9. Bölüm: Yeni Yoldaş

avatar
1155 4

Age Traveler - 9. Bölüm: Yeni Yoldaş


İkili konuşmaya devam ederken hava karanlıktan hallice olmaya başlamıştı. 


"Ne demek istiyorsun, senden paranı ve bilgini alamayacağımı mı ima ediyorsun, senin beni durdurabilecek gücün var mı ki?" 


"Bana birşey olursa evet paramı alabilirsin ama ya bilgimi alabilirsin misin, senin için paramı daha önemli bilgi mi? 


"Akıllı velet seni doğru söylüyorsun, ne istiyorsun peki?" 


"Ne istiyorum ben? Benim yanımda duracaksın ve beni koruyacaksın!" 


"Sadece bu mu, peki ya bana yardım ettikten sonra sana ihanet edersem?" 


"Kendimce yöntemlerim var, gel yanıma yetişimin de nasıl bir sıkıntı varmış bakayım." 


"Sana birşey yapmamdan korkmuyor musun?" 


"Eğer ki bana birşey yaparsan senin zararına olur bunu sende biliyorsun." 


Bir süre sessizce düşündükten sonra adam Harang'ın yanına geldi. 


"Eğer ki aklında bana birşey yapmak varsa denememeni tavsiye ederim velet!" 


"Denesemde birşey yapamam merak etme." 


Daha sonra Harang elini adama doğru uzattı, parmaklarının ucundan buz mavisi bir sis tabakası havada süzülerek adamın bütün bedenini kapladı. 


O anda adam bedeninin her bir zerresinin uyuşmaya başladığını hissetti ama ortada kendisine karşı bir tehdit yoktu bu yüzden sakin kalmaya karar verdi. 


Adamın vücudunda kapalı olan Chi damarları buz mavisi sis sayesinde gözle görülebilir hale gelmeye başladı, adamda bu durum karşısında hafif hafif sitreslenmeye başlamıştı, ama ortaya çıkan Chi damarlarının aslında kapalı olam Chi damarları olduğunun farkına varmaya başladı yıllardır uğraşıp açamadığı Chi damarları! Sitresinin bir diğer sebebi ise bu çağda böyle bir tekniğin olmamasıydı karanlık çağda bu gibi teknikler kayıp olmuşlardı. 


Kapalı Chi damarları bedenin üst kısımlarında ortaya çıkmıştı, buz mavisi sis tabakasının içerisinde kapalı olan Chi damarları yeşile dönmeye başladı toplamda altı damar kapalıydı. 


"Şimdi bana daha da yaklaş!" 


Adam şaşkın gözlerle Harang'a bakıyordu, sende kimsin, bu teknikte neyin nesi böyle? Kendi kendine sorular sorarken Harang'ın önüne kadar gelip durmuştu. 


"Üst bedeninde ki kıyafetleri çıkart." 


Emir verircesine konuşuyordu ama adam aldırış etmedi daha fazla beklemeden kıyafetlerini çıkarttı, 268 yaşında olmasına rağmen kaslı bir bedeni vardı adamın yaşlanma belirtisi yoktu. 


"Şimdi bir tedavi uygulayacağım ve damarlarını tek tek açacağım, açıldığını anladığında hemen Chi enerjini açılan damarına yönlendir hızlı olman lazım kesinlikle açılan damarın tekrardan kapanmasına izin verme!" 


Şaşkın gözlerle kendisine emir veren çocuğa bakan adam konuştu. 


"Tamam." 


Adamın onaylaması üzerine Harang'ın elinde bir yüzük belirdi ucunda bir santim uzunluğunda iki iğne vardı, hızlı bir şekilde yüzüğü parmağına takarak kapalı olan ilk damardan başlayarak belirli yerlere iğneleri batırmaya başladı, iğne batmaya devam ettikçe adamdan inlemeler yükselmeye başladı iğne her girip çıktığında arkasından siyah kirli kan akıyordu. 


Aradan on beş dakika geçmişti, adamın bütün üst bedeni tamamen siyah kirli kan ile kaplanmıştı, duruma rağmen yerde bağdaş kurmuş Chi gücünü yeni açılan damarlarında deveran ederek döndürüyordu yaşlı adam. 


Kısa süre sonra adamın bedeni titremeye ve eskisinden daha yoğun bir aura yaymaya başladı ertafa.


Adam gözlerini açıp ayağa kalktığında eskisine nazaran düşmanca değil daha çok hayran gözlerle bakıyordu Harang'a, bir anda tek dizinin üzerine çökerek konuşmaya başladı yaşlı adam. 


"Usta!" 


Harang usta kelimesini duyunca gözleri fal taşı gibi açıldı. 


"Oha yavaş gel, kim dedi senin ustan olduğumu? Ama kötü bir fikirde değil heee. Neyse anlaşmamıza uyacağını düşünüyorum ama bir şart daha ekliyorum sadece beni değil ailem olarak görüp sevdiklerimi de koruyacaksın kan yeminine başlayalım hadi!" 


"Kabul ediyorum, lütfen başlayın!" 


Bu sözlerden sonra Harang parmağına ufak bir kesik attı ve kanamasını sağladı hemen sonra önünde diz çöken adamın alnına dayadı parmağını. 


"Sizi ölene kadar ustam sayacağım, sizi ve sevdiklerinizi ölmek pahasına olsa da koruyacağıma yemin ederim!" 


Adamın sözleri bittiğinde alnında ki kan yerini kırmızı ışıklara bıraktı, kısa süre sonrada alnında bir şekil belirdi ve ortadan kayboldu. 


"Ayağa kalk seni her zaman asilliğin ile bileceğim benim dışımda kimseye boyun eymeyeceksin, kalabalık ortamlarda sadece sözümü dinlesen yeterli diz çökmeye gerek yok." 


Duyduklarına sevinmişti yaşlı adam en azından saygınlığını diğer insanlara karşı kaybetmeyecekti. 


"Anlaşıldı usta." 


"Hadi benimle gel eve dönmem lazım geç olmaya başladı." 


Ara sokaktan çıkan Harang zaten karşılarında olan malikaneye doğru ilerlemeye başladı eve vardıklarında Harang kapıyı çaldı ve Clara teyzesinin açmasını bekledi arkasında ise koruma gibi dikilen Gölge vardı. 


"Tak.. Tak.. Tak.." 


Kapıyı acan Clara hemen Harang'ın yanaklarını mıncıklamaya başladı ama arkasında ki adamı gördüğünde kemiklerinden bir ürperti hissetti, Harang ise açıklama yapmadan evin içerisine doğru ilerlemeye başladı bu duruma şaşıran Clara anlamsızca arkasından baka kaldı, daha sonra dışarıda ki adama dönerek içeriye buyur ettiğinde hiç beklemediği bir tepki ile karşılaşmıştı. 


"Merhaba efendim, ustamız Crain'i korumam için beni yolladı umarım benim burada olmamdan rahatsızlık duymazsınız." 


Karşısında ki adamın suratında tam sağ gözünün üzerine denk gelecek şekilde yara vardı kır saçlı kır sakallı, dinç görünümlü bir adamdı. 


Clara içeriye doğru yürüyen Harang'ın arkasından seslendi. 


"Crain bu adam da kim hiç tekin birisine benzemiyor?" 


Kadının sözlerini duyan Gölgenin kafasından aşağıya soğuk sular dökülmüş gibi olmuştu, afallamış bir şekilde baka kaldı. 


"Nasıl anlatsam acaba, ustam güvenliğimizi önemsediği için bu adamı yolladı, bundan sonra benimle bizimle birlikte kalacak teyze, sadece benim değil sizin de güvenliğinizi sağlayacak." 


Harang'ın açıklamasını dinledikten sonra gelen adamı da içeriye davet etti Clara. 


Adam tam içeriye girerken Siyon gelmişti, ama karşısında adamı görünce bir anda ne yapacağını şaşırdı şoka girdi ve hemen saygı ile adamın önünde eğildi. 


Clara duruma anlam verememişti ama eşinin yeni gelen adamı tanıdığını ve saygı duyduğunu anlamıştı. 


"Aşkım kim o adam?" 


Karısına cevap vermek yerine karşısında ki adama saygılı bir şekilde konuşmaya başladı Siyon. 


"Yaşlıyı selamlarım, karım siz gölgeyi tanımadığı için saygısızlık ettiyse onun yerine de özürlerimi sunarım." 


Clara o anda tekrar adama döndü ama bu sefer yüzünü korku sarmıştı, karşısında duran adam yedin yan kıtanın tepesinde duran ve en güçlü olarak bilinen adamdı Gölge. 


Bu arada Siyon ve Clara adama saygı gösterirken arkalarından Harang bağırdı. 


"Hey, hey Gölge amcam ve teyzeme saygısızlık ediyorsun senin eyilmen lazım." 


"Özür dilerim usta, efendim lütfen kaldırın kafanızı ustamın ailesisiniz." 


Konuşurken Siyon'a karşı saygılarını sunuyordu adam ama Siyon neler olduğuna anlam veremiyordu zaten artik Harang sayesinde hiçbir şeye anlam veremiyordu, adamı omzundan tutarak kaldırdı. 


O gece yemekler yenildi sohbet edildi herkes uyumuştu Gölge odasında yeni yükselen gelişimini dengelemeye çalışıyordu. 


Zamanın nasıl geçtiğini anlamadı Gölge sabah olmuş kuşlar cıvıldamaya başlamıştı mutluydu, yeni gelişimini dengelemişti, odasından çıkıp salona indiğinde kahvaltının hazırlandığını gördü ama kimseler yoktu çevrede, sadece birkaç hizmetçi mutfaktan kahvaltıyı salona taşıyordu. 


Tüm aile fertleri salona geldikten sonra kahvaltı edildi, Harang ve Gölge simyagerler birliğine gitmek için evden ayrıldılar. 


Salona vardıklarında Harang direk salon ustasının odasına yöneldi ve kapıyı çaldı. 


"Tak.. Tak.. Tak.." 


Kapıyı çaldıktan sonra içeriye girdi ikili, ustanın yüzü gülüyordu Harang'ı gördüğü için, ama bir sonra ki anda arkasında Gölge'yi gördüğünde hemen ayağa fırladı. 


"Efendim sizi buraya getiren nedir? Yardım edebileceğimiz bir şey ise elimizden gelen herşeyi yaparız efendim." 


Harang içten içten gülüyordu salon ustasının haline, birazdan duyacakları salon ustasını daha da şaşırtacaktı. 


"Bu kadar resmi olmana gerek yok salon ustası Quen, beni ustam yolladı Crain'nin yalnız kalmasını istemediği için yokmuşum gibi davranabilirsiniz." 


Quen kendi kendine düşünmeye başlamıştı dile 'Neler oluyor böyle? Yedi yan kıtanın zirvesinde ki kişi hiçbirşey olmamış gibi bir anda ortaya çıkıyor ve Crain'i korumaya başlıyor ve ustamız yolladı diyor, arkalarındaki ustanın gerçek gücü nedir böyle aman tanrım!' 


Harang daha da alevlendirmek istemişti ve dalga geçercesine konuşmaya başladı. 


"Aslında ustama demiştim bu kadar üzerime düşmesine gerek olmadığını ama naparsın beni varisi olarak gördüğünden işte!" 


"Neeee.. Varisi mi? Sen böyle güçlü bir ustanın öğrencisi olmak ile kalmadın birde varisliğini mi elde ettin?" 


"Ustam her zaman beni sevmiştir, lakin ailem katliama uğradığı sırada kutsal kıtadaydı o yüzden gelemedi." 


"Ku.. Kutsal kıta mı?" 


'Sana geliyorum tanrım, şükürler olsun ki zamanında bu genç ile aramızda düşmanlık oluşmadı yoksa, yoksa tüm salonumuzun sonu gelirdi!' 


İçinden şükürler etmeye başlamıştı yaşlı salon ustası, karşısında ki çocukta ustası kadar saygıdeğer biriydi kızdırılmaması gereken cinstendi. 


"Evet canı sıkıldığında kutsal kıtaya gidip geliyor arada ha ha ha."


Harang' ın bu sözünden sonra başı dönmeye başlamıştı yaşlı salon ustasının, canı sıkılan herkes gidebilirmiydi kutsal kıtaya? Orası neresiydi kimsenin elini kolunu sallayarak giremediği biryerdi peki ya ustası düşünemiyordu. 



Evet arkadaşlar bu bölümün sonunda açıklama yapma gereği duyduğum bir konu oluştu aklımda, seriye başladığımda ana karakterin yanına bu kadar erken bir yoldaş getirmeyi planlamıyordum ama bazı şeyleri erkenden yapmaz isem ilerleyen bölümlerde tamamen çıkmaza girecek ve imkansız olacağı için şimdiden yapmak istedim biliyorum sizde diyeceksiniz biraz hızlı oldu diye ama böyle yapmak zorundayım. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47018 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr