Aysberg Teorisi

avatar
2474 0

Yazarın El Kitabı - Aysberg Teorisi


Yazan: Ratel


Kısım 1: Genel Bakış 

Aysberg Teorisi

 

Üçüncü bölümde bahsedilen konu hakkında biraz daha durmak istediğim için araya bir bölüm sıkıştırma ihtiyacı duydum. Çünkü Aysberg Teorisi cidden üzerinde durulması gereken bir konu. Bir tıp öğrencisi olarak bu teoriye cidden hayranım, nedenini yazının ilerleyen kısımlarında açıklayacağım.

 

Önceki bölümde belirtildiği gibi teori amerikalı yazar Ernest Hemingway’e ait. Kendisi Nobel ve Plitzer ödüllerini almış bir yazar. Bir yazarı tanımak benim fikrimce hayatından çok eserlerini tanımakla olur bu nedenle önce eserlerini vereyim, sonra yazım sitili hakkında fikirlerine geçeriz.

 

 

 

Mutlaka Okunması Gereken Eserleri:

 

1) Yaşlı Adam ve Deniz - Link

 

Bu romanın kalbimde ayrı bir yeri var. O yüzden biraz ön bilgi veriyorum. Eskiden okumuş olsanız bile aşağıda yazanları gözden geçirip tekrar okuyabilirsiniz.

 

Hikâyedeki olay ve kahramanlar semboliktir. Son derece koyu bir katolik olan Hemingway kitabında İncilden öğeleri işlemiştir. Örneğin hikâyenin son kısmında balıkçının sereni toplayıp sırtına vuruşu İsa'nın gerilmeden önce sırtında çarmıhı taşıyışını, sonra yüzükoyun kolları uzatıp avuç içleri yukarı şekilde derin bir uykuya dalışı da çarmıhtan indirilişten sonraki tabloyu anlatır. Hikâyenin baş kahramanının adı Santiago İspanyolca'da Aziz Yakup'a verilen isimdir ve çile çekişin sembolüdür.

 

2) Çanlar Kimin İçin Çalıyor - Link

 

3) Silahlara Veda - Link

 

4) Paris Bir Şenliktir - Link 

İlk 27 sayfayı bulabildim, devamını bulun okuyun ;)

 

Hemingway’in Yazım Stili

 

"Bir yazar yazdığı şey hakkında yeterince şey biliyorsa bildiği şeyleri atlayabilir ve okuyucu, yazar yeterince düzgün yazdığı sürece, atlanılan yerleri sanki yazar onlara detaylarıyla anlatmış gibi güçlü bir şekilde bilir." - Ernest Hemingway

 

Bir kısa hikaye yazarı olarak yazmaya başladığından ötürü Hemingway, az lafla çok şey anlatmayı, dili budamayı, gerilimi arttırmayı ve sadece gerçeği anlatarak gerçekten çok daha fazlasını anlatmayı çok iyi biliyordu. Hemingway kendi yazım tekniğine Aysberg Teorisi adını vermişti: “Gerçekler suyun üzerinde yüzer; destekleyici yapı ve sembolizm suyun altından ilerler.” Aysberg teorisi bazen “eksiltme teorisi” olarak da anılır. Hemingway yazarın tek bir şey anlatıp (Nick Adams’ın "The Big Two-Hearted River"da balık tutması gibi) arkaplanda tamamen farklı bir şey (Nick Adams başka bir şey düşünmek zorunda kalmamak için balık tutmaya odaklanıyor) anlatabileceğine inanıyordu.

 

Hemingway’in bir gazeteci olması bu teorinin gelişmesinde önemli bir rol oynuyor. In Our Time kitabında topladığı ilk hikayelerinde bu yazım tekniğini denediğini gözlerimizle görebiliyoruz. Gazetecilikten alışık olduğu düşük entelektüel kapasitedeki insanlara göre yazma ve haberleri kısacık sütunlara sığdırma huyları bir bakıma hikayelerine ve romanlarına tesir etmişti. Karmaşık bir yazım dili kullanmaktan kaçınıyordu. Kurduğu cümlelerin yüzde yetmişi basit cümlelerdir ve bir çocuk bile rahatlıkla anlayabilir.

 

Hemingway’in hikaye ve romanlarında verdiği otobiyografik detaylar, hayatın geneli hakkında bir çerçeve kurmak içindi. Hayatla ilgili bir durum ele alıyor ve bunu herkes için bir “ya x olsaydı” senaryoları haline getiriyordu: "ya geceleri uyuyamayacağım böyle bir yaralansaydım? Ya yaralanıp delirseydim ve beni ön hatlara geri gönderselerdi..."

 

“Kısa Hikaye Sanatı” kitabında Hemingway kendi teorisini şöyle açıklıyor: "Doğru olduğunu keşfettiğim birkaç şey var. Eğer bildiğiniz şeyleri ya da olayları çıkartırsanız, hikayeniz kuvvetlenir. Ancak bilmediğiniz bir şeyi boş bırakır ya da atlarsanız, hikayeniz bir çöpe dönüşür. Hikayenizi daha iyi yapacak şey editörlerinizin metinden çıkardıkları değil, sizin çıkardıklarınızdır."

 

Reis’in kendi ağzından da duyduğunuz gibi bu teori çıkartmakla alakalı ve bu çıkartmaları editörler değil biz yazarlar yapmalıyız. İsmini hatırlamadığım bir yazarın dediği gibi: “hiçbir editör sizin hikayenize sizin verdiğiniz değeri veremez, vermez.” bu yüzden her yazar ufak bir dil bilimci olmak durumunda.

 

Bir tıpçı olarak beni bu teoride etkilendiğim taraf ise bu teorinin insan beyninin işleyişine çok uygun olması. Bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzere beynimiz bir bilgisayar gibi çalışıyor ve her bölgenin birbirinden ayrı işlevleri var. Örneğin bir bölge fikirlerinizi konuşma haline getiriyor, diğer bir bölge konuşmalarınızı ahlaki olarak kontrol ediyor, bir başkası konuşma emrini veriyor, öbürükü dil kaslarınızı oynatıyor... bu süreç böyle gidiyor ve ağzınızdan “Selam” lafzı çıkıyor. Bu şekilde işlemleri çok ufak parçalara bölmek beyimize enerji tasarrufu sağlıyor..

 

Peki bu kadar karmaşık ve kendini yenileyemeyen bir sistem nasıl hasar almadan bizi yıllarca götürebiliyor?

 

Hasar almamak gibi bir durum söz konusu değil, her kafamızı vurduğumuzda, halı sahada kafaya çıktığımızda, alkol aldığımızda… beynimize zarar veriyoruz ve bazı sinirler ölüyor.

 

Peki işlevsel bozukluklar olmadan nasıl hayatımıza devam edebiliyoruz?

 

Olay beynimizin kendini “iyileştirmeden onarma” sisteminde bitiyor. Bir sinir hücresi ya da grubu öldüğü zaman, o bölgenin çevresindeki sinirler yeniden yapılanıyorlar ve bunu yaparken o bölgenin daha önce yaptığı göreve verdiği cevapları tam manasıyla taklit ediyor. Geçmişte duyu sinirinden X verisi geldiğinde bu bölge buna her seferinde Y diye cevap veriyor ise, bölge hasarlandığında beyin her X geldiğinde buna Y cevabı alıyormuş gibi davranıyor.

 

Peki bunun Aysberg ile ne ilgisi var? Eğer verilen bir bilgi a b c d _ f _ _ ı diye gidiyorsa eksik bilgiyi beynimiz bir hasar varmış gibi algılıyor ve aynı sistem devreye giriyor. boşlukları e g h diye dolduruyor. Kısaca Aysberg beynimizdeki bu sistemden faydalanıyor.

 

_______________

Ratel Notu

 

Laf çok uzadı kusura bakmayın, burada kesiyorum Dördüncü bölüm ile devam edeceğiz.

 

Bu konudaki fikirlerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr