Bölüm 24: Asil

avatar
1017 21

Yüce Büyü Hükümdarı - Bölüm 24: Asil



"Conlinis... Damgala." 


Altair gülümserken, Cennet Gözünün üzerinde ki işaretler parladı ve yavaşça deriye girmeye başladılar. Önceden sadece işaretlerin olduğu yerden dışarıya kanlar çıkmaya başladı. 


Cennet Gözünün bedeni ve ruhu yıldız işaretleri tarafından delindi ve öldü. 


Altair iç çekerek onun bacağından tutarak diğerlerinin yanına getirip, bıraktı. Gözlerinde ki yıldızlar sönmüş ve yerini karanlığa bırakmıştı. 


"Bunu yapmak zorunda olduğuma inanamıyorum... Ancak, hayatta kalmak için bir şeylerden vaz geçmem gerekiyor." Altair Gümüş Gözlü Altair'ın kolunu kopardı ve çiğ bir şekilde yemeye başladı. 


"Ben insanlığımdan vaz geçeceğim..." 


Krack!


Kolda ki kemikler onun çenesinin gücüne dayanamadı ve bir kürdan gibi kırıldı. Tüm kolu en ufak bir iğrenme olmadan yemeye başladı. Koldan sonra bacaklara ve iç organlara geçti.


Altair üç bedenide bazı bölgeleri es geçerek tamamen yedi. Geriye kalanlar sadece; anüs, dil, bağırsaklar ve kaba etleriydi. 


Kanlı elleriyle ağzındaki kanları silmek istese de bunu başaramadığını fark etti. Artık tüm yüzü kanlı bir şekilde duruyordu. 


Az önce kendi benliklerini yemişti. 


Kemiklerin yemek borusuna takılmasından, kanın demir tadına kadar her şeyi sonuna kadar hissediyordu. Az önce kendi kopyalarını, varyasyonlarını yemesine rağmen en ufak bir şekilde pişmanlık ve korku hissetmiyordu. 


"Cehennem Gözü sayesinde artık Şeytana değil, Stigma Canavarı'na dönüşmem gerekiyordu. Ancak artık... Benim Stigmam hepsini yuttu ve özümsedi. Artık vücudum sadece bana ait..." Altair'ın vücudu yavaşça değişmeye başladı. 


Kulakları sivrileşmeye ve teni solmaya başladı. Kafasından ve köprücük kemiklerinin olduğu yerden çıkıntılar çıkmaya başladı. Ağzında ki köpek dişleri hafifçe uzamaya başladı.


Kafasından çıkan çıkıntılar, kuyruğa benzer boynuzlar çıkmaya başladı. İki boynuzu mat renkli siyahken, cehennemden çıkmış gibi keskin gözüken ucu vardı. 


Boynunda çıkan çıkıntılar, bir parmak boyutunda kulaklarına benzer bir kemik oluşturdu. 


Tırnakları siyahlaşarak, uzayıp keskinleşti. Gözlerinin rengi açık gri rengindeydi. Keskin ve soğuk bakışlar çevrede ki atmosferi daha da soğutuyordu. 


Altair artık bir insan değildi. 


Ama Şeytan, İblis ya da Elf'te değildi. Stigma Canavarlarına özel olan çılgın yapısı yoktu. 


Altair'ın bedeni ortaya yeni bir ırk ortaya çıkarmıştı. İblisler, şeytanlar ve insanların karışımına benzese de, bazı gariplikler vardı. 


Boynuz yapısı ve köprücük kemiklerinden çıkan kemikler, hiçbir ırkınkine benzemiyordu. 


Yeni bir ırk doğması garip değildi. Her yıl dünyanın gücü sayesinde hayvanlar mutasyon ya da benzer durumlar içinde kalarak yeni ırklara evriliyordu.


Vücudunda ki değişimleri fark eden Altair şaşırdı. "Bu görünüş hiçbir ırka ait değil. O yüzden ben şuan bu ırkın Önder'i oluyorum... Hm... Ama içimde hâlâ azıcık insan kanı var... Güzel."


"Bu ırka ismini ben vereceğim. Hmm..." Altair çok fazla oyalandığını fark ettiğinde dış dünyaya gitmek için gözlerini kapadı. 


"Taşaklı bir isim olmasını istediğim için... 'Asil' olsun." gözleri kararırken kara vermişti. 


***


Lyra Altair'ın boynuzlarının güzelliğine hayran olmuştu. Altair şuan bir köle şeytan olmuştu. "Sadece bana ait bir şeytan. Henüz çok genç olduğum için ilkimi buna vermekten pişman değilim..." 


Şeytanlar insanlara göre daha uzun yaşıyor, fiziksel olarak daha geç yaşlanıyorlardı. Ancak bu yaşlanma onlar için problem değildi. 


Saf şeytanlar ve İblislere ihanet etmiş olanlar azınlıktaydı. 


"Şimdi ödül olarak son kez." Lyra tekrardan Altair'ı öpmek için parmaklarının ucuna kalktığında gözleri büyüdü. Çünkü...


Altair alaylı bir ifadeyle ona bakıyordu. "Eee? Öpmeyecek misin? Bu benim ilk öpücüğüm olduğundan dolayı sorumluluk almalısın."


 Altair hafifçe gerildi ve Lyra'nın güzel suratına kafa attı. 


Baam!


Lyra amele sümüğü gibi duvara yapıştı. Gözlerinde ki şaşkınlık, bir anahtarın yürüdüğünü görmüş kadar fazlaydı. Burnundan akan kanları durdurmak için eliyle kapatırken, şaşkınca sordu. "Köle mührü neden işe yaramadı? Nasıl kurtuldun?" eğer birisi Cazibe Şeytanları'nın özel yeteneği olan 'Tuzak'tan kurtulabiliyorsa, o zaman onun ırkının pek bir değeri kalmamıştı. 


Altair mutlu bir şekilde gülümserken kafasında ki boynuzlar dökülüyordu. Kulakları küçülüyor, gözlerinde gümüş yıldızlar beliriyordu. 


Bir süre sonra insan haline geri döndü. 


"Senin sayende, kendi ırkımı yarattım küçük sürtük. İsmiyse 'Asil' nasıl ama? Bende onların önderi olan Kara Ay Asili'yim? Çok havalı değil mi? Dünyada ki tek Asil benim... Senin yüzünden daha da yalnız hale geldim, küçük sürtük." Altair'ın sağ elinde kara yıldırımlar parlamaya başladı. 


'Altair! Altair! Altair! Altair! Altair! Altair! Altair! Altair! Altair! Altair! Altair!' Nobilis sanki Altair'ın kendisini duymasını istiyormuş gibi ismini sürekli bağırıyordu. 


Altair o zaman, bir süredir Nobilis ile iletişim kuramadığını fark etti. Nobilis'i susturmak için 'Efendim.' dedi.


'Hah? Sonunda!' Nobilis sesinin Altair'a ulaştığını fark ettiğinde derin bir şekilde iç çekmişti. On dakikadan daha uzun bir süredir bağırıyordu. 


Nobilis'in başka bir şey demeyeceğini anlayan Altair elinde ki yıldırımı bir el sallamasıyla Lyra'ya gönderdi. Yıldırım dokunduğu yerlerde ki elbiseleri anında küle çevirdi. 


En sonunda Lyra'ya çarpacakken, garip bir enerji yüzünden yok oldu. 


Altair kafasını kaldırıp tavana baktı. "Hm... Büyüleri dağıtan bir kalkan... Güzel düşünülmüş, ileride bunu deneyeceğim..." 


"Sen... Bir insan değilsin? Ama şeytan ya da ibliste değilsin?!" Lyra şaşkınca Altair'a baktı. Onu şeytana ya da iblise dönüştürememişti. Ancak nasıl hâlâ insan değildi? 


Altair iç çekerek tekrardan açıkladı. "Dedim ya... Ben artık kendi ırkımı oluşturdum diye... Yaptığın şeytanlaştırma beni geri tepip beni başka bir şeye evrimleştirdi. Bende evrildiğim ırka 'Asil' diyorum... Ah, bu arada!" ağzından kanlar akmaya başladı. 


"Çekirdeğimi kırdığın için özür dilemene gerek yok. Yavaş bir şekilde daha iyiye iyileşiyor..." 


Altair bir adım atarak, Lyra'nın burnunun dibine geldi. Alaycı bir şekilde gülümseyerek Lyra'yı yanağından öptü. "Çok güzel bir kız olduğundan dolayı seni affetmek istiyorum. Ama sen bir pedofilisin... Bu yüzden dünyanın daha iyi bir yer olması için seni birazcık hırpalayacağım... Bakarsın Asil'e bile dönüştürebilirim seni?" 


Nobilis hafifçe parladı ve Altair'ın elinde belirdi. Altair en ufak bir acıma duygusu göstermeden, Lyra'nın kanatlarını deldi. 


Lyra daha Altair'ın hareketlerini fark edemeden acıyla bağırdı. Bir şeytanın en hassas yerlerinden birisi kanatlarıydı. Oraya vurulan darbeler iki kat daha fazla hissediliyordu. 


"Ayrıca kedimi hissedemiyorum... Hmm, demek buraya bir bariyer kurdun? Ancak büyüyle değil de tılsımlarla mı?" Altair'ın öncekiyle karşılaştırılamayacak kadar hassastı. 


Ve sadece Gümüş Stigmanın gücüydü. 


Acıyla bağıran Lyra'nın karnına sert bir şekilde geçirdiğinde Lyra'nın ayakları yerden kesilerek fırladı. Ama Altair o fırladığı anda bir hareket daha yapmış ve Lyra'yı çivi gibi yere çakmıştı. 


Lyra'nın kanatlarından normal bir insanın kanından daha koyu bir kan akıyordu. Ağzından hafif kanlar damlarken, sırtı yamulmuştu. 


Altair hafif bir şekilde gülümsemeyle onu saçlarından tutarak kaldırdı. "Sana çok fazla işkence edebilirdim. Hatta kendimi düşürerek sana tecavüz edip, geneleve verebilirdim. Ya da kollarını ve bacaklarını keser, köpeklere yedirebilirdim. Sana yapabileceğim çok şey var. 


Ve inan bana, ben sandığından çok daha iğrenç birisiyim..." derin bir nefes alarak devam etti. "Ancak sana ne yaparsam yapayım öfkem dinmeyecek. Bu yüzden sana en büyük şerefsizliklerden birisini yapacağım...


Altair'ın gözlerinde heyecan belirdi. Yapacağı şey hakkında çok heyecanlı ve mutluydu. "Bundan sonra sen benim kölemsin... Ya da hizmetçi mi desem? Ama köle beni daha da gaza getiriyor. Aslında karım yapmak isterdim ama... Yok yok kalsın. Şimdilik öyle bir şey düşünmüyorum." 


"Hm..." Altair ilk defa bir ırkın atası olduğu için heyecanlıydı. Bu yüzden Asil ırkını küçük düşürmek istemiyordu. "Bundan sonra sen benim hizmetçimsin, bir nevi sağ kolum. Asil ırkımın ikinci üyesi olacağın için kendinle gurur duyuyor olmalısın? Hahaha! Bende böyle bir ırkı ben yarattığım gururluyum." Altair'ın köpek dişleri hafifçe uzadı. Mutlu bir şekilde gülümserken dişleri gözüküyor, onu sevimli kılıyordu. 


Bu sadece kendi düşündüğüydü. 


Lyra şuan tir tir titriyordu. Birisi tarafından dönüştürülmenin anlamını en iyi bilenlerden birisiydi. Kim tarafından dönüştürüldüyse, onun emirlerine itaat etmek zorundaydılar. İsteyip, istememeleri hiçbir şeyi değiştirmiyordu. 


"H-Hayır kalsın." Lyra reddetti. Bunun yerine intihar etmek isterdi. O büyük ırkların en güçlüsü olan şeytan ırkındandı. Zayıf ve güçsüz bir ırka dönüşmek onun için kabus olurdu. 


Altair daha da büyük bir gülümsemeyle dişlerini Lyra'nın beyaz boynuna geçirdi. "İsteklerin ya da düşündüklerin en ufak bir şekilde s*kimde değil." 


"Ah." Lyra hafif bir şekilde inlesede bir saniye sonra çığlık atmaya başladı. 


Pat! Lyra'nın kanatları koptu ve yere düştü. Boynuzları toz olurken, göz rengi değişmeye başladı. 


Cazibe Şeytanı olan Lyra, bir Asil'e dönüşmeye başladı. 


...







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr