Bölüm 175 Savaş

avatar
869 2

Yeşil Karga - Bölüm 175 Savaş


Bölüm 175

Parça 1

'İyi misin?'

Ay Kazeru'ya içecek bir şeyler uzatırken sordu.

Kazeru ne olduğunu bilmediği içecekten bir yudum alırken cevap verdi.

'Fena değilim.'

İçeceğin tadının güzel olduğunu anladıktan sonra bir yudum daha aldı ama yine de sorunların bitmiyor oluşundan kaynaklı stresi geçmiyordu ama konuşmaya devam etti.

'Diğerlerine bir şekilde ulaşmalıyım. Işınlana bilirim ama çok uzağa gidemem. Normale göre çok daha fazla büyü gücü ve zaman harcıyorum. Bir fikrin var mı?'

Ay sığındıkları küçük evin pek de rahat olmayan tekli koltuğuna oturdu ve cevap verdi.

'Vel'in toplantı da söylediği geçitler yapılmış olsaydı bir sorunumuz olmazdı ama sanırım bu yüzden erken saldırdılar. Yani bana kalırsa ne planladığımızı biliyorlardı.'

Kazeru sorusunun cevabının bu olmadığını düşündü ve cevap verdi.

'Demek istediğin bir casusları mı var?'

Ay'ın bakışları keskinleşti.

'Aklıma gelen iki ihtimal var birincisi bir hain veya çok iyi saklanan bir casus, ikincisi ise bir şekilde bizi izliyor olabilirler.'

Kazeru içeceğinde kalan son yudumu aldıktan sonra cevap verdi.

'Ya da sadece bize bilgi veren kişi yanıldı veya yanlış bilgi verdi.'

Ay gülümsedi ve cevap verdi.

'Farklı bir açıdan düşünüyorsun.'

Kazeru'da gülümseyip cevap verdi.

'Başka bir şekilde bu kadar süre hayatta kalmayı başaramazdım.'

Konuşmaları devam ederken içeri Alya girdi ve zaman kaybetmeden konuşmaya başladı.

'Hey Kazeru dışarı gelmelisin tanrıçan insanları korkutuyor.'

Tanrıça? Kazeru'nun aklında bir soru işareti belirmişti ama zaman kaybetmeden dışarı çıktı ve kargaşanın kaynağına doğru hızla ilerledi.

'Ha ha ha sizi zayıf insanlar eğer kulumun yerini söylerseniz sizi de kulum yapacağım.'

Kazeru şaşkınlıkla küçük periye seslendi.

'Riraru'

Peri sevinçle küçük kulaklarını oynatıp heyecanla kanatlarını çırpıp Kazeru'nun dağınık ama temiz saçlarının arasına oturup konuşmaya başladı.

'Seni arıyordum sonunda bulabildim.'

Kazeru garip bir şekilde rahatlayıp kısa bir süre öncesinde sahip olduğu stresin hafiflediğini hissediyordu.

'Ortalık bu kadar karışıkken güvenli bir şekilde gelebilmene sevindim.'

Riraru ciddi bir tonla karşılık verdi.

'Haklısın yola çıktıktan bir süre sonra Meravir'in her yerinde bir şeyler olmaya başladı ve şu uğursuz gri bariyer belirdi. Ayrıca bir süre önce büyü gücün neredeyse tamamen kayboldu. Açıkçası öldüğünü düşünmüştüm ama sonrasında tekrar toparladın.'

Kazeru üzgün bir şekilde gülümsedi.

'Birkaç şey oldu daha sonra istersen anlatırım bu bir yana bir sorum var.'

Kazeru sorusunu sormaya hazırlanırken etraflarında ki şaşkın kalabalığı ancak fark edebildi. Soru sormayı bırakıp kalabalığa Riraru'yu tanıttıktan sonra Riraru'yla beraber kasabanın az dışına çıktılar.

Riraru konuşmaya başladı.

'Bir süre önce burada bini aşkın yarı-insan hissediyordum ama bir an da yok oldular. Ne oldu?'

Kazeru soğuk bir gülümsemeyle cevap verdi.

'Önce taştan şişlere onları sapladım daha sonra üzerlerine onları acı içinde parçalayacak bir patlama büyüsü sonraysa hala hayatta kalan şanslılar varsa diye hepsini gömdüm.'

Riraru direk bir cevap verdi.

'Şahit olmak istediğim bir olay gibi geldi ama bu bir yana Kazeru o aptal kılıç sonunda serbest kaldı demek.'

'Evet.'

'Sen iyi misin?'

'Hayır.'

'Yalnız mı hissediyorsun?'

'Sen gelene kadar evet ama sen buradayken idare edebilirim.'

'hmmmm anlıyorum. O serbest kaldığına göre ne olacağını biliyorsun öyle değil mi?'

Kazeru kafasını hayal ettiği gelecekte ki kadar açık gökyüzüne kaldırıp cevap verdi.

'Tabii ki biliyorum endişelenme.'

Riraru üzgün bir ifade takınıp cevap verdi.

'Peki şimdi ne yapıyoruz anladığım kadarıyla savaş başladı. Planın ne?'

'Şu anlık tek planım elimdekileri korumayı becermek.'

'Hırsın biraz az değil mi? Yani daha çok isteyeceğini düşünmüştüm.'

'Her şeyin bir sırası var Riraru önceliğim elimdekileri korumak. Bunu becerdikten sonra ilerisini düşünebilirim.'

'Hmmm garip bir şekilde daha olgun bir havan mı var desem yoksa acınası mı bilemedim.'

'Hhahaha ikisi de değil sadece ellerimin ne kadar küçük olduğunun farkına vardım. Her şeyi tek seferde tutamam.'

Riraru gülümsedi.

'İşte bu yüzden buradayım çünkü benim ellerim oldukça büyük sana her şeyi tutabilmen için yardım edeceğim.'

Kazeru şaşkınca gülümsedi evet kılıcı artık onunla değildi ama hala onu ileri itebilecek düştüğünde kaldıracak ve en önemlisi ona karşılık beklemeden destek olacak BÜYÜK bir tanrıça hemen kafasında oturuyordu.

'Teşekkürler Riraru'

'Teşekküre gerek yok ben kullarını yalnız bırakan bir tanrıça değilim sonuçta. Bu bir yana adadayken bahsetmek istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım bir konu var.'

'Dinliyorum.'

'Sizlerin tarihini araştırıyordum ve çok saçma bir boşluk buldum.'

'Boşluk?'

'Evet yüz yıla yakın bir boşluk olduğunu tahmin ediyorum bu boşlukta ne olduğuna dair hiçbir şey yok ama işin saçma yanı bu değil. İşin saçma yanı kimsenin bunu fark etmiyor oluşu. Yani tarih kitaplarını yazanlar bile farkında değil çünkü kimse bu konu hakkında yazmamış.'

'Yani tam olarak nasıl bir çıkarımda bulundun Riraru?'

'Bu sadece bir varsayım ama birisi ya da birileri büyük çaplı bir büyüyle bilinen tarihin farklı bilinmesine neden oldu. Sonraysa bunun tam olarak işe yaramadığını görüp sorun çıkartan kısmı hafızalardan sildi ya da sildiler. Bununla kalmayıp fark etmemeleri için beyinlerine bir tür bariyer koymuş olabilir.Tabi bunların hepsi bir varsayım ama orada kocaman bir tarihsel boşluk olduğu kesin bir bilgi.'

Kazeru dikkatlice her kelimeyi dinledi ve akıl süzgecinden geçirdikten sonra cevap verdi.

'Senin fark edebilmenin nedeni ise bu varsayımsal büyü yapıldığı sırada henüz bu dünyada olmaman öyle değil mi?'

'Evet.'

Kazeru ne kadar Riraru'nun sözlerine ve bilgisine güvensede duydukları fazla uçuktu ama hemen aklında beliren mor silüet bunun doğruluğunu iddia edercesine beynini karalıyordu.

'Böyle bir büyüyü Mor Cadı yapabilir mi?'

Riraru birkaç saniye düşündü.

'Mor cadı bir dakika şimdi hatırladım. O cadıyı çok uzun yıllar önce kendi dünyamda görmüştüm. Merlin'nin yasak kütüphanesine gelmişti. Onunla kısa bir süre konuşmuştum ama ne için orada olduğunu bilmiyorum. Yine de düşününce o kütüphanede hayallerinde bile bulamayacağın büyüler bulabilirsin.'

Kazeru'nun sakin gözleri öfkeli bir şekilde parladı.

'O cadı istediği bir şey için dünyanın sonuna kadar gidebilir. Benim hakkımda anlattıklarını düşününce ve kimsenin o kadar güçlü bir büyücüyü bilmemesi oldukça tuhaf geliyordu. Yani sildiği zaman benim gerçekten yaşadığım zaman dilimiydi.'

Neden?

Niçin?

Kazeru'nun aklı sorularla dolmaya başlamıştı. Bu sırada Riraru Kazeru'nun yanında olmadığı için bilmediği şeyleri Kazeru'nun aklından çekip alıyordu ve neler olduğunu öğreniyordu.

Kazeru sakinleşip konuşmaya devam etti.

'Anlaşılan kısa sürede yapmam gereken çok fazla şey olacak.'

Parça 2

Avcılardan biri aldığı büyüsel darbeyle geri uçup bir ağaca çarptı ve büyünün gücü siyah zırhının ön kısmını parçalamıştı. Diğer iki avcı kılıçlarıyla avları olan Vel'i avlamak için saldırıyorlardı. Vel kendini büyüyle kaplamıştı büyünün bir şekli ya da rengi yoktu. Tamamen doğal ve vahşi bir büyüydü. Çünkü bu büyü adanın kendi büyüsüydü Vel üzerine gelen saldırıları büyüsel bir korumayla geri püskürtüyordu. Vel büyüsüyle diğer iki avcıyı da farklı yönlere savurduktan sonra konuşmaya başladı.

'Uzun süre yaşamak sizin için pek iyi olmamış gibi eski gücünüzden eser yok.'

Avcılardan biri yerden kalkarken boğuk sesiyle cevap verdi.

'Sadece ısınıyoruz endişelenme.'

Bütün avcılar ayağa kalkıp aynı an da farklı yönlerden saldırıya geçtiler onlar koşarken büyüleri de bir şeye hazırlanıyor gibiydi üçünün büyüsü de hareketleri de oldukça uyumlu bir şekilde dans ediyordu. Vel büyüyle kılıç saldırılarını durdurduğu sırada avcıların hazırladığı büyüleri sanki iradeleri varmışçasına harekete geçip üç farklı yönden Vel'e saldırdılar.

Vel'in büyüsü zorlanmadan bu saldırıları da durdurdu. Vel sıkılmış bir şekilde konuşmaya başladı.

'Tüm yapabileceğiniz buysa yüzünüzü göstermemeliydiniz'

Sözlerinden sonra dört bir yana doğru giden bir büyü savurup üç avcıyı da yere yapıştırdı. Avcılar artık emindi adanın gücü mutlaktı.

'Söyleyin bana geçmişin görkemli kahramanları ne istiyorsunuz ne umut edip buraya geldiniz? Adanın gücünü mü istiyorsunuz? Muhtemelen öyle olmalı, peri kitaplarında bahsedilen ilkelerden biri tanrının güç ilkesi ve bunun yer yüzünde şekil bulmuş halinin ada olduğunu düşünüyorsunuz öyle değil mi? Gri'nin de baskınlık ilkesine sahip olduğuna inanılıyor. Komiksiniz. Perilerin bahsettiği ilkelerin gerçek olduğunu varsaysak bile bizim gibi sonu olan canlılar sonsuz bir şeyi kontrol edebilir mi? Tabii ki hayır. Bu dünya da sonsuz olan bir şey yok ve siz aptallar burada bir peri masalının peşinden koşuyorsunuz. Ben olmasam bu adada ki gücü kontrol edemezsiniz ve tüm Meravir haritadan silinir. Bunu aklınızdan çıkarmayın. Sizi öldürmeyeceğim zaten çok bir ömrünüzün kalmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. En azından gidip düşmana karşı savaşın bende adayı korumaya devam edeyim.'

Avcılardan biri yerden kalkarken siyah çelikten yapılmış ve bakanın tüylerini diken diken eden kaskını çıkartıp yere attı. Çürümeye başlamış cildi Vel'i bile şaşırtmıştı. Avcı konuşmaya başladı.

'Oradan bakınca yaşayan birine mi benziyorum? WHAHAHAH Vel büyük ve güçlü biri gibi davranıyorsun ama hepimizden daha zayıfsın. Yaptığın ve yapamadığın şeylerin acısını hala çekiyorsun. Geçmişin hayaletleri peşini bırakmıyor öyle değil mi? Yüzüme bak Vel bu güç değil bu lanet. Avcı olarak adlandırılan bizler sadece lanetli birer insanız. Ne daha azı ne de daha fazlası. Bugün buraya geldik çünkü düşünecek zaman yok sen bu adayı kullanmayacaksan biz kullanacağız. Eski gücümüzden eser olmadığı doğru ama biz hala birer avcıyız Vel ve sen de avlanması gereken bir şeytansın. Bakalım tanrılar hangimiz için güzel bir zar atacak.'

Vel soğuk bir şekilde gülümsedi.

'Siz aptalların adayı kullanabilmesi imkansız daha doğrusu benim dışımda birinin kullanabilmesi pek olsası değil. Sonuçta ben bile zor kontrol altında tutuyorum.'

Vel'in sözlerini umursamayan avcılar kılıçları daha güçlü bir şekilde kaldırdı bu sırada Vel ürpermişti ama nedeni avcılar değildi farklı bir şeydi. Etrafına bakmaya başladı bu ürpertinin kaynağını arıyordu. O etrafı incelerken hemen yanı başında yerden yükselen sivri uçlu buzlar onu delmek için ilerliyordu. Vel'in büyüsü onu bundan kurtardığı sırada hemen kafası hedef alan siyah bir buz mızrağı onu delip geçmek üzereyken kafasını refleks olarak kenara çekti. Büyüsünün onu koruyacağına emindi ama siyah buz onun büyüsüne aldırış etmeden yanağını sıyırıp geçti. Yanağından akan kan Vel'i kendine getirmişti.

Çalıların arasından orta yaşlı bir adam yavaşça yürüyordu. Vel'in gözleri öfkeyle parladı.

'Eismann'

'Üzgünüm Vel ama bugün burada senin için bir kurtuluş yok.'

Eismann sözlerinden sonra Vel'in dört bir yanını saran buzlar adeta onu bir kafese almıştı ve aynı an da harekete geçip Vel'e doğru ilerliyorlardı. Vel'im pasif çalışan büyüsü güçlüydü ama bunu durdurabilir miydi işte bu büyük bir soru işaretiydi. Tam o sırada gökyüzünün mavi rengi kızıla boyandı. Sanki güneş batıyor gibiydi. Vel üzerine gelen saldırıyı umursamadan gözlerini yukarı çevirdi devasa ve alev alev yanan bir anka dalış yapmış bir şekilde ilerliyordu ve

'Bummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm'

Bütün adayı sarsan bir ses eşliğinde Vel'in yanına iniş yaptı onun inişiyle beraber ilerleyen buzlar korkak bir çocuk gibi hızla ortadan kayboldu. Herkesin gözleri şaşkınlıkla büyümüştü. Anka yavaş yavaş kaybolurken alevlerin içinde parlayan yeşil gözler gerekli mesajı veriyordu. Herkes vahşi saçlarının arasında oturan periye aldırış etmeden aynı anda konuştu.

'Kazeru Yuuma'

Bu sırada çalıların arasından başka biri daha belirmişti hayır bir değil iki kişiydi. Kazeru gözlerinin yeni beliren kişilere çevirdi.

'Tam da duyduğum gibi siz ikiniz de buradasınız.'

Ölüm büyücüsü ve onun yardımcısı da Eismann ve Avcılara yardım etmek için buradaydı.

Eismann bir kahkaha patlattı.

'HAHAA Genç adam ikinci kez ölmek için burada olmana sevin---'

Sözünü bitirmeden derinden gelen bir ürpertiyle konuşmayı bıraktı.

'Öğrencimden uzak dur yaşlı adam.'

Berlin'in sesi yankılanıyordu ve havadan yere iniş yaptı.

'Yanlış hatırlamıyorsam Eismann'di. Evet senin kelleni öğrencim yerine ben alacağım. Kazeru'sen de şu ikisiyle ilgilen.'

Kazeru gülümsedi ve cevap verdi.

'Her ne kadar onu ben öldürmek istesem de şu an ona karşı kazanamayacağım bir gerçek bu yüzden o ikisiyle yetineceğim'

Ciddi bir hava tüm adayı sararken son bir ses ciddiyeti kritik seviye de arttırdı.

'Yuu onları kulum yapalım'


Devam Edecek






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr