı ve sakalı birbirine karışmış durumda olan Fabio bu odada son gününü geçiriyordu.
Bu bölgeye geldiği zaman sadece bir hafta giriş kapısını açmaya çalışmış ve sonun da içeri girdiğin de ise buranın bir tür mahzen veya sığınak olduğunu düşünmüştü, çünkü içrede birden fazla silah, zırh, yaşam malzemesi, değerli gibi gözüken eşyalar ve 27 cesetten başka bir şey yoktu.
Fabio son bir kere etrafına bakıp Royng Klanının simgesi olan bayrağı odada bırakıp çıkışa yöneldi. "Şimdiye kadar Elta malzemelerle birlikte eve ulaşmış olmalı, burayı mühürleyip biran önce benim de geri dönüş hazırlıklarına başlamam lazım." Dedi.
Ovour sonunda istediği yere ulaşmıştı arkadan gelen Teno ise, "Tahmin ettiğim gibi o kadını görmeye geldin yine!!" Son cümleyi vurgulayarak söylemesi Ovour'un kulaklarından kaçmamıştı.
Ovour ses tonunu biraz yükselterek, "Evet bir sorunun mu var?" Dedi.
"Yok neden olsun ki? Beni de öyle bir kadın öpse kapısından ayrılmazdım." Ve yine imalı bir şekilde konuşmuştu.
Ovour ise görmeden gelip, "Buradan bir yere ayrılma ben sorup hemen geri geleceğim." Gözlerini Teno'ya sabitlemişti, ve o bu bakışlardaki ifadeyi çok net anlamıştı.
"Of tamam artık git, buradan bir yere ayrılmayacağım." Dedi ve elinde ki kurabiyelerden yemeye başladı.
Ovour, Teno'ya son bir bakış attıktan sonra emin adımlarla binaya doğru yürüdü, buranın o cezp beden kokusunu hissetti ama bu kez amacı doğrultusunda zihnini temiz tutmaya çalıştı ve kendisine en yakın kadına gülümseyerek yaklaştı.
"Bakar mısınız bir konuda yardımınıza ihtiyacım vardı."
Kadın kendine seslenen çocuğa baktı ve, "Yine soylu veletlerden biri ama ilk defa görüyorum, söylediklerine bakılırsa sanırım ilki olacak. Bu gün şanslı günüm herhalde eğer onu memnun edersem hem fazladan gümüş kopartır hem de kendime bağlarım bu sayede buraya her geldiğinde parasını ben toplarım, bir taşla iki kuş." Diye düşünerek yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip Ovour'a gülümsedi.
"Buyrun efendim içeri geçelim, böylelikle size daha iyi hizmet edebilirim." Hafif eğilerek göğüs dekoltesini gösterirken sesi cezp edici bir tonda çıkmıştı.
Ovour kadının konuyu yanlış anladığını fark etti ama umursamayıp tam Elgia'yı soracakken, birinin kendisine seslendiğini duyunca bir anlığına da olsa Elgia sandı.
Ama gelen kişi o değildi, orta boylu, üzerinde vücut hatlarını belli eden ince mavi ipek elbisesi, dalgalı kumral saçları yeşil gözlerine tam uymuştu. Yavaşça yaklaşıp kolunu Ovour'un boynuna dolayıp sağ yanağına küçük bir öpücük kondurup yanında ki kadına bakarak, "Setla bu çocuk benim müşterim, izninle onu alıyorum." Dedi.
Setla kibirli tavrını öne sürerek, "Calsi ne zamandır senin için gelen müşteriler oldu ki?" Dedikten sonra küçümseyerek Calsi'ye baktı.
Yüzünde küçük bir gülümseme yerleştirerek, "Bu günden itibaren tatlım, efendim lütfen beni takip edin, odamızı hazırlattım."
Bu sırada ise olup bitene bir anlam veremeyen Ovour tanımadığı bir kadın tarafından binanın içine doğru sürükleniyordu.
Ve yine olanları bin pişmanlıkla izleyen Teno'nun ağzından kurabiye parçaları dökülüyordu, birde iki kadının Ovour için tartıştığını görünce ona tekrardan lanetler okumaya başladı.
Teno, Ovour'un arkasından atıp tutarken Calsi Ovour'u üst katlarda bir odaya götürmüştü ve aralarında tuhaf bir sessizlik oluşmuştu. Aralarında süren sesizlige son veren Ovour, "Sen kimsin? Ve neden beni buraya sürükledin?" Diye aklında ki soruları yöneltti.
Calsi ise umursamaz bir tavırla soruya soruyla cevap verdi. "Buraya Elgia'yı Görmeye geldin öyle değil mi?"
Bu soru karşısında şaşırsa da hızlıca cevap verdi, "Evet sen nereden biliyorsun peki?"
"Elgia senden bahsetmişti bira...."
"Onun nerede olduğunu biliyor musun?" Diye hemen atladı.
"Sanırım Elgia seninle yakın bir ilişki kurmuş, ama bu kadar sabırsız olma sana bildiğim her şeyi anlatacağım zaten." Sesi durgundu, sanki hiçbir duygu yokmuş gibi.
"Pekala seni dinliyorum, en başından anlatmaya başla."
Calsi yatakta rahat bir pozisyon alıp konuşmaya başladı. "İlk olarak soruna gelirsek hayır Elgia'nın yerini bilmiyorum, ama tahminlerim doğruysa başı belada olmalı." Ovour bu cümleden sonra işlerin ciddiyetini anlamaya başlamıştı.
Derin bir nefes alıp devam etti, "Her şey bundan 5 - 6 gün önce başladı.
O gün buraya yanlış hatırlamıyorsam Forze yani İlahi Soğuk Rüzgar Klanından 2 kişi birde yanında misafirleri geldi ve bu gün için misafirlerinin olduğunu söyleyip 3 kızı seçip tüm gün eylenmek için onlarla gitmelerinini istediler.
Ve o kızların içine ben de dahildim. Ama bizim bu bina haricinde ve Anne Mery izin vermediği taktirde dışarıda ilişkiye girmemiz yasaktı, o gün de Anne Mery bir görüşme için ayrılmıştı. Biz durumu anlatınca aralarından biri sinirlenip bağırdı, bizi zorla götürmeye çalıştı, ne onlara karşı koyacak gücümüz ne de cesaretimiz vardı bizim."
Calsi'nin azığından çıkan her cümle Ovour'u daha da öfkelendiriyordu ve konuşmaya dahil oldu. "Burayı koruyan muhafızlar ne yapıyordu bu sırada." Sesinde ki öfke çok belliydi.
Umutsuzca kafasını sallayıp, "Onlar ne yapabilirdi ki zaten, gelenler imparatorlukta ki en güçlü 3 klan arasındaki soylu çocukları. Arkalarında ki klana güvenip istediklerini yapabildiklerini düşünüyorlar ve yapıyorlar."
Calsi haklıydı muhafızlar ne yapabilirdi ki "Peki sonra ne oldu?" Konunun Elgia ile bağlantısını merek ediyordu.
"Sinirlenen çocuk muhafızlara bizi at arabasına götürmesini söyledi, muhafızlar benim ve diğer 2 kızı sürükleyerek at arabasına götürüyordu, ben çaresizce kaderimi kabullenirken arkamda ki kalabalıktan bir ses yükseldi ve o ses ise Elgia'ya aitti."
"Elgia onlara karşı çıktı Anne Mery'in ismini kullanarak onlara göz dağı vermeye çalıştı ve izinlerimiz olmadan bu binadan ayrılmayacağımızı hatta onlara burada kalmalarını ve bizzat onlara hizmet edeceğini söylemişti. Onlar ise Elgia'nın sesini yükseltmesine sinirlenmişti ama sesler yükselince hem burada bulunan müşterilerin hemde çevre kalabalığın dikkatini çekmişti.
Sesiz kalan çocuklardan biri öfkeli olana Orayn sakin ol demişti, sonra da Elgia'ya yaklaşıp kulağına bir şeyler söyledi. Elgia'nın o anki yüz ifadesini hatırlıyorum, o çocuk onu kesinlikle tehdit etti ve hiçbir şey olmamış gibi Elgia'yı öptü ve elini onun beline dolayıp üst kata ki bir odaya çıktılar. Aynı şekilde diğer ikisi de birer kadınla yukarı çıktılar."
"Elgia o kişiye hiç karşı koymadı mı? Veya uzak durmaya çalışmadı mı?"
"Hayır, istesekte bunu yapamayız zaten. Ayrıca bizi isteyen kişi karşılığını verdiği taktirde ona hizmet etmek zorundayız, bu yüzden Elgia ifadesiz yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip onu odasına götürdü." Calsi'nin gözleri yaşarmıştı ve yumruklarını sıkmasından dolayı kızarmıştı tabi Calsi'de ki anlık değişimi Ovour net bir şekilde görmüştü ve aklında kötü düşünceler belirmeye başlamıştı.
"O çocuk odada Elgia'ya zarar mı verdi?" Sesinde ki öfke çok netti.
Calsi yaşlı gözlerini silerek ayağa kalktı ve cama ilerledi. "Öyle de diye bilirsin, o hariç diğer ikisi 1 saate yakın kadar oda da kaldılar, ama Elgia'nın odasında ki çocuk ise 2 saatten fazladır oda da kaldı. Sonra merdivenlerden inerken onu gördüm suratında pis bir gülümseme vardı, onlar gittikten sonra ise hızlıca Elgia'nın odasına gittim."
Birden sessizleşti çünkü gördüklerini nasıl anlatacağını bilmiyordu, kısa bir süre sonra devam etti. "Ben kapıyı açtığımda ise Elgia çıplak bir vaziyette yatakta gözleri kızarmış bir şekilde ağlıyordu, kalçası ve göğüsleri kızmamıştı, dudağı kanamış ayrıca sağ kulağında, boynunda, ve göğüslerinde diş izleri vardı.
Kolların da ve yumuşak dokuların da ise parmak izi şeklinde kızarıklar ve morluklar oluşmuştu. Tamamen bitkin bir halde yatakta yatıyordu, o çocuk kesinlikle gelişim yapıyordu ve kendini tutmadan Elgia ile birlikte oldu. Yada daha doğrusu acımasızca ona tecavüz etti!!"
"Sesini duymadınız mı? Bu yaptıklarının bir bedeli yok mu?" Sesinde ki çaresizlik kendini bile rahatsız etmişti.
"Tüm odalar ses geçirmez ve sonuçta o parasını ödedi, bu durumda suçlu olarak sadece Elgia gözükür. Nedeni ise beden gücünün yetersizliğinden ve onu isteyen kişiyi tatmin edemediğinden dolayı.
O çocuk Elgia'nın kendi gücüne dayanamayacağını bildiği halde tüm gücünü kullanmış olmalı. Sırf Elgia onlara karşı geldiği ve haklı olduğu için onu kullandı ve acı çektirmişti, ben İçeri girdiğimde konuşacak hali bile yoktu. Neredeyse yarı baygın bir haldeydi." Bir süre sessiz kaldıktan sonra devam etti.
"Kendime geldikten sonra bir şifacı çağırdım, ona baktı ve bazı bitkileri bırakıp gitti, sabaha kadar uyudu ama hala yorgun ve canı yanıyordu. Anne Mery gelince olanları anlattım ve Elgia'ya dinlenmesi için izin verdi, ben de onu evine bırakıp geri döndüm o günden sonra Elgia'yı ilk 2 gün ziyaret ettim ve o son görüşmemizde geleceğini söylemişti ama gelmedi. Ve sonra ki günde gelmeyince evine gittim ama kapıyı açan olmadı ve bir daha Elgia'yı görmedim."
"Nasıl yani Elgia o durumda hangi eve gitti siz burada yaşamıyor musunuz?"
"Hayır, bazılarımız isterse kendine ev tutup orada yaşayabilir. Elgia'nın böyle bir hakkı vardı ve kendine bir ev tutup orada yaşamaya başladı."
"Forze klanından gelenlerin tipleri nasıldı ve Oryan haricin de başka ismini bildiğin var mı?"
"Elgia ile birlikte birlikte olan çocuk 13-14 yaşlarında uzun boylu lacivert saçlı ve siyah gözleri vardı, Oryan diğerinin kardeşi veya kuzeni olmalı çünkü yaşları ve boyları hariç aynıydılar, yaşı ve boyu sana yakın olması lazım.
Diğerinin adını yani misafirin ise onunla yatan kızdan örgendim, adı Karc büyük olanla boyu ve yaşı aynı olmalı, turuncu saçları ve aynı renkte gözlere sahipti. Benim bildiğim her şey duyduklarından ibaret, umarım biraz olsun yardımım dokunur." Calsi'de pişmandı, arkadaşı kayıp ama ellinden hiçbir şey gelmiyordu. Her gün kendi çaresizliğine lanetler ediyordu.
"Elgia'nın evinin adresini söyle?"
"Ama ben daha önce de gittim, kapıyı kimse açmadı."
"Sen kapıyı çaldın, ben direk eve girmeyi düşünüyorum. Şimdi adresi söyle?"
Calsi büyük masaya yaklaşıp çekmeceden bir kağıt çıkardı ve adresi yazmaya başladı. "İşte adres kağıtta yazılı umarım onu bulursun." İçinde azda olsa umut duygusu kalmıştı.
"Yardımların için teşekkür ederim" Dedikten sonra kapıya yöneldi.
"Ovour Elgia hakkında iyi veya kötü bir şeyler öğrenirsen ben burada bekliyor olacağım."
"Tamam öğrendiğim her şeyi sana anlatmak için geri geleceğim." Odadan çıkarken son cümlesi olmuştu.
Tüm bu olaylar yaşanırken dışarıda bekleyen Teno binadan çıkan Ovour'u görünce ona doğru hızlandı ve yakasına sarıldı.
"Seni lanet olasıca neden güzel şeyler hep seni buluyor söyle." Teno aşırı tepki gösterse de kendini bazı yönlerden haklı buluyordu. Ama dikkatlice Ovour'a bakınca biraz tuhaf olduğunu fark etti.
"Ovour içrede ne yaşadın da bu hale geldin sen hıh söyle bakalım?"
"Sadece Elgia hakkında bilgi edindim." Dedi.
"Ve öğrendiklerin de seni bu hale getirdi öyle mi?"
"Eve giderken anlatsam benim için daha iyi olur." Ve evin yolunu tuttu.
Yol boyunca Ovour Calsi'nin anlattığı her şeyi Teno'ya anlattı ve bu konu hakkın da ne yapacaklarını konuşmaya başladılar.
"Forze klanı demek başkentte bulunan en güçlü üç klan arasında yer alıyor ve onlara karşı geldiğine göre başına iyi bir şeyin geldiğini hiç sanmıyorum. Dikkati elden bırakmamak gerekiyor Ovour." Açıkçası bu meselenin hiç bu kadar büyük olduğunu düşünmemişti.
"Biliyorum bu yüzden ilk Elgia'nın evinden başlayacağım belki bir şeyler bulurum."
"Hey beni de unutma bir şeyler buluruz belki."
"Tamam eve de az kaldı yarın daha net düşünürüz."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..