30-Acı Gerçekler

avatar
517 2

Varoluşun Ötesinde - 30-Acı Gerçekler


Artus'un ikinci eşi Sliva'nın ölümünün üzerinden dokuz gün geçmesine rağmen Artus kendi çalışma odasında krallığın tüm işlerini yapmakla meşguldü. Ve bu sırada odanın kapısı çalındı.


"Tak... Tak... Tak..."


"Efendi Artus izninizle gelebilir miyim?"


İşleri ile ilgilenen Artus gelen sesle kafasını kaldırdı, "Gel Vlko."


Vlko Artus'a on altı yaşındayken hizmete başladı, ve yetenekleriyle Artus'un baş kahyası konumuna kadar yükseldi. "Efendim öncelikle yemeklerinizi yemeniz lazım, ayrıca sabah kahvaltınıza da dokunmamışsınız." Dedi.


Artus Vlko'nun sözlerini umursamadan, "Krallığın maliye ve ekonomi hazırlıkları tamamlandı, bunları abime yani krala onaylatıp getir. Ayrıca aylık mülk düzenlemelerini de kontrol etmem gerek, bana bir liste hazırlat." Dedi elindeki kağıtlarla uğraşırken.


"Efendi Artus eşinizin ölümünden bu yana ne düzenli yemek yediniz ne de uyudunuz, kendinizi bu odaya kapatıp krallığın tüm işlerini yapmaya başladınız, hatta bu işlerin yarısı sizin yükümlülüğünüz de değildi. Ayrıca bir çok işi günü gelmeden yaptınız, bazıları için daha bir veya iki yılınız vardı."


Vlko her ne kadar Artus'un baş kahyası olsa da konuşma şekli yüzünden daha ilk cümlesinde idam edilebilirdi ama Artus ona ikisi yalnızken rahat davranmasını söylemişti. Bu yüzden Artus anlamsızca Vlko'nun suratına bakıyordu.


"Demem o ki efendim sizin yapabileceğiniz bir görev kalmadı, ayrıca görev yarat demeyin lütfen bu dokuz gün içinde bu tür görevlerle kendinizi oyalamaktan başa bir şey yapmadınız. Ayrıca abiniz Kral Carlo tüm görevlerinizi ve zamanı gelmeyen görevlerinizde tamamladığınız için sizi tüm kraliyet görevlerinden bir yıl boyunca azat ettiğini belirti."


Artus ise duyduğu bu haberle yerinden kalktı ve, "AZAT MI DELDİM? YANİ KARALIKTAN UZAKLAŞTIRILDIM ÖYLE Mİ?" Sinirinden yüzünde ki damarlar belirginleşmişti.


Vlok ise efendisinin bu hallerine alışkı olduğu için rahat bir tavırla, "Efendi Artus bu sizin bakış açınıza göre böyle, kralımızın bakışa açısına göre Ovai Kaplıcalarında bir yılık tatil olarak görüyor görünüyor gibi efendim."


Daha fazla sına dayanamayan Artus kendini koltuğuna bıraktı ve, "Başka bir şey var mı?" Diye sordu.


"Efendim abiniz tek kişilik lüks bir at arabası hazırlattı, yani önümüzde ki dört gün içinde yola çıkmalısınız. Ve son olarak kızınız prenses Reyina bu gece uyanmış efendim." Diyerek izin istemeden odadan ayrıldı, çünkü Artus'un gözlerinde büyük bir nefret büyümüştü.


İnsanlar sahip oldukları değerleri, kaybedince ise onlara nasıl bağlandıklarını daha iyi fark ediyorlar. İşte Artus'un durumu da bu şekilde, O belkide bu hayatta değer verdiği en önemli şeyi kaybetti. Bir daha yerini asla dolduramayacağı eşi olan Sliva'yı kaybetti. Artus her ne kadar bir prens olsa da özgürlüğü de bir o kadarda sınırlıydı, bu hayatta geliş amacı, hatta cinsiyeti bile o doğmadan belirlenmişti. Diğer soylu çocuklar gibi şımarık ve kendini diğerlerinden üstün görse de o da babasının sözünden çıkamamıştı ve hep babasının izniyle hayatını yaşamıştı. Her şeyi gibi ilk evliliği de babası tarından, doğacak olan çocuklarının sayısı ve cinsiyetleri bile onun tarafından belirlenmişti.


Ve ilk çocuğu doğduğu andan itibaren özgürlük hissini tatmıştı, aradan geçen bir yılın ardından pazarda satış yapmak için dil döken Sliva ile karşılaşmıştı. İlk başlarda normal olan ilgi günler ğeçtikçe daha da büyümüştü, ve ona yaklaşıp hayat hikayesini öğrenince ise ona olan ilgisi daha da artmıştı ve sonunda evlik teklifi yapmıştı. İlk evliliği babası tarafından yaptığı için bir teklif yapmaya gerek yoktu zaten, tanımadığı bir kadınla direk evlendirilmişti. Ama Sliva farklıydı onu Artus seçmiş ve beğenmişti, evlendikleri zaman ise hayatının en mutlu anını yaşıyordu. Zaman geçtikte Sliva'ya daha çok bağlanıyor ve nere giderse onu götürüyordu.


İlk eşi olan Lisa ise onun için sadece varlığı vardı, ona herhangi bir sevgi veya başka bir şey hissetmiyordu. hissetse de unutmuştu çünkü tüm gözleri Sliva'nın üzerindeydi. Ve bir gün eşinin dönüşünü beklerken bir atlı onun öldüğü haberini getirdi, o buna inanmak istememişti ve öylece dimdik gelecek olan kraliyet konvoyu bekledi. Ardından ise acı gerçeklerle yüzleşti, Sliva ölmüştü ve onun ölümüne sebep olan şey ise kendi kızı olan Reyina'idi.


Vlko'nun Reyina uyandı demesiyle içindeki nefret yeniden uyanmıştı, o bu zamana kadar çocuklarına asla bağırmamış veya da vurmamıştı. Hata Reyina'ya Agus ve Leyna'dan bile daha çok sevgi göstermişti, onun gelişimini yakından takip edip düştüğünde kaldırırdı ve başarılı olunca da en çok o sevinirdi, ama şimdi Reyina'ya karşı hissettiği tek şey nefretti. Çünkü o bu hayatta en çok değer verdiği biricik aşkı ve mutluluk kaynağı olan Sliva'nın ölümüne yol açmıştı.


"NÖBETÇİLER BANA REYİNA'YI GETİRİN!!!" Sesi odada yankılanıyordu.


Heizering Aile Mezarlığı;


Bu sırada Reyina annesinin mezarına gitmiş ve saatlerce ağlamıştı, onun bu hayatta değer vediği iki şey vardı. Biri annesi biri de babasıydı, amam şimdi annesini sonsuza kadar kaybetmişti. Ve onun için bu hayata tek varlığı olarak gördüğü babası kalmıştı.


Reyina mezar başında ağlamaya devam ederken arkasından bir atlı sesi duyuldu, ve kısa sürte sonra ona küçüklüğünden beri hizmet eden Avina yaklaştı. "Prenses Reyina babanız uyandığınızı öğrenince sizi görmek istemiş, derhal babanızın yanına gitmelisiniz."


Reyina annesinin mezarına son bir kere baktıktan sonra, "Daha sonra tekrar geleceğim anne o zamana kadar hoşçakal." Annesine kısa bir veda ettikten sonra geldiği at arabasına binip Saraya doğru yola çıktı.


Bir buçuk saat sonra;


Vlko uzun bekleyişinin ardından Reyina ile Artus'un odasına doğru ilerlediler, yaklaşık yirmi dakika sonra, "Prenses Reyina lütfen burada bekleyin, ben Efendi Artus'a geldiğinizi haber vereceğim." Dedikten sonra kapıyı çalıp içeri girdi.


Bu sırada Reyina, "Babam annemin ölümünden dolayı fazlasıyla üzgün bir durumda, babama moral vermek için gülümsemek zorundayım. Annem ne olursa olsun gülümseyen her zaman kazanır derdi." Ardından iki eli ile yanaklarına vurduktan sonra acısını umursamadı ve gülümsemeye çalıştı.


"Prenses Reyina babanız içeride sizi bekliyor, lütfen buyurun." Vlko kapıyı gösterip hafifçe eğildi, ardından karlı adımlarla Reyina içeri girdi.


Babası ellerini arkasında birleştirmiş camdan dışarı bakıyordu, ve Reyina gülümseyen yüzüyle, "Baba." Dedikten sonra babasına sarılmak için ona yaklaşıyordu.


Artus ise kızının sesini ve kendisine yaklaştığını fark edince hızlıca arkasını döndü. Ama kızının tüm bu yaşananlara rağmen gülümseyerek yaklaşması onu adeta deliye döndürmüştü. Ve bir anlık öfkeyle Reyina'nın sağ yanağına bir tokat attı.


Reyina ise neye uğradığını şaşırdı, sağ yanağına yediği sert tokatla birlikte hızlıca odanın duvarına çakıldı. Sağ yanağı saniyeler içinde kızarıp, morarmıştı, elmacık kemiği, birkaç dişi ve burnu kırılmıştı. Başını duvara çarptığı içim kızıl saçlarından akan kan zemine damlıyor ve yüzünün büyük bir kısımı kan içinde kalmıştı, ama yaşadığı şok yüzünden her hangi bir acı veya şu anki durumunu tamamen idrak edememişti.


Yavaşça bilincini kaybederken gördüğü son şey babasının ona nefret dolu bakışları oldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46909 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr