Bölüm 222
Parça 1
♫ Hmm hmm hm hm hm hm ♫
♫ Her adım da sona doğru ♫
♫ Her nefeste sona doğru ♫
♫ Her saniye de iliklerine kadar ♫
♫ Biliyoruz, hissediyoruz. ♫
♫ Son yakın, son geliyor biliyoruz ♫
♫ Şimdi son gelmeden sıkıca tutun ♫
♫ Sevdiklerine yakın ol ♫
♫ Ve onlarla beraber bir gün için daha mücadele et ♫
♫ O günün son olduğunu bilsen bile... ♫
Riraru'nun karamsar şarkılarından biri daha son buldu. Kazeru iç çekip konuşmaya başladı.
'Sesin adeta büyü gibi dinleyeni kendinden geçirecek kadar güzel ama sözlerin yeni bilenmiş bir kılıç gibi dokununca acıtıyor.'
'Zamanla daha iyimser şarkılar yazabilirim ama hemen değil bununla idare edeceksiniz.'
'Öyle olsun bakalım'
Yollarına devam ettiler ve sonunda aradıkları sütunu buldular. Sütunun başında kimse yoktu ama olmalıydı. Kazeru etrafı süzüyordu. Çalıların arasından yaşlı bir adam çıktı. Sakalları ve saçları oldukça uzun hatta kaşları bir normale göre oldukça uzundu, yüzü kırışıklıklarla kaplı gözlerinin sarı rengi solmuş biriydi. Suratında ki bıkkın ifade sakalları tarafından saklanıyordu.
Elinde ki eski bastondan yardım alıp ilerleyip konuşmaya başladı.
'İzleyeceğinize işinizi yapsanıza. Neden burada olduğunuzu ve benim neden burada olduğum oldukça açık.'
Kazeru sakince cevap verdi.
'Ölmek isteyecek kadar uzun mu yaşadın yoksa sadece başka bir şansın olmadığı için mi bu kadar hazırsın.'
Yaşlı adam sütuna yaslandıktan sonra cevap verdi.
'Yeterince uzun yaşarsan her şey anlamına kaybetmeye başlar ve her zaman yanında olacağına inandığın kişiler bile teker teker zaman tarafından yutulur. Ya kendini deliliğe bırakıp yaşamaya devam edersin ya da yaşayan bir ölü gibi yürümeye devam edersin. Ta ki kazılmış bir mezara düşene kadar.'
Riraru esnedikten sonra konuşmaya katıldı.
'Neden hala konuşuyoruz ki madem isteğin bizim isteğimizle uyuşuyor fazla uzatmanın bir anlamı yok.'
Kazeru kılıcını kınından çıkarmak için uzandığı sırada partneri onu durdurdu.
'Bunu ben hallederim. Ayrıca her ne kadar karşı koymayacakmış gibi davransa da savaşmadan ölmeyeceğine eminim. Biraz eğleneyim.'
Yüzünde ki sırıtış oldukça tehlikeliydi. Yaşlı adama döndü.
'Hadi bakalım bir Druid'in neler yapabileceğini göster.'
Yaşlı adam üstünde ki kürke benzer hırkasını attı cılız ve güçsüz vücudu ortaya çıktı. Vücudu yavaşça dönüşmeye başladı tıpkı bir yarı-insana benziyordu. Boz ayıya dönüştü. Herkesin beklentisi daha farklıydı ama oldukça basit bir hayvana dönüştü. Bir kükremenin ardından koşmaya başladı aynı an da yer altından çıkan ağaç kökleri hedefinin etrafını sarıyordu. Kazeru şaşkındı çünkü hem bir yarı-insan gibi dönüşüyor hem de büyü yapabiliyordu bu yaşlı adam ama her şeye rağmen Kazeru'nun partneri Kazeru'nun kılıcını kınından çıkarıp ayıya doğru atıldı. Zarif kılıç hareketleriyle kökleri parçalara ayırdığı sırada ayının saldırılarından zarifçe sıyrılıyordu. Adeta boğa ile oynayan bir matador gibiydi. Açıkça beliydi bu dövüş her an bitebilirdi sadece isteğe bağlıydı. Birkaç dakika daha devam ettikten sonra bir kesilme sesiyle dövüş bitti. Bu birkaç dakika da ayının sırasıyla ayakları, kolları ve en son ise kafası koptu. Oldukça acımasız bir savaşın ardından aldığı kılıcı büyü ile temizleyip Kazeru'ya uzattı.
Kazeru bir şey demeden kılıcı alıp kınına geri koydu. Her şey fazla basit ve hızlı olmuştu. Azul sütunu koruyan herkesin oldukça güçlü olduğunu söylemişti ama bu yaşlı adam için bu geçerli değişti. Belki de sadece savaşıyormuş gibi davranmıştı ama artık bunu bilmenin bir yolu yoktu ve bir anlamı da yoktu. Sonuçta istediklerini elde ettiler ve Kazeru sütunu yerle bir etti.
Bu sürec bu savaş bu mücadele anlamsızdı diye düşündü Kazeru.
Birçok şey anlamsızdı ama bunun nedeni gerçekten anlamsız olmaları değildi sadece bilgi eksikliğiydi. Aslında her şey bundan ibaretti. İkinci hedeflerine doğru yola çıktılar. Kazeru'nun kuleden çıktığından beri bitmeyen bu yolculuğu onu oldukça değiştirmişti iyi ve kötü yanları vardı bu değişimin ama bu bir yana artık yolculuğunun sonuna doğru ilerlediğini biliyordu, hissediyordu. İstediği şeylere ulaştığı sürece yaptığı şeylerin onun için artık bir önemi kalmamış gibiydi birini öldürmek artık sadece günlük bir olay gibiydi ki şartlar bunu bu hale getirmişti. Bütün bu savaş arkadaşları için değildi sadece kendi bencil isteği içindi. Hepsi iyi olduğu sürece ne yapması gerektiği umrunda değildi. Olay bu kadar basitti.
Parça 2
Aiko tek başına ormanın içinde yürümeye devam ediyordu arkasında bıraktığı Reiko'nun kendi başına iyi olacağına emindi. Şapkasını Melia'ya verdiğinden beri garip hissediyordu. Sadece bir şapka gibi dursa da gücünün bir kısmını tutan o şapkaydı. Tamamen Aiko'nun bir parçasıydı o şapka. Melia'nın bu gücü kullanmayı başaracağını biliyordu sadece geç olmamasını umuyordu. Olaylar tam olarak onun istediği gibi gitmiyordu ama çok da uzak değildi. Her şeye rağmen o da Kazeru gibi bencilce bir istekle hareket ediyordu aralarında ki tek fark Aiko'nun çok daha derin düşünen biri olmasıydı.
Her ne kadar aklı tam olarak yerinde olmasa da her ne kadar illüzyonlara bağımlı biri olsa da bir şekilde yaşamayı becerdi. Bugüne kadar geldi. Yaptığı şeylerin sorumluluğunu alıp dik durdu. Kimi için iyiydi kimi için kötüydü ama onun için en önemlisi hala burada olmasıydı. Diğer cadılar gibi yolunu kaybetmedi. Belki de bunun en büyük nedeni laneti olan geleceği görme özelliğinin Yuu tarafından zamanında alınıp kızıla verilmesiydi.
Sonuçta yolunu kaybetmedi ve artık yolun sonuna yaklaştığını biliyordu...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..