48-Köşke Dönüş

avatar
444 2

Varoluşun Ötesinde - 48-Köşke Dönüş


Güneş son ışıklarıyla ufukta batarken kar kaplı topraklar, buz tutmuş kar katmanları hoş ve göz alan bir parlaklıkta parıldıyordu. Ovour elinde tuttuğu geyik boynuzunu güneşe doğrultarak kaldırdı, "Az da olsa güneşi içinden geçiriyor." Diye söylendikten sonra yoluna devam etti.


Teno'dan ayrılalı çok olmamıştı ama tekrar Teno ile yolu kesişince ise hiç şaşırmamıştı.


"Köşke gideceğini söylememiştin?"


"Sanki sen söyledin, ayrıca ben babamı görmeye gidiyorum ya sen?"


"İçimden geldi, haftalardır köşke uğramadım ve hazır zamanım varken gelmek istedim."


"İyi iyi hadi gidelim artık, iyice üşümeye başladım."


Ovour ve Teno sokağın sonunda ki eski binaya doğru ilerlemeye başladılar ve kısa bir süre sonra kapıya ulaştılar.


Ovour binaya göz gezdirirken, Teno kapıyı itip içeri girdi.


O tanıdık zil sesini duyunca gülümseyerek kapıyı itti ve içeri girdi. Koyu renklerin hakim olduğu mekan, pencerelerden sızan son güneş ışıkları ve ilk kez yandığını gördüğü şöminenin çevresinde ki koyu renkleri aydınlatan kızıl ile turuncu arası değişen parlak renkleri ve yüksek ısısı kapıdan bile fark ediliyordu.


Tüm bunların yanında ise gözüne yabancı gelen birkaç kişiyle de doluydu.


"Hey Teno sen bu çocukları tanıyor musun?"


"Şu şöminenin solunda oturan Tilda, hani köşke bizimle birlikte giren kişi hatırladın mı?"


Ovour kısaca kafa sallayıp geçiştirdi, "Peki ya diğer üçü?"


"Onları tanımıyorum, kesin annem getirmiştir."


ikili kendi aralarında fısıldayarak konuşurken onlara kısa bir bakış atan yaşları 8 ila 10 arasında değişen çocuklar tekrar ilgilerini yaptıkları işlere verdiler. Bu sırada üst kattan inen Fabio ve eşi Elleta ikilisinin gözleri kapının orada fısıldaşan 2 gence dönmüştü.


Fabio elinde ki kitapları masaya bıraktıktan sonra, "Teno, Ovour yabancı gibi durmayın orada gelinde yeni görev arkadaşlarınızla tanışın."


Fabio'nun sesini duyduktan sonra fısıldamayı bırakıp yanına gittiler.


"Uzun zamandır köşke gelmiyordunuz hangi rüzgar attı sizi buraya." Fabio ikiliye sarılırken sordu.


Ovour ve Teno Fabo'nun kollarından kurulduktan sonra Ovour, "Yarın turnuvanın ilk günü ve nedense buraya gelmek istedim o kadar."


Fabio göz ucuyla oğluna baktıktan sonra az çok düşüncelerini anlamıştı ve ikisinin de başını okşadı. "Yarın klan için önemli bir gün olduğu kadar sizin içinde oldukça önemli, bu yüzden tedirgin ve endişelisiniz işte buraya gelme sebepleriniz bunlar."


"Tatlım oldukça etkileyici konuştun." Elleta eşinin konuşmasından oldukça etkilenmiş gözüküyordu.


"Çocuklar bu normal bir durum emin olun bu duyguları bizler her gün yaşıyoruz ve bize engel olmalarına asla izin vermiyoruz." Elleta hayat deneyimlerinde edindiği öz güvenle konuştu.


"Şimdi bu konuyu kapatalım ve yeni arkadaşlarınızla tanışın." Dedikten sonra. "Çocuklar işlerinizi olduğu gibi bırakın ve yanıma gelin, tanışmanızı istediğim kişiler var." Diye seslendi.


Birkaç dakika içerisinde 4 kişi Elleta'nın karşısında toplandı, Fabio'da masasına oturunca "Çocuklar Daha önce size bahsettiğim Oğlum Teno ve köşkün diğer görevlisi Ovour, onlar yarın ki turnuva için hazırlandıkları için köşkte ki görevlerine bir süre ara vermişlerdi ve umarım antrenmanları iyi geçmiştir. Sonuçta bizi turnuvada temsil etmek onların görevi."


Gurupta ki erkek çocuklar biraz kıskanç ve kendi zayıflıkları için mutsuz olsalar da bu durumu fazla beli etmeyerek umursamaz bir tavır sergilemeye başlamışlardı, kızlar ise Ovour'laTeno'ya şaşkın ve hayran bir şekilde bakıyorlardı.


Onlara göre bu köşk görevi arka planda kalıp bir şekilde hayatlarını sürdürmekle aynı şeydi ama Ovour ve Teno daha fazlası için çabalamışlardı, hem de bu köşkten başlayarak. Onlara göre bu durum imkansız gibi görünüyordu, işte bu yüzden erkekler kıskanırken kızlar hayran kalmıştı.


"Merhaba ben Minosa ve 8 sekiz yaşındayım." 1,40boylarında parlak kahverengi dalgalı saçı ve aynı renk gözleri ile yuvarlak yüz hatları olan minyon yapılı bir kızdı.


"Şu arkamda ki ise büyük kardeşim Eric hemen yanında ki ise Bart, kendisi çocukluk arkadaşımız olur. Ve ikisi bira..."


Eric ve Bart öfkeyle Minosa'ya baktılar ve, "Kardeşim biz ne? Ve sence kendimizi tanıtamayacak kadar aptal mıyız?"


Eric 1,50 civarı boya, kahverengi kısa kesim dağınık duran saçlara, kahverengi gözlere ve tombul bir yapıya sahipti, Bart ise 1,55 boylarda saman sarısı düz saçlara ve yeşil gözlere sahip ortalama yapıda bir çocuktu.


"Aptal olmasanız bile şu an ona yakın davranıyorsunuz, siz den daha küçük kişileri kıskanıp birde umursamaz davranıyorsunuz."


"Sen bize..." Bart sözünü bitmeden. "Daha sözümü bitirmedim bu arada ben Feril ve 9 yaşındayım tanıştığımıza memnun oldum." Feril 1,50 boylarda, koyu mavi kısa kesim düz saçlara, siyah gözlere ve ortalama bir fiziğe sahipti.


Elleta'nın yanında duran Tilda ise, "Uzun süredir görüşmemiştik ve adım Tilda unutmuş olabilirsiniz diye söylemim."


Ovour ve Teno gurubu baştan sona süzdükten sonra her biri hakkında belli bir düşünceye sahip oluşmuşlardı.


Teno hızlı davranarak, "Tanıştığımıza memnun oldum, annemin de dediği gibi turnuva için hazırlanıyorduk bu yüzden bizim görevimizi yaptığınız için teşekkürler."


"Hiç önemli değil, hem bizde bir görev edinmiş olduk bu sayede." Feril gülümseyerek cevap verdi.


"Pekala tanışma faslı bittiyse herkes iş başına." Fabio gençlere bakarak konuştu.


"Ayrıca Ovour ve Teno sizde eve gidin ve dinlenin yarın bunun için vaktiniz olmayacak." Dedikten sonra masada ki kitapları incelemeye başladı.


Teno ile Ovour ise köşkten çıkıp kendi evlerine gitmek üzere ayrıldılar, Ovour yol boyunca ilerlerken bu günkü avı düşünüyordu. "Hehehe bu gün oldukça şanslıydık hem planım işe yaradı hem de kurtlar bizi bulamadı, en güzeli ise," Ovour parkasının cebinden çıkardığı geyik boynuzuna bakarak devam etti, parmak izlerini görünce ise aklına Andrev ve Ashley geldi.


Fakat Ashley'i düşününce hafif kızarmış ve içinde tuhaf bir ısı hissetmişti ama hızlıca kafasını sallayarak bu düşüncelerden kurtuldu.


Bir süre sonra ise evine gelmişti, bahçe kapısında içeri girdi ve her zamanki tanıdık manzarayı karşısında görünce yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamadı.


Lunel bahçede meditasyon yaparken, Carol ise mutfakta yemek yapıyordu. Meditasyonu bırakan Lunel oğlunu hissettiği yöne dönerek, "Ovour sana bir şey vereceğim buraya gel." Diye oğluna seslendi.


Ovour ise koşarak babasının karşısına geçti, "Ne vereceksin baba?" Diye merakla sordu.


"Sabırsız olma getiriyorum." Dedikten sonra kalkıp eve yöneldi ve kısa bir süre sonra gümüş işlemeli deri bir kının içinde ki kılıçla birlikte Ovour'a fırlattı.


Kendine gelen kılıcı kucaklayarak tutan Ovour kılıcı kınından çıkardı. Parlak gümüşten bir topuzu, kahverengi kabzası ve kabza üzerin de spiral gümüş işlemesi ile kısa boylu demirden iki tarafı keskin bir kılıçtı.


"Bu kılıç yarın turnuvada kullanan için."


Ovour kılıcı incelemeyi bitirdikten sonra babasına bakarak, "Oldukça güzel bir kılıç ayrıca," Kılıcı birkaç kere savurup, keme hareketi yaptıktan sonra. "Oldukça keskin, kabzası da elime güzel oturdu ve dengesi kusursuz."


"Böyle söyleyeceğini biliyordum çünkü benim ve annenin düşünceleri de aynıydı."


"Annem mi?" Ovour kılıçla annesinin ne alakası olduğunu merak etmişti.


"Aslında bu kılıcı annen için yaptırmıştım, gençken sürekli şifalı bitkiler ve buna benzer şeyler için sürekli tehlikeli ormanlara, vadilere ve dağlara giderdik. Carol'un da kendini korumak için bir silaha ihtiyacı vardı bu yüzden ona uygun bir tane yaptırmıştım ama artık biraz akıllandığı için bu kılıcı uzun zamandır kullanmadı."


Elinde ki kılıca olan bakışları yumuşayan Ovour annesini bu kılıcı kullanırken hayaletti ve gülümseyerek, "Kılıcıma oldukça iyi bakacağım baba."


"Yapacağına inanıyorum evlat ama şimdi mutfağa geçmezsek annen o kılıcı üzerimizde kullanabilir." Dedikten sonra ikisi de mutfağa doğru yürümeye başladılar.


Mutfakta masaya yemek yerleştirmekle ilgilenen Carol kocasının ve oğlunun seslerini duyunca hızlanıp onlar içeri girmeden son eksikliklerde halletti ve masaya son bir kere daha göz gezdirdikten sonra, "Her şey hazır gibi görünüyor." Diye söylendikten sonra öylece bekledi.


Birkaç saniye sonra da Lunel ve Ovour mutfağa girdiler ve Carol'un dikkatini çeken şey Ovour'un elinde ki kısa kılıçtı.


"Baban kılıcımı sana verdi demek eee Ovour kılıcı mı beğendin mi?"


"Biraz kız işi olsa da işimi görür yani." Kılıcın işlemelerini gösterdi.


Carol ise hızlıca Ovour'un kulağına yapışacak, "Senin dilin fazla uzamış, her halde seni fazla serbest bıraktım."


Kulağı çekilen Ovour ise "Annee şakaa yappmıştıım, aahğğ acııyorr annee." Ovour ise göz ucuyla babasına baktı.


"Tatlım şaka yapmak istedik, hepsi o kadar."


Carol elini Ovour'un kulağından çektikten sonra, "Bu kılıç için değil, sabah ki kaçışı içindi."


Ovour kulağını okşarken sabah ki olay aklına gelmişti, hızlıca mutfağa inip ayaküstü bir şeyler yedikten sonra evden ayrılmıştı. Hatasını anlayan Ovour. "Üzgünüm anne geç kaldığım için acele etmiştim."


Bir süre bu konu hakkında konuştuktan sonra masaya oturup akşam yemeğine başladılar ve yemek bitince ise, "Ovour kılıcı al ve bahçede bekle, kılıca alışman için temel hareketleri çalışacağız."


Kafasıyla onaylayan Ovour kılıcı kaptığı gibi bahçeye fırladı, ardından Lunel de masadan kalktı ve bahçeye çıktı.


Mutfakta yalnız kalan Carol ise, "Ben de buraları hallettikten sonra bahçeye çıkarım artık" Dedikten sonra karnını okşayarak, "Bana yardım edecek bir kız çocuğu iyi olurdu herhalde." Kedisiyle konuşarak mutfak işlerine başladı.


20 dakika sonra;


Carol sonunda mutfak temizliğini bitirip, elini kurulduktan sonra bahçeye yöneldi. Bahçede ise Lunel, Ovour'a kılıç hareketleri söylüyor Ovour ise bu talimatları uyarak söylenen hareketi gerçekleştiriyordu.


Bir süre daha onları izleyen Carol, "Lunel bu kadarı yeterli olmalı, bırak dinlensin sonuçta yarın ihtiyacı olacak."


Eşinin tavsiyesine kulak veren Lunel "Ovour bu kadarı yeterli, yarın içinde enerjiye ihtiyacın olacak." Dedi.


"Tamam baba." Kılıcını kına yerleştirdikten sonra bahçede ki masaya geçti.


"Ovour bunu iç serinlemene ve kaybettiğin enerjiyi toparlamana sağlar." Annesinin uzattığı bardağı kafasına dikleyen Ovour içeceğin verdiği hissiyatın tadını çıkardı.


Carol bir bardak daha doldurarak oğlunun önüne koydu ve, "Ovour oldukça sıkı çalıştın ve heyecanını anlıyorum ama şimdi dinlenme vakti, doğru yatağa."


"Gidiyorum ama heyecanlı olan bir ben değilim." Dedikten sonra masadan kalkıp annesinin elinden tutarak masadan kaldırdı ve, "Baksana her gün kıyafetlerin daha da bollaşıyor."


Yanakların kızarmış olan Carol hızlı bir hamleyle Ovour'u yakalamaya çalıştı ama Ovour çevik davranarak kaçındı ve koşarak odasına çıktı.


Kızarmış haliyle orada kalan Carol'lu arkasından kucaklayan Lunel ise, "Bence oldukça güzelsin."


Bu sefer yanakları eşinden dolayı kızaran Carol eşinin kolları arasında dönüp Lunel'in dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu ve "Biliyorum." Diye karşılık verip eşine sarıldı. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46906 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr