Kendime geldiğimde gördüğüm ilk şey uğursuz bir kanlı ayın parlamasıydı. Beni çağıran kutsal ışığın kaynağının böylesine karanlık olduğuna inanamadım.
Fakat sonra nedense bu ay oldukça güzel gözüktü. Parlayan kırmızı ışık beni kendine çekiyordu. Hareket etmeye çalıştım. Fakat tek duyabildiğim rahatsız edici bir gıcırtıydı.
Nasıl duyabiliyorum gibi garip sorular için hiçbir fikrim yok. Sadece duyabildiğimi biliyorum. Fakat bir şey hissetmiyorum. Sanki bana ait değillermiş gibi. Fakat bir o kadarda onlara bağlıyım. Sanki zincirlenmiş gibiyim.
Hareket etmeye çalıştıkça zorda olsa vücudum olarak bellediğim bu iskelet vücudunu oynatabilmeye başladım. Oynatmalarla birlikte gıcırdamalar gittikçe rahatsız edici bir hal alsa da bunu düşünme lüksüm yoktu.
O aya... O güzel kızıl aya ulaşmak istiyordum.
Kollarım olduğunu düşündüğüm, kemikten uzuvlarımı kullanarak dikilmeye çalıştım. Başarılı da oldum. Artık dik duruyordum.
Anormal bir şekilde kemik parçalarım birbirine bağlıydı. Sanki bir ip tarafından bağlanmış gibi sorunsuzdu. Fakat hareket etmesi oldukça güçtü.
İlk görebildiğim şey göğüs kafesimdi. Ardından omurgam geldi. En sonundaysa kalça kemiğimle birlikte vücudumun geri kalanını gördüm.
Bu kirli toprakta, sararmış, çöp kemiklerle bir başıma duruyordum. Etrafıma baktığımda benim gibi yerde yatan iskeletler gördüm. Fakat umrumda değillerdi. Kızıl aya ulaşmam lazımdı.
Kalkmak için çaba sarf ettim. Kollarımı kullanarak ayağa kalkmaya çalıştım.
Sonuçtaysa başardım. Ayağa kalkabildim. Her şeye rağmen bunu yaptım. İskelet olarak dik bir şekilde durabiliyordum. Fakat başardığımda çoktan kanlı ay kaybolmuş, yerini normal parlayan bir ay almıştı.
Lanet olsun.
Pekala, yine de artık ayağa kalkmıştım. Ne yapmalıydım?
Ne yapabileceğimi düünürken etraftaki kemiklere baktım. Çoğu kemikler eksikti. Kiminin kafatası yoktu. Kiminin kolları eksikti. Bazıları kırılmış, ve aşınmıştı.
Bunları görünce içimi garip bir hüzün kapladı. Garip olduğunu düşündüm. Sonraysa neler yapabileceğimi düşünmeye başladığımda önümde garip bir yazı belirdi.
<Tebrikler! "Dünya" gezegeninin ilk Undead'isiniz.>
<Unvan kazanıldı. "Cesetlerin Öncüsü">
<Unvan kuşanıldı.>
Neler oluyordu? Sormaya çalışsamda ağzımda dil veya buna benzer bir şey olmadığından konuşamadım. Fakat karşımdaki yazılar düşüncemi anlamış gibiydi.
<"Cesetlerin Öncüsü" olarak herhangi bir yaşayan ölü türündeki varlıklar size empati besler. Yaşayan Ölülere karşı geçerli +10 karizma>
<İlk Göreviniz belirlendi. Almak ister misiniz?>
Bunu görünce yüzümde tereddüt izi belirdi. Daha doğrusu yüzümde tepki verecek bir et parçası olsa belirirdi. Sadece tereddüt ettim. Bunun ne olduğunu bile bilmiyordum.
"Sen nesin?"
Demek istedim. Fakat ağzımdan dökülmedi. Bunun yerine yeni yazılar belirdi.
<"Yeryüzü Sistemi" Tanrıların savaşı sebebiyle oluşan yoğun mana sonucu dünyanın gelişmesiyle oluşan bir sistemdir. Ana amaç yeryüzünü koruyacak güçlü bir tanrı yetiştirmektir.>
<Bu tanrı herhangi biri olabilir. Bir canlı, ölü fark etmeksizin sistemin tek amacı tanrılardan koruyacak bir "Koruyucu" yaratmaktır.>
<İlk Göreviniz belirlendi. Almak ister misiniz?>
Şeffaf panelde beliren bu yazıları okurken bir şeyler anlamaya çalıştım. Açıkçası kullanılan tabirlerin çoğunu anlayamasam da bu yazıların güvenilir olduğunu ve beni güçlendirmeye çalışacağını net bir şekilde anlayabildim.
Böylece daha fazla tereddüt etmeden tekrar beliren yazıya hafifçe kafatasımı sallayarak karşılık verdim.
<Görev sistemi aktif edildi.>
<İlk Görev: Karanlıktan Doğan>
<Açıklama: Üç gün içinde bölgenizde bulunan tüm iskeletleri yeteneğinizle özümseyip kemiklerinizi geliştirin.>
<Başarısızlık halinde: "Cesetlerin Öncüsü" unvanı yitirilir.>
<Ödül: "Mükemmel İskelet" unvanı kazanılır.>
<Kabul ediyor musunuz?>
Bu soruyu görünce fazla düşünmeden onayladım. Yazılanlardan anladığım kadarıyla etraftaki diğerlerini tüketmem gerekiyordu. Bu sayede güçlenebilecektim. Bu yüzden doğal olarak reddedemezdim.
Gerçi... Nasıl bir şey yapacağımı hala tam olarak bilmiyordum. Neyse ki bu onayın hemen ardından ne yapmam gerektiğini anlamamı sağlayan bir bilgi zihnimde belirdi. Sanki daha önceden biliyormuşum gibiydi.
Elimde bir tür enerji yavaşça yoğunlaşmaya başlarken, yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Dikkatliydim. En ufak hatamda düşebilirdim. Dikkatlice yürürken, ilk önce önümde bir göğüs kafesi belirdi. Ortadan ikiye yarılmış, ve birkaç çatlağı bulunmasına rağmen hoş duruyordu.
Bunu hoş bulmamın garip olduğunu düşünerek elimi yavaşça uzattım. Ardından ellerimden garip, uğursuz bir enerji sızmaya başladı ve bu enerji hızla göğüs kafesini kapladı. Ardından göğüs kafesi garip bir şekilde erimeye ve elimden geçmeye başladı. Tamamen sıvılaşma değilde parça parça sıvılaşıp, kemiklerime akıyordu.
Bu his, garip bir şekilde ferahlatıcıydı. Göğüs kafesi tamamen benle birleşene kadar bu ferahlatıcı hissi tadabildim. Fakat sonra ansızın ortadan kayboldu. Sanki hiç o hissi deneyimlememiş gibiydim. Bu da beni bu hissi daha fazla hissetmek konusunda teşvik etti.
Hızla bir başkasına ilerledim. Koşmak konusundaki tereddütlerimi bir kenara bırakarak koştum. Koştum ve hızla tüm kemikleri özümsemeye başladım.
Bu ferahlatıcı his bağımlılık yapıcıydı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..