Bölüm 98
Parça 1
Ben Junko, Kazeru'nun teklifini kabul edip onunla yolculuk etmeye başlayalı birkaç hafta oldu. Beraber birçok göreve çıktık ve iyi sayılabilecek miktar da para kazandık. Bu arada ondan beni büyü konusun eğitmesini istedim o da önce bir süreliğine beni izleyeceğini söyledi.
Gûl avladık, birkaç Trol'ün icabına baktık ki ben onlara karşı hiçbir şey yapamadım, en azından Gûl'lara karşı yem olmuştum. Gerçi Kazeru sürekli bana bir şeyler yaptırmak için çabaladı ama büyümü kontrol edemediğim için sürekli başarısız oldum. Sonunda onun tarafından kurtarılıp durdum.
Beceriksiz olduğumu en başından beri biliyorum ama Kazeru'yu gördükten sonra daha çok hissetmeye başladım. O fazla iyi gibi açıkçası kıskanmıyorum değil ama aynı zaman da ona saygı duyuyorum.
Biraz soğuk biri gibi ama öyle olmadığını konuştukça anlayabiliyorsun, nedense derin bir üzgünlüğü var gibi sürekli onun hakkında düşünüyor değil ama bazen bakışları hüzünle ve öfkeyle dolu oluyor.
Yarı elf olduğumdan az çok ruhları hissedebiliyorum ve onun ruhu epey zarar görmüş gibi gözüküyor. O da tıpkı benim gibi epey acı çekmiş olmalı, beraber çok fazla zaman geçirmedik ama kendimi ona epey yakın hissediyorum.
Ayrıca o bana el uzatan ilk kişi yani elimden geldiğince ona yardım edip yanında olacağım. Bu bir yana taşıdığı kılıcın oldukça korkutucu bir havası var bazen hissedebiliyorum o kılıcın içinde yatan şeyi fazla korkutucu.
Bu arada en son görevimiz büyük bir grup haydudun yerini bulup bölgenin koruyucularına haber vermekle ilgiliydi ama haydutları yerini bulsak bile şanssız bir şekilde bizi gördüler.
Aslında Kazeru savaşmak istemişti ama çok kalabalıklardı ve görevimiz bu değil bu yüzden çekildik. Hem ben hiçbir işe yaramazdım yanı doğru karardı ve ertesi gün oraya gittiğimiz de haydutlar gitmişlerdi kısacası onları elimizden kaçırdık.
Ayrıca haber de veremedik çünkü biz de bölge de kaybolduk ki zaten bizden sonra hemen ayrıldıklarına eminim yani haber versek bile onlara ani bir baskın yapamayacaklardı...
Parça 2
Junko'yla beraber olmak beklenmedik bir şekilde eğlenceli hem turnuvayı kazanan kişi olduğumu da bilmiyor bu daha da iyi.
Büyü konusun da onu eğitmemi istedi bende doğal olarak kabul ettim ama önce onu bir süre izledim neyi yapıp neyi yapamadığını daha iyi anlamak için zaten unuttuğum her şey bana geri dönüyor yani her geçen gün yeni bilgilerle doluyorum.
Şu an birçok anımı hatırlıyorum bu anılar arasın da kendimi eğittiklerim de var, bilgi eğitimi ve büyü eğitimi açıkçası kendimi takdir ettim oldukça çok çalışmışım.
Artık bu çalışmaların bana kattıklarını geri kazanmış durumdayım yani birdenbire güçlendim hiçbir şey yapmadan. Şu an da sırada ki yerleşim bölgesine doğru gidiyoruz,
Junko'yla beraber yola çıkalı birkaç hafta oldu, oldukça farklı bir karaktere sahip en azından şu ana kadar konuştuğum kimseye benzemiyor diyebilirim. İlerlediğimiz bir patika var
ormanın içinden geçiyor aynı zamanda küçük çaplı bir ticaret yoluymuş. İsmi yanlış hatırlamıyorsam İpek Yolu'ydu.
Yürümeye devam ederken Junko'nun bana yorgun bir ses tonu ile seslendiğini duydum 'Biraz dinlenelim, neredeyse hiç durmadık'
Duraksadım, yüzümü az arkamda kalmış olan Junko ya çevirdim 'Hadi az kaldı biraz daha dayanamaz mısın?'
Bana sinirli bir bakış atıp net bir ses tonu ile 'Hayır' cevabını verdi.
Hiçbir şey söylemedim ve bir ağacın kenarına çömelip oturdum, o da kendini çimenlerin üzerine bırakmıştı.
Yürürken pek fark etmemiştim ama ormanın içinden gelen sesler oldukça güzeldi, özellikle kuş sesleri tam bu sırada taşıdığım çantada bir kıpırdanma hissettim hemen çantadan
yumurtayı çıkarıp baktım ama sadece bir anlık bir kıpırdanma olduğunu görmüş oldum. Hayal kırıklığı içinde yumurtayı çantaya geri koydum bu sırada Junko'nun meraklı gözleri
üzerimdeydi, heyecanlı bir şekilde oturduğu yerden kalkıp bana yaklaştı ve 'Hey o ne yumurtası?'
Normal bir şekilde 'Bilmiyorum' dedim
Şaşkın bir şekilde bana baktı ve konuşmaya başladı 'Bir yumurtan var ve ne yumurtası olduğunu bilmiyorsun yine de onu yanında bu kadar rahat taşıyabiliyorsun'
Konuyu değiştirmek için konuştum
'Sana büyü öğretmemi istemiştin, şimdi hazır dinlenirken pratik yapabilirsin. Pratiğe ise temelden başlayacaksın yani büyü kontrolünden,
büyü kontrolü üç kısımdan oluşur; Büyü çıkışı kontrolü, Ortama yaydığın büyünün kontrolü(aura da diyebiliriz) ve son olarak dış büyü kontrolü(dışarı da topladığın büyü gücünü kontrol etme)
bu üçünde de kötü olduğunu seni ilk kez büyü yaparken gördüğüm de anladım bu yüzden öncelikle buradan başlayacaksın yani büyü çıkışı kontrolünden bunu hallettikten sonra
dışarı da topladığın büyü gücünü kontrol etmeyi öğreneceksin son olarak ise ortama yaydığın büyü gücünü kontrol edeceksin şimdi senden ilk istediğim şey
bütün büyü gücünü ortaya çıkarman neyin var neyin yok görmek istiyorum'
Junko dikkatle beni dinlemişti, sözlerim bittiğin de anlamış gibi kafasını salladı, daha sonra gözlerini kapayıp konsantre olmaya başladı ve kısa bir beklemenin ardından
bütün büyü gücünü ortaya çıkardı, saf beyaz büyüsü bütün etrafını kaplamıştı çok güzel bir manzaraydı hiçbir şeyle kirlenmemiş bir beyaz oldukça göz alıcı ve güçlüydü ama
bir süre sonra bir şeyler değişmeye başladı, beyazın yanında altın sarısı bir renk ortaya çıktı, bununla beraber büyü gücü inanılmaz bir biçimde arttı hatta
abartısız saf büyü gücü olarak Melia'dan bile daha güçlü olabilir, beyaz ve sarı büyüler birbirine karışmadan Junko'nun etrafında bir daire oluşturmuşlardı beyaz içeride ki daireydi
onun dışında ise sarı daire vardı eşsiz bir manzaraydı, saçları büyünün etkisiyle havaya kalkmış süzülüyordu, gözleri ise sahip olduğu güzel gri renkte parlıyordu. Açıkçası bu kadar güçlü
olacağını tahmin etmemiştim gerçi sadece saf büyü gücü oldukça iyi bu yüzden şu an da oldukça güçsüz de diyebiliriz. Bir süre sonra büyü salınımını durdurdu, biraz sendeledi
zor ayakta duruyordu ve geri doğru düşmeye başladı. Arkasına ışınlanıp onun sırtına sırtımı dayadım ve ayakta kalmasını sağladım hemen ardından onu övdüğümü belli eden bir
ses tonu ile
'Oldukça iyi bir gösteriydi, muazzam bir potansiyelin var'
sözlerimden sonra biraz soluklandı ve konuşmaya başladı
'Sadece güç bir işe yaramaz sende biliyorsun, şu an sahip olduğum tek şey bu kullanamadığım manasız güç'
sözleri doğruydu kullanamadığı sürece güç manasızdı.
'Endişelenme seni yeterince iyi eğiteceğim, sahip olduğun gücü sonuna kadar kullanabileceksin ve hayallerini gerçekleştireceksin büyük bir büyücü olup herkesin seni kabul etmesini sağlayacaksın ben de olabildiğim kadar sana destek olacağım'
Kısa bir süre güldü hemen ardından mutlu bir şekilde 'Daha tanışalı çok olmadı ve beni doğru düzgün tanımıyorsun bile böyle şeyler söylemek için erken değil mi?'
Hızlı ve net bir cevap verdim
'İlgimi çekiyorsun bu yüzden seni ne kadar tanıdığımın bir önemi yok' sözlerimden sonra birden hareketlendi ve benden biraz uzaklaştı, arkamı dönüp ona baktım yüzü kızarmıştı
heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.
'Bir dakika biraz aceleci değil misin? Biraz daha birbirimiz tanımalıyız'
Dediklerinden pek bir çıkarım yapamamıştım bu yüzden anladığım kadarıyla bir cevap verdim.
'Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama eşsiz bir büyü gücün var iki farklı renk inanılmaz derece de nadirdir' Sözlerimden sonra hayal kırıklığına uğramış bir şekilde iç çekti ve artık daha sakin gözüküyordu.
'Demek bundan bahsediyordun'
Bu boş muhabbeti bırakıp gitme zamanımızın geldiğini düşündüm 'Eğer iyi sen yola koyulalım' onayladığını belli etmek için iki kez başını salladı.
Sonunda tekrar yola koyulduk, bütün büyüsünü neredeyse boşaltmasını istememin nedeni büyüsünün yenilenmesi içindi çok uzun zamandır büyüsünün sadece küçük bir kısmını
kullanıp durmuş bu da çok iyi bir şey değil arada sırada büyünü sıfırlamalısın böylesi büyünün vücuda bindirdiği yükü minumuma indirir.
Rotamızı dört saattir istikrarlı bir şekilde takip ediyorduk, güneş yavaş yavaş batıyordu gökyüzü turuncuya boyanmıştı, küçük kasabaya iyice yaklaşmıştık.
Gözlerimi patikanın ilerisine doğru dikmiştim küçük bir çocuk nefes nefese bir şekilde koşuyordu, yüzünde inanılmaz bir endişe ve inanılmaz bir korku vardı. Yanıma kadar geldi ve ayaklarıma yapışıp
büyük bir çabayla konuşmaya başladı.
'Lütfen yardım edin, onlar birden geldiler herkesi esir aldılar kardeşimi de lütfen onu kurtarın lütfen ben korktum ve kaçtım hiçbir şey yapamadım
lütfen kardeşimi kurtarın bedeli ne olursa olsun öderim' çocuk dizlerinin üstüne çöküp yalvarıyordu. Junko'ya döndüm ve 'Çocukla ilgilen ben kasabaya gidiyorum' ardından
bir dakika içinde kasabaya vardım, merkezine doğru yöneldim. Sıradan bir kasabaydı, merkeze doğru ilerlerken çığlıklar duymaya başladım, bunun ardından hızımı arttırdım
merkeze vardığım da oldukça kötü bir manzarayla karşılaştım. Kasabada ki insanlar diz çökmüş bir şekilde bekliyordu, bir kadın yeni öldürülmüştü ve hemen kadının cesedinin
önünde onu öldüren kişi olduğunu düşündüğüm kişi küçük bir kız çocuğunu boğazını sıkarak parçalamıştı, donup kalmıştım bedenim hareket etmiyordu adeta zaman durmuştu,
ardından biraz önceki küçük çocuğun sesini duydum acı bir şekilde bağırdı 'Maris, kardeşim!!!!' bu çığlık tüylerimi diken diken etmişti. Çocuk hızla ileri atılmıştı
Junko hemen arkasından bir hamle yapıp çocuğu tutmuştu. Bütün haydutlar bize dönmüştü kızı öldüren kişi konuşmaya başladı 'Demek yanında birileri ile döndün ama geç kaldın
küçük çocuk kız kardeşin ve annen çoktan öldü, hepsi senin hatan' ardından bir kahkaha attı diğer haydutlarda onunla beraber gülüyordu.
Çocuk delirmişçesine bağırıyordu, beynim adeta durmuştu düşünemiyordum, haydut kızın cesedini annesinin üzerine fırlattı.
Merry kız kardeşim aklıma geldi hatta tek düşünebildiğim oydu o da bu şekilde acı çekerek öldü öyle değil mi?
Onu kurtaramadım.
Başaramadım.
Sözümü tutamadım.
Zihnim bulanıklaşmaya başlıyordu.
Junko sesi titreyerek konuştu ama bu titreme korkudan değildi öfkedendi 'Kazeru yardım çağırmalıyız, çok kalabalıklar'
Onun ardından kılıcımın sesi zihnimde yankılanmaya başladı. 'Neden bu kadar kendini kasıyorsun öldür gitsin'
Junko'nun aksine kılıcımın sesini net bir şekilde duyuyordum zar zorda olsa Junko'ya bir cevap verdim ama ne dediğimden pek emin değilim 'Junko çocuğa al ve biraz daha geri git yanlışlıkla size zarar vermek istemiyorum'
Junko bir şeyler söylüyordu ama artık duyamıyordum çünkü onun yerine fısıltılar duyuyordum.
Birkaç farklı ses tonu fısıldıyordu, hepsinin sesi farklı olsa da söyledikleri şey aynıydı.
'ÖLDÜR'
Gözlerimi kızı öldüren kişiye diktim yüzünde pis bir sırıtış vardı bir saniye sonra ise hala sırıtıyordu ama bir fark vardı, kafası artık bedenine bağlı değildi...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..