Bölüm 114
Bu lanet siyah kafes oldukça güvenli gibi, hmm sadece beni korumakla kalmıyor ayrıca o iğrenç canavar kafese dokunduğu an acıyla çığlık atıp yer altına döndü kısa bir sessizliğin ardından benden biraz uzakta yer altından tekrar dışarı çıktı.
Artık o iğrenç şeyi daha net görebiliyorum, 8 bacaklı, 8 gözlü ve koca ağızlı siyah yaratık, dikkatli bakma fırsatı yakalayınca bir detay daha fark ettim en önde ki sağ bacağında mor bir gül dövmesi vardı. Bu oldukça ilginç bir detaydı.
Ama şimdi bunun sırası değil o yaratık bekliyor, anlaşılan akıllı çünkü bu kafes her saniye benim büyümle besleniyor uzun süre bunu kullanamam hatta şimdi bozuyorum. İşte bozuldu, hadi şimdi savaşalım tabi bu düz bir savaş olmayacak birazcık Kazeru vari bir şekilde savaşacağım.
Ellerimi birbirine sürtükten sonra yere koydum.
Taşın ve toprağın bu soğuk hissi gerçekten güzel, hadi başlayalım, iğrenç yaratık.
'1,2,3,4 ve 5 nasıl yaptım bilmiyorum ama bu kez bir elin parmak sayısı kadar kök çağırdım gerçi öncesine göre biraz daha cılızlar ama önemli değil'
Yaratık o iğrenç sesiyle beraber seri bir şekilde üzerime geliyor, köklerimi ona saldırmak için harekete geçirdim 3 yukarıdan 2 de yer altından olacak şekilde saldırmalarını sağladım ama buna uzun süre devam edemem kısa bir dövüş olacak sonuçta çok az büyü gücüm var. Saldırılarımın onu delip geçmesini bekliyorum ama ona bir çizik bile atmayı başaramadım. Kökler ona çarptığında zarar görüp uçları parçalandı, lanet olsun kökleri geri çekmeliyim. Bunu yaptığıma göre daha önce yaptığım gibi onları bir araç gibi kullanıp yaratıktan kaçmalı ve bir açık bulmalıyım.
Bu kökleri araç olarak ilk kullandığımda oldukça iyiydim ama şimdi nedense oldukça zor geliyor. Neyse ki bir şekilde idare ediyorum. Hmmm bir şeyler ters.
'Ha? Ne oluyor neden düşüyorum?'
Kökleri kesmiş, aptalın tekiyim neden bunu öngöremedim. Düşüyorum, düşüyorum, düşüyorum, düşüyorum lanet olsun!!!!! Ağzını açmış beni yutmayı bekliyor, buldum eğer alta doğru bir limerior kullanırsam onu bir zemin olarak kullanabilirim.
'Limerior'
'İşe yaradı, havada duruyorum hahahahah evet savaşabilirim ve muhtemelen kazanabilirim.'
Keşke bu zemini hareket ettirebilseydim her neyse acele etmeliyim bu zemin de bana büyü harcatıyor.
Kökler bir işe yaramadı ama onlardan başka bir silahım yok yani tek şansım onlar ama onlar da işe yaramıyor, bir dakika sayılarını arttırdım ama bu konuda kendimi geliştirmedim bile yani hala aynı güçteler ama sayıları arttığı için gücü bölündü. Eğer bir tane çağırırsam çok daha güçlü olacaktır evet bu şekilde işe yarayabilir. Tüm gücümü sadece bir tanesi için kullanacağım. Asıl sorun aynı anda 2 farklı büyü yapamayacak olmam yani kalkanı bozmak zorundayım.
Kalkanı bozdum hemen ardından ise kökü çağırdım normalden çok daha büyük ve güçlü gözüküyordu. Onun üzerine binerek hızla kaçmaya başladım kendimi yere indirdim, yaratık hızla üzerime geliyordu. Bana ona saldırabilmem için zaman bırakmamıştı ama bir planım var tabii ki iki bacağının üzerine şaha kalktı ve diğer 6 bacağı ile bana saldırdı.
'Limerior Multiple'
Her bacak için küçük birer kalkan yani tek seferde 6 tane küçük kalkan, saldırılarını bir anlığına durdurmayı başardım şimdi kalkanları patlatarak azda olsa bacaklarına zarar verdim. Şimdi saldırma sırası bende, yaratık biraz sendelemişti. Kökü hızlı bir şekilde ağız kısmına doğru yönlendirdim. Onu delip geçeceğine eminim.
Ağzına tam girdiğinde sarı dişleriyle kökü parçaladı.
'Hayır bunu düşünmemiştim, bedenim kıpırdamıyor şoka mı girdim? Üzerime geliyor hareket etmeliyim yoksa yoksa öle---'
'Aaaaaaaaaaaa!!!!!!!!!!!'
Bacağı beni delip geçti, lanet olsun acıtıyor, beni havaya kaldırıyor. Hayır, hayır, hayır ölmek istemiyorum. Çok kan kaybediyorum yere damlayan kanlarımı gördükçe daha da kötü hissediyorum, Beni havaya kaldırıp o iğrenç gözleriyle bana bakıyordu. Damlayan kanlarımı yakalamak için ağzını açtı ve her damlayı içiyordu. Bunu izlerken artık acı hissetmiyordum ama üşümeye başlamıştım. İç organlarım delinmişti, çok fazla kan kaybediyordum ama en çok acı veren şey her şeyi ile beni koruyan Melia'yı koruyamamak olmuştu. Bütün bunların yanında hala yaşamak istiyorum, yıldızımı tekrar görmeden ölmek istemiyorum böyle aptalca bir yerde değil öleceksem huzurlu bir şekilde, arkadaşlarımın yanında ölmek istiyorum ben---
(...)
Kısa süreliğine bilincimi kaybetmişim, şu anda havadaydım yaratık beni havaya fırlatmış olmalıydı çünkü ağzını açmış benim düşmemi bekliyordu. Gerçekten bu şekilde mi öleceğim.
Hayır bu kadar basit değil ben,
'Alacağım son nefese kadar mücadele edeceğim, alacağım son nefese kadar yaşamak için küçük bir bebek gibi çırpınacağım ve pişmanlık duymayacağım'
Bütün bu düşüncelere rağmen, bedenim söz dinlemiyordu hala birkaç büyü yapacak gücüm var ama eğer bir büyü yaparsam bu beni zafere ulaştırmalıydı.
Nasıl oldu bilmiyorum ama aklıma ustamın sözleri geldi.
''Reiko bir kişinin kendi yaptığı büyüler istemediği sürece kendisine zarar veremez''
Kendi suratımı şu an göremiyorum ama kesinlikle korkunç bir şekilde gülümsediğime eminim, kalan son gücümle son bir büyü yapmak için hazırlandım ve son arzum gibi bağırdım.
'Limerior Yami no Cage!!!!!!!!!!!!!!!!!!' ve düştüm. Bedenim soğuk bir şeyin üzerindeydi. Evet yaptığım kafesin üzerindeydim yaratığı kafese hapsetmiştim. Keşke daha önce akıl edebilseydim sanırım tecrübesizlik böyle bir şey.
Acıdan dolayı çığlık atıyordu. Çünkü kafese dokunduğunda dokunduğu kısım kara bir alev tarafından yakılıyordu. Çığlıklarını sonlandırmak istiyorum bu yüzden kafesi yavaş yavaş küçültmeye başladım.
Çığlıkları giderek artıyordu ve bedeninin parçalanma sesleri geliyordu. Kafes sıkıştıkça hem yanıyor hem de sıkışarak parçalanıyordu. Bu oldukça iyi hissettiriyordu.
En sonunda çığlıkları kesilmişti kafes bir kibrit kutusu büyüklüğüne kadar küçülmüştü. Biraz abarttım sanırım. Sonunda kafes bozulmuştu. İçinden çıkan sadece biraz küldü.
Yerde yan bir şekilde yatıyordum, yüzümü tavana çevirdim. Elimden geldiğince yaralarımı iyileştirmeye çalışıyorum ama pek işe yaradığını söyleyemem. Yine de azda olsa haraket edebilecek gücü geri kazanmıştım.
Kanamayı durdurmuştum.Eğer ustamın yanına gidebilirsem buradan çıkabiliriz. Son bir kez daha çabalamalıyım. Geri kalan bütün gücümle doğrulmaya çalıştım. Bu sırada tavanda bir şey dikkatimi çekmişti. Işık küreleri hareket ediyordu.
Biraz daha dikkatli bakınca aslında onların ışık küresi olmadığını anladım. Tavanda olan yüze yakın ışık küreleri aslında ''Yalancı Örümcek'' denen yaratıkların kuyruklarıydı. Hepsi ağları ile yavaşça aşağı iniyorlardı.
'hahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahah'
Kahkaha atarak ağlıyorum şimdi de, bu nasıl bir saçmalık böyle kazandığımı düşünmüştüm ama kazanmaya uzak bile değilmişim, kazanmak diye bir ihtimal yokmuş.
Burada kafeste olduğumdan daha da umutsuz hissediyorum, burası aydınlık olmasına rağmen şu ana kadar karşılaştığım en büyük karanlığı yaşıyorum en azından son kez yıldızımı görebilseydim...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..