Sabahın erken saatlerinde herkes uyuyordu, Harang yatakta ters dönmüş kolları aşağıya sarıyor ve götünde preler uçuşmaya devam ederken, Gölge ise ustasının akşamki gülüşünden sonra odada kendisini rahat hissedememiş olacak ki malikanenin bahçesinde ki bir ağacın dalında rüya görmeye devam ederken mırıldanarak uyuyordu.
'Usta bana neden öyle bakıyorsun?'
'Artık zamanı gelmedi mi 268 yaşına gelmişsin bence ölmelisin! "
'Usta bırak o testereyi ben Gölge tanımadın mı?'
'Gölge kim lan yaşlı bunak, ben öyle birisini tanımıyorum.'
'Usta yapmaaaaaa.'
'Geberrrrr.'
Tam bu sırada ağacın dalından aşağıya düşmüştü Gölge, poposunu ovalayarak yerden kalkarken sesli bir şekilde konuşmadan edemedi.
"Sadece bir rüyaymış, usta beni ne hallere soktun ya ben ağaç dallarında uyuyacak adam mıyım!"
Bu sırada Gölge' nin düşmesi ile çıkan sese evden iki hizmetçi dışarıya fırlamıştı durumu gördüklerinde kendilerini gülmekten alı koyamadılar ve oldukları yerde birer kahkaha patlattılar.
Hizmetçilere ölmek mi istiyorsunuz der gibi bakıyordu Gölge, o bakışı gören iki hizmetçi eve doğru yöneldiler işlerinin başına dönmeden önce arkalarına dönerek bir kez daha güldüler.
Gölge bu sefer sessiz kalmamıştı.
"Ne gülüyorsunuz lan? Şaklaban mı var burada işinizin başına gidin çabuk!"
Gölge bağırmaya devam ederken iki hizmetçi eve girmişlerdi bile, elini başına atarak tekrardan konuşmaya başladı Gölge.
"268 yaşıma geldim bu hallere düşmedim, ah usta ah beni ne hallere soktun."
Gölge daha fazla konuşmadı, durduğu yerden biraz ileride bulunan yapay akar suyun yanına geldikten sonra ellerini ve yüzünü yıkadı, kimsenin bu saate kalkmadığını düşündüğü için yavaş hareket ediyordu tam eve girerken evin camından Clara' nın onları izlediğini fark ve katılırcasına güldüğünü fark etti, galiba olan biten herşeyi görmüştü Clara.
Gölge günaydın demek için el salladı ve içeriye girdi kızarmış bir surat ile, içeriye girdiğinde hizmetçiler kahvaltıyı hazırlıyorlardı diğer yandan da arada bir adama bakıp gülüşüyorlardı, yarım saat sonra kahvaltı masası tamamen hazırlanmış çayın taze kokusu ortamı ele geçirmişti, Gölge çoktan masaya oturmuş diğer aile fertlerinin gelmesini bekliyordu.
Beş dakika geçmeden tüm aile fertleri masada toplanmıştı Clara hala Gölge' ye bakarak gülüyordu ve sessiz kalacakmış gibi bir hali yoktu, karısının güldüğünü gören Siyon dayanamadı ve sordu.
"Hayırdır aşkım bu gülmede ne sabah sabah?"
"O kadar da önemli değil aşkım Gölge' nin sabahki haline gülüyorum."
Gölge kafasını öne eğmiş bir şekilde hiç tepki vermeden kahvaltısına odaklanmıştı, masada konuşulanlara kulaklarını tıkamış gibiydi.
Siyon ve Harang Gölge' ye baktılar utandığını gördüklerinde bir gariplik olduğunu fark ettiler ve tam soracaklardı ki Clara olayı anlatmaya başladı.
"Sabah uyandığımda camdan dışarıya bakıyordum, neden olduğunu bilmediğim bir olay yaşandı, Gölge bahçede ağacın birinin dalında uyukluyordu aynı zamanda bir şeyler de mırıldanıyordu ama anlamadım, korkmuş olacak ki bir anda yerinden fırlaması ve daldan yere düşmesi bir oldu hahahaha. "
Harang ve Siyon durumun gerçek yüzünü duyduklarında gülmeye başladılar, Harang merak etmiş olacak ki sormadan edemedi.
"Neden ağaç? O kadar korkuyorsan odamda yerde yatabilirsin hahaha."
Ustasının sözlerini duyduğunda irkildi Gölge 'Lanet olsun usta bu olayların tüm sorumlusu sen ve dün geceki o korkunç gülüşün, birde odana çağırıyorsun! "
İçinden ustasına saydırsada dışarıdan hiç öyle gözükmüyordu.
"İyi niyetin için teşekkürler usta, ağaçta yatmayı seviyorum problem değil! "
Ardından hiç beklemediği bir cevap aldı.
"Gelsende almam ki zaten ama bana saygını göstermek için kapımda uyuyabilirsin hahaha."
Gülsemi ağlasa mı bilmiyordu şu anda, Gölge cevap vermek yerine konuşmayacağını belirtmek için kahvaltısını ağzına doldurmaya başladı.
Harang Gölge' nin kurtulmak için kahvaltıyı kullandığını görünce daha fazla ilgilenmedi.
"Neyse oyalanmayalım, bugün işlerimiz var bir şeyler alacağım benim için taşırmısın Gölge?"
"Hmmp!"
Harang Gölge' nin verdiği cevaba takılmadan Siyon amcasına dönerek konuşmaya devam etti.
"Amca bugün Chi çalışmaya başlayacağım, iki ay sonra olacak akademi seçmelerine katılmayı planlıyorum."
Siyon ve Clara, Harang' ın söylediklerine üzülseler de diğer yandan sevinmişlerdi, bir anda ortaya çıkan bu çocuk hayatlarını baştan aşağıya değiştirmişti şimdi onu engelleyemezler di akademiye gitse bile temelli ayrılık değildi sonuçta.
"Sen öyle karar verdiysen seni desteklemeyip ne yapalım evladım."
Clara konuşmamayı seçti, oda aynı şeyleri düşünüyordu devamın da bir soru yöneltti Siyon.
"Evladım başarabileceğine inanıyor musun?"
"Kesinlikle başarabilirim amca, dün Chi saflık değerimi ölçtük ne çıktı biliyor musun?"
"Ne çıktı? Meraklandırma çabuk söyle hadi!"
"Siyah derece saflık çıktı."
"Si.. siyah mı aman tanrım en iyisi değilmi o?"
İkili aynı anda aynı soruyu sormuşlardı.
"Evet en iyi değer."
"Peki bu değer ile hangi yolda yürümeyi düşünüyorsun evladım?"
"Büyücü ve Savaşçı aynı anda iki yolda da gelişim yapacağım."
Yan ailesinin fertleri bugün de Harang tarafından şoka sokulmuştu, siyah derece saflık ve aynı anda iki yolda uzmanlaşmak tamda karşılarında duran çocuğa yakışır bir karardı bu.
"Tamda senden bekleneceği gibi."
Harang beklediği cevabı aldığı için mutluydu daha fazla oyalanmak istemiyordu ayağa kalktıktan sonra Clara teyzesine sarıldı daha sonra çıkışa yöneldi lakin Gölge gelmiyordu.
"Eeee hadi gidiyoruz Gölge."
"Nereye daha karpuz kesecektik, hehe tamam tamam geliyorum."
"Komik mi? Rüyanda seni testere ile kesiyordum bir dahakine rüya olmayabilir bunu bilesin!"
Gölge Harang' ın konuşmasını duyduğunda kaskatı kesildi rüya denilen şey kişiye özeldi ustası bunları nereden biliyordu, korku suratında belirmeye başladı.
Harang bugün simyagerler birliğine gitmek yerine kabile dışına doğru ilerliyordu.
"Usta nereye gidiyoruz?"
"Bir iki tane canavar çekirdeği lazım benim için halleder misin Gölge? Korkuyorsan sıkıntı yok he hahahha."
"Hangi canavarın çekirdeği lazım usta ona göre bir koordinat ayarlayalım."
"Alaçam Üç Gözlü Ayı çekirdeği lazım."
"O halde sahil kıyısında ki ormana gidelim, orada bir yuva olduğunu hatırlıyorum işimizi daha hızlı çözeriz aynı canavarın çekirdeklerinden lazım dimi usta?"
"Aynen öyle."
'Mal zaten yuvalarının yerlerini biliyorum, her gece sevişip duruyorlar seslerinden yuvalarının yerleri belli zaten.'
Ama bu cümleyi ortaya atmamıştı Harang, Gölge' nin arkasından ilerleyerek kısa sürede ormana girmişlerdi.
"Eee artık bu işi de bana bırakmazsın herhalde? Hadi çabuk hallet işini de gidelim, daha çok işimiz var bugün çok yavaşsın Gölge oooo akşam oldu sen hala uyu."
Gölge iyice delirmeye başlamıştı, vücudundan siyah kırmızı sis bulutları yükselmeye başlaması ile yuvaya girip Alaçam Üç Gözlü Ayıların kafaları ile çıkması bir oldu, kafaları yere bıraktıktan sonra elinde kalan çekirdekleri Harang' a uzattı.
"Toplam 1 saniye 33 salise geçti bile çok yavaşsın, Gölge acaba yanlışmı karar verdim ustan olmakla?"
"Daha iyisini yapa…"
"Duyamadım ne dedin Gölge?"
Harang Gölge' yi konuşturmuyor du bile tamamen sinir etmek için elinden geleni yapıyordu.
"Benim yavaşlığım usta, bir daha ki sefere daha hızlı olacağım."
"Bence de hızlı olman lazım, yoksa usta çırak ilişkisini bir kez daha gözden geçirmek zorunda kalacağım."
Harang inadına Gölge' ye yükleniyordu bugün onu sinir etmek hoşuna gidiyordu sanki, kızınca çok masum gözüküyordu halbuki elinde can verenlerin sayısı on bini geçmişti ama daha karşısında bulunan adama yaklaşamamıştı bile, Harang önceki hayatında dört milyon üzerinde insanı öldürmüştü tek başına.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..