Bölüm 173
Parça 1
Karanlık.
Hiçbir şey göremiyorum.
Hiçbir şey duyamıyorum.
Hiçbir şey hissedemiyorum.
Bana ne oldu?
'E..... ..... a...l e......m '
Biri konuşuyor ama anlamıyorum.
Çok yorgunum.
Uyumak istiyorum ama biri bana sesleniyor.
Biri beni çekiştiriyor.
Sanırım kalkmaktan başka seçeneğim yok.
Parça 2
'Kazeru UYAN!!!'
Alya elinden gelen her şeyle bilinçsizce yatan Kazeru'yu uyandırmaya çalışıyordu. Sesi devam etmekte olan savaşı delip geçecek kadar güçlüydü. Liderleri ölse bile düşman savaşmaya devam ediyordu ve üstünlükleri sürüyordu ama kısa bir süre önce savaşa katılan Ay, liderliği eline alıp savaşın biraz daha uzamasını sağlamıştı ama mağlubiyet kaçınılmazdı. Kazeru sonunda gözlerini araladı ve onu sarsıp duran Alya'ya durmasını söyledi. Doğrulup çevresine baktı ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu ama pek bir şey hatırlayamıyordu. Kendine tamamen geldikten sonra büyük bir şaşkınlıkla donup kaldı. Bu şaşkınlığın nedeni vücudunun ve ruhunun inanılmaz rahat hissetmesiydi sanki büyük bir yük üzerinden kalkmış gibiydi. Neden olduğunu bilmiyordu ama fazla iyi hissediyordu. Sanki yeniden doğmuş gibi. Ayağa kalkıp savaş alanına baktı çevresinden anladığı kadarıyla diğer yarı-insanlar onu korumuştu. Gözlerini hemen yanı başında bilinçsizce yatan Felina'ya çevirdi. Ağır yaraları kapanmıştı ama hala iyi durumda olduğu söylenemezdi. Savaşa katılmak için yerde duran kılıcına sol eliyle uzandı ve yine şaşırmıştı çünkü sol eli geri dönmüştü. Evet kopan eli sağ salim yerindeydi. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama şimdi buna ayıracak vakti olmadığını biliyordu. Kılıcını yerden aldı ve doğrulttu. İşte tam o an kılıcının yarısı kopup yere düştü. Evet kılıcı kırıktı. Endişeli bir şekilde kılıcına seslendi ama bir geri dönüş olmadı. Kılıcının hissetmeye çalıştı ama kılıç bomboştu. Daha doğrusu ruhunu yani canlılığını kaybetmişti.
Kazeru aklını toplamaya çalışırken Alya konuşmaya başladı.
'Boşuna uğraşma artık orada değil. Özgür kaldı.'
Kazeru dengesiz bir ruh haline doğru çekilmeye başlamıştı. Bir yandan mutluydu çünkü değerli kılıcı artık özgürdü ama bir yandan da yalnız hissetmeye başlamıştı. Kuleden çıktığından beri onunla olan, ona yol gösteren, o düştüğünde onu kaldıran ve en önemlisi ona en yakın kişi olan kılıcı artık onunla değildi. Bütün savaşı bir anlığına unutup gülümsedi ve mırıldandı.
'Doğru olan bu.'
Ama aklında bir soru belirdi.
'Alya peki o nerede?'
'Gitti. Baş belalarının onun için geldiğini söyledi ve gitti. Ayrıca yardım edemeyeceği için üzgün olduğunu söyledi ama arkasında buradan kurtulmamızı sağlayacak bir plan bıraktı.'
Kazeru'nun aklında daha çok soru belirmeye başlıyordu ama şu an önceliğinin buradaki durumu çözmek olması gerektiğinin farkındaydı.
'Plan ne?'
'Şu gri bariyer ışınlanma gibi şeyleri engelliyor ama kılıcının söylediğine göre kısa süreliğine bile olsa bariyeri etkisiz hale getirebilirmişsin. Herkesi bir araya toplandığında bariyeri etkisiz hale getirip yaşayan bizleri ışınlamalısın.'
Kaçma fikri her ne kadar hoşuna gitmese de durumu sadece çevresinde ki cesetlere bakarak anlıyordu. Derin bir nefes alıp cevap verdi.
'Herkese bunu gizlice iletebilirsin öyle değil mi?'
'Tabii ki'
'Yine de böyle büyük çaplı ve güçlü bir bariyeri nasıl etkisiz hale getireceğimi tam olarak bilmiyorum ama bir şekilde halledeceğim. Tamamen bariyerin büyüsüne odaklanıp bir açık arayacağım ama bu sırada kendimi koruyamam.'
'Anlaşıldı.'
Kazeru yere oturup bütün hislerini gri bariyere yönlendirdi. Bu sırada Alya önce Ay'ın zihnine planı fısıldadı ve onun aracılığıyla dostu düşmanı ayırt edip diğerlerine mesajı iletti. Bu sırada bir kükreme bütün savaş alanını sarsmıştı başka bir ejderha bütün görkemiyle savaş alanının ortasını iniş yapıp insanımsı ejderha formuna dönüştü ve bağırdı.
'Şu ortada yere oturmuş olan büyücü bir şeyler çeviriyor önceliğiniz onu öldürmek.'
Bir şekilde ne olduğunu anlamış olan ejderhanın emriyle daha da vahşileşip Kazeru'ya ulaşmak için çılgınlar gibi saldırmaya başladılar. Ama Alya bir şeyin garip olduğunu düşünmeye başladı neden emir verip rakibinin dikkatini çekmek yerine direk ejderha formunda Kazeru'ya saldırmamıştı ki? İnsanımsı formda olan ejderha önüne geleni tek saldırıyla indirip Ay'a doğru ilerliyordu. Ay'ın göz renginden anlaşılacağı üzere henüz tam gücünü bile kullanmıyor. Normalde gözleri kırmızı ama dönüşürse gözleri mavi renge dönüşüyor. İnsanımsı ejderha derin bir nefes alıp şiddetli bir alev nefesiyle Ay'a saldırıya geçti. Alevi dost düşman demeden önüne geleni yakarak ilerlediği sırada Ay düşman yarı-insanlardan birini kalkan olarak kullanıp kendini savundu ve ardından saldırıya geçti. Göz açıp kapayıncaya kadar insanımsı ejderhanın yanındaydı ve yumruğunu onun suratına geçirip ardı arkası kesilmeyen yumruklarını rakibine indirmeye başladı. Rakibi pek etkilenmiyor gibi gözüküyordu Ay saldırıyı kesip aralarında ki mesafeyi açtı. Ayın kırmızı gözleri yavaşça maviye dönüşüyordu. Tırnaklarının yerini pençelere bırakırken saçları da daha vahşi bir şekil almıştı. Rakibi bu dönüşüme aldırış etmeden büyük bir öz güvenle saldırıya geçti. İnsanımsı ejderhanın saldırısından kolayca kurtulan Ay'ın hareketleri ve bakışları vahşi bir hayvanı andırıyordu. Rakibinin her çeşit saldırısından kolayca sıyrılırken ani bir hareketle atılıp rakibinin arkasına geçip sol kolunu yakaladı. Bir dalı kırarmışçasına rakibinin sol kolunu kırdı. Rakibi acıyla geri çekilmeyi başardı. Acıyı bir kenara bırakıp Ay'a baktı. Ay'ın yüzüne sıçramış kan yavaşça aşağı akarken Ay diliyle kanı yaladı. Ardından eline bulaşmış kanıda bir kedi gibi yaladı ve vahşi bir gülümsemeyle rakibine doğru ilerlemeye başladı.
İnsanımsı ejderha dehşete düşmüştü. Hayatı boyunca böyle bir yarı-insan görmemişti. Ejderha formuna geçip kaçmak için harekete geçtiği sırada kendini yerde buldu. Ay hemen üstünde duruyordu ve donuk bir bakışla yumruğunu kaldırıp indirmesi bir olmuştu. Sağ-Sol hiç durmadan yerde yatan rakibinin suratını yumrukluyordu. Her yumrukta rakibinin kafatası biraz daha parçalanıyordu, her yumruğun ağırlığı bir kişinin ölümüne bedeldi. Kısa bir süre sonra yumruklarını durdurdu ve yavaşça ağzını açtı keskin dişleri güneş ışığının yardımıyla daha da görkemli gözüküyordu ve rakibinin boynuna dişlerini geçirdi. Büyük bir et parçasını rakibinin boynundan kopardı ve rakibinin hayatı o an tamamen sonlandı. Et parçasını yere tükürüp ağzını eliyle sildi. Yavaşça ayağa kalktığı sırada dost düşman fark etmeksizin herkes ona korkuyla bakıyordu.
Gözleri yavaşça kırmızıya geri dönerken mırıldandı.
'Bu tadı hiç sevmiyorum.'
Kazeru'ya dönüp bağırdı.
'Şu işi hızlı bitir yoksa yakında burada benim dışımda hayatta kalan biri olmayacak.'
Bu sözlerin anlamı açık değildi aynı az önce ejderhanın neden direk Kazeru'yu hedef almadığı gibi. Ay duraksamadan yeni bir hedef belirleyip savaşmaya ara vermeden devam etti. Alya Kazeru'ya yaklaşmaya çalışanları illüzyon ve su büyüleriyle durduruyordu ama büyü miktarı giderek azalıyordu ve en sonunda Kazeru'yu koruyamayacak noktaya kadar geldi. Büyük asası yakın dövüş için uygundu ama kendisi buna uygun değildi. Tam yarı-insanlar Kazeru'ya saldırmak üzereyken devasa bir cüsse hızla Ay'ın önünden geçti ve yarı-insanların üzerine atladı. Bir ayıydı evet bir ayı. Yani en güçlü ikinci kişi Urs. Kazeru'yu korumak adına yaralarla dolu vücudu Kazeru'yla düşmanların arası konumlandırdı ve savaşmaya başladı ama yorgundu. Bu yorgunluğa rağmen direniyordu hala kanayan yaralarına rağmen karşı koyuyordu. Kazeru olanların farkındaydı ama odağını bozarsa sıfırdan başlaması gerekecekti ve bu uzun bir süreçti. Diğerleri de Urs gibi Kazeru'nun etrafında toplandırlar ve savaşmaya devam ettiler. Ay geri çekilmemişti ve gözleri tekrar mavi rengi almıştı ama öncesine göre çok daha vahşi hareket ediyordu. Yumrukları düşmanların kemiklerini parçalıyordu, dişleri etlerini koparıyordu ve bakışları onlara korku salıyordu. Tamamen vahşi bir hayvan gibiydi. Kazeru gözlerini araladı ve mırıldandı. 'Buldum'
Sonraysa ayağa kalkıp Ay'a bağırdı.
