Ovour kapıyı kapadıktan sonra bahçeye bakan pencereye yaklaştı ve annesinin peşinden gelmediğinden emin olduktan sonra çömelip yatağının altında ki tahta kutuyu çekti ve kutunun karşısına oturduktan sonra parkasının cebinde ki geyik boynuzunu çıkardı. Ardından kutunun kapağını kaldırdı ve geyik boynuzunu içine koydu.
"Geyik boynuzunu da hallettiğime göre artık uyku vakti."
Kendi kendine söylenirken üstünden çıkardığı kıyafetleri odanın bir köşesine attıktan sonra doğruca yatağa uzanıp gözlerini kapadı.
Ovour'un uyuduğu saatler de ise klan meydanı halla hareketliydi, pek çok meşale sokağı ve meydanı aydınlatırken klan muhafızları çevrede nöbet tutuyorlardı.
Yarın ki turnuva için çalışan ve hazırlık yapan onlarca insan güneşin doğuşuna kadar çalışmıştı ve gün doğduğunda sokakları kaplayan büyüklü, küçüklü birçok yapı ve meydanın etrafında duran birkaç seyyar satıcı hazırda bekliyordu.
Bu gün ise sadece Royng klanı için değil aynı zamanda tüm imparatorluk ve diğer kıtalar içinde önemli bir gündü çünkü bu gün İmparatorlar takviminin 2000. Yılıydı.
Bu yıl son kıtalar ve imparatorluklar arası savaşın yıl dönümü olmasıyla birlikte bir kuşağın sonu ve aynı zamanda 100 yılda bir yenilenen genç nesilin başlangıcıydı.
Ve bu yeni güne esneyerek uyanan Ovour için ise hiç birinin anlamı yoktu.
Tek umursadığı şey gerçekleşecek olan turnuvaydı. Bu yüzden yataktan fırlayıp kıyafetlerini giydiklerini sonra kahvaltı için hızlıca mutfağa indi ve sadece masada oturan annesiyle karşılaştı.
"Anne, babam nerede?"
"Tabi ki de klan meydanına gitti, sonuçta o muhafız kaptanlarından biri ve sorumluluklarını yerine getirmeli ve bizde kahvaltımızı yapıp beraber meydana gideceğiz."
Ovour kısaca, "Tamam" Deyip kahvaltı masasına oturdu ve annesiyle kahvaltıya başladılar.
1 saat sonra;
"Anne hadi acele et geç kalacağız." Evin dışından annesine sesleniyordu.
Carol ise mutfakta ki işlerini bitirdikten sonra aşırıya kaçmayacak bir şekilde süslenip, güzel bir kıyafet giydikten sonra evden çıktı ve Ovour'un yanına gelince ise kendi etrafında dönüp, "Nasıl gözüküyorum?" Diye oğluna sordu.
"Güzel gözüküyorsun ama acele edelim." Dedikten sonra annesinin elinden tutup çekmeye başladı.
"Ovour hamile olduğumu biliyorsun bu yüzden beni çekiştirmeyi bırak, ayrıca turnuvanın bir yere kaçtığı da yok. Zaten baban da çoktan kaydını yaptırmıştır." Diye Ovour'u ikna etmeye çalışıyordu.
Kara, buza ve soğuğa rağmen yarım saat içerisinde klan meydanına varmıştılar, Ovour klan meydanını ilk kez bu kadar canlı ve kalabalık görünüyordu.
Renkli bayraklar, şeritler ve düzinelerce satıcı meydan dolmuştu. Bunların yanı sıra her köşede gösteri yapan insanlar ve her yaştan kişiler en şık ve gösterişli elbiselerini giymiş eğleniyorlardı.
"Ovour turnuva öğle başlayacağına göre biraz eğlenmeye ne dersin?"
Annesine dönen Ovour ise, "Olur anne, her yere gidelim." Şeklinde cevap verdi.
Ovour'un elini sıkıca tutuktan sonra klan meydanından başlayarak anne ve oğul gezmeye başladılar.
İlk sirk gösterileri yapan cambazları, ateş üfleyen kadınları, falcıları, ip üstünde gezen ve sarkan akrobatları ve benzeri gösterileri izlediler taki bir sonrakine geçene kadar.
Ama Ovour'u en çok etkiliyen şey ise büyülü hayvanları eğitip onlarla gösteri düzenleyen yaratık eğitmenleri daha sonra ise ikişerli yapılan gösteri dövüşleriydi.
Son dövüşte bitince, "Ovour hadi gel bir şeyler yiyelim neredeyse öğlen olacak."
Ovour'un da karnı çıkmıştı ama bu dövüşleri de izlemek istemişti, şimdi ise yemek yiyebilirdi. "Olur anne, bende acıkmaya başlamıştım zaten."
Diye cevap verdikten sonra çörek satan bir tezgahtan farklı tatlarda birkaç çörek aldıktan sonra sakin bir yere geçip karınlarını doyurmaya başladılar.
Güneş gökyüzünün zirvesinde yerini alırken meydanda ki kalabalık ve sesler gittikçe artmaya başladı, fakat tüm bu ses ile kalabalığı bastıran atlı uşaklar yüksek sesle, "Ana ve dış klanın genç nesillerinin kozlarını paylaşacağı turnuvalar başlamak üzere, ana klanın turnuvası güneyde ki ihtişamlı Royng Kolezyumunda, dış kılanın ki ise Kuzeyde ki eğitim arenasında yapılacaktır." Uşaklar kalabalığı dağıtarak atını sürmeye devam ettiler.
Bu sırada sevinç ve heyecanla giden atlılara bakan Ovour, "Anne duydun mu? Kuzeyde ki eğitim arenası, hadi gidelim artık."
"Duydum duydum gidelim hadi." Oturduğu yerden kalkarak kalabalık eşliğinde kuzeyde ki arenaya doğru ilerlediler.
Kalabalık arttıkça ve daha sık hale geldikçe arenaya yoğunlaşan kalabalık kendini belli ediyordu ve bu kalabalığın arasında kalan Ovour ve Carol arenaya giriş için bekliyorlardı.
Bunca insanın nasıl içeri sığacağı düşüncesi ile arenayı izleyen Ovour ise hiç bir cevap alamadı.
Eğitim arenası ise altıgen bir yapıya sahipti, uzunluğu yaklaşık 158 metre, genişliği ise yaklaşık olarak 124 metre civarında olup arenanın etrafını saran sütunlar ve bu sütunları birbirine bağlayan 8 büyük taş kemere ve bu kemerlere bağlı 8 kata sahipti.
Bunun yanında her katta 60 destek kirişi olmak üzere toplamda 480 tane kirişe sahip olup dayanıklılığı artırmak için volkanik kum ve kireç taşlarıyla kemer ile taş sütunlar sağlamlaştırılmıştır ve arenanın 10 girişi olmasıyla birlikte iç ile dış koridorlar, iç yapı demir sütunlar ile desteklenmişti.
İzleyici yerleri ise koridor, merdiven ve rampa üzerinde bulunan basamak şeklinde yükselen bir yapıya sahipti. Ayrıca ön sıralarda özel misafirler için hazırlanmış küçük bölmeler ve buna benzer farklı yapılar mevcuttu.
Fakat esttetikten ve görsel şölenden uzak inşa edilmişti, dış cephesi çatlaklar, kopmuş parçalar, sarmaşık ve yosunlarla kaplıydı. İç yapısı da pek farklı olmasa da kulanım amacına göre yeterli bir arenaydı.
Ovour arenaya yaklaştığında görevlilerin insanları farklı kapılara yönelttiğini fark etti ve kalabalığa uyarak devam ettiler.
Arena görevlileri ise "Turnuvaya katılan gençler sol tarafta ki üçüncü kapıdan devam edin, izleyiciler de sağ tarafa ki kapılardan devam edin." Şeklinde açıklamalar yapan görevliler insanları yönlendiriyordu.
Girişlere yaklaşan Ovour ve annesi, "Ovour burada ayrılıyoruz ama ben ve baban seni izleyeceğiz bunu sakın unutma."
Ovour bir süre annesine baktıktan sonra, "Merek etme, iyi olacağım." Dedikten sonra görevlinin işaret ettiği yöne ilerledi ve taş kapının sonunda ki koridorda ilerlemeye başladı, duvarlarını aydınlatan meşalelerin arasında duvarda asılı silahlar ve birkaç tabloya bakarak koridorun sonunda ki ışığa doğru ilerledi.
Koridorun sonuna yaklaştığında ise parlaklık ve binlerce insanın sesinden oluşan bir uğultu duyuyordu, sonunda koridordan çıkıp seyircilerin altında ve arenanın etrafını saran gömme bir salona çıkmıştı, ön etrafı açık ve arenanın toprak zeminini görebiliyordu. Çevresi ise onlarca çocukla doluydu ve dolmaya da devam ediyordu.
Yarım saat sonra;
Sonunda kalabalık içinde Teno'yu gören Ovour onu kolundan çekerek kalabalıktan uzaklaştırdı ve "Ne zaman başlayacak turnuva haberin var mı?" Diye bir soru yöneltti.
Teno ise "Bilmiyorum ama Andrev ve Ashley ile karşılaştım."
İkili kendi aralarında sohbete başlarken arena tıklım tıklım dolmuştu, dış kılanın yetkin isimleri, yaşlıları ve ana klandan gelen görevlilerde özel odalara yerleştikten sonra turnuva başlamaya hazırdı.
Ve tüm seyircilerin ve genç neslin beklediği o gür ses duyuldu ve oluşan sessizliğin ardından, özel konukların bulunduğu bölümden kırmızı bir cüppe giyen, gıri saçlı, yaşına göre sağlam bir fiziğe sahip olan sarı gözleri ve sert ifadesiyle gençleri baskısı altına alan bir adam platforma durdu ve;
"Ben Yanan Cennet Klanına bağlı olan dış klanın lideri Sevron ve bu günkü turnuvanın ana hakemiyim. Şimdi lafı daha fazla uzatmadan tüm turnuva adayları arenanın ortasında toplansın."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..