Konuşmaktan kahvaltı edemediklerini fark eden ikili hızlıca kahvaltı sofrasına yumuldular. 

Onların bu hallerine Clara gülmemek için zor tutuyordu kendisini, diğer yandan ise uzun zamandır bu kadar neşeli kahvaltı sofralarının olmadığını biliyordu. 

Prinç tabaklarının boşalması uzun sürmedi, ikili adeta yarışıyor ve son prinç tanesine kadar bitirmeye odaklanıyorlardı, kahvaltıdan sonra Siyon konuşmaya başladı. 

"Evlat yağmurda dindiğine göre Stev amcandan istediklerimi al gel." 

"Siyon amca alayım almasına da oduncunun yerini bilmiyorum ki?"

"Ee.. Ben sana boşuna kabileyi de öğrenmiş olursun demedim onu da kendin bul artık." 

"O halde biraz geç kalabilirim hehehe." 

"Peki fazla oyalanmadan git gel daha yapacak işlerimiz var." 

"Tamam Siyon amca." 

Bu sırada Clara kahvaltı masasını toplamayı bitirmişti, yerleri de süpürdükten sonra Harang' ı geçirmek için peşinden kapıya kadar gitti, Harang ayakkabılarını giydikten sonra tam kapıdan çıkıyordu ki Clara yanaklarını yakalayarak mıncıklamaya başladı, 

"Sakın geç kalayım deme!" 

Duygusallaştı Harang annesi de eski hayatında onu böyle uyarıyordu, bunları yaşaması onu Siyon ve Clara ailesine daha çok bağlıyordu, kafasıyla Clara teyzesini onaylayarak evden çıktı. 

İlk hissettiği şey yağmur sonrası ıslanan toprağın o muazzam kokusuydu, yollar topraktı kabile ormanın içerisinde olduğu için doğayı pek bozmamak adına evlerde tek katlı ve ahşaptan yapılmıştı iki katlı ve taşın kullanıldığı iki bina vardı sadece. 

Birisi kabilenin şeflik binası diğeri ise simyagerler merkeziydi, birisi kasabanın solunda diğeri ise sağında muazzam bir şekilde duruyorlardı. 

Harang ilerlemeye devam ederken çevresinde ki tüccar ve dükkanlarını aklına kazıyordu, yarım saat sonra evin on beş, yirmi dükkan ötesinde oduncu Stec amcasının dükkanını buldu. 

Dükkanın önünde yığılı bir şekilde kütükler duruyordu, dışarıdan bakıldığında içerisi tamamen gözüküyordu içeride odunları kesip oymaktan kasları şişmiş, hafif tombul, kır saçlı ve kır sakallı, kırıklarında bir adam odun oyuyordu. 

Harang kapıyı hafifçe ittirerek içeriye girdi oduncu Stev çocuğun geldiğini görünce elindeki işi bırakarak yanına yaklaştı ve elini uzattı, Harang kendisine uzatılan eli sıkarak konuşmaya başladı. 

"Merhaba Stev amca, beni Siyon amcam yolladı ailem için anıt yapmaya karar verdik bazı malzemeleri senden rica etmiş sanırım hazırlar mı acaba?" 

"Bende memnun oldum delikanlı, bu acele ne? Önce bir tanışalım bakalım." 

"Eee.. Ama eve geç gelirsem Clara teyzem yanaklarımı morartacak." 

Harang' ın söylediklerini duyan Stev gülmeye başladı, arkadaşı Clara yı iyi tanıyordu ve çocuğun dediği gibi bunu yapardı. 

"Geç kalsanda kalmasanda çocukları çok sever Clara teyzen ve sende onun eline düştün." Stev bir kez daha söze girene kadar gülmeye devam etti. "Ee delikanlı söyle bakalım ismin ne senin?" 

"İsmim Crain, Stev amca." 

"Durumunu Siyon anlatmıştı sorupta seni üzmeyeceğim, biliyorsun bundan sonra bende senin ailen sayılırım neye ihtiyacın olursa bana gelebilirsin, elimden geldiğince yardımcı olurum." 

Harang gerçekten mutlu olmuştu, bu hayatında çevresinde çok güzel insanlar vardı onlar kendisine iyilik yaptıkça onunda onlara yapası geliyordu ama şu anda elinde imkanları yoktu bu yüzden biraz beklemeleri gerekiyordu. 

" Çok teşekkür ederim Stev amca, kaç senedir odunculuk yapıyorsun peki?" 

"Kendimi bildim bileli odunculukla uğraşıyorum delikanlı, ilk başlarda babamla yapardık oymacılığı da ondan öğrendim, tabi ki zaman insana acımıyor göçüp gitti dünyadan babam, bende babamın mesleğini bırakmadım devam ettim zamanla adımda oduncu Stev oldu zaten. "

Stev anlatırken, Harang dükkanın içerisin kurcalıyordu, içeride kukla vari oymalar vardı. 

" Bunlar çok güzel Stev amca! Kim bilir daha ne hünerlerin vardır. "

" Delikanlı bakıyorum da geç kalmaman gerektiğini unuttun, bunlar sizin. "

Harang eşyaları alarak hemen eve gitmek için dükkanın çıkışına yöneldi, Stev de arkasından seslenmeye başladı. 

" Delikanlı dükkanıma bir daha uğramayı unutma o zaman daha çok incelersin, yolda dikkat et. "

Harang arkasını dönüp başı ile onayladıktan sonra yolda hiçbir şeye dikkat etmeden ilerlemeye ve hızlıca eve varmak için evin yolunu tuttu, ezberlediği için ilk baştan daha hızlı sürmüştü eve varması hemen giderek kapıyı çaldı. 

"Tak.. Tak.. Tak.." 

Kapıyı açan güler yüzü ile Clara teyzesi olmuştu, onun gülüşü Harang'ı da mutlu ediyordu. Şu anda oduncu Stev'in dediği gibi olmuştu Clara teyzesi Harang' ı yanakları morarana kadar kapıda cimcikledi. 

"Hanım bir dur hele yoksa bir daha cimcikleyecek yanak bulamayacaksın." 

Siyon kurtarmak yerine dalga geçti gülerek. 

"Siyon amca istediğin herşey bura da, hadi hemen başlayalım." 

Siyon, Harang' ın getirdiği her şeyi kontrol ettikten sonra Harang evde yokken arka bahçede hazırladığı yere gitti, arkasından da Harang ve Clara. 

Mezar taşı yerine odundan güzelce oyulmuş tahtaları yan yana yere diktiler, annesi babası ve iki kız kardeşi ve birde kabilesi için beş tane güzelce oyulmuş tahta vardı, etraflarını mumlarla donattılar. 

Daha sonra defin işlemi olmasa da, diğer bütün ritüelleri gerçekleştirdiler. 

İşler tamamen bittiğinde hava karanlıktan hallice olmaya başlamıştı. 

Dışarıda yıldızlar aya eşlik ederken, içeride ise Siyon ve Clara uykuya dalmıştı, Harang ise salonda elinde kalem kağıda bir şeyler yazıyordu. 

Her yazdığı kelimenin ardından kağıdın üzerinde ışıklar parlamaya başlıyordu, kısa süre sonra kalemi kağıttan kaldırdığında kağıt tamamen mor ışıklarla parlamaya başladı, bir kaç saniye sonra ışıklar azalarak söndü. 

"Hehehe.. Bedenim küçük olsa da eski yaşamımdan bilgiler hala benimle birlikte." 

Beyaz olan sayfa şu anda mor renge dönüşmüştü sayfanın en üstünde 'Dokuz Nilüfer Hapı' yazıyordu. 

' Şu anki gücümle bu hapı yapamam ama satmayacağım anlamına gelmiyor, Simyagerler Birliği bu reçete için istediğim kadar mor kristal ödemeye razı olurlar, ilk işim Siyon amca ve Clara teyzeme yeni bir ev almak olacak, daha sonra ne yapacağıma karar veririm' 

Kısa süre daha kağıdı inceledikten sonra Harang yatağına geçti ve uyumaya koyuldu.