Yerinde titreyerek uyanan ateş büyücüsü, yataktan aşağı düşen örtüyü alarak üstüne örttü. Tekrar uykuya dalmak için gözlerini kapatırken, kapalı pencerenin arkasında esen sert rüzgarların sesi, onu rahatsız etmişti. Oflayarak ayağa kalktığında, güneşin yeni yeni doğduğunu fark etti. Camı açıp birkaç saniye temiz hava soludu. Ama soğuk rüzgarlar sebebiyle fazla uzatmadı.
Odasından dışarı çıkan Alfred, salona gittiğinde, Lider'in kahvaltı yaptığını gördü. Bir bardak kahvesi yanındaydı tabii ki. İçeri girmesiyle kendisine bakan sarı saçlı adam "Günaydın, Alfred." dedi. Sersem adımlarla koltuğa ilerlerken cevap veren genç, kendini bırakmıştı hemen. "Günaydın, Lider."
"Erkencisin bugün."
"Uyuyamadım."
Yemeğini bitiren orta yaşlı adam, ayağa kalktı ve tabağını mutfağa götürmek üzere odayı terk etti. Onun çıkmasıyla birlikte gözlerini kapayan Alfred'in uykuya dalması uzun sürmedi. Hayatta en sevdiği şeylerden biri kesinlikle uykuydu. Bilincini kaybetmeden önce bir kez esnedi.
-
Duyduğu yüksek bir sesle gözlerini açarak hızla ayağa kalkan genç adam, neler olduğunu anlamak için pencereden dışarı baktı. Yağmur hızlı yağıyordu. Duyduğu sese herhangi bir anlam veremedi. Yürüyerek odadan çıktığında, aynı sesin bir kez daha gelmesiyle hızını arttırarak çıkış kapısını açan genç, etrafa bir göz attı.
Sonra içeri girip, üstüne bir hırka alıp dışarı çıktı.
Seslerin geldiği yöne doğru giderken, evin çakıl taşlarıya kaplı yolundan çıkarak koşmaya başladı. Neler oluyordu? Duyduğu çığlık sesleriyle adımlarını daha da hızlandırdı. Önünde olan bir evi geçip köşeye döndüğünde gördüğü manzara onu iyice endişelendirdi. Onlarca insan, bu tarafa doğru kaçıyordu. Hepsinin yüzünde korku ve dehşetin izleri vardı. Kaçan insanların arasında olan Erroll, yanına yaklaştı.
"Alfred, çabuk kaç!"
Genç büyücü neler olduğuna anlam veremedi. "Kara büyücüler." dedi ve bir nefes aldı. Bir süredir koşuyor olmalıydı. "Onlar geldi, Alfred. Lider'in nerede olduğunu bilmiyoruz." O sırada çevreleri boşalmıştı. Sadece ikisi var gibiydi. Alfred de kaşlarını çatmıştı. Yüzünde ufak bir korku peydahlanmaya başladı. "Tamam da bu nasıl..." O daha cümlesini bitiremeden, gözlerinin feri kayan Erroll, ağzından kanlar gelerek yere yığıldı.
Gözleri dehşet içerisinde açılan genç büyücü, korkuyla birkaç adım geri giderken, yaklaşık 10 metre ileriden gelen ayak seslerini duymasıyla bakışlarını o noktaya çevirdi. Üzerlerinde siyah giysileri olan ve ellerinde asalarının siyah ışıkları parlayan 4 kişi, ona doğru yaklaşıyordu. Genç adam, ürkekçe yutkundu. Geri geri gitmeye başlamıştı.
"Oo bir büyücü daha varmış burada, bu kadar küçük bir köyde 2 büyücü ha? Ne yazık."
Cümlesini bitirdikten sonra sağdaki kişi, tamamen pürüzsüz bir yüzeye sahip olan asasına davrandı. Rengi siyahtı. Bir anda silahının ucundan çıkan turuncu renkli kıvılcım, son hız bir şekilde ilerlerken, etrafa insanların gözünü kamaştıracak kadar güçlü bir ışık yayıyordu. Hızı basitçe herhangi bir insanın sınırlarını aşıyordu.
Üzerine doğru gelen büyünün tehlikeli ışıltısı ile olduğu yerde dona kalan Alfred, sadece gözlerini kapatabilmişti. Bir patlama daha gerçekleşti. Derin derin nefesler alan genç adam, önünde oluşan manzarayı gördüğünde soluğu kesildi. Önünde oluşan ince ve şeffaf bariyere çarpan turuncu renkli büyü, bir suya atılan taşın etkisi gibi birkaç saniye boyunca dalgalandırmıştı onu. Etrafa yayılan turuncu renkli dalgalar, şüphesiz çok güzel bir manzarayı gözler önüne seriyordu. Gözleri sol tarafına çevrildiğinde, büyüyü yapan kişi kendini belli etti.
"Geri çekil, Alfred."
Elinde diğerleri gibi bir asa taşımayan Lider, sokağın başında kendini göstermişti. Hızlı adımlarla korkudan titreyen gencin yanına geçti ve onu arkasına aldı. Öte yandan, diğer kara büyücüler oldukça şaşkındı. Biraz da öfkeli... Büyüyü yapan kişi sinirle bir adım öne çıktı.
"Sen, nasıl hayatta kaldın bilmiyorum. Ama birazdan öleceksin!"
Asasını ileri doğru savurduğunda, boş olan eli havada bir daire çizdi. Ardından ileri doğru saplandı. Aynı anda ortaya çıkan siyah renkli büyüler, etrafa uğursuz bir his yayarken üzerlerinden siyah dumanlar tütüyordu. savuşturulan büyüye göre biraz daha yavaş gitmiş olsa bile hâlâ hızlıydı. Ama sarı saçlı büyücü böyle bir hamle bekliyordu. Asası yanında olmadığı için sadece kendine güvenebilirdi. Elleri ile havada birkaç garip sembol çizdi. Sağ ayağını ileriye attı ve aynı anda geride olan elinden çıkan koyu renkli bir alev dalgası, havaya yükselen küçük kıvılcımlar ile birlikte üzerine doğru gelen iki büyü ile çarpıştı.
Birkaç saniye boyunca neler olduğu anlaşılmazken, dağılan büyüler ile saldırının savuşturulduğu belli olmuştu. Bu sefer saldırma sırası orta yaşlı büyücüdeydi. Hazır diğerleri saldırmıyorken, rakibinin işini bitirse çok iyi olurdu. Güçlü bir ateş büyücüsü olarak elementine oldukça hakimdi. Bu sebeple en güçlü saldırı büyülerinden biri ateş ile ilgiliydi.
İki elini birden açıp hafifçe yukarı kaldırdı. Yavaşça avuç içinde dönen ateş parçaları, aşağı doğru inmeye başladı. İki elinden birden çıkan ateş, ortada birleşerek etrafa oldukça canlı ve parlak bir ışığın yayılmasına neden oldu.
Ortada birleşerek ufak bir top haline dönen ateş parçaları, rakibinin üzerine doğru uçmaya başladı. Tıpkı bir ışın gibi görünüyordu. Aynı zamanda diğer kara büyücülerin ayrıldığını fark etmişti. Ama ne yazık ki onlar ile ilgilenecek vakte sahip değildi. Üzerine doğru gelen güçlü saldırıyı gören adam biraz korkmuştu. Hafife aldığı bu köy büyücüsü, güçlü birkaç büyü biliyor gibi görünüyordu.
Asasını yüzünün önüne getirdiğinde, mor ve mavi karışımı şeffaf bir kalkan ortaya çıktı. Asanın etrafını saran koruma büyüsü ile temas haline geçen ateş ışını, onun birkaç adım geriye sürükledi. Ayaklarını sağlamlaştırıp, kaymasını durduran kara büyücü, yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Sürekli olarak birbirleri ile yakın temas halinde olan büyüler, ara sıra parlaklarını arttırıyor, bazen de neredeyse hiç ışık yaymıyordu.
Zorlukla birkaç metre ileriye giden kara büyücü, ilerledikçe büyünün uyguladığı baskıyı daha da hissetti. Alnında bazı ter damlaları oluşmuştu. Fazla güçlü biri olmadığı belliydi. Lider için herhangi bir sorun yoktu şimdilik. Bir süre daha sıkıntısız şekilde devam ettirebilirdi. Tabii bu şekilde durmak için istekli değildi. Diğer büyücülerin nereye gittiğini anlamak zor değildi. Muhtemelen sıradan insanlardan kurtulmak için ayrılmışlardı.
Gözleri yavaşça alev alan sarı saçlı büyücü, iyice yanmaya başlayan gözleri ile korkutucu bir görünüme sahip oldu. Yaydığı güç birkaç kat artarken, bir anda yaptığı büyüyü kesti ve rakibinin yere düşmesine sebep oldu. Sürekli olarak ileri doğru gitmeye çalıştığı için dengesini korumakta başarısız olmuştu. Sağ elinin işaret parmağını yerde olan rakibine doğrultan Lider, kimsenin duyamayacağı kadar düşük bir sesle birkaç kelime fısıldadı.
İleri doğru bakan parmağından çıkan dairesel bir alev akışı, diğer saldırılarının aksine biraz açık tondaydı. Bir saniyenin sonunda yerde ayağa kalkmaya çalışan kara büyücüye çarptı. Her ne kadar yerde olsa bile hâlâ asası elinde olan düşman büyücü, hafif bir koruma kalkanı kurdu kendi önüne. Yalnızca 2 saniye boyunca engellese ayağa kalkabilirdi. Ancak sarı saçlı adamın yaptığı öldürücü büyü, tam gücünde olmayan kalkanı delip geçerek kara büyücüye ulaştı. Bedenine temas eden ateş saldırısı ile geriye doğru uçan büyücü, yere düştüğünde hareketsiz kaldı. Asası elinden düşmüştü.
Arkasında duran Alfred'e dönen Lider "Beni takip et!" diyerek önden yürümeye başladı. Oldukça hızlıydı. Daha yeni ölüm tehlikesini atlattıktan sonra daha yeni yeni kendine gelen genç adam, önünden giden büyücünün hızına ayak uydurmakta zorlanıyordu. Neredeyse koşar gibi yürümek zorunda kalmıştı. Etrafları tamamen sessizdi. Elleri her an bir büyü yapmaya hazır şekilde giden Lider'in kaşları oldukça çatıktı. Bu kara büyücülerin neden geldiğini biliyordu.
Kendi evlerine giden yola saptıklarında, hızlarını daha da arttıran ikili, çok geçmeden eve ulaşarak kapıdan içeri girdi. Hemen kendi odasına giden sarı saçlı büyücü, dolabın içinde olan asasını alarak beline taktı. Aynı zamanda salona geçen genç adama seslendi. "Alfred! Mutfağa git ve uzun süre saklanacak yiyecekleri al!" Tüm kara büyücüleri atlatması zor olacaktı. Hepsinden kurtulsa bile daha fazlası geleceğinden, bu köyde kalmaları imkansızdı. Her ne kadar içi kan ağlasa da bunu yapmak zorundaydı.
Dolabın içinde olan küçük bir yüzüğü alarak odadan çıktı. Mutfakta yiyecekleri küçük bir çantanın içine koyan Alfred'in yanına gelmişti. Içeri girmesiyle hemen ona dönen genç büyücü, ardı ardına sorularını sıraladı.
"Lider, onlar neden burdalar? Tüm köye ne oldu? Neden saldırıyorlar?"
"Anlatacağım, evlat. Anlatacağım... Ama şimdi değil. Önce buradan çıkmamız lazım."
Cümlesini bitirdikten sonra dolabın içinden aldığı yüzüğü genç büyücüye verdi. "Bu, babamın kişisel olarak efsunladığı bir nesnedir. İçinde yoğun bir ateş enerjisi bulunur. Muhtemelen bir yada iki kez kullanabilirsin. Üzerine gelen bir büyü gördüğünde bunu kullanmayı dene. Büyü enerjine adapte olacağı için kullanmak oldukça kolay."
Orta yaşlı büyücünün verdiği yüzüğü alarak parmağına takan genç, onu inceledi. Üzerinde yanmakta olan bir alevin simgesi vardı. Kırmızı ve siyah renkleri ağırlıklı olarak kullanılmış gibi görünüyordu. Dikkatli bakılınca görünen ve oldukça küçük beyaz yazılar, yüzüğün her yanında vardı. Bunu parmağına takar takmaz, kullanabileceğini anlamıştı. Ama bunu istediğinden emin değildi.
Mutfağı terk edip çıkış kapısına doğru yürümeye başladılar. Bir an önce köyü terk etmeleri gerekiyordu. Onlar tam kapıya ulaşmışlardı ki, bir anda oluşan patlamayla birlikte talaş ve toprak parçaları havaya doğru uçtu. Hemen ardından kapı içeri doğru devrildi. Patlamanın geri tepmesi ile birkaç adım geriye doğru giden Lider, belinde asılı olan asasını alarak kapıya doğrulttu. Gördüğü silüet ile birlikte hiç konuşma yapmadan bir ateş hüzmesi gònderdi.
Büyüyü karşılayan kişi, ilginç şekilde sarı saçlı adam tarafından etkisiz hale getiren kişiydi. Bunu gören Lider şaşırdı. Ne yani, büyüsü onu öldürmemiş miydi? Ama bunu umursamadı. O an üzerine doğru gelen 4 tane güçlü kıvılcım vardı. Asasını yüzünün ònüne eğik şekilde yerleştiren sarı saçlı büyücü, gelen saldırıları karşıladı. Bunların 3 tanesi hemen patlarken, son kalanı geriye doğru uçmuştu.
Bu sahne ile birlikte büyücüler arasında gerçek bir savaş başlamış oldu. Yüzüne gelen büyüyü, tıpkı bir nehrin baraja dolması gibi özümseyen orta yaşlı büyücü, asasından güçlü bir geri tepmeyle birlikte bir ateş topu çıkardı. Rengi neredeyse kızıl renge bürünecek kadar koyuydu. Saldırısını yapması ile birlikte tekrar gelen büyüleri asasıyla karşıladı. Etrafa doğru mor dalgalar yayılıyordu. O sırada Alfred çoktan evin en gerisine gitmişti.
Sahibinin elinde yoğun büyülere maruz kalan asanın ateş kristali, hiç olmadığı kadar güçlü bir parlaklık yayıyordu etrafa. Bir süre hem saldırıp hem savunma yapan Lider, pasif bir duruma düştü. Rakiplerinin sayı üstünlüğü çok fazlaydı. Bir kişiye karşı dört kişi... Sürekli üzerine gelen büyüleri karşılarken, adım adım geriye doğru gitmek zorunda kalıyordu. Asasının ucundan her saniye çıkan koruma büyüleri, gelen saldırıları, cama çarpmış su gibi etrafa dağıtıyordu. Bu şekilde fazla dayanamazdı.
"Lanet olsun!"
İçinden lanet okuyan orta yaşlı büyücü, geriye gide gide Alfred'in saklandığı yere kadar gelmişti. Lider'in düştüğü durumu gören genç büyücü, onca korkusuna rağmen dişlerini sıkarak ileri çıktı ve yüzüğü kullanarak küçük bir alev dalgasını ortaya çıkarmak istedi. Ama içinde bulunduğu panik ve tehlikeli durumda odaklanmakta zorlanıyordu. Orta yaşlı büyücü elinde tuttuğu asasını tavana çevirerek spiral şeklinde bir alev halkası attı. Sarı saçlı büyücünün yaptığı büyü, tavanın çökmesine sebep oldu. Arkasını dönerek Alfred'in kolunu yakaladı ve "Koş!" diye bağırdı. Önlerine çıkan duvarı birkaç alev topuyla yıkmıştı.
Yere düşen moloz parçalarının üzerinden atlayan genç adam, dengesini kaybederek yere düştü. Hemen duran Lider, yere düşen genci ayağa kaldırarak koşmaya devam etti. Neredeyse 10 dakika bu şekilde koştu. Kalbi göğüs kafesinin içinde son hız çarpan genç de tüm gücüyle koşuyordu. Uzun bir müddet devam etmişlerdi. Ayakları acımaya başlayan genç adam, derin ve hızlı nefesler alırken, tüm gücünü koşmaya adadı. Onun biraz ilerisinde koşan Lider de farklı durumda değildi. Bir ağacın altında durduklarında, iki adam da bitik haldeydi.
Solukları hızlı olan iki büyücü de bir süre konuşmadı. Dizlerini kendine çeken genç büyücü, başını onlara yaslayarak kollarını kendi etrafına sardı. Büzülen bedeni sürekli olarak titriyordu. Birkaç dakika sonra başını kaldırarak Lider'e bakan Alfred "Hepsi gitti, Lider. Tüm hayatımız, köy, çocuklar, hepsi..."
Elini onun omzuna atan sarı saçlı adam bir süre sonra konuştu.
"Geçecek, çocuk. Geçecek..."
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..