'Buraya gel AY gidiyoruz.'
Ay bir yarı-insanın kafasını bedeninden ayırırken başını sesin geldiği yöne çevirdi ve delice gülümsedi. Kafayı yere fırlatıp Kazeru'nun üzerine doğru koşmaya başladı. Koşarken parmaklarından ki pençeler uzuyordu ve gözlerinin şekli değişmişti. Pençelerini kaldırıp önüne çıkan ilk yarı-insana geçirip onu bir kenara fırlattı. Herkes şaşkındı çünkü pençelerini sapladığı kişi onun tarafında olan biriydi. Şaşkınlıklarını atıp kendilerini savunmaya geçtiler ama düşman yerine Ay tarafından öldürülüyorlardı. Urs öfkeyle üzerine atıldı ama Urs tek hareketle yere yığdı. Kurt adam yani en güçlü 5.kişi Wisst'de saldırdı ama onu da kolayca yere yığdı. Dost düşman herkes donup kalmıştı. Kazeru ne olduğunu anlayamıyordu bu sırada hemen yanı başında yatmakta olan Felina ayağa kalktı. Zar zor nefes alıyordu ama ayaktaydı. Gözleri kırmızıydı yani öfkeleri aşırı yükseldiğinde aldığı göz rengine sahipti. İleri doğru adım atarken diğerleri istemsizce ona yol verirken bulmuşlardı kendilerini. Ay Felina'yı görünce diğerlerine ilgisini kaybedip sadece ona odaklandı ve saldırıya geçti. Felina kıpırdamayı kesti ve beklemeye başladı. Ay pençelerini Felina'yı kesmek için savurduğu an Felina Ay'ın iki koluna bileğin yakaladı ve onu durdurdu.
Ardından onu kendine çekip kafayı geçirdi. Sonra kollarını bırakıp sağ eliyle suratına yapıştı. Ay'ın ayaklarını yerden kesip kafasından bastırarak Ay'ı yere bir çivi gibi çaktı. Yavaşça elini Ay'ın kafasından çekti ve konuşmaya başladı.
'Sanırım kendine geldin, devamını sonra konuşacağız.'
Ay'ın gözleri tekrar doğal rengini kazanmıştı. Kazeru herkesi ışınlamak için harekete geçti ama büyü çalışmamıştı. Bulduğu açık aslında bariyeri kırmak için değildi sadece bir boşluk bulup onu kullanmaktı ama bu kadar kişiyi bu farklı yolla hızlıca ışınlayamayacağını fark edip konuşmaya başladı.
'Çok az daha zamana ihtiyacım var.'
Sözlerinden sonra etraflarını büyüyle kaplamaya başladı evet bir hazırlık süreci gerekiyordu ama sorun şuydu bu sırada kendilerini koruyabilecek güçleri artık kalmamıştı.
Urs ve Wisst ayağı kalkıp Kazeru'ya dönüp bağırdılar.
'Başarılı olmazsan seni öldürürüm'
Evet ikisi de aynı şeyi söyleyip düşmanın üzerine aynı an da atladılar. Evet kendilerini feda ediyorlardı. Kazeru dişlerini sıktı. İkisinin kahramanlığı çok uzun sürmemişti ki ikisi de acı dolu bir ölümle kucaklaştılar. İkisi öldüğü sırada bir trol kalabalığın arasında sert bir giriş yapıp dikkati üzerine çekmişti. Kazeru onu hemen tanımıştı. Rakibi trol Oreh'ti. Oreh bir savaş narası atıp herkesi tahrik edip kendi üzerine çekiyordu. Kazeru hazırlık sürecini bitirdiği sırada bir umutla Oreh'e baktı ama görebildiği tek şey onun parçalanan kafasıydı ve Kazeru göz yaşları içinde ışınlanmayı gerçekleştirdi. Oreh'in ve diğerlerinin kazandırdığı birkaç saniye çok fazla kişinin hayatını kurtardı. Düşmanlar avlarını kaçırmanın öfkesiyle ölü olarak yatan yari-insanların bedenlerini parçaladılar ve yemeye başladılar. Urs ve Wisst'in kahramanlığının bedeli bedenlerinin param parça olup yenmesi olmuştu aynı şey Oreh içinde geçerliydi yani isminin tersten yazılışı Hero olan kişi yani gerçek bir kahraman. Savaş henüz yeni başlamış olmasına rağmen yarı-insanların şehri çoktan çökmüştü ve halkın büyük bir çoğunluğu hayatlarını kaybetmişti.
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..