Bölüm 185
Parça 1 Aiko
Aiko mor cadı bütün olanları koca bir gülümsemeyle izliyordu.
'Vel öldü ama ada kurtuldu. Anlaşılan küçük bahsimizi sen kazandın Aria eğer yaşıyor olsaydın seni tebrik ederdim ama çoktan öldün ve arkanda korkunç bir ada ve sadece bilgiden ibaret olan Alice'i bıraktın. Alice Kazeru'nun boyut büyüsünü istiyor bu sayede sadece kontrolü yüzde yüz bir şekilde eline almakla kalmayacak ayrıca hayalini gerçekleştirme fırsatı elde edecek. Yani soyut bir varlıktan somut bir varlığa dönüşmek. Özetle gerçek olmak istiyor. Kanlı canlı biri olmak istiyor. Bunun için çırpınıyor ama aynı zamanda Kazeru'ya da yardım etmek istiyor. Demek ki Aria'nın Kazeru hakkında ki hatıralarına sahip. Her şeyin sonunda geçmişte ki Kazeru'yla anlaşabilenler ben ve Aria'ydı. Diğerleri pek sevmiyordu onu ki bu doğal. Gerçi haksız değillerdi. Kibrin, gücün, açlığın vücut bulmuş hali gibi birine dönüşmüştü. Neyse ki Alice değişkeni dışında her şey planladığım gibi gidiyor ama ne kadar istesem de Alice'i manipüle edemiyorum. Yüzlerce sabit arasında ki tek değişken bütün sonucu baştan aşağı değiştirebilir. Dikkatli olmalıyım bu kez hata lüksüm yok ikince kez başarısız olmayacağım.'
Parça 2 Olivya
Düşman cesetlerinin arasında duran Olivya'nın gergin ifadesi yavaşça kayboluyordu. Adanın tekrar yükselmeye başlaması onun rahatlatan konuydu ve yavaşça adanın tekrar görünmez olmasını izledikten sonra derin bir nefes alıp mırıldandı.
'Teşekkürler Yuu'
Birkaç saat içinde Westford'ların bölgesinde bütün halk ve askerler toplanmıştı. Olivya'nın babası bir konuşma yaparken Rias ve Olivya hemen babalarının yanında duruyorlardı. Rias'ın yaraları artık iyi sayılırdı. Bunlar olduğu sırada Aceline bir grup askerler beraber devriye gezmekle meşguldü sadece bu da değil dört bir yana gözcü göndermişlerdi. Şimdilik kazanmış olabilirlerdi ama bu daha başlangıçtı. Büyücüler etrafı büyü ile izleyerek herhangi bir durumda erkenden haber verebileceklerdi. Sonuçta Arnus'un başına gelen yıkımın aynısını yaşamak istemiyorlardı. Babasının konuşması esnasında Olivya'nın aklında ki tek düşünce diğerlerini bulup bir araya gelmekti. İçinde ki rahatsız edici his yüzünden biraz tedirgindi ama diğerlerinin güçlü olduğunu bildiği için bir yandan da kendini rahatlatabiliyordu. Bu düşünce bir yana düşmanın hareketlerini çözmeye çalışıyordu. Bir an da Meravir'in her bir yanına eş zamanlı bir saldırı başlattılar ama bazı yerlere gönderilenler pek de güçlü değillerdi. Olivya bunu yaptığı savaştan anlayabiliyordu. Nasıl bir strateji izlediklerini anlamak gerçekten zor geliyordu Olivya'ya ama emin olduğu şey daha hiçbir şeyin bitmediğiydi. Çünkü biliyordu elinde ki ikiz kılıçlar için geleceklerdi. Gerçekten tek istedikleri siyah merasim'in parçaları mıydı?
Olivya bilmiyordu ama bilmek için can atıyordu. Düşünceleri esnasında istemsizce mırıldandı.
'Kim gelirse gelsin kazanacağım.'
Kaybetmeyeceğim değil kazanacağım demesi onun düşünce yapısının en güzel açıklamasıydı.
Olivya hiçbir zaman kaybetmeyeceğim diye düşünen biri değildi her zaman kazanacağım diye düşünen biriydi.
Parça 3 Felina
Karanlık bir odada tek başına oturan kraliçe düşünceleri içinde kaybolmuştu.
Öfkesi ve hüznü beyni içinde bir çatışma içerisindeydi. Şehirleri yok edildi ve yarı-insanların büyük bir çoğunluğu öldü kalanların ise neredeyse hepsi yaralı. Kendi ise hala iyileşememişti. Tüm iyileşme yeteneğine rağmen iyileşmesi uzun sürüyordu. Kazeru'nun apar topar buradan ayrılması da içine sinmemişti. Derin bir iç çekip olan biteni kafasında özet geçti. Nasıl yenildiğini ve nasıl halkının ölmesini engelleyememesi hepsi gözlerinin önünde beliriyordu. Görüntüler giderek bulanıklaşıyor ve kızıl bir tona bürünmeye başlıyorlardı ve artık karanlık oda da parlayan bir çift kırmızı göz vardı. Bu sırada dışarıdan gelen sesler Felina'nın aklını kaybetmemesini sağladılar. Felina ne olduğunu öğrenmek için dışarı çıktı. Gök yüzünden aşağı düşmekte olan devasa ada göz bebeklerini büyütmüştü ama fazla uzun sürmeden adanın durması ve beliren yeşil-mavi kanatlar herkesi rahatlatmıştı.
Adanın yükselmeye başlaması da onları mutlu etmişti. Felina gülümseyip mırıldandı.
'Ben burada acınası bir şekilde dururken sen hala birilerini koruyorsun. Kendime gelmeliyim hala kaybetmekten korktuğum bir sürü şey var en azından onları korumalıyım.'
Sağ yumruğunu kaldırıp sıktı.
'Daha fazlasını kaybetmeyi kaldıramam.'
Felina'nın gözleri yeni bir motivasyonla yanıyordu. Duruşu, bakışları ve yürüyüşü tekrar öz güvenle dolmaya başladı.
'Tıpkı senin gibi olmalıyım mızmızlanmadan elimden geleni yapıp herkesi korumalıyım. Tıpkı Kazeru tıpkı Ejderha kral gibi ama içimde ki bu acınası his kaybolmuyor...'
Parça 4 Junko
Junko'nun güçlü rüzgar büyüleri düşmanları dört bir yana savuruyordu diğer elflerin içinde görkemli bir şekilde kendini belli ediyordu. Kızıl cadıdan yani Avenir'den aldığı eğitim onu çok daha ileri taşımıştı ama içten içe düşündüğü şey onun bu noktaya ulaşmasını sağlayanın Kazeru olduğuydu. Kısa sürede düşmanlardan kurtulmuşlardı ki akılsız düşmanlardan daha fazlası yoktu. Junko savaş alanın oturmuş soluklanırken gök yüzünden aşağı düşmeye başlayana adaya sakince bakmaya başladı. Bu sırada yanına yüzünde koca bir gülümsemeyle kızıl cadı geldi. Junko bakışlarını adadan kaçırmadan konuşmaya başladı.
'Bir yere gideceğini söylemiştin.'
'Ahh evet ama biraz ertelemem gerekti o bir yana şu adaya bak birazdan tüm Meravir'in sonunu getirebilir.'
'Fark ettim.'
İkisi adanın düşüşünü izlerken ada yavaşça durmaya başladı ve sonunda durdu. Kısa bir süre sonra ise bir çift devasa yeşil-mavi kanat ortaya çıktı. Junko büyülenmiş bir şekilde kanatlara bakıyordu.
Kızıl cadı Avenir ise şaşkındı. Mırıldanmaya başladı.
'Aria'nın büyüsü ve tam olarak olmasa neredeyse Aemulor'un büyüsü. Mavi cadının ve yeşil cadının gücünü aynı an da kullanıyor. Hahhahahah gerçekten korkutucusun. Eskiden böyleydin ve şimdi de böylesin'
Ada yükselmeye başladığında Junko kendi kendine konuştu.
'Gerçekten inanılmaz birisin öyle değil mi Kazeru?'
Avenir adanın yükselmesini biraz daha izledikten sonra Junko'ya döndü.
'Sanırım artık gide---'
Anlık bir acıyla başını tuttu Avenir. Görmek istemediği görüntüler beynine akmaya başlamıştı.
Cesetlerden oluşan bir dağ ve dağın tepesinde her türlü rengi saçan bir kapı.
Cesetlerin sahiplerini teker teker tanımaya başlamıştı istemeden ağzından dökülen kelimeler bunu ele veriyordu.
'Felina, Olivya, Junko, Reiko, Elflerin lideri, Vel, Berlin, Reynold, Riraru'
ve daha ismini bilmediği binlercesi hepsi bu dağı oluşturuyordu. Kazeru onların arasında yoktu.
Görüntüler hala bitmemişti dağın hemen yanı başında bakışları tepede ki kapıya bağlanmış olan biri vardı.
Elinde ki kanlı kırık kılıcı bir darbeden değil aşırı kullanımdan kırılmıştı.
Üstü başı kan içindeydi ama kendi kanıyla değil biçtiklerinin kanıyla.
Sakindi.
Soğuktu.
Duygusuz bir ifadesi vardı.
Evet Avenir tanımıştı bu kişiyi.
'Kazeru Yuuma'
Kazeru yavaşça Avenir'e döndü sanki gerçekten onu görüyormuş gibi bakıyordu Avenir'e.
Avenir Kazeru'nun sahip olduğu Mor gözlerden dolayı ürkmüştü. Kazeru kırık kılıcını kaldırdı ve Avenir'e doğru yürümeye başladı.
Avenir hareket edemiyordu çünkü gerçekte orada değildi.
Avenir Kazeru'nun ona yaklaşması sayesinde yeni bir görüntü yakaladı. Kazeru'nun bedeninden yükselen ince mor ipleri takip etti ve adeta bir kuklacıyı andıran Aiko bu iplerin kaynağıydı. Kazeru kılıcını Avenir'e tek hamlede sapladığı sırada Avenir hiçbir şey hissetmedi. Ama biri yere düşüyordu bu Avenir değildi Avenir düşen kişiye baktı aynı zamanda her şeyi onun gözlerinden görüp duyduğunu fark etti.
Düşen kişi göz yaşlarıyla kaplı Melia'ydı.
Melia'nın gözlerinde ki ışık kaybolduktan sonra görüntüler hızlıca kayboldu ve Avenir kendine geldi.
Nefes nefeseydi ilk kez bu uzunlukta bir ön görü yaşıyordu. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki bir büyücü olmasaydı çoktan ölmüştü.
Junko endişeyle sordu.
'Ne gördün?'
Avenir korkunç bir şekilde gülümsedi.
'Sonu'...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..