Harang daha fazla konuşmadı iki katlı taş yapıdan çıkarak evine doğru ilerlemeye başladı, hemen arkasında usta Quen onu takip ediyordu, Harang evin yolunu bildiği için ikili hızlı bir şekilde eve vardı.
"Tak.. Tak.. Tak.."
Kapı kulakları tırmalayan sesler eşliğinde açıldı kapıyı açan Clara' idi, tam Harang'ın yanaklarına atlayacaktı ki çocuğun arkasında usta Quen' i gördü kabilede bu şahsı herkes tanıdığı için kim olduğunu biliyordu.
Ellerini birleştirerek adamın karşısında eğildi Clara, hanımı içeriye gelmeyince meraklanan Siyon kapıya geldiğinde adamı görünce oda saygılı bir şekilde ellerini birleştirerek eğildi, bir yandan ise Harang'ı dürtüp saygı göstermesi için uyarıyordu.
"Lütfen bay Siyon kaldırın başınızı."
Bu olay ne anlama geliyordu, bu günden sonra Yan ailesi Haranga bakıyorlardı acaba usta Quen'e saygısızlık mı etmişti, bu yüzden mi buradaydı usta? Anlam verememişti Siyon ve Clara.
İkili düşünürken Harang söze girdi,
"Siyon amca bugün evden çıktığımda ustam beni buldu ve simyagerler birliğine gitmemi istedi, birşey teslim etmem için ustamın dediklerini yaptım, bu günden sonra bu çöplükte yaşamak zorunda değiliz."
Arkasına dönerek usta Quen'e baktı Harang, daha sonra sözüne devam etti.
"Degil mi usta Quen?"
"Ev.. Evet buraya gelme sebebim de durumunuzu bizzat görmek istemem di."
Ustanın sözünü duyan Siyon,
"Bizi düşündükleri için büyük ustaya saygılarımızı sunarız, çok ani oldu konuşmamıza izin verirmisiniz acaba? Sizi içeriye buyur edelim, tabiki böyle bir eve girmek isterseniz."
"Ahh bu sözü sizlere söylettiğim için çok özür dilerim, bu zamana kadar sizleri kontrol etmem gerekliydi."
"Önemli bir konu değil usta Quen, alıştık artık."
"Eğer sizlere yardımcı olmazsam içimde bir sıkıntı kalır, lütfen konuşmanızı yapın daha sonra buradan gidelim Siyon."
Usta Quen'nin sözlerini duyan Harang içinde ki sıkıntının hap formülü ve arkasında ki yalandan usta olduğunu biliyordu ve o anda kendisini gülmemek için zor tutuyordu.
Bu sırada Siyon da şaşkındı, 'Bana ismimle mi hitap etti? Kafası iyice yanmış galiba adamın.'
Çocuğu kolundan tuttuğu gibi arka bahçeye kadar götürdü, Clara'da usta Quen'e içecek bir şeyler ikram ettikten sonra arka bahçeye geldi.
"Şu ustan kim senin Crain?"
"Siyon amca ustam bu civarlarda değil, şu anda kendisi beş yıldızlı ustaları çoktan aşmış birisi benim burada yaşadığımı ve durumumuzu öğrenince beni simyagerler birliğine yolladı, aracı olarak kullanarak Yan ailesine yardım etmelerini sağladı, biliyorsunuz dünya üzerinde çok nadirdirler beş yıldızlı ustaları geçen ustalar, şu günden sonra yeni bir evimiz olacak ve her ay belirli miktarda para alacaksın amca. "
Harang diğer soruları sormalarını beklemeden herşeyi anlatmıştı, ama karşısında ki iki şok içerisindeydiler.
'Beş yıldızlı ustaları geçen bir ustan mı var? Ve bize yardım mı etmek istiyor?'
Şu anda Yan ailesi şok geçiriyordu nereden bilebilirlerdi ki hayatını kurtardıkları bir çocuğun hayatlarını baştan aşağı değiştireceğini.
İlk söze giren yıllardır bu hayyat acı ceken Clara olmuştu.
"Şimdi bizimde yeni bir evimiz mi olacak?"
"Yani ev demeyelim bir malikane daha iyi olur hehehe."
Harang sinsi sinsi gülüyordu sonuçta simyagerlerin başını eline almıştı sonuna kadar sömürmez ise olmazdı değil mi.
Çocuğun sözlerini duyduklarında daha da şoka girmişlerdi bir ev yeterliydi, malikanede neydi? Yıllardır bu dökük evde yaşayan aile için hayallerinde bile fazlaydı.
Daha fazla soru sormak ve sorgulamak istemediler, çocuğun gücü bunların gerçekleşmesine yetmese de ustasının elini sallaması kadar kolaydı şu anda yaşanan olaylar.
İçeride yamalı camın yanında yırtık koltukta oturmaya devam eden usta Quen'nin yanına gelmişti aile, usta ailenin yerleşmesini bekledi oturduklarında ilk söze giren o olmuştu.
"Simyagerler birliğinin yakınlarında bir malikaneye taşınıyorsunuz, bu günden sonra herşeyiniz ile birlik ilgilenecek, buradan eşya getirmenize gerek yok, her ay beş bin mor kristal alacaksınız!"
Usta konuştuğunda aile bir kez daha şoka girmişlerdi, 5.000 Bin mor kristal mi? Ne büyük bir rakamdı bu.
Aile ile usta Quen bir süre daha konuştuktan sonra aileyi de yanına alarak eski yıkılmaya yüz tutmuş evden çıktılar.
O günden sonra birliğin yakınlarında güzel geniş bir bahçeli malikaneye yerleşti Yan ailesi ve bu haberler tüm kabilede hızla yayıldı ve eski evleri usta Quen'nin emriyle yıkılmıştı, yerine ise Harang'ın katledilen ailesi için muazzam güzellikte bir anıt yapılmıştı.
İki Hafta Sonra.
Aradan geçen zamanla Yan ailesi yeni yasama yavaş yavaş alışmaya başlamıştı, Harang hergün simyagerler birliğine gidiyor ve Dokuz Nilüfer Hapı'nı işliyordu şimdiden bir set hap üretmişlerdi bile hatta tüm haplar, %100 oranında saflığa sahipti.
Simyagerler birliği yeni hapları birlik açık arttırması vasıtası ile satmaya karar vermişti, bu hapların fazlaca piyasaya dağıtılması iyi sonuçlar vermezdi.
Simyagerler birliğinin açık artırmada yeni hap satacağı diğer kabilelerde hızla yayılmıştı hatta diğer kıtalara bile, tabi ki bu haber kıtalar da ki güçlü kişilerin gözünden kaçmamıştı.
Açık arttırma günü yaklaştıkca güçlü kişiler kabileye gelmeye başladı, o gün sabahın erken saatlerinde Simyagerler birliğine hareketli dakikalar yaşıyordu, yeni üretilen haplar üçerli olarak şişelere yerleştirilmişti ve tam 100 şişe olmuşlardı.
Bir Saat Sonra
Tüm gelen misafirler salonda hiyerarşiye göre yerlerini almışlar ve açık arttırmanın başlamasını bekliyorlardı.
Kürsüye 1.70 boylarında, saçları beline kadar uzanan sarı saçlı, mavi gözlü, göğüsleri giydiği gömleği patlatacak kadar büyük olan bir kadın çıktı.
"Bugün buraya gelen bütün değerli konuklarımıza hoşgeldiniz demek istiyorum, simyagerler birliği olarak yeni bir hap tarifi bulduk ve işledik, lafı fazla uzatmayacağım arkamda bulunan şişeler bugün buraya toplanma sebebimiz, toplamda 100 şişe üretildi, bu şişeler şanslı olanlara gidecek, açık arttırma başlasın!"
"Dokuz Nilüfer Hapı'nın başlangıç fiyatı 10.000 Mor Kristal!"
"10.250"
"10.280"
"11.500"
"13.800"
"15.300"
"20.480"
.
.
.
.
.
"47.800 Mor Kristal!"
Son teklif verildiğinde kürsüde ki kadın saymaya başladı.
"47.800'e Bir… 47.800'e İki… 47.800'e Üç… Satıldı, açık arttırma bittikten sonra ürünleri alan kişiler görevlilere teyit ettirdikten sonra ücreti ödeyerek ürününü teslim alabilir."
İlk hapın 47.800'e satılmasıyla dier şişeler hızla 47.000 ile 60.000 mor kristal arasına satıldı.
Gelen konuklar dağıldıktan sonra kimse kalmamıştı, usta Quen ve Harang içerisinde iki tane tekli koltuk ve bir masa olan ufak bir odanın içerisinde oturuyorlardı.
Usta Quen elini masaya doğru salladığında masada bir boyutsal yüzük belirdi, yüzüğü eline alan Harang içini kontrol ettikten sonra teşekkür etti.
Bu sırada ikili fark etmese de onları gölgelerde izleyen birisi vardı.
Daha doğrusu usta Quen fark etmemişti Harang adamın ilk baştan beridir burada olduğunu biliyordu ama umursamıyordu.
Birlikten ayrılan Harang yeni malikanelerine doğru ilerlemeye başladı, malikanelerine yakın bir ara sokakda durdu ve arkasını döndü.
"Ahh.. Artık ortaya çıksan diyorum hani, odadan beridir beni takip ediyorsun, ne istiyorsun?"
Ara sokağın karanlığından bir figür alkışlayarak Harang'a yaklaşmaya başladı.
"Şak.. Şak.. Şak.. Şak.."
Harang'ın yanına iyice yaklaştıktan sonra konuşmaya başladı.
"Sezgi yeteneklerinin bu kadar iyi olacağını düşünmemiştim velet, gizlendiğimde benden düşük seviyeleri bırak benimle aynı seviyedekiler ve hatta daha yüksek seviyedekiler bile fark edemez."
Harang adamı dinledikten sonra gülmeye başladı.
"Hahaha. Sen buna gizlenme yeteneği diyorsan git şu köşede kendi kafanı kes!"
Bu sözleri söylerken biraz ileride karanlık bir köşeyi işaret ediyordu eliyle.
"Beni Yedi Yan kıtada Gölge olarak bilirler, zirvede duran tek kişiyim ve sen bana git öl mü diyorsun velet? Lanet kibirli velet 268 yaşıma geldim bu zamana kadar kimse senin kadar azarlayamadı beni!"
"Kıçımın zirvesi ne istiyorsun onu söyle!"
"Velet çok oluyorsun ama sen! Ölmeyi bu kadar mı çok istiyorsun?"
Adam iyice sinir küpüne dönmüştü karşısında daha 20 yaşına bile basmamış bir çocuk onunla alay ediyordu.
Harang konuşmaya tekrar başladı.
"Ooo bakıyorum da çoktan Yasa Chi Aleminin zirvesine ulaşmışsın ama ne yazık ki dar boğaza takılıp 10 yıldır bu gelişimde takılıp kalmışsın, cidden ne yazık ne yazık kıyamam ben sana ha ha ha ha."
Karşısında ki çocuğa afallamış gözlerle bakıyordu adam, dediği şeyler tamamen doğruydu ve bir yol bulamamıştı diğer aleme geçmek için.
"Aslında senin paranı çalmak için gelmiştim, ama sende daha fazlası varmış gibi gözüküyor dökül bakalım."
"Benim paramı çalmaya geldin ve benden bilgi almayı planlıyorsun ha, rüyanda görürsün!"
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..