Bölüm 171
Parça 1
'Ortalık baya karıştı gidip yardım etmek istiyorum ama adayı terk edemem. Kim neyin peşinde hiçbir fikrim yok ama en önemlisi Mor'un neyin peşinde olduğunu bilememem.'
Vel adanın içinde rastgele seçtiği bir yer de oturmuş Meravir'de olan bitenleri anlamaya çalışıyordu. Derin bir iç çekip incecik olan ellerine baktı. Sinirli olduğu çok belliydi ama şu an da daha önemli bir sorun olduğu anlamaya başlıyordu. Oturduğu yerden yavaşça kalktı ve rüzgarın taşıdığı büyüyü tanımaya çalıştı. Bir yerlerden tanıdık geliyordu ama bir türlü bulamıyordu. Ormanın içinden gelen ayak sesleri üç bir yanını sarmıştı. Kendini bir üçgenin içinde hapis kalmış gibi hissediyordu.
'Beklediğim gibi birileri adanın peşinde demek.'
Hava hala aydınlık olduğu için şanslı olduğunu düşündü çünkü bir avcının en güçlü olduğu zaman ışığın en az olduğu zaman olduğunu düşünüyordu. Ormanın üç tarafından çıkan siyah zırhlı kırmızı gözlü avcılar etrafını sarmıştı. Hepsi de simsiyah olan kılıçlarını çekmişlerdi yani konuşmak gibi bir niyetleri yoktu çünkü biliyorlardı. Konuşsalar bile bir şey elde edemeyeceklerini işte bu yüzden kılıçları hazırdı.
Evet hazırlardı yeniden kan dökmek için.
Yeniden savaşmak için.
Ve
En önemlisi
Karşılarında ki zayıf görünümlü şeytanın karşısına dikilmek için.
Parça 2
Taş yığınından ibaret bir hale dönüşen başkentte olan ikinci büyük patlama zar zor hayata tutunmaya başaran insanların hayatına son vermişti. Patlamanın etkisiyle savrulan genç Melia büyüyle kendini koruyup yere güvenli bir şekilde inmeyi başardı. Şapkası ilginç bir şekilde kafasından düşmüyordu sanki yapışmış gibiydi. Dumanın içinde rakibini hissetmeye çalışıyordu ama duyduğu şıklatma sesiyle beraber sağ yanında meydana gelen küçük patlama büyüsü onu koruyan kızıl bariyeri parçalayıp onu tekrar savurdu. Genç kız bu kez kendini korumayı başaramayıp ciddi olmayan bir hasar aldı ama hemen toparlanıp ayağa kalktı. İki elini bir araya getirip iki yana doğru hızla açtı ve açarken ellerinden saçılan alevler küçük kuşları andırıyordu. Her bir yana aynı an da gidebilecek kadar da kalabalıktılar. Dumanın içinden duyduğu ikinci şıklatma sesine tepki vererek kendini korumaya aldı ama bir şey olmamıştı. Genç Melia her bir yanına bakıyordu ama hiçbir şey yoktu. Fark edebildiği tek şey etrafa saçtığı alevden kuşların yok olduğuydu. Her ihtimale karşı etrafını tekrar kızıl bir bariyerle sarmıştı. Tekrar duyduğu şıklatma sesi tüm dumanı dağıttı ve her şeyi görünür kıldı. Melia bunu beklemediği için şaşkındı ama gardını düşürmüyordu. Tam karşısında saçları yukarı doğru süzülen rakibi duruyordu. Alevden saçları oldukça dikkat çekiciydi. Sağ elini çenesine götürüp, çenesini ovuşturdu ve konuşmaya başladı.
'Yanlış hatırlamıyorsam onu burada Yeşil Karga olarak biliyorsunuz. Söylesene çakma, onu nerede bulabilirim?'
Melia'nın normal şartlar altında konuşmaya niyeti yoktu ama duyduğu şeyi görmezden gelemezdi bu yüzden cevap verdi.
'Niçin? Niçin onu soruyorsun?'
Rakibi gülümsedi.
'Özel bir mesele. Sadece nerede olduğunu söyle bu şekilde seni acısız bir şekilde öldüreceğime söz verebilirim.'
Melia derin bir nefes alıp ileri doğru sert bir adım attı. Alevden saçları daha da gürleşiyordu ve gözlerinde ki bakışın keskinliği giderek artıyordu. Ama en önemlisi birkaç dakika öncesine göre sakinliğini geri kazanıyordu ve bu iyi bir şeydi. Direk rakibinin gözlerine bakarak cevap verdi.
'Kimsin sen?'
Rakibi yine gülümsedi.
'Melri sadece Melri ama kimse bana böyle seslenmiyor. Genelde Kızıl Cadı olarak çağrılıyorum.'
Melia'nın gözleri büyümüştü sadece bir ismi duymasıyla hiçbir korkunun giremeyeceğini düşündüğü kalbine bir korku saplanmıştı. Annesinin anlattığı hikayeler bir suyun akışı gibi aklına geliyordu. Yıkım büyüleri konusunda gelmiş geçmiş en güçlü büyücü. Kızıl Cadı.
Ölümün ve Aşkın cadısı.
Mutlak yok etme gücüne sahip olan cadı.
Melia dişlerini sıktı. Eğer gerçekten kızıl cadıya karşıysa kazanamayacağını biliyordu. Kalbine saplanan korku giderek güçleniyordu ve onun güçlenmesiyle beraber onun eşi olan umutsuzlukta kalbinde yeşermeye başlıyordu. İstemsizce geriye doğru bir adım attı. Aurası giderek zayıflıyordu ve etrafında ki büyü gücü giderek daha da zayıflıyordu.
Sessizce mırıldandı. 'Kazanamam.'
Melia büyük bir güce sahip olduğunun farkındaydı ama karşısında ki kişinin gücünün çok daha büyük olduğunu anlayabilecek kadar da akıllıydı. Kazanamam bu söz Melia'nın ağzından ilk kez çıkıyordu. İşte tam da korku ve umutsuzluk kalbini ele geçirdiğin de gözünün önünde biri belirdi. Vücudu yara içindeydi ve acı içinde olduğu belli oluyordu ama sağ elinde ki kılıcını sıkıca kavrıyordu. Bu kişinin karşısında ise ondan çok daha güçlü 7 kişi vardı.
Yine de bu kişi haykırdı. 'Kazanacağım !!!'
Melia bu sahneyi hatırlamaya başlamıştı. Turnuva sırasında Kazeru'nun herkese karşı savaştığı yere aitti bu sahne. Umutsuzluğun dibinde bile kazanabileceğini söyleyip bu dediğini de başarmıştı.
Neydi bunun sebebi?
Gizli bir güç? HAYIR.
Özel bir yetenek? HAYIR.
Sadece ve sadece saf bir CESARETTİ. Zaferi getiren.
'Yuu.'
Kalbinde yeni bir şey belirmişti kalbini kaplayan sonsuzluğa uzanan karanlığı yakıp yok eden yeşil bir alev.
Melia'nın gözleri yeni bir motivasyonla parlıyordu. Zayıflayan aurası ve büyüsü öncesinden çok daha güçlü bir hale geliyordu.
Büyüsü duygularına cevap vermişti.
Cesaret bütün bedenini sarıp sarmalıyordu ve Melia sağ eliyle Kızıl Cadıyı işaret ederek haykırdı.
'SENİ YENECEĞİM VE KIZIL CAD'I GİBİ HAVALI BİR LAKABI BEN ALACAĞIM!!!
Sözlerinden sonra şaşkınca ona bakan kızılın gözlerini bakıp sırıttı.
'VE YUU BANA AİT SENİ APTAL CADI.'
Kızıl Cadı sakince gülümsedi.
'Lakap mı? Hahah bunlar ilk başta birer lakaptı evet ama zamanla gücü belirtmek için kullanılmaya başlandı az önce ismimi duyduğun da içini kaplayan korku bunun kanıtı yani senin gücünde biri bu ismi alamaz.'
Kızıl Cadı kollarını esnettikten sonra konuşmaya devam etti.
'Yuu diye bahsettiğin kişi aradığım kişiyse üzgünüm ama onu alacağım. Sonuçta burada olmakta ki amacım o.'
Melia'nın gözleri merakla parladı ama daha fazla cevabın anlamı olmadığını düşünüyordu çünkü uzun süre burada olması iyi olmayacaktı. Alevden oluşturduğu kargaları kızılın üzerine doğru yönlendirdi. Her bir yanından kızıla yaklaşıyorlardı. Kızıl şaşırıp gülümsedi ve sağ elini kaldırırken konuşmaya başladı.
'Kargaları çok severim ama kızıl yerine yeşil olmalıydı.'
Kızıl alevden oluşmuş kargalar cadının tek hareketiyle yeşile dönüşmüştü ve durmuşlardı. Ve daha Melia ne olduğunu anlayamadan yeşil kargalar onun üzerine yönelmişti. Melia iki elini bir X oluşacak şekilde kaldırdı ve yere doğru savurdu. Melia'yı merkez alan bir alev dalgası hızla büyük bir alana yayıldı ve ikisini bir alev denizinin ortasında bıraktı. Aynı an da dalgaya kapılan kargalar yok olmuştu. Melia beklenmedik bir hamle yaparak koşmaya başladı ve sağ elini elinde sanki pençeler varmış gibi savurdu ve aynı an da alev denizin içinden keskin pençelere sahip büyük bir el kızıla doğru alev denizini yararak savruldu. Kızılın asilce yaptığı tek şıklatmayla ona uzanan alevden el hızlıca dağıldı ama Melia gülümsedi ve koşmayı bırakıp bir elini yukarıdan aşağı diğer elini tam tersi bir şekilde hareket ettirip bir ağzın kapanmasını elleriyle taklit etti. Alev denizinin içinden hemen kızıl cadının altından yükselen aynı an da kapanan bir ejderha ağzı cadıyı yutmak üzereydi. Ama kızıl sakindi ve sıkıldığı belli edercesine üfleyip ikinci bir şıklatmayla kendini savundu. Kızıl karşı saldırı için elini kaldırdı ve arkasında oluşan alevden anka kuşu kanatlanıp Melia'yı hedef alacak şekilde uçuyordu. Melia ankanın üzerine bir patlama büyüsü indirip onu yok etti ve saldırmak için harekete geçmek istediğin de kızılın bir patlama büyüsü yapmak üzere olduğunu fark edip kendini savunmak için bir bariyer oluşturdu. Patlama hemen yanı başında gerçekleşti alev denizi patlamanın etkisiyle dağıldı ve kayboldu. Melia bütün gücünü bariyerin gücünü arttırmaya odaklamasına rağmen patlamanın etkisiyle hem kendisi hem de çok sevdiği cadı şapkası savruldu.
Ölmemeyi başarmıştı ama yere düştüğünde anladı ki bazı kemikleri kırılmıştı ve vücudunda acımayan bir yer kalmamıştı, cadı şapkası da yakınına düşmüştü. Melia doğrulmak için kalan son gücünü kullandığın da yüzüne yediği bir tekmeyle tekrar yere düştü. Hemen yanı başında ona bakan kızılı görebiliyordu.
'Söylendiğin kadar güçlü değilmişsin. Senden daha fazla beklentim vardı Çakma Kızıl Cadı Melia.'
Melia cevap vermek istedi ama bunun yerine ağzına biriken kanı tükürdü. Gerçek kızıl cadı biraz eğilip Melia'nın yakasına yapıştı ve boynunda asılı duran kolyeyi koparıp aldı. Melia onu durdurmak için elini kaldırdı ama kızıl Melia'nın eline sertçe bastı.
'Demek bu Siyah Merasim'de ki kolye. Güzelmiş.'
Kızıl Cadı hemen yakınlarında duran cadı şapkasına yaklaştı ve yerden alıp incelemeye başladı.
'Hmm oldukça iyi yapılmış ve oldukça iyi özellikleri olduğunu görebiliyorum ve şu an takındığın ifadeye bakarsak senin için oldukça değerli olmalı.'
Melia öfkenin ona verdiği güçle kalkmaya çalıştığın da vücudu ateşten oluşan zincirlerle sarılmaya başlandı.
'AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!'
Acı dolu bir çığlık Melia'nın ağzından kaçı vermişti. Zincirler canını aşırı derece de yakıyordu.
Kızıl Cadı Melia'nın bu haline görüp zevkle gülümsedi ardından acısına rağmen ona dik dik bakmaya devam eden Melia'nın gözleri önünde Melia'nın şapkasını ateşlere boğup kül edene kadar yaktı.
Melia acısını unutup öfkeyle kükredi.
'Aaaaaa seni öldüreceğim!!!!!'
'ahahahahah'
Kızıl cadının kahkahası Melia'nın öfkesini daha da körüklüyordu ama aynı zaman da alevden zincirler daha da sıkılaşıyordu. En sonunda Melia acıya dayanamayıp kendinden geçti. Alevden zincirler yavaşça kayboldu ama Melia vücudunda sardıkları her yer de yanık izleri bırakmışlardı. Kızıl Cadı kendinden geçmiş Melia'ya bakıp konuşmaya başladı.
'Bu oldukça zevkliydi sahte cadı ama her güzel şeyin bir sonu var. Bu yüzden burada bitirelim.'
Kızılın takındığı şeytani ifade gerçekten de bir şeytandan aşağı kalmıyordu...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..