2.bölüm

avatar
235 0

Verum Magnitudine - 2.bölüm


Güneş ışıkları, fazla büyük olmayan odanın penceresinden içeri doğru süzülürken, yatağında uyumakta olan genç büyücü, yavaşça gözlerini aralamıştı. Gözlerini kısarak pencereden gelen parlak ışıklara baktığında, başını geri yastığa koydu. Tam yeniden uykuya dalacaktı ki, bir anda aklına gelen düşünce ile hızlıca yerinde doğruldu. 


Lider, uyanır uyanmaz yanına gelmesini istemişti. Odasını terk etmeden önce, üzerindeki kıyafetleri değiştirmeyi akıl etti. Dün gece uykuya dalmadan önce kıyafetlerini değiştirmeyi unuttuğu için, üzeri kırışıklıklar ile doluydu. Bu sebeple üstüne rahat hareket edebileceği bir şeyler giyinip odayı öyle terk etti. 


Nispeten dar olan koridorda yürürken, karnından gelen sesler bir şeyler yemesi gerektiğini hatırlatmıştı ona. Ancak evde yemek istemiyordu. Doğrudan kapıya yöneldi. Evden dışarı çıktığında yüzüne vuran rüzgar, siyah saçlarını dalgalandırmıştı birkaç saniye boyunca. O sırada yukarıdan yeryüzüne doğru ışıklarını gönderen güneşin önü de kapanmıştı. Kış aylarının yaklaşmakta olduğunu hissettirmek istermişcesine serindi hava. 


Alfred, yola çıktı ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Köyün normal toprak yollarına geçtiğinde, karşısına çıkan bir binaya doğru yöneldi. Dükkan gibi görünüyordu ve tek katlıydı. Kapısı da açıktı. Oraya yaklaştı ve içeri girdi. Binada birkaç raf vardı. En arkada ise, ahşap masanın arkasında oturan yaşlı bir adam bulunuyordu. 


"Kolay gelsin, Bred amca."


Beyaz saçları ve sakalları olan adam, ona selam veren gence baktı. Yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. "Merhaba evlat. Bugün erkencisin." Alfred'in yüzünde de bir gülümseme belirdi. 


"Evet. Bazı işlerim var. Atıştırmalık bir şeyler almak için geldim."


"Tamam, Alfred. Her zaman kinden yapıyorum o halde?" 


Onu başıyla onaylayan genç, arkasını dönüp içeri giren yaşlı adamı izledi. Bir süre bekledikten sonra yanına gitmeye karar verdi. Masanın arkasındaki kapıdan geçip arkada bulunan mutfağa ulaştı. O sırada Bred, elinde tuttuğu malzemeleri bir parça ekmeğin içine yerleştiriyordu. 


"Benim ufaklık yok mu?" 


Onun sorusu ile elindeki yemeği hazırlamayı bitiren adam, genç büyücüye doğru döndü. "Sokaklarda dolaşmaya çıktı. Birazdan gelir. Burada mı yiyeceksin?"


"Hayır, gideceğim." 


Elinde tuttuğu sandviçi genç adama doğru uzatan Bred "Afiyet olsun o halde." dedi. Yemeğini alan Alfred, cebinden çıkardığı parayı tam masanın üzerine koyacaktı ki, yaşlı adam onu durdurdu. "Daha geçen gün anlaşmıştık. Senden para almam, evlat. Gururum buna izin vermez."


Genç büyücü daha fazla geç kalmamak için ona veda etti ve hızlı adımlar ile dışarı çıktı. Etraf sakin ve sessizdi. Seri adımlar ile ilerlerken, karşıdan gelen ve onunla neredeyse aynı boyda olan bir köpek gördü. Yüzünde ufak bir gülümseme oluşmuştu. Aynı anda onu görmesiyle koşmaya başlayan köpek, yanına gelerek yüzünü yalamaya başladı. 


Onu elleriyle seven genç adam "Ben de seni gördüğüme sevindim, Tsabrak." Ellerini onun sarı siyah karışımı tüylerinde gezdirdi. Ama cidden geç kalmıştı. Bu sebeple kısa kesti. Ayağa kalkıp yoluna devam etti. Arkada kalan hayvan, az önce Alfred'in çıktığı dükkana doğru ilerlemeye başlamıştı. 


Elinde tuttuğu sandviçi büyük lokmalar ile yutarken, gördüğü kişilere selam vermeyi ihmal etmedi. O sırada, köyün meydanı gibi gözüken bir yere geldiğinde, etraf oldukça kalabalıktı. Tam ortada ise 4 katlı, taştan yapılmış bir bina vardı. Buranın belediye binası olduğunu anlamak zor değildi. 


Adımlarını yavaşlatarak binanın yanına geldi ve kapıdan içeri girdi. Yapının içerisi, dışarıya göre biraz daha az kişi barındırıyordu. Yaklaşık 10 metre ilerideki merdivenler yukarı ve aşağı doğru uzanıyordu. Merdivenlere doğru ilerledi ve yukarı çıkmaya başladı. Belkide yüzlerce defa buraya geldiği için ezbere bildiği yolları hızlıca tamamladı ve metalden bir kapısı olan odanın yanına geldi. İçeri girmeden önce kapıyı tıklattı. Gelen "Gir." sesi ile birlikte kapıyı açarak içeri girdi.


Tam karşısına sarı saçları ile masasında oturan Lider çıkmıştı. Elinde sürüsüyle belge tutan orta yaşlı bir adamla konuşuyordu. Onun içeri girdiğini gören sarı saçlı adam, konuştuğu kişiye baş işareti ile çıkmasını işaret etti. Arkasını dönen orta yaşlı adam, kapıdan içeri giren Alfred'i gördü ve selam verdi.


"Günaydın, Alfred."


"Günaydın Erroll." 


Erroll'un dışarı çıkması ile odada yalnız kalmışlardı. Lider "Geç kaldın, ufaklık." diyerek konuştu. Elini başının arkasına atan genç adam ufak bir gülümseme ile cevap verdi. "Biraz geç uyandım." 


"Her neyse. Bugün seninle işimiz uzun. Umarım kendini hazırlamışsındır." 


Cümlesini bitirdikten sonra oturduğu koltuktan kalktı ve Alfred'in yanından geçip kapıya ulaştı. Ardından odayı terk etti. Genç adam da onun peşinden gitmeye başladı. Tam kapıdan çıkarken, elini odanın pürüzlü beyaz duvarlarına sürtmüştü. Arkasından kapıyı kapatmayı unutmamıştı. 


Merdivenlerden aşağıya doğru inen ikili, kısa süre sonra yerin altına doğru inmeye başladı. Bir kat daha inince merdiven bitmişti. Alt kat olmasından dolayı havada ince bir koku vardı. Rahatsız edecek düzeyde değildi neyse ki. 


Alfred, meraklı bakışlarını sarı saçlı adama dikti. Buraya ne için geldiklerini merak ediyordu. Yaklaşık 1 yıl önce gelmişlerdi en son. O da büyü gücünün ilk uyandığı zamandı. Uzun bir konuşma faslı olmuştu ve büyü hakkındaki bilgileri artmıştı. O sırada genç büyücünün bakışlarına daha fazla kayıtsız kalamayan orta yaşlı adam konuşmaya başladı. 


"Buraya gelme sebebimiz, sana birkaç yeni numara öğretecek olmam. Büyücülüğe giriş evresini tamamlamak üzeresin. Artık yeni büyüleri öğrenmek için hazır sayılırsın."


Lider'in söylediklerini duyan siyah saçlı gencin gözleri mutlulukla parladı. Bu anı uzun zamandır bekliyordu. Sarı saçlı adam "Dikkatli izle." dedi. Ardından bir elinin avcunu yukarı doğru bakacak şekilde çevirdi. Ufak bir parmak hareketiyle yanmaya başlayan el, Alfred için çok şaşırtıcı değildi. Daha önce defalarca görmüştü. Ama asıl olay sonra geldi. Elini bir anda üzerine doğru çeviren adamın ellerinden fışkıran sarı kırmızı tonlarındaki ateş, yüzüne doğru gelmeye başladı. Genç büyücünün gözleri dehşet ile açılmıştı. Refleks ile ellerini kaldırdı çaresizce. Aralarındaki kısa mesafeyi aşan büyü, tam Alfred'e çarpacakken aniden havada asılı kaldı. Bir cama çarpmış gibi şekil almıştı. Eliyle arasında 10 santimden daha az mesafe vardı. 


Derin derin nefes alan genç adam "Bu da neydi?" diye sordu. Lider ufak bir gülümseme ile "Sana örnek olsun diye yaptığım ufak bir büyü. Eğer yeterince iyi bir şekilde büyün üzerinde hakimiyet kurabilirsen, istediğin her şeyi yapan bir arkadaşa sahip olursun. Fazla büyü bilmek değil, büyün üzerinde hakimiyet kurmak çok daha önemlidir." 


Üzerindeki korkuyu atan Alfred, yüzünde meydana gelen gülümsemeyi engelleyemeden sordu. "Bana bu büyüyü mü öğreteceksin?" Çok mutlu olmuştu. Ama gelen cevap onu şaşırttı. 


"Hayır." 


"Ama neden?" 


Lider derin bir nefes aldı. Gözlerini onun gözlerine dikerken ağzını açtı. "Bu tarz büyüler tehlikelidir, Alfred. Daha bildiğin bir büyü var. Sana bu büyüyü öğretmem demek, çok fazla kişiyi riske atmış olacağım anlamına gelir. Kontrolünü kaybederden güçten düşene kadar etrafa ateş saçarsın. Bu hem sana, hemde çevrendekilere zarar verir." 


Orta yaşlı adamın uzun ve uyarı dolu cümlesinden sonra bile, gencin istek dolu bakışları dinmemişti. "Lütfen, Lider. Senin kontrolün dışında kullanmayacağım. Sadece sen yanımdayken. Hem öğrenebileceğim ne mâlum? Denememe izin ver lütfen." Sarı saçlı büyücünün bakışları kararsızdı. Emin olamıyordu. Bu ciddi bir konuydu. Ama genç adama güvenmeye karar verdi. Sadece onun yanında kullanacaksa, bir tehlike olmamalıydı. 


"Tamam o halde. Ama ben yanında yokken bu büyüyü aklından bile geçirmiyorsun. Anlaşıldı mı, Alfred?" 


Genç büyücünün gözleri kararlılıkla doldu. "Söz veriyorum, Lider!" Sarı saçlı adam yüzündeki ciddi ifadeyi silmeden duvarda asılı olan bir rafın yanına geldu ve üzerinden, kapağı yıpranmış, eski bir kitap aldı. Fazla ince görünüyordu. Onu Alfred'e verdi. 


"İlk sayfasında öğreneceğin büyü ile ilgili gerekli bilgiler var. Ama şimdi onları okumana gerek yok. Sadece gereken sözcükleri aklında tut. Seni yönlendireceğim."


Başını onaylar anlamında sallayan genç adam, gereken kelimeleri aklına kazıdı. Bu hafif alınacak iş değildi. Bir dakikanın sonunda sarı saçlı büyücüye bakarak "Hazırım, Lider." dedi. Onun cümlesi ile orta yaşlı büyücü talimatlarını vermeye başladı. "Avuç içini yukarı doğru kaldır. Parmaklarını ayırmayı unutma. Daha sonrasında gereken kelimeleri sesli şekilde tekrar et."


Elini havaya doğru kaldırdı ve kaşlarını çattı. Normalde içinden söylediği kelimeleri bu kez kısık bir sesle okudu. 


"Oriri rubrum ignem." 


Bir süre bekleyen genç büyücü, herhangi bir tepki alamayınca, üzgün bir şekilde Lider'e döndü. "Başaramadım galiba." Sarı saçlı adam düşünceli bir şekilde elini çenesine attı


"Bir kez daha dene."


Derin bir nefes alan Alfred, gereken büyülü sözleri yeniden tekrar etti. O an farklı bir şeyler olduğunu hissetmişti adeta. Havada tuttuğu sağ eli ısınmaya başlamıştı. Sarı saçlı büyücü dikkat kesilmişti. Alfred ise tüm dikkatini bu işe vermişti. Odağının bir anlık kayması demek, başarısızlık ile sonuçlanmak demekti. Aradan geçen yarım dakikadan sonra, genç büyücünün avcunda ufak bir alev hüzmesi ortaya çıktı. 


Siyah saçlı büyücünün gözleri mutlulukla parlarken, elinde oluşan ufak alev hafifçe titreşerek yanmaya devam etti. Lider, yüzünde oluşan ufak bir gülümseme ile izliyordu. "Aferin ufaklık. Sana daha basit bir şey öğretecektim aslında. Ama daha ileri de bu büyü senin işine daha çok yarar. Bir çok işlevle kullanabilirsin."







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46885 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr