Bölüm 113
Bu nasıl bir saçmalık böyle neden yer altında ki bir zindanda zincirlenmiş bir ejderha var, burası artık bir gram bile güvenli değil buradan çıkmalıyız, sessizce ustama söylemeliyim, ayrıca ona ikna edici bir konuşma yapmalıyım yoksa gitmek istemeyecek.
'Usta buradan çıkmalıyız, kapalı bir mekanda ejderha ile savaşamayız, hem sadece ikimiz onu yenemeyiz ve üstüne üstlük büyü gücüm daha tam anlamıyla yenilenmedi.'
Evet bu konuşma işe yaramalı oldukça mantıklı konuştum buna karşı çıkamaz. Nedense yüzünde bir hüzün vardı, bana döndü ve üzgün bir sesle konuşmaya başladı.
'Reiko gerçekten ilk aklına gelen bu mu? Duruma farklı açılardan bak bunu yaptığında o ejderhayı anlayabilirsin, aslına bakarsan aramızda sadece sen onu tam anlamıyla anlayabilirsin.'
Ustamın ne demek istediğini anlamıştım, bu durum sinir bozucu neden daha erken fark edemedim ki o ejderhanın şu an yaşadığı durumu ben de yaşadım, kapalı bir yerde kilit altında tutulmak, güneş ışığını unutmak, yürümeyi unutmak, konuşmayı unutmak ve en korkuncu bir süre sonra benliğini unutmak, ben bunların hepsini çok iyi bilmeme rağmen bu durumda ki birini kurtarmayı düşünmek yerine terk etmeyi düşündüm, gerçekten ben en kötüsüyüm. Peki şimdi daha iyi bir analiz yapmalıyım, ejderhanın bizim düşmanımız olma ihtimali elbette var ama sadece bir esir olma ihtimali de var. Riskli olsada onunla konuşmak istiyorum ve eğer kurtarabilirsem kurtarmayı istiyorum çünkü eğer durumu düşündüğüm gibiyse bu acıyı çekmesine göz yumamam.
'Teşşekkürler Melia'
Biraz şaşırmıştı çünkü ona nadiren ismi ile sesleniyorum ama bu özel bir teşekkürdü. Sıcak bir gülümseme ile bana karşılık verdi ve konuşmadı.
Evet şimdi sıra ejderhayı uyandırmakta peki en iyisi ona seslenmek sanırım.
'Heyyy Ejderha uyanma vakti.'
Bu biraz saçma bir seslenme oldu umarım işe yarar. Birkaç saniye bekledim ama ejderha hala uyuyordu bu yüzden tekrar denedim tabi sesimi arttırarak.
'Heyyyyy uyan artık Ejderha'
Yine uyanmamıştı azda olsa sinirlenmeye başlamıştım. Daha yüksek bir sesle tekrar deneyeceğim .
'Heyyyyy uyanır mısın? Lütfen'
Bu sefer sadece homurdanmıştı ve hala uyuyordu. Buna karşılık benim de sinir katsayım giderek artıyordu. Sesimi olabildiğince yükseğe çıkardım ve sert bir şekil de bağırdım.
'Uyansana artık!!!!!!!!!'
Yine uyanmamıştı, gerçekten sinirlenmiştim ve bunun sonucunda istemeden bir harekette bulundum yerden aldığım bir taşı bağırarak Ejderhaya fırlattım.
'Uyan seni lanet Ejderha!!!!!!!!!!!'
Taş ona çarpıp yere düşmüştü. Yine uyanmayacağını düşünmüştüm ama aniden açılan zümrüt renkli parlak gözleri bana yanıldığımı göstermişti. Yavaşça kalkmaya başladı. Oldukça görkemli bir görüntüsü vardı ve muhtemelen ben bu görkemli Ejderhayı sinirlendirmiştim. İki ayağının üzerinde duruyordu, yavaşça gerildi ve ardından konuşmaya başladı. Kalın bir sesi vardı.
'Neden bu kadar uzun sürdü ki? Sizi beklerken uyuya kaldım, her neyse sonunda birileri buraya geldi çok uzun zamandır bu boynumda ki aptal zincirle buraya birilerinin gelmesini bekliyordum. Hadi beni kurtarın'
Birden böyle şeyler söylemesi karşısında doğal olarak şaşırmıştım ama sadece ben şaşırmıştım .Ustam bunu oldukça normal karşılamışa benziyor. Ejderha konuşurken onu onaylar gibi kafasını sallıyordu. Bazen ustamın birazcık deli olduğu hissine kapılıyorum ama yanıldığıma eminim. Peki muhtemelen bana seslenen kişi o ejderhaydı yine de onaylamam gerek.
'Benimle konuşan sen miydin?'
Gözlerini bana çevirdi ve dik dik baktıktan sonra konuşmaya başladı.
'O bir konuşma mıydı, cevap bile vermedin bu yüzden bir konuşma sayılmaz.'
Haklıydı ama ben de oldukça şaşkındım bu yüzden tepkim normaldi yani kim aniden zihninde beliren bir sesle konuşabilir ki? Her neyse bu küstah ejder bir tehlike arz etmiyor gibi, ona yardım etmek en iyi seçenek olabilir.
'Sadece bir zincirse neden ondan kurtulmadın?'
Ejderha tekrar bana gözlerini dikti ve konuşmaya başladı.
'Peki sizin gibi düşük yaşam formları olayı tam anlamıyla kavrayamadı ama endişelenmeyin karşınızda ki bu üstün varlık size her şeyi anlayabileceğiniz şekilde anlatacak'
Tam bir şeyler açığa kavuşacak diye düşünürken ustam ejderhaya doğru yürümeye başladı ve tam önünde durdu iki elini beline koydu. Ciddi ve sinirli bir ses tonu ile konuşmaya başladı.
'Ejderha, kendini bir şey sanma ve insanları küçümseme'
Ejderha kafasını ustama çevirdi ve başını ona yaklaştırdı, göz gözeydiler. Ejder sert bir tonda konuşmaya başladı.
'İnsan, küstahlaşma karşında acınası bir yarı-insan yok'
Ustam dahada sinirlenmeye başlamıştı ve büyü gücü yavaş yavaş açığa çıkıyordu. Ejderhanın yaptığı gibi sert bir tonda cevap verdi.
'Acınası yarı-insan mı? Felina'ya laf atabilecek kadar cesaretin var demek'
Ejderha şaşkın bir şekilde cevap verdi.
'Felina'da kim? Ona laf ettiğim yok tabi bir yarı-insan değilse'
Ustam korkunç bir kahkaha atmaya başladı artık iş çığırından çıkmıştı demekti bu, bakalım olayın sonu ne olacak?
'Kibrin kişiliğini iğrenç bir hale getirmiş 'Ejder', böyle kapalı bir yerde seni rahatça yenebilirim, ayrıca sen aslında yetişkin bir ejder bile değilsin bu yüzden büyüklerine saygılı davran'
Ustamın sözlerinden net bir anlam çıkaramamıştım şaşkın bir şekilde ona sordum
'Usta bahsettiğin yetişkinlik olayı ne?'
Kafasını bana çevirdi suratında ukala bir ifade vardı
'Aynen söylediğim gibi gizli bir anlamı yok, şu an gördüğün bu dev ejder aslında küçük bir yavru, ilk başta fark etmemiştim ama sonradan fark ettim ki boynuna geçirilmiş olan zincir çok güçlü bir büyü ile efsunlanmış. Yani onu buraya her kim hapsettiyse bunu ona sadece küçük bir ejderken yapmış. Ayrıca zincire yaptığı efsunlama ile onun büyümesini de durdurmuş, o zincir çıktığında tekrar büyüye bilecek tabi zamanla, kısacası şu an ki görüntüsü sahte bu yüzden bana ya da sana karşı kazanamaz.'
Ustamın söyledikleri beni oldukça şaşırtmıştı böyle bir şeyi asla fark edemezdim. Bunlar bir yana ejderha hiç konuşmamıştı sadece üzgün bir ifade ile yere bakıyordu. Her şeye rağmen ona yardım etmeliyiz.
'Usta zinciri çıkartabilir misin?'
'Nasıl istersen bana sadece birkaç saniye ver'
Ustam zinciri eliyle tuttu ve birkaç saniye sıktıktan sonra bıraktı, zincir saniyeler içinde toza dönüşmüştü. Bu olduktan sonra ejderha göz alıcı bir ışık saçmaya başladı, tabii ki gözlerimi kapadım ve ellerimle yüzümü kapadım.
Kısa bir süre sonra ışığın kaybolduğunu fark ettim ve gözlerimi açtım. O dev ejderden geriye kalan yetişkin bir köpeğin boyutunda yavru bir ejderdi .Oldukça tatlı gözüküyordu bu yüzden hızlıca yanına gittim ve onu sevmeye başladım.
Sevilmek hoşuna gitmiş olacak ki bana iyice yaklaşmıştı.Ustam da yanımıza geldi ama bir şey yapmadı. Ben sevmeyi bıraktıktan sonra ejderha o tatlı görüntüsüne uyan sesiyle konuşmaya başladı.
'Peki siz kazandınız, beni kurtardığınız için teşekkürler'
Ustam yumuşamış olacak ki normal bir şekilde karşılık verdi.
'Önemli değil Ejderha'
Ejderha gözlerini ustama çevirdi.
'Benim ismim Rekenisra Vieldemol Kalerion Vaster Milas'
Ustam elini çenesine götürdü. Birkaç saniye düşünüp cevap verdi.
'Demek ismin Revika'
'Dinlemiyor musun beni? İsmim Rekenisra Vieldemol Kalerion Vaster Milas'
'Yani Revika'
'AHHHHH ne dersen de umrumda değil cadı'
Ustam sırıtıp cevap verdi.
'Benim adım Melia Lisg Olmos'
Ejderha tatlı bir öfkeyle karşılık verdi.
'Melia senin tavırların beni buraya hapseden ve bu zindanı yapan şeytani büyücüye benziyor o da senin gibi bir cadıydı. Bu yüzden seninle anlaşabileceğimi pek sanmıyorum ayrıca sadece benzemekle kalmıyorsun büyü gücün de onun ki gibi yıkıcı bir his veriyor'
Benim aksime ustam bu cevabı pek takmadı.
'Sorun değil Revika eminim ki iyi anlaşacağız sonuçta bizimle geliyorsun öyle değil mi?'
Revika bir an duraksadı ve biraz düşündü.
'Sanırım başka şansım yok hem bu halimle tek başıma hayatta kalamam hem de anlaşabileceğim bir büyücü buldum bu nadirdir.'
'Evet nadirdir, Reiko'nun böyle bir şey yapabileceğini düşünmemiştim beni oldukça şaşırttı.'
Bu ikisi neden bahsediyor ben ne yaptım ki? Her neyse böyle sevimli bir canlının bizimle gelmesi beni mutlu eder. Şimdi asıl soru sırada ki odada ne olduğu.
'Revika sırada ne var?'
Kafasını bana çevirdi, biraz endişeli gözüküyordu.
'Sırada ki son oda, orası gerçekten tehlikeli ama başka şansınız yok çünkü geri dönüş yok, bir kez ilerledinizmi geri dönemezsiniz sadece bitirdiğinizde buradan çıkabilirsiniz'
Bunu bilmiyordum demek geri dönme şansımız hiçbir zaman yoktu.
'Revika son odada ne var?'
'Bilmiyorum, ama o cadı son odayı özenle hazırladı bunu biliyorum çünkü son odada çok önemli bir şey var ama ne olduğunu bilmiyorum'
'Peki bilgilendirme için sağol, Usta hadi gidip bu işe bir son verelim'
Ustam önce biraz gerildi ve yere oturdu.
'Biraz dinlenelim oldukça yorgun hissediyorum'
'Zaten kısa süre önce dinlenmiştik ama sen bilirsin'
Bu kelimeler ağzımdan dökülürken ustamın yere yığılışını gördüm. Bir anlığına donup kalmıştım, kısa bir duraksamanın ardından hemen yanına koştum. Elimle alnına dokunduğumda ateşinin çok yüksek olduğunu anladım. Nefes alış-verişi de düzensizdi.
Birden ne oluyordu böyle? Bildiğim şifa büyülerini denedim ama bir işe yaramadı. Revika yanıma geldi ve konuşmaya başladı.
'Bu zamana kadar iyi dayanmış'
'Ne demek istiyorsun?'
'Demek sana söylemedi gerçi sen de fark edememişsin zaten, bu yer girdiğinizden beri büyü gücünüzü emiyor ama sen etkilenmedin çünkü Melia seni koruyordu bütün bu yer onun büyü gücünü çekiyordu'
Bir kez daha şok olmuştum bütün bu zaman boyunca yanımda gülerek dolaşıyordu, hiçbir şey yokmuş gibi, lanet olsun neden fark edemedim. Ona kendi büyü gücümü vermeliyim.
'Revika kenara çekil onu büyü ile besleyeceğim'
'Bu işe yaramaz ona verdiğin büyü anında emilir, tek yapabileceğin hareket son odayı gidip bu işi sonlandırmak.'
Bunun hakkında düşünecek bir şey yok, Revika haklı olmalı, zaman kaybetmeden gitmeliyim.
'Revika sen ustam ile kal, ben gidiyorum'
'Peki, zaten gelsem de şu halimle bir işe yaramam.'
Aklımdan bütün kötü düşünceleri uzaklaştırdım ve olabildiğim kadar konsantre oldum. Hızlı bir şekil de geçide ilerledim ve geçitten geçtim. Bu sefer ki oda farklıydı her tarafı aydınlatılmıştı, ışık saçan küreler havada duruyordu.
Oda diğer odalardan biraz daha büyüktü ama Ejderhanın odası kadar değildi. Etrafı inceleyerek ilerliyordum odanın sonunda bir taht vardı, üzerinde mor renkte yılan işlemeleri vardı.Tahtın hemen yanında bir cadı şapkası, bir pelerin ve bir asa vardı. Pelerin ve şapka asanın ucuna yerleştirilmişti. Asa ise tahta dayanarak ayakta duruyordu. Peki burada yenmem gereken şey ne? Belki de boştur demek istiyorum ama bunu ihtimal dahilinde sayacak kadar aptal değilim.
Hızlıca ilerlemeliyim. Birkaç adım attım ve durmak zorunda kaldım çünkü bir şeyin öldürme iç güdüsünü hissetmiştim. Etrafıma hızlıca baktım ama hiçbir şey yoktu sonra bir an da aklıma geldi, ışık saçan küreler yüzünden tavanı göremiyordum.
Muhtemelen hemen tepemde bir şey vardı. Işıklar da onu gizlemek içindi. Orada her ne bekliyorsa acele etse güzel olur. Bütün dikkatimi yukarıda olduğunu düşündüğüm düşmanıma vermiştim belki de bu yüzdendir ki ayağımın altından kayıp giden zemini fark edemedim, yer parçalanmıştı, etrafımda ise beni kafes gibi saran 8 tane keskin ayak çıkmıştı hemen altımdan ise koca bir ağız, sarı büyük sivri dişleri ve ağzında ki salya ile beni yemek için bekliyordu.
Yer altından gelen bir düşmanı aklıma bile getirmemiştim, birkaç saniye sonra beni yutmuş olacaktı tam ağzına düşüyordum. Sanki zaman yavaşlamış gibiydi, hayatım gözümün önünden geçiyordu. Acı dolu bir hayat ama en azından son anlarında mutluydum, o kafesteyken ölmek benim için sorun değildi hatta bir ödüldü ama şu an mutluluğu henüz yeni bulmuşken ölmek istemiyorum, bir süre önce arkadaşlarım için ölmenin sorun olmadığını düşünmüştüm ama hayır ben, yaşamak ve yaşatmak istiyorum!!!!!!!!!!!!!!!
'Limerior Yami no Cage'
Sözler ağzımdan bir anda çıkmıştı ve kendimi kapkara bir kafesin içinde güvende bulmuştum.
Ahhh ne kadar ironik...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..