Bölüm 180
Parça 1
'Yaralarınla ilgilendim nasıl hissediyorsun.'
Kazeru yaslandığı ağaçtan güç alarak ayağa kalkarken cevap verdi.
'Hareket edebiliyorum yani iyi sayılırım.'
Riraru gülümseyip Kazeru'nun saçlarının arasına konduktan sonra oturdu.
'O zaman gidelim.'
Kazeru ileri doğru kendinden emin bir adım attığı sırada arkasından ona seslenen kişi adımını yarıda kesmesine neden oldu.
'Ah gerçekten yaşıyorsun.'
Kazeru sesi sahibini tanıyordu yavaşça arkasına döndü bir eli kınında ki kılıcını çekmeye hazır bir şekilde beklerken cevap verdi.
'Berlin'nin seni öldüreceğini düşünüyordum anlaşılan kaçmayı başardın Eismann'
İlk karşılaşmalarına göre Kazeru oldukça sakindi.
'Öldürülmeye oldukça yakındım ama birkaç küçük buz numarası ve onun aceleci olması sayesinde kurtuldum. Haha gerçekten tehlikeli biri, bir daha ona karşı savaşmak istemiyorum.'
Kazeru'nun bakışları keskindi. Riraru hiçbir şeyi umursamayan ifadesini takınmaya devam ediyordu. Kazeru'nun hafızasından daha önce ne olup bittiğine çekip baktığı için Eismann kim olduğunu biliyordu.
'Üzgünüm Eismann ama şu an senle ilgilenecek zamanım yok gitmeliyim.'
Eismann gülümsedi.
'Aceleci olma genç adam gittiğin yerde ölme ihtimalin oldukça fazla gerçi bu benim için daha iyi olur. Gri'yi canlandıramadan ölmüş olursun.'
Kazeru şaşkın bir ifadeyle cevap verdi.
'Neden bahsediyorsun?'
Eismann ellerini gererken cevap verdi.
'Karımın söylediğine göre Gri'yi serbest bırakacak kişi sensin bu yüzden bunu yapmadan önce ölmen gerekiyor.'
'Hahahah böyle bir planım yok olsa bile nasıl bırakacağımı bile bilmiyorum. Muhtemelen Aiko kendi çıkarları için seni yönlendiriyordur.'
Eismann tekrar gülümsedi ve cevap verdi.
'Aiko bana asla yalan söylemez. Ayrıca söylediği her şey mutlaka doğru çıkacaktır. Bunu biliyor olman lazım'
Kazeru kaybedecek zamanı olmadığını biliyordu ama cevaplara kulağını tıkayamazdı.
'Ne demek istiyorsun?'
'Kızılın güçlerini almanı ve ona öngörü lanetini verdiğini biliyorsun karım sana söyledi ama öngörü denen lanetli gücü nereden aldığını söylemedi öyle değil mi?'
'Evet.'
'O güç Aiko'nun gücüydü doğduğundan beri sahip olduğu lanetli bir güç. Ona çok acı veren bir güç ve sen bu laneti ondan aldın. Bu yüzden sana ne kadar minnettar olduğunu bilemezsin. Hem o güç hem de illüzyonları onu oldukça kötü bir hale getiriyordu. Çoktan fark ettiğine eminim ama o delinin teki.Ne kadar aklı başında gözüktüğüne aldanma içinde ki delilik tüm dünyayı yutabilecek kadar büyük. Her şeyi bilmesinin nedeni de zamanında çak fazla ileriye bakmış olması. Sonuçta gücünü kontrol edemiyordu.'
Kazeru birkaç saniye düşünüp cevap verdi.
'Neden şimdi bunları söylüyorsun?'
Eismann iç çekip cevap verdi.
'Bunun cevabı bir yana genç adam anlaşılan o ikisini öldürdün'
Kazeru anında cevap verdi.
'Evet' Keskin ve net bir tonu vardı.
'Büyünü yenilerken biraz beni dinle genç adam ilginç şeyler duyacaksın.'
'Neden Eismann? Neden beni öldürmek yerine bu sefer benimle konuşuyorsun.'
'Genç adam o zaman ki şartlar farklıydı ve o zaman da seninle konuşmaya çalıştım ama sen saldırıp durdun. Ayrıca kafanda ki o peri izin vermediği sürece seni öldüremem. Benim gücüm onun gücünü aşamaz.'
Kazeru şaşırmıştı gözlerini yukarı çevirdi Riraru'dan bir cevap bekliyordu. Riraru ayağa kalktı ve Eismann'ı işaret ederek konuşmaya başladı.
'Haddini biliyor olman iyi bir şey buz büyücüsü. Kimse benim kuluma ben yanındayken zarar veremez.'
Riraru göğsünü gerip bir iki kez göğsüne gururla vurdu.
Eismann başını saygıyla eğip cevap verdi.
'Ailemin bana öğrettikleri şeyler arasında perilere bir tanrıymış gibi saygı duymamız gerektiği vardı ve ben bunu hala hatırlıyorum.'
Riraru geri otururken cevap verdi.
'Hahah senin gibi saygılı gençleri severim buz büyücüsü. neyse dinleneceğim konuşmanıza devam edin.'
Kazeru şaşkınlıkla konuşmaları dinliyordu sonunda kafasını iki yana sallayıp gözlerini Eismann'e dikti.
'Dinliyorum Eismann.'
'O ikisinin ve kısa bir süre önce ölen diğer iki arkadaşları Meravir'de bir sürü bulunan küçük kasabalardan birinde doğdular. Bilmediğine eminim ama fark etmeşsindir. Büyü yapamayanlar büyücülerden korkarlar ve bu korku oldukça doğal. Problem bu korkunun onlara yaptırdıkları. Vahas ve Fulmine'nin küçükken maruz kaldığı kötü şeyleri hayal bile edemezsin. O ikisinin amacı büyücü olmayanlarla büyücü olanları birbirinden ayırmaktı. Basitçe büyücü olmayalanları Meravir'den atmaktı. Eğer herkes aynı olursa bir problem kalmayacak diye düşündüklerine eminim. Biraz da intikam arayışındalardı. Açıkçası ben ve avcılarda aynı düşüncedeyiz bütün Meravir'e barış getirmenin en iyi adımlarından biri farklılıkları temizlemek.'
Kazeru bu fikri beğenmemişti yüzünden çok net anlaşılıyordu. Direk bir cevap verdi.
'Farklılıklarla yaşamayı öğrenmek ve bunun kötü bir şey olmadığını anlamak o kadar da zor olmamalı.'
Eismann gülümsedi.
'Bunu acı çeken küçük çocuklara söylemeye ne dersin?'
'Eismann küçük kız kardeşimi öldürdün ve köyde ki bir sürü masum kişiyi. Şimdi bana bunlardan mı dem vuruyorsun?'
Eismann yavaşça arkasını dönüp oradan uzaklaşmaya başlarken cevap verdi.
'Hiçbir şey bilmiyorsun Kazeru Yuuma, bende hiçbir şey bilmiyorum. Bütün cevaplar deliliğin kaynağında yatıyor. Binlerce yalan(yılan) arasından doğru(gerçek) olanı bulmakta iyi şanslar.'
'Yani cevap istiyorsam Aiko'ya sormalıyım öyle değil mi?'
Eismann görüntüsü giderek kayboluyordu ve sesi uzaktan geliyordu.
'Evet aynen öyle Kazeru Yuuma şimdi benim yapmam gereken farklı bir iş çıktı anlaşılan dinlenecek zamanım yok.'
Eismann gözden tamamen kaybolduğunda Kazeru derin bir nefes aldı kendi sakinliğine şaşırıyordu.
Sakin ve soğuk kanlıydı ama kısa bir süre önce tamamen çılgınca hareket ediyordu. Mentalitesinde ki bu keskin değişimler iyiye işaret değildi ama şimdilik bu düşünceleri kafasından kovaladı ve Berlin'lerin olduğuna inandığı yere doğru yola koyuldu.
Parça 2
Gri bariyeri yarıp geçen güneş ışıkları adayı aydınlatıyordu. Meravir'in tepesinde süzülen devasa ada günlük rutinine devam ediyordu. Yerden gözükmesi pek mümkün değildi çünkü daha önce Mavi cadının yaptığını Vel devam ettiriyordu. Büyüyle adayı görünmez kılıyordu. Yine de bugün yer yüzünde yaşayanlar tuhaf bir görüntüyle karşı karşıyaydılar. Savaşın uğramadığı nadir yerlerden birinde yukarıya bakanlar süzülen adayı görebiliyorlardı. Gölgesiyle kendini oldukça belli ediyordu zaten. Bu yaşandığı sırada hemen Vel'in gözü önünde vahşi bir düello başlamıştı. Büyüden bir orağın ve simsiyah vahşi bir kılıcın çarpışması güneş ışıklarının bile kaçmasına neden oluyordu. Yere ulaşamadan yön değiştiriyorlardı adeta. Büyünün gücü doğal düzeni bozuyordu.
Berlin vahşice orağını kullanıyordu gözlerinin sadece akı gözüküyordu tamamen çıldırmış bir savaşçıyı andırıyordu. Avcı daha sakindi ama baskı altında olan oydu. Kılıcıyla her saldırıya karşılık veriyordu ama Berlin'nin vahşiliği ve gözü dönmüş haline karşı bir şey yapamıyordu. Berlin ağır bir saldırıyla Avcı'yı geri çekilmeye zorladı ve avcı çekildiği an orağını tek eliyle çevirmeye başlayıp avcıya fırlattı. Avcının kılıcını savurmasıyla çıkan siyah dalga orağa vurup geri sektirdiği sırada Berlin Avcının tepsine inerken ellerini birleştirip tek yumruk yapıp kafasına geçirdi. Avcının bedeni yerle buluşmak üzereyken saçlarından çekilip kaldırıldı ve kılıcını tuttuğu eli vahşice koparıldı. Berlin kopardığı kolu fırlatıp avcıyı yumruklamaya başladı. Sert ve rakipsiz yumruklardı. Bu yumrukları avcının bütün vücudu hissediyordu kanla beslenen toprağın rengi bile değişmeye başlamıştı. Yumruklamayı kesip iki eliyle avcının kafasının yanlarından tuttu ve sıkmaya başladı. Saniyeler geçmeden elinde parçalanmış bir beyin ve kafatası kalmıştı. Bedeni kafadan ayırılıp yere düştü. Sıçrayan kan yüzünden yüzü dahil her yeri kandı Berlin'nin. Sakinleşmişe benzemiyordu elinde ki parçaları fırlattı ve etrafına bakmaya başladı.
Sanki bir şeyin olmasını bekliyordu. Avcıdan kalan parçalar yanmaya başladı ve bir saniye dahi sürmeden kül oldu ama kılıcından kara bir duman yükseliyordu ve yükselen dumanın arkasından yeni beden ortaya çıkmıştı. Zırhı gitmişti sadece siyah tonlarda iki parçadan oluşan giysileri vardı.
'Gerçekten korkutucusun büyücü kral ya da Ölüm meleği hangisini tercih edersen.'
Kelimeler Berlin'e ulaşmıyordu tamamen aklını kaybetmişti. Dirilen rakibine doğru atılıp orağını savurdu. Avcı siyah kılıcıyla saldırıyı karşıladı. Berlin bir nara atıp saldırmaya devam etti. Avcı geri çekilerek saldırıları karşılıyordu. Bir açık bulup Berlin'i kesmek için saldırdı ama kolu orak tarafından koparıldı ve hemen ardından diğer kolu da koparıldı. Berlin orağını vücudunun bir parçası gibi hareket ettiriyordu. Kollarından sonra vücudunu yapay bir şekilde ikiye ayırdı ve hemen ardından kafasını bedeninden ayırdı. Avcıyı yine öldürmüştü ama avcı aynı hızla geri döndü.
'Haha bu eğlenceli değil ama gücüm her saniye artıyor henüz tam gücümde değilim ama çok kısa bir süre so---'
Berlin bu kez boşta ki eliyle avcının kalbini söktü ve parçaladı ama saniyeler geçmeden avcı yeniden dirildi.
'Müthiş öyle değil mi? Ah bu arada karşılık vermememin nedeni gücü denemekti şimdi gerçekten savaşabiliriz ayrıcı gücüm ideal kıvama geldi.'
'Waaaaaaaaaaaaaa!!!'
Berlin bir kükremeyle rakibine atıldı tonluk güçte ki yumruklarını vahşice savururken avcıda aynı şekilde saldırıya geçti ikisi de savunmuyordu sadece birbirlerini yumrukluyorlardı ve dövüşün başından beri bir ilk gerçekleşti. Berlin kendini yerde buldu ama uzun sürmeden yerden kalktı ve tekrar saldırdı. Avcı hem hız hem de güç olarak üstün gelmeye başlamıştı. Berlin'nin saldırıları daha da sertleşti ama fayda etmiyordu. Avcı çevik bir hareketle Berlin'nin arkasında geçti ve onu yere yapıştırıp sağ eliyle kafasını tuttuktan sonra Berlin'nin kafasını yere sürterek koşmaya başladı.
'Waagahahah'
Bir süre sonra durup kafasını hafif kaldırıp yere tekrar çarptı ve buna devam ederken Vel bilincini az da olsa geri kazandı.
'Ber---lin'
Doğrulmaya çalışıyordu ama buna gücü kalmamıştı bile aldığı yaralarla hala hayatta olması bile mucizeyken hala hareket etmeye çalışıyordu. Yerden aldığı taşı olan gücüyle Avcı'ya fırlattı. Taş avcının sırtından sekip yere düştü. Avcı Berlin'nin kafasını bırakıp Vel'e döndü. Gözleri kızıl renkte parlıyordu.
Soğuk ve uğursuz sesi dudaklarından kaçtı.
'Hala hayattasın ne kadar güzel.'
Sakin adımlarla Vel'e yaklaşıyordu Vel kafasını kaldırdı gülümsemek istedi ama gücü kalmamıştı. Konuşmak için çenesini hareket ettirmek bile zor geliyordu. Bir köpeği kaldırır gibi Vel tek eliyle kaldırdı.
'Adanın yüce efendisi, bir cadı tarafından eğitilmiş büyücü ve o siyah şeytanlardan birini yenmiş kişi. Hepsinin sen olduğuna inanmak zor geliyor. Neyse artık bir önemi yok.'
Avcı Vel'in bedenin havaya fırlattı sağ elini yumruk yapıp gerdi. Siyah büyü gücü yumruğunu kaplamıştı ve bekletmeden havada süzülen Vel'i hedef alarak yumruğunu savurdu. Ama yumruğu ilerlemiyordu gözlerini Vel'den çekip yumruğuna çevirdiği sırada suratına yediği yumrukla geri savruldu. Düştüğü yerden kalkarken sağ eline baktı bilek ve parmak kemiklerinin tamamen kırıldığını rahatça anladı. Berlin Vel'in bedenini yakalayıp nazikçe yere koydu. Yüzü ve bedeni yara içindeydi ama sanki hiçbir şeyi yokmuş gibi rahat gözüküyordu. Gözlerinin hala sadece akı vardı. üzerinde ki giysisi tamamen yırtılmıştı sadece altında yırtılarak bir şorta dönüşen şey kumaş kalmıştı. Avcı yerden kalktı ve bir iç çekti o sırada kırık kemikleri çoktan iyileşmişti. Siyah büyüsü bedeninden dışarı taşıyordu. Uğursuz hava etrafa yayılıyordu. Avcı kılıcını eline çağırdı ve Berlin'i öldürmek için harekete geçti. Hızlıydı hem de çok, kılıcını yukarıdan aşağı savurdu. Berlin sol eliyle kılıcı havada yakaladı ve sıktı. Elinden akan kanlar bir yana kılıç ilerleyemiyordu.
Avcı önce kılıca sonra Berlin' baktı.
'Ne ol--'
Sözünü bitiremeden suratına yediği yumrukla sendeleyip kılıcı bıraktı hemen ardından Berlin kılıcı fırlatıp iki eliyle avcının kafasını tutup indirip suratına dizini geçirdi hemen ardından karnına güçlü bir yumruk. Avcı dengesini sağlamaya çalışırken Berlin'den büyü dolu yumruğu yedikten sonra havaya uçtu. Berlin çenesine doğru vurmuştu yumruğu ve Avcı havaya süzülürken ondan daha yüksele sıçradı ve havada suratına bir yumruk daha geçirdi ve avcıyı anında yere çiviledi. Avcının yere çivilenmesinin üzerinden bir saniye bile geçmemişken hemen üzerine Berlin indi. Bütün çevre mahvolmuştu. Berlin avcının üzerinden çekildi. Avcı adeta kan kusarak ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.
'Bu kadar yeter'
Avcının siyah büyüsü bütün uğursuzluğuyla tamamen ortaya çıkmıştı sanki siyah bir sis her yeri sarmış gibiydi. Büyüsü sanki her şeyi yutacak bir kara delik gibiydi derin ve içinden çıkılamaz bir yer gibiydi.
İleri doğru adımını attı.
'Şimdi seni ve arkad-----' Avcı donup kalmıştı. Gözleri büyümüştü ve bedeni hareket edemiyordu. İstemsiz bir titreme bedenini ele geçiriyordu.
Hemen karşısında duran ve korkunç gözlerini avcının gözlerine dikmiş Berlin'nin büyüsü Berlin'nin hemen arkasında duruyordu. Berlin'nin en az 3 katı büyüklüğün de bir silueti andırıyordu bu büyü. Kanatları ve orağı olan bir siluet. Gözleri deliliğin kızılıyla parlayan bir siluet ve her şeyden çok bir ölüm meleğine benzeyen bir siluet. Avcı bilinçsizce bir korkuya kapılmıştı mutlak olduğuna inandığı gücü bile korkuyu ve onun kanıtı olan titremeyi durduramıyordu. Berlin ileri doğru bir adım attı ve Avcı bilinçsizce geri doğru bir adım attı.
Adeta avcı ve av yer değiştirmişti...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..