Not:Final Arc'ından önce ki son arc olan Ada ve Vel arc'ına başlıyoruz. Kısa bir arc ve geçmişi anlatıyor.
Bölüm 136
Parça 1
Dünya her an değişiyor, bir saniye bile duraksamadan değişmeye devam ediyor. Eğer ki bu değişimi durdurmak için bir şansım olsaydı dener miydim? Daha doğrusu o an bir şansım olsaydı bütün değişimi durdurup sadece o anı korur muydum? Bunun üzerinde mantıklı bir şekilde düşünseydim durdurmazdım ama bazı anlar vardır ki ne mantık ne de başka bir şey seni etkileyemez. İşte öyle bir andı Aria ile son konuşmam, onun sesini son kez duymam, onun gözlerine son kez bakmam ve onun o sıcak mizahını son kez görmem şu an da bile o anı düşündüğüm de başka bir yol bulabilir miydim diye düşünmeden edemiyorum. İçim içimi kemiriyor beynimin en ücra köşelerinde kayboluyorum adeta, ama elde edebildiğim tek şey koca bir hiç oluyor hem de her seferinde, ama biliyorum bir şey yapabilecek olsaydım ve bu diğerlerini kötü etkileyecek bir şey olsaydı Aria asla izin vermezdi çünkü o öyle biri kimsenin olamayacağı kadar iyi ve kimsenin olamayacağı kadar kötüydü.
Onun benim gibi bir insan olduğuna asla inanmayacağım çünkü o her insanın sahip olduğu o kusurlara sahip değildi tıpkı bir melek gibiydi ama aynı zamanda bir şeytandı. Saf, temiz ve güzeldi ama bunların tersi olduğu zamanları da vardı. Zaman ne kadar geçerse geçsin dünya ne kadar değişirse değişsin benim duygularım aynı kalacak ve son nefesime kadar verdiğim sözü tutacağım. Ben ölsem bile o sözü tutmanın bir yolunu bulacağım.
Bu ada asla düşmeyecek ve her zaman gökyüzün de dolaşmaya devam edecek aynı benden istediği gibi devam etmesini sağlayacağım. Aria diğer bir çağrılışıyla Mavi Cadı yani barışın ve huzurun cadısı, Gri cadıya hizmet eden cadılardan biriydi. Gri cadı yenildikten sonra ona hizmet edenler dağıldılar ve kendi başlarına yaşamaya başladılar.
Size onun hikayesini anlatmayacağım size kendi hikayemi, bu güçsüz vücuda nasıl sahip olduğumu ve bu ilginç şapkayı anlatacağım ve unutmadan şu an Büyücü Kral olarak bilinin Berlin'in kral olmaya doğru ilk adımı, bunların hepsini doğru andan başlayarak anlatacağım...
Uzun yıllar önce
'Berlin o haydutları öldürmeliydik'
'Birilerini öldürmeyi sevmiyorum bu bana korkaklık gibi geliyor hem hapse gittiler artık kimseye zarar veremezler'
'Ama önceden verdiler bunun için ölmeleri gerekirdi.'
'Sana söyledim ya öldürmeyi sevmiyorum Vel'
'Ahhhh peki öyle olsun'
'Bunlar bir yana ciddi bir söylenti duydum batı da bir cadıdan bahsediliyor'
'Cadı mı? Ciddi misin?'
'Evet hem de oldukça ürkütücüymüş. Söylenenlere göre batı da bir ormanı kendine mesken etmiş ve ormana girmeye cesaret edenler ya ölmüş ya da delirmiş.'
'Korkunç'
'Evet öyle bu yüzden oraya gidiyoruz'
'Bir dakika henüz çok gencim intihar etmeye niyetim yok.'
'Hadi ama Vel tek başıma gitmek istemiyorum senin gücüne ihtiyacım var'
'Hmmm peki o zaman arkadaşlarını da çağır özellikle Kazeru ve Reynold'u '
'Hayır, onların kendi işleri var'
'Ne işleri olabilir ki? Savaşa mı hazırlanıyorlar sanki '
'Her zaman ki gibi komikliğin üzerinde falan değil tabii ki de bizim gibi işler yapıyorlar ayrıca komiklik yapacaksan biraz gerçekçi şeyleri kullan, savaş bu topraklara bir daha gelmeyecektir, geçmişte Avcı'lar bunu durdurdu. Bir daha da başlamayacak'
'Evet iyimserlik konusunda kimse seninle yarışamaz şehir ismine benzer isimli büyücü'
'Ne oldu kavga mı istiyorsun?'
'Hadi gidelim yolumuz uzun'
'Bence de'
Böylece yola koyulduk o zamanlar şimdi ki halimin aksine oldukça fit ve yapılı biriydim. Berlin sağolsun kendi çalışırken beni de zorla çalıştırıyordu bu yüzden epey güçleniyordum. Söylentilerde ki ormanın girişine gelmiştik. Sıradan bir ormana benziyordu herhangi bir varlıkta hissedilmiyordu.
'Berlin bu orman oldukça sıradan bence araştırılacak bir şey yok'
'Hadi ama eğer bir şey yoksa işimiz oldukça kısa sürecek'
'Lanet olsun sana Berlin, bu orman kesinlikle şüpheli işte gitmeyelim uğraşmak istemiyorum'
'Yapma Vel bir şey olursa seni koruyacağım'
İşte bu şekilde ormana girmeye karar verdik ben pek memnun değildim çünkü yorucu bir iş olacağına emindim. Ormanın içinde temkinli bir şekilde ilerlemeye başladık ve çok geçmeden bir şeyin bizi izlediğini düşünmeye başladım. Bir kanıtım yoktu ama emindim.
'Berlin dikkatli ol bir şey bizi izliyor'
Cümlemi bitirdiğim an da çalıların içinden cehennemden fırlamış olduğunu düşündüğüm küçük kırmızı şeytanlar üzerimize atladı İmp demek daha doğru olacak bir sürüydüler.
Berlin bir an panik yapıp onların saldırısından dolayı yere düştü ben ise soğukkanlı bir şekilde üzerime gelen impleri bir bariyerle geri uçurdum. Ardından kendime büyüden bir kılıç yaptım ve saldırıya geçtim önce Berlin'i kurtardım. Seri kılıç hamleleriyle impleri ortadan ikiye ayırıyordum. Benim katliam yaptığımı gören diğer impler hızla geri çekildiler.
'Sözde beni koruyacaktın Berlin ama bakıyorum da yerden bile zor kalkıyorsun'
'Sadece bir an şaşırdım daha önce böyle yaratıklar görmemiştim. Hem ikimiz de senin benden daha tecrübeli olduğunu ve savaşmakta benden daha iyi olduğunu biliyoruz'
'Elbette biliyorum peki gidelim bakalım bu ormanın derinliklerinde bizi ne bekliyor'
İmpler gizlice bizi izliyorlardı ama farkındaydık yine de bir şey yapmamıza gerek yoktu.
'Berlin bir şey olursa sana öğrettiğim silah oluşturma büyüsünü kullan ve soğukkanlı ol'
Biraz daha ilerlediğimizde iğrenç bir koku burnumuza gelmeye başladı. Kokunun kaynağını bulmuştuk ve oldukça korkunç olduğunu söylemeliyim. Büyük bir kazan vardı. Etrafında ise hayvan ve insan cesetleri doluydu. Kimisi parçalanmış kimisi yenmişti. Kazanın altında bir ateş yanıyordu ve kazanın içinde de insan parçaları vardı. Tabii ki biraz da su ve kan vardı.
İşte kokunun kaynağı burasıydı. Berlin gördükleri kaldıramadı ve bir köşeye gidip kusmuştu. Bende etrafı inceliyordum cesetler eski değil en fazla 1 haftalıktılar. Etraf oldukça sessizdi ve bu sessizlik implerin attığı çığlıkla bozuldu. Bir an da her yerden çıkıp etrafımızı sarmışlardı. Yüzlerce olduklarına eminim.
İşte bu durum beni bile korkutuyordu.
'Berlin kendine gel beni buraya sen getirdin şimdi yan gelip yatma ve bir şeyler yap'
'Üzgünüm böyle şeylere alışık değilim'
'Kas çalışmaya benzemiyor öyle değil mi? Sadece izle sana en güçlü büyücünün neler yapabildiğini göstereceğim'
İki elimin ortasında büyüden oluşan küçük bir küre oluşturdum. Yavaşça küreyi yukarı kaldırdım ve onu saf büyüden bir ateş büyüsüne çevirdim. Küre artık küçük bir alev topuna benziyordu. İki elimi farklı yönlere doğru çevirerek yarım bir daire çizdim ve ellerimi hızlıca yanlara doğru doğru açtım. Küre ani bir şekilde büyüyüp alevden devasa bir yılan şeklini aldı.
Etrafımızda bir daire çizdi ve implerin üzerine doğru gitti.Onların içinden geçerek tüm impleri kapsayan alevden bir çember çizdi ve kendi etrafında dönerek gökyüzüne doğru yükselip dağıldı. Arkasında ise alevden bir hortum bırakmıştı. Tüm impleri çığlıklar içinde yakıp kül eden bir alev hortumuydu.
Tüm impleri ızgara yapmıştım ve etrafta ki iğrenç koku daha da arttı.
'Gerçekten çok güçlüsün Vel ama bu konu beni daha da kötü yapıyor.'
'Evet ben mükemmelim hadi ilerlemeye devam edelim daha fazla burada kalmak istemiyorum.'
'Evet impleri hallederken ormanın bu kısmını da kül ettin'
'Bunu karıştırma başka şansım yoktu.'
'Bir an önce buradan gidelim'
Hızlı bir şekilde kokudan uzaklaştık ve ormanda ilerlemeye devam ettik. Ormanda ilerledikçe sanki orman giderek daha güzel oluyordu. Garip ama gerçekti. Kısa bir süre sonra bir şeyin bize yaklaştığını hissetmeye başladım.
Yaklaşan şeyi gördüğümde ben bile soğukkanlılığımı kaybetmeye başladım. 3 Metre boyunda yaşayan siyah bir aleve benziyordu. Tek belirgin özelliği çilek kırmızısı gözleriydi. Onlara bakınca sanki cehennem tarafından çekiliyordum.
Panikle ona büyü ile saldırdım ama yaptığım ateş büyüsü ona yaklaştığı an adeta bedeni tarafından emildi ve yok oldu. Birkaç büyü daha denedim ve hepsi aynı şekilde yok oldu.
Yavaşça yaklaşıyordu, etrafında ki bütün bitkiler ölüyordu ve içlerinde ki bütün enerji onun tarafından emiliyordu. Bedenimi zar zor ayakta tutuyordum. Berlin ise benden daha kötü durumdaydı.
Karşımda gerçek bir şeytan vardı beni hiçliğe götürecek bir şeytan işte bu an benim için yeni bir başlangıç olmuştu hayatımı değiştiren bir andı bu...
Parça 2 Şeytan
'Berlin beni iyi dinle bu şey bugüne kadar gördüğümüz her şeyden daha tehlikeli etrafında ki büyüyü bile emiyor ve muhtemelen daha emekleme aşamasında zaman geçtikçe etrafında ki her şeyin büyüsünü emmeye başlayacaktır. Git ve kraliyete haber ver ne var ne yok toplayıp buraya gelsinler sen kaçana kadar onu oyalayacağım'
'Seni buraya ben sürükledim seni bırakmayacağım'
'Aptal!!! Tartışma için zamanımız yok git ve dediğimi yap burada kalırsan sadece ölen kişi sayısını bir tane daha arttırırsın'
Berlin yumruklarını sıktı ve kendini topladı. Arkasına bile bakmadan koşmaya başladı.
'İşte böyle Berlin senin gibi biri yaşamalı eminim ki ileride çok büyük bir büyücü olacaksın'
Vel bütün büyüsü bastırdı çünkü dışarıda bırakacağı her büyü o şeytan tarafından emilebilirdi bu yüzden büyüsünün dışarı çıkmasına izin veremezdi. Nasıl zaman kazanacağına dair bir planı vardı. Dizlerinin üstüne çöktü iki elini de yere koydu. Şeytanın etrafından topraktan sütunlar yükselmeye başladı. Şeytan tek hamle de onları parçaladı ama bu sadece başlangıçtı adeta canlıymış gibi hareket eden toprak her tarafından şeytana saldırıyordu. Vel toprağa şekil vererek onları birer silaha çeviriyordu işin en ilginç kısmı ise bunu oldukça normal bir eylem gibi yapabilmesiydi. Büyü emilmeden önce de büyüsünü topraktan geri çekiyordu.
Momentuma sahip olan saldırılar büyü olmasa bile devam edebiliyordu. Büyü sayesinde potansiyel enerjiyi biriktirip daha sonra bunu serbest bıraktığında oluşan kinetik enerji momentumun oluşmasını sağlıyordu. Bu saldırılar şeytana zarar vermese bile onu yavaşlatıyordu. Şeytanın yavaş hareket etmesi bile Vel için avantajdı.
Vel bu tarz saldırılara devam ederek sürekli yer değiştiriyordu onu bırakıp kaçmamasının en büyük nedeni bu şeytanın boş kalırsa hızla güçlenmeye devam edeceğini fark etmiş olmasıydı bu yüzden yardım gelene kadar onu durdurmalıydı.
Birkaç dakika boyunca her şey Vel'in istediği gibi gitti ama birkaç dakikanın sonunda şeytan hızlanmaya başlamıştı, üzerine gelen şeylerden ya sıyrılıyordu ya da onları parçalıyordu kısacası hızlanmak bir yana akıllanmaya başlamıştı.
Siyah alev gibi gözüken vücudu insanı andıran bir forma bürünmüştü ama hala simsiyahtı. Vel'in aklına güzel bir fikir gelmişti. Bir büyü yapmaya başlamıştı hemen ardından ise yer sallanmaya başladı. Toprak adeta canlıymış gibi hareket ediyordu şeytanın etrafını sardı ve onu hızla kaplamaya başladı.
Şeytanı toprakla hapsetmişti. Şeytanın üzerinde yaklaşık 10 metre boyuna ulaşmış toprak yığını vardı. Bulundukları yerin şekli epey bozulmuştu. Vel derin bir nefes alıp kendini bıraktı. Yere oturmuştu bunun bir zafer olduğunu düşünüyordu ama yanılmıştı.
Hiçbir belirti olmadan hızla yükselen bir ses duydu Vel'in hayatında daha önce duymadığı türden bir ses, sesle beraber şeytanı gömdüğü yerden toprakların etrafa dağıldığını gördü toprakların içinden kara bir alev yükseliyordu. Kara alevler birden bir araya gelip bir küre oluşturdu ve patladı.
Patlamanın etkisiyle kara alevler hızla yayılmaya başladı. Dokundukları her şeyi yok ediyorlardı. Bütün bitkiler, ağaçlar ve yerde ki toprağın bir kısmı bile yok olmuştu. Etrafta toz bile kalmamıştı. Şeytan etrafına baktı.
Vel olduğu yerde duruyordu. Etrafında gri renkte bir bariyer vardı ve bu bariyer yavaşça dağılıyordu.
Vel etrafına baktı ve dehşete düştü. Bir saniye içinde etrafta ki her şeyin yok olduğu gerçeğini sindiremiyordu. Böyle bir canavarın bir şehre gittiğini hayal etti ve işte o zaman nasıl bir şeyle karşı karşıya olduğunu gerçekten fark edebildi. Şeytan Vel'e doğru koşmaya başladı, Vel daha önce yaptığı gibi toprak büyüsü denedi ama bu kez hiçbir işe yaramamıştı.
Vel'in aklına gelen bu durumu kurtarabilecek bir şey yoktu tek yapabileceğinin ölümünü yavaşlatmak olduğunu anlamaya başlamıştı. Etrafını gri bir bariyerle kapladı ve beklemeye başladı. Şeytan bariyere vuruyordu ama bariyeri aşamıyordu, bir yandan da bariyerin büyüsünü emiyordu ama Vel'de sürekli bariyeri büyü ile beslemeye devam ediyordu.
Bu durum Vel'in güçsüz düşmesiyle sonlandı. Bariyer yavaşça ve kesin bir şekilde dağılmaya başladı, Vel şeytanın gözlerinin içine baktı cesurca ama öleceksen cesaretin bir anlamı olmadığını biliyordu. Şeytan kollarıyla Vel'i tuttu ve kalan gücünü emmeye başladı. Vel kurtulmak için çırpınıyordu ama nafileydi.
Hissettiği acıdan dolayı attığı çığlıklar bütün ormandan duyulacak cinstendi. Kısa bir süre sonra her şeyi kabullenip kendini bıraktı. Artık bir şey duymuyordu ya da hissetmiyordu.
Her yer kapkaranlıktı.
Birkaç saniye sonra gözlerini araladı, bedeni yerdeydi buna anlam verememişti. Kafasını azcık kaldırdı ve önünde birinin durduğunu gördü.
Yavaş yavaş tekrar duymaya ve hissetmeye başladı işte o zaman neler olduğunu anlayabildi. Önün de duran kişi Berlin'di. Elinde ki büyük kılıçla şeytana saldırıp geri püskürtmüştü. Vel yavaşça yerden kalktı.
'Burada ne işin var?'
Berlin kafasını çevirdi ve cevap verdi.
'Yolumu kaybettim ve kendimi burada buldum.'
'Anlıyorum'
'Bu arada hiç iyi görünmüyorsun o şey ne yaptı sana?'
'Neden bahsediyorsun sadece büyümü aldı'
'Emin misin?'
Vel tedirgin bir şekilde vücudunu inceledi ve bir deri bir kemik kaldığını fark etti.
'Vel bir planın olmalı öyle değil mi? Söyle de şunu yenelim'
'Evet var, intikam alacağım bir plan'
'Söyle o zaman'
'Berlin biliyor musun ben oldukça hızlı öğrenirim sadece görerek bile bir büyüyü yapabilirim.'
'Ha?'
Vel yavaşça Berlin'in yanından yürüyerek geçti, şeytana doğru gidiyordu. Berlin şaşkın şaşkın arkasından bakıyordu.
'Ne yapıyorsun?'
'Risk alıyorum'
Şeytan Vel'i tekrar yakaladı ve geri kalan gücünü de emmeye başladı. Vel ellerini zorla kaldırdı ve şeytanın vücudunun içine daldırdı. Sonuçta tam olarak katı bir vücudu yoktu.
Kısa bir süre sonra Berlin inanılmaz bir şey fark etti. Vel'in büyüsü hiç azalmıyordu, sürekli aynı seviyedeydi.
Vel büyük bir kumar oynadığının da farkındaydı ama böyle bir şeyin buradan çıkmasına izin veremezdi sonuç olarak Vel şeytanın yaptığı büyüyü öğrenmeyi başarmıştı.
'Nasılmış? He? Konuşsana şeytan? Kendi silahının tadına bakmak nasıl bir his? Hahahaa yanlış büyücüye bulaştın!!!'
Vel'in sesiyle aynı an da büyü gücü de yükselmeye başladı hem de inanılmaz bir hızla birkaç dakika boyunca aynı şekilde devam etti ve en sonunda şeytanın bedeni toza dönüşüp rüzgarla beraber dağıldı.
Vel kahkaha atmaya başladı. Bu kez kahkahaları bütün ormandan duyulacak kadar yüksekti. Vel henüz fark etmemişti ama sahip olduğu büyü gücü kelimelerle tarif edilemeyecek bir seviyedeydi.
'Müthişti Vel'
'Tabii ki de müthiş olacak sonuçta işin içinde ben varım'
'Peki bir an önce buradan gidelim ve şu vücudunu düzeltecek bir şifacı bulalım'
'Haklısın böyle kalmak istemiyorum'
Berlin Vel'in koluna girip yürümesine yardım ediyordu yavaş adımlarla ilerlerken biri onlara seslendi.
'Vücudun asla düzelmeyecek!'
Vel ve Berlin sesin geldiği yöne baktılar. Onlara seslenen kısa boylu, turkuaz saçlı, soluk maviyi andıran göz rengine sahip bir kızdı. Saçları neredeyse boyu kadar uzundu. Boyu ise 162 cm'di. Bakışları bir buz kadar soğuk ve bir katil kadar acımasızdı. Sözleri de bakışları gibiydi.
'Araştırma yapmak istediğim aşırı aşırı nadir bir canlıyı gözlerimin önünde öldürdün, bunun bedelini nasıl ödeyeceksin?'
'Berlin bu manyak kim?'
'Tanımıyorum'
'Hey manyak kadın senin saçmalıklarınla uğraşacak vaktimiz yok'
'Benim de öyle aptal insan'
Genç kadın arkasını dönüp yürümeye başladı.
'Hadi gidelim Berlin '
'Berlin? neden hareket etmiyorsun ?'
Berlin ani bir hareketle Vel'i yere sermişti.
'hey ne yapı---'
Berlin arda arda Vel'in suratına yumruklarını geçirmişti.
'Peki koca oğlan onu öldürme ve beni takip et'
Berlin kendinden geçmiş Vel'i kabaca kaldırıp omzuna attı ve genç kadını takip etmeye başladı.
'İşte şimdi biraz keyfim yerine geldi, büyü emebilen bir insan oldukça iyi bir araştırma malzemesi olacak ayrıca uzun zamandır birini kölem yapmamıştım bu iri yarı olan işime epey yarayacaktır hi-hi-hi-hi'
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..