Bölüm 99 Adalet

avatar
1449 2

Yeşil Karga - Bölüm 99 Adalet


Bölüm 99

Öfke,

Suçluluk,

Pişmanlık,

Nefret,

Hissettiğim bu dört duygu birbirine karışıp beni eli geçirdi. Hiçbir şey duymuyor ya da görmüyorum sadece hissediyorum.

Hançerimle vücutlarını kestiğim de demirin eti yarıp geçmesini hissediyorum, üzerime sıçrayan kanın sıcaklığını hissediyorum, korkularını hissediyorum, yaşama isteklerini hissediyorum ve hepsini yarıp ilerliyorum.

Hareket eden ben miyim değil miyim bilmiyorum, sanki her şey kendi kendine gerçekleşiyor.

Birilerini öldürüyorum.

Ben öldürüyorum.

Ama garip bir şekilde sanki buna alışığım gibi neden acaba?

Yüzümden yavaşça ağzıma süzülen kanın tadı oldukça garip ama aynı gariplikte bir haz veriyor.

Duyularım yavaş yavaş geri dönüyor.

Gözümün önün de koyu bir kızıla bulanmış hançerim duruyordu.

Neden kılıcımı kullanmadım bilmiyorum. Hatırlamıyorum.

Hançerimden damlayan kanları izliyordum.

Taze ve sıcak kan damlaları tıpkı kule de kalırken tavandan damlayan su damlaları gibi ritmiktiler.

Onları izlerken sakinleşiyordum.

Sonunda kafamı çevirip etrafa bakma zamanı geldi.

Etrafım cesetlerle doluydu, vahşice biçilmiş cesetlerle, kanlı bir şekilde etrafıma saçılmışlardı. Kaç taneydiler bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum.

Onları ben öldürdüm tıpkı yaratıklara yaptığım gibi sonuçta doğru olan buydu öyle değil mi?

Yaptıklarını ödemeleri gerekiyordu.

Olduğum yer de kıpırdaman duruyorum, şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. Kasabalılar bana korkuyla bakıyorlar haklılar da gerçekten korkuncum kim hiç tereddüt etmeden böylesine

bir katliam yapar ki? Bir süre daha öylece bekledim ve birden duyduğum sesle irkildim 'Kazeru' sadece ismimi söylüyordu ama sesi ile birçok duyguyu bana aktarıyordu.

Korku, endişe ve üzüntü bu ses Junko'nundu, cevap vermedim bir kez daha seslendi 'Kazeru' ona bakmak istemiyordum bu yüzden cevap vermek istemedim.

Şu an son istediğim kendi başıma edindiğim ilk arkadaşımın bana korkuyla bakmasaydı. Ben korkulan biri olmak istemiyorum ben sadece, ben sadece, ben s-- ne istiyorum? Bilmiyorum.

Sadece yere bakıyordum kanla kaplı olan yere, Junko yavaş adımlarla bana yaklaşıyordu, önüme kadar geldi ve durdu.

Elini sol yanağım da hissedebiliyorum, kafamı yavaşça yukarı kaldırdı ama gözlerimi kapadım gerçekten görmek istemiyordum. Diğer elini de sağ yanağıma koymuştu ve tekrar konuştu ama

bu kes sesi daha değişikti daha güzeldi, daha içtendi 'Gözlerini aç, lütfen' istemeyerek de olsa gözlerimi açtım ama korkumun boşuna olduğunu gördüm.

Yüzünde ki ifade beni rahatlatmıştı, oldukça normal ve oldukça sakindi. Yavaşça konuştu aynı içtenlik ve güzellikle 'İyi misin?' oldukça normal bir soruydu sanki hiçbir şey olmamış gibi hissediyorum ama oldu öyle değil mi?

Cevap verdim 'Evet, artık daha iyiyim' Junko gülümsedi ve konuştu 'Peki o zaman benimle gel çocukla ilgilenmeliyim, travmadan dolayı bayıldı' beni sağ elimden tuttu ve

peşinden çekmeye başladı ona ayak uydurdum ve yürümeye başladım. Her geçen saniye daha iyi hissediyorum sonunda beynim tekrar çalışmaya başladı sonunda tekrar düşünebilir hale geldim.

O fısıltıları artık duymuyorum bana öldür öldür diye baskı yapan o fısıltılar neydi onlar?

Çocuğun yanına vardığımız da iki tane yaşlı kadın yanımıza geldi ve çocukla ilgileneceklerini söylediler, biri çocuğu kucaklayıp yavaşça ilerlemeye başladı

diğeri ise bana baktı ve 'Teşekkür ederim genç adam' dedi. Bunu içinden gelerek söylemişti. Artık çok daha iyi hissediyorum ama içimde bir yerlerde bir şeyin değişmeye başladığını hissedebiliyorum.

Bu bir yana Junko burada olmasaydı nasıl kendimi toplardım bilmiyorum. Üzerime bulaşmış kan ve et parçalarını saymazsak iyi durumdayım tabii ki etrafta ki cesetleri görmezden gelmeliyim.

Ortam oldukça sessizdi, duyulabilen tek ses kasabalıların fısıldaşma ve yürüme sesleriydi. Bu sessiz ortam bir bağırtı ile bozuldu bir grup zırhlı kişi atlarla geldi.

İçlerinden biri bağırıyordu 'Ne oldu burada ?' bizim olduğumuz yere kadar geldiler ve attan indiler on kişiydiler. Bize doğru gelmelerinin nedeni benim sonuçta çok popülerim.

Şaka bir yana şu an ki üstüme başıma bakarak soru soracak kişinin kim olduğunu anlayabilirler.


Hepsi çelikten, parlak tam set zırh giyiyordu belki de geç kalmalarının nedeni bu aptal zırhlar, eminim ki kendilerini çok havalı zannediyorlar ama şu an pek laf çekecek havam da değilim umarım ters bir şey söylemezler.

Bir tanesi bana baktı ve hızlıca yaklaştı kafasında ki kaskı çıkarttı. Kısa siyah saçlı, kahverengi gözlü sıradan bir suratı olan ve benden biraz daha uzun olan bir erkekti.

Sesini yükselterek ve emir veren bir ses tonu ile soru sormaya başladı 'Ne oldu burada hemen anlatın' davranışları sinirime dokunuyordu yine de cevap verdim ta bi kendi tarzım da

'Oldukça açık değil mi? Bir grup aptal kasabaya saldırdı kimse yardıma gelmeyince de kasabalı zarar gördü daha sonra buralardan geçen ben olayı gördüm ve şu an çevrende

gördüğün manzaranın oluşmasına neden oldum.'

Sözlerimden sonra oldukça sinirlenmiş gözüküyordu ve aniden iki eliyle yakama yapıştı

'Sen kim olduğunu sanıyorsun da bizim toprağımız da bir tür katliam yapıyorsun onlar suçlu ise cezasını adaletin karşısına çıkıp verecektiler' oldukça rahat bir şekilde cevap verdim

'Adaletin karşısına çıkmalarına gerek kalmadı direk adalet ayaklarına kadar geldi bu yüzden bir sorun olmamalı' daha da sinirlenmişti yakamı iyice sıktı 'Sen kendini adalet mi sanıyorsun sen sadece yoldan

geçen bir soytarıdan ibaretsin' sözleri beni hiç etkilemiyordu ama anlaşılan Junko sinirlenmişti ve bağırarak konuşmaya başladı

'Sen ne dediğini sanıyorsun o olmasa bu kasaba da ki herkes ölmüştü, siz yetişemeyecektiniz bile, ona teşekkür etmeniz gerekir'

Asker Junko'ya dikkatlice baktı ve pis bir şekilde sırıttı 'Kapa çeneni seni iğrenç melez'

İşte bu sözler beni etkilemişti çevik bir hareketle ellerini yakamdan çektim ve sağ elimle suratının ortasına güçlü bir yumruk attım geri doğru birkaç metre uçup düştü ayrıca

burnu kırılmıştı. Diğer askerler kılıçlarını çekip bir anlığına üzerime gelmeyi düşündü ama sanırım suratımda ki sinirli ifade onları korkutmaya yetmişti. Yumrukladığım asker

muhtemelen liderleriydi onu yerden kaldırdılar, yerden kalkar kalkmaz bağırmaya başladı 'Senin hayatın artık bitti kime bulaştığını bilmiyorsun sen bittin' diye bağırıyordu.

Neden bilmiyorum ama konuşmaya başladım 'Beni iyi dinleyin bu suratı unutmayın bundan sonra bu suratı gördüğünüz de benim adalet olabileceğim ihtimalini aklınızdan çıkarmayın'

dedim. Cevap vermemişlerdi ki birden biri konuşmaya başladı zarif bir sesti bir kadının sesiydi 'Bu topraklar da bir adalet varsa o da benim, senin gibi sahtelerine ise hiç haz etmem'

ses arkamdan gelmişti dönüp baktım. Gri bir atın üzerinde saçının büyük bir kısmı siyah olan, bir kısmı ise kızıl olan uzun saçlı, koyu sarı gözlü ince zarif biriydi.

Attan estetik bir şekilde indi, gümüş rengin de ince bir zırhı vardı, altında da yine gümüş renginde zırhı andıran bir giysi vardı, gümüş rengin de uzun botları ve

gümüş rengin de bir pelerini de vardı. Belinde ki kemerde duran 6 tane hançer ve

bir tane ince uzun, büyük bir iğneye benzeyen bir kılıç taşıyordu. Hafifçe esen rüzgar saçlarının kızıl olan kısmını gözlerinin önünde dans ettirmeye başladı.

Zarifçe kemerinin sol tarafından benim ilk başta göremediğim siyah bir eldiven çıkardı ve önümde ki alana fırlattı.

Bunu bir kitapta okumuştum bunun anlamı bir meydan okumaydı yani bir düello isteğiydi...

Devam Edecek






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr