BÖLÜM 6: ŞÖVALYE YETENEKLERİ – DİRAYET!

avatar
75 0

YENİDEN! ŞÖVALYE - BÖLÜM 6: ŞÖVALYE YETENEKLERİ – DİRAYET!


Saatler birbirini kovalarken Alex kendisini çok daha iyi hissetmeye ve yatmaktan sırtı da ağrımaya başlamıştı. İç çekerek yatağından ağır hareketleriyle kalktığında kapıyı yavaşça açarak koridorda sessiz sakin duran Ren’i gördü.

 

“Ren…”

 

Ren elindeki kanlı ekmek bıçağını Alex’e doğrultup, “Tavuk kestim,” dedi. “Senin için. Akşam yemeğinde.”

 

Alex havayı burnundan verip sırtını dikleştirerek, “Zahmet etmeseydin keşke,” dedi. “Ben biraz şehri gezmek istiyorum.”

 

Ren başıyla reddetti.

“Kardeşim dışarı çıkarsan sorguya çekileceğinden bahsetti. Burada yabancılar sevilmez.”

 

“Biliyorum ama beni orada görmüş birçok asker olmalı. Eğer beni evde yakalarlarsa sizde suç ortaklarım olursunuz. O yüzden, şimdilik gitmem gerekiyor.”

 

Ren gözlerinin kırmızı pabuçlarına indirip biraz düşündü.

“Olur. Sen… çok iyi birisin.”

 

“Sağ ol.”

Alex kızın yanından temkinli geçip evden çıktığında Ren’in kardeşiyle göz göze geldi.

 

Kadın elinde beyaz bir torba tutuyordu ve sırtında da sepet asılıydı.

“Nereye?”

 

Alex arkasından ağır adımlarla yaklaşan Ren’i hissetti, karşısında duran kadının soluğundaki düzensizlikten irkilip kadının suratına tekme indirdi ve arkasını dönüp kılıcını kınından çıkarmadan Ren’in karın boşluğuna sapladı.

Kızcağızın nefesi kesilip iki büklüm olurken Alex kapının girişinde duran kadının üstünden atladı ve sırtını bir şey saplandı.

Delikanlı göğsünü şişirip omuzlarını geriye çekerek bağırmak istedi lakin gırtlağından hava geçemiyordu. Arkasını dönüp Ren’in ablasını gördüğünde elindeki tüf tüfle kendisine zehirli bir iğne attığını anladı.

Ren’de kapıdan çıkıp kanlı bıçağıyla kendisine doğru yaklaşmaya başlayınca kılıcını kınından çekip yere sapladı ve dayanak noktası olarak kullandı. Dişlerini sıkıp, kaşlarını çattı, dişlerinin arasından kesik kesik nefesini verirken yüzünü ekşitip kalan tüm gücüyle başını hafifçe yukarıya kaldırıp bağırdı.

 

HAAAAAAAAAAAA!

 

Ren’in elindeki bıçak aşağıya doğru inerken yüzüyle bıçak arasında sadece birkaç santim kalmışken her şey oldukça yavaşlamış, algısı inanılmaz artmıştı. Tıpkı… tıpkı göğüs göğüse çarpışırken öleceğini sandığı o son saniyeler gibi…

Kılıcı toprağa saplı bırakıp sol eliyle kadının bileğini kavrarken sağ eliyle kadının yakasından tutup bedenini döndürdü. Ardından kızı başının üstünden geçirerek yere çarptı. Ve kızın kafasına basıp ayağının altından kanlar aktı. Omzunun arkasına saplanan hançerin acısıyla hemen arkasını döndü ve kadını gırtlağından yakaladığı gibi havaya kaldırdı.

Kadın, burnuna tekmeyi geçirince acıyla kadını bırakıp etrafı sağa sola kaymaya başladı. Yalpalayarak kılıcına el attığında bıçak gırtlağına girdi, nefesi göğsünde sıkıştı. Kadının gözlerinin içine bakarken istemsizce kasılıp tıksırmaya başladı.

Kadın bıçağı çıkarıp tekrar saplayacakken delikanlı kadının göğsüne yumruğunu indirip nefesini kesti. Kadın sırt üstü yere uzanmış halde acıyla kıvranırken kırılan birkaç kaburgası ciğerlerine batıp, kan kustu.

 

Alex kılıcının ucu kadının suratına bakacak şekilde dikine kaldırıp yüzünün ortasını delip yere sabitledi.

 

“Oh…”

 

Kasları gevşeyip bilinci kapanırken adım sesleri duydu…

 

Parmaklıkların ardından silahsız, sadece iç çamaşırlarıyla hasta yatağında baygın haldeyken doktoru parmaklıkların diğer tarafında kendilerini izleyen sarışın, yeşil gözlü, yapılı ve iri devasa zırhının içinde duran şövalyenin yanına geçti.

 

“Durumu nasıl?”

 

“Gayet iyi prensim. İnanması güç bir iyileşme hızına ve yaşamla dolu bir bedene sahip.”

 

Prens başıyla onaylarken yeşil saçlı, iri göğüslü ve beyaz önlüklü güzeller güzeli doktora bakışlarıyla gitmesini işaret etti. Kadın da hızla nöbetçilerin yanından geçip zindandan çıkınca meşalelerin bazı kısımları aydınlattığı zindanın koridorunda sadece baygın yabancıyı seyretti.

 

“Efendim…”

 

Sesin geldiği yöne doğru umursamaz, baygın bakışlarını çevirirken, “Efendim Bay Hars?” diye sordu.

 

Bu sırada siyah takım elbiseli, beyaz eldivenli, kısa sakallarına ve her iki yana taranmış saçlarına ak düşmüş kâhyayı gördü.

 

“Bir sorun mu vardı?”

 

“Asiller acil bir toplantı talep ediyorlar. Gelen yabancı ve akınlar hakkında…”

 

Prens iç çekerek, “Tamam,” dedi. “Gidelim.”

 

Prens ve Hars nöbetçilerin yanından sola dönüp merdivenleri çıktılar ve Alex’de gözlerini açıp etrafına bakındı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr