Bölüm 25: Hayırdır birader?

avatar
980 19

Yüce Büyü Hükümdarı - Bölüm 25: Hayırdır birader?



Altair karşısında ki Lyra'ya bakıyor, gözleri parlıyordu. "Hass... Genlerim bu kadar güzel bir şey ortaya çıkarabiliyor mu? Eğer prensesle evlenirsem..." 


Lyra baştan aşağıya tamamen değişmişti. Önceden kırmızı olan saçları şuan da süt beyazıydı. Boğa boynuzu gibi olan kıvrımlı boynuzları yok olmuş, onlar yerine küçük boynuzlar gelmişti. Gözleri öncekinden daha da parlak hale gelmiş, garip bir asalet vermişti. 


"Ohom... Her ne kadar bu sadece Asil ırkında ki dönüşümün olsa da, bana teşekkür etmelisin. Değil mi?" Altair onu baştan aşağı tekrardan süzdü. 


Dönüşümlerde, dönüştürülen kişinin yeteneği ve görünüşü tamamen dönüştüren kişiyle alakalıydı. Yani Lyra Altair tarafından dönüştürüldüğünde, onun yeteneğinden ve görünüşünden almıştı. 


Lyra dönüşümü bittiğinde boş boş etrafa bakındı. Ardından kanından gelen bir emir ile diz çöktü. "Asil Dux'u selamlarım!" 


"Dux? Sanırım ırkın ilk üyesine ya da en saf kanına deniyordu. Ama bana Dux yerine 'Prensim' demeni istiyorum..." Altair hiç umursamadan konuştu. 


"Prensim." Lyra Altair her ne kadar onu zorla dönüştürmüş olsa da ona kin güdemiyor, nefret edemiyordu. Bu yüzden bir şey yapamayacağına karar vererek, kaderini kabullenmişti. 


Altair'ın gözleri parladı. "Tekrar söyle!" 


"Prensim."


"Tekrar söyle"


"Prensim."


"Tekrar..."


"Prensim..."


"Tekrar..."


***


Altair beş dakika boyunca yüzlerce kez, Lyra'ya 'Prensim' dedirtmişti.


Önceden Prens olmasına rağmen, ona prens diyen tek kişi Hill'di. Yaşlı bir herif olduğundan dolayı Altair hiç sevinmemiş, aksine sinirle dolmuştu.


"Tekrar..."


'Altair bu kadar yeter! Miiyu'nun etrafta olmadığını ne zaman fark edeceksin diye bekliyorum ama! Sen bu işe kaptırdın kendini!' Nobilis Altair'ın zihnini sarsacak kadar yüksek sesle bağırdı. 


Altair Lyra dönüştükten sonra Nobilis'i eski haline döndürmüştü. O zamandan beri neredeyse hiç sesi çıkmamış olan bu kalıntının durumunu merak etti. 'Ne oldu? Neden bir süredir konuşmuyordun?'


Nobilis iç çekti. 'Senin değişen kanına uyum sağlamaya çalışıyordum. Ayrıca tebrikler piç herif... Sadece efsanevi derecede güçlü olanların yapabildiğini yaparak, kendini ırkını yarattın. Üstelik onlara her tarafı kibir kokan 'Asil' ismini verdikten sonra... Ah...'


'Umarım sıkıntı olmazlar sana...' 


'Endişelenmene gerek yok. Artık öncekiyle karşılaştırılamam... Mana Çekirdeğim tamamen parçalara ayrıldı. Asil ırkına göre yeniden şekilleniyor. Bir güne kalmadan yenilenmiş olur.' Altair diz çöken Lyra'ya baktı. "İnsan versiyonuna dönebilirsin. Çok fazla dikkat çekiyorsun..." 


Lyra'nın boynuzları tekrardan içeri göçtüğünde yüzü de dahil her yeri tekrardan değişmeye başladı. Beyaz saçları tekrardan kırmızıya dönerken, kırmızı gözleri aynı kalırken rengi biraz daha soldu.


Yüzü önceden çok keskin ve asilken, şuan da umursamaz ve küçümser yüze dönmüştü. Kırmızı kaşları ve ince dudakları vardı. Bu onu öncekinden daha farklı bir hava katmış, Altair'a çok güzel hisler vermişti.


Altair onun, saçlarının bir kısmını toplarsa öncekinden daha güzel gözükeceğini düşündüğünden konuştu. "Saçlarının önünü sal ama arka tarafını örerek topla. Ayrıca bir kahya giysisi giysen fena olmaz. Neden bilmiyorum ama bu iş için biçilmiş kaftan gibisin..."


"Evet, efendim." Lyra Altair'ın dediklerini yapmak için ayrıldı. 


Ayrılan Lyra'yı görünce en ufak endişelenmeyen Altair odayı ne hale soktuğunu fark etti.


"Ah... Çok kirli. Bundan sonra bir han bulmamız gerekecek. Çoktan bir saat geçti ve ben açlıktan ölüyorum.." Altair üzerinde ki giysilerin hafifçe çatlamış olduğunu fark etti. 


"Ama önce..." Altair hiç hasar görmemiş kapıyı araladı ve dışarı çıktı. Miiyu'nun içeriye giremediğini bir süre önce fark etmişti. Büyük ihtimalle Lyra'nın işiydi. 


Gerbera Erkek Giyim'in kapısı açıldığı anda Miiyu endişeyle kendi etrafında dönmeyi bırakmış, Altair'ın üzerine endişeyle atlamıştı. 


Altair üzerine gelen siyah kediyi görünce sevindi ve onu kucakladı. Altı yıldır sürekli yanında olan tek canlı Miiyu idi. Bu yüzden Altair ona çok değer veriyordu. 


'Efendim~ Hığk~ Yaşam enerjinizin solduğunu ve hayatınızı kaybetmek üzere olduğunuzu hissettim! Çok korktum~' Miiyu hüzünlü bir tonla Altair'a iletti. 


Miiyu'nun endişeli ve hüzünlü halini gören Altair'ın soğuk yüzünü, sahtelikten uzak bir gülümseme kaplamıştı. Miiyu'nun küçük ve yumuşak kafasını hafifçe okşadı. "Bende seni çok merak ettim! Az kalsın küçük Miiyu'mdan ayrı kalıyordum! Düşüncesi bile korkunç ve yalnız hissettiriyor!" 


Miiyu o sırada Altair'da ki değişiklikleri fark etti. 'Efendimin kan akışı ve kan türü değişmiş? Üstelik büyü gücünüzde ani bir artış var? Aniden neler oldu böyle?' 


"Büyü gücümde artış mı? Mana çekirdeğim daha iyileşmediği için üretilen büyü gücü dışarı sızıyordur. Bu yüzden olabilir." Altair sıradan bir tonla konuştu. 


'Hayır, bu tamamen farklı. Ben sıradan bir Kahraman Kalıntısından daha güçlü olan, Büyü Kalıntısıyım. Efendimin fark edemediği ve göremediği şeyleri görebilirim. Efendim artık Büyücü aşamasına girerek, gerçek bir büyücü oldu. Üstelik iyileşen çekirdekte, Yıldırım, Toprak, Ölüm, Karanlık, Uzay ve tanımlayamadığım bir element var?! Neden?!' Miiyu şaşkın bir şekilde bitirdi. 


"Şeytana dönüşürken mutasyona uğradım. Ardından insan tarafımlar kavgaya tutuştular ve ortaya yeni bir ırk çıkardılar. İsmini koyarken bana hissettirdiği duyguları baz alarak 'Asil' ismini verdim." Altair kendini övdü. Gerçekten çok havalı ve güzel bir isim bulduğunu düşünüyordu. 


'Nedense çok kibirli ve aşağılık hissettirdi. Benim hayal gücüm sanırım...' Miiyu Altair'ın omzuna oturdu. Burası ona ayrılmış özel bir yerdi. 


"Dört tane fazladan element kazanmayı beklemiyordum. Karanlık ve Ölüm elementi Şeytanlaşmaya başladığımdan dolayı olmuş olabilir ama Uzay ve tanımsız elementi bilmiyorum..." Altair söylediklerinin hepsi yalandı. Daha uyanmamış bir çok elementi vardı. Mor ve diğer Stigmalar onu kısıtlamış, normalde verilmesi gereken elementleri geciktirmişlerdi. Dört tane göz, bir tane dövme stigması vardı...


Bir zahmet?


Omzunda ki Miiyu'nun sevimli kafasını okşarken yavaşça bir han arıyordu. Lyra'nın yerini hissediyordu. Bu yüzden onun için endişelenmedi. O da büyük ihtimalle Altair'ın yerini hissediyordu. 


***


Altair bir süre Celer'in temiz sokaklarında dolaştıktan sonra Hızlı Zaman adlı bir kafe gördü. Önce karnını doyurmak istemesi yüzünden kalacak bir yer bulma işini sonraya bıraktı. 


Kafe oldukça şık ve şirin bir kafeydi. 


'Kesin pahalı bir yerdir... Girmesem mi? Neyse...' Altair kafenin kapısını açtı ve içeriye girdi. İçeri de on tane dört kişilik masa, birden fazla beş ve daha fazla sandalyesi olan masa vardı. 


Masalardan sadece birisi boştu. Altair kimseye kaptırmak istemediğinden dolayı hızlıca oraya gitti. Şansına bu sefer prenseste olduğu gibi birisiyle tartışmamıştı. 


Altair kafede olanlara baktığında kırk kişiden daha fazla olduğunu fark etti. Hepsinin göğsünde gümüş renkli çift kanat broşü vardı. Çoğunluğu güzel kızlardan oluşuyor, azınlığı erkeklerden oluşuyordu. 


İçeride birkaç tane sevgili olduklarını belli eden iğrenç romantizm havasını yayan vardı. Altair onları kıskanmadan edemedi. 


Çünkü Çukur Adam'dan bile daha beter haldeydi. 


Ne zaman yalnızlığımı gidereceğim diye seviniyor, bir hafta kalmadan bir boklar oluyor. Tekrar yalnız kalıyordu. Bu ona sürekli yalnız kalmasından daha çok koyuyordu. 


'Sakinleş Altair, sen dünyanın ana karakterisin... Bir kaç aptal gelip seni sınayacak değil ya? Ayrıca Lyra buraya yaklaşıyor, yalnız bir yıkık gibi gözükmeyeceğim.' Altair derin bir nefes aldı. 


"PARDON BAKAR MISINIZ?! BANA İKİ ORALET VE KAŞARLI TOST!" Altair elini kaldırarak garsonlara bağırdı. Kafede çok fazla kişi olsa da çok ses çıkmıyor, herkes kendi halinde takılıyordu. 


Altair bu kadar yüksek bir sesle bağırdığında tüm herkesin gözleri ona dönmüştü. 


"Ne kaba bir adam?" 


"Aile terbiyesi almamış olmalı..." 


"Köylü olduğunu çok belli ediyor? Ayrıca burası bir kafe... Restorant değil.."


"Üstelik Kaşar ve Oralet'te ne demek? Öyle bir içecek hiç duymadım... Yeni mi çıkmış?" 


...


Altair hassas duyuları sayesinde her şeyi rahatça duymuştu. Kendine engel olamıyor, her zaman davrandığı gibi davranmak istiyordu. 


Zariflik ona göre değildi. 


En azından normal ve sıradan hayatta. 


'Altair hayatımda senin kadar öküz birisini görmedim. İnsan garsonlara öyle mi bağırır? Daha nazik bir şekilde bağırman gerekir. "İKİ ORALET VE BİR KAŞARLI TOST ALABİLİR MİYİM?!" demen gerekiyordu.' Nobilis normal bir şekilde Altair'ın hatalarını düzeltti. 


'Oh... Hiçbir zaman görgü ve sağduyu dersi almadım. Pek umurumda değil gerçi... Kadınlar doğallık ve dürüstlük sever.' Altair en ufak bir şekilde hata yaptığını düşünmüyordu. Önceden kafeye birisi geldiğinde, garsonlar ya da görevliler ilk adımı atardı. 


Burası çok rezil bir yer olmalıydı?! 


Altair bağırdıktan üç saniye sonra dünyalar güzeli zarif bir hanımefendi geldi. Altair'ın kaba halini görmezden gelerek nazikçe gülümsedi. "Üzgünüm ama Oralet ve Kaşarlı Tost diye birşey duymadım.. Lütfen cehaletimi bağışlayıp, başka bir şey seçer misiniz?" 


"Oh... Tabi ki... Kahveniz var mı?" 


Nazik hanımefendi kafasını eğdi. "O da ne?" 


"Şarap?" Altair bu dünyada kahve satılmadığını fark etti. Şaşırmış ve üzülmüştü. Bu kıtada en bol olan şey Tropikal iklimdi. Keşfedilmemesi hâlâ garipti. 


"Prosedürlerimize aykırı..." Nazik hanımefendi yanağını kaşıdı. 


"O zaman bir çay ve biftek alayım..." Altair derin bir iç çekti. 


"Anladım. Bir dakika içinde döneceğim..." Nazik hanımefendi siparişini aldıktan sonra ayrıldı. 


Sözünü tutarak bir dakika sonra elinde bir fincan çay ve bir tabak sıcak biftekle geri döndü. Çayı ve tabağı hızlıca bırakarak geri döndü.


Grrr~ 


Altair'ın karnı gurulduyordu. Yıllar sonra ilk defa tadı olan bir şey yiyecekti. Görgü ve sofra kurallarını umursamadan bifteğe yumulmaya başladı. 


Çayı da içmek istiyordu ama bir yudum aldıktan sonra tükürmüştü. 


Tuzdan oluşmuş bir deniz içiyordu sanki...


Biftek oldukça büyük ve güzel olduğu için Altair onu tadını çıkara çıkara yemek istedi. Bu yüzden yavaşladı... 


Etrafta oldukça güzel manzara yaratan hanımlar varken erken ayrılmak istemedi. Bu yüzden hiçbir şey saklama zahmetine girmeden kızları kesmeye başladı. 


Hepsi soylu olduklarını belli edecek kadar şık giyinmiş, makyajlarını yapmış üst düzey fıstıklardı. Birkaç kişinin erkek arkadaşı vardı. Bu yüzden Altair kan çıkmasını istemediği için o kızlara bakmadı.


Bunun yerine grubun arasında erkek olmasına rağmen, sevgilisi olmayanları kesti. Otuz beşten fazla kızın sadece beşi erkek arkadaşıyla romantizm kokusu yayıyordu. Diğerleri daha arkadaşlık aşamasında, belki kankaydılar. 


Üstelik Altair asla onları rahatsız edecek kadar incelemiyor, sadece manzaranın tadını çıkarıyordu. Aniden yemeğinin daha lezzetli hale geldiğini fark etti. 


Altair üç kızın ve iki erkeğin bulunduğu grubu izlerken erkeklerden birisi Altair'a dik dik bakmaya başladı. Gözlerinde ki sinir bozucu bakışı gören Altair dudaklarını büzdü. 


"Hayırdır birader?" 


...


Sitenin resim koyma özelliği bozulduğundan dolayı, bölümlere resim koyamıyoruz. O yüzden bundan sonra önemli kadın karakterleri yorumlara koyacağım... (Zaten öyle yapıyordum...)


Bu sefer, değişmiş Lyra'nın iki farklı görünüşünü atacağız. Fufufu~ 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44613 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr