Sabah olduğunda bahçedeki masada ikili uyuyordu, Clara onları orada gördüğünde gece bir konuşmanın geçtiğini ve masada uyuya kaldıklarını düşündü, ikiliyi dürterek uyandıran Clara konuşmaya başladı.
"Genç olduğunuzu sanıyorsunuz galiba hahaha, hasta olunca ben sizi görürüm."
Clara' nın sesini duyup kalkan ikili anlamsızca birbirlerine bakıyordu, o anda masadan fırladıkları gibi salona koştular oraya vardıklarında Harang hala meditasyon yapıyordu ama vücudu dün geceye nazaran gelişimleri göstermeye başlamıştı bile, şu anda dokuz yaşında olmasına rağmen on bir yaşında gibi gözüküyordu ve buda Harang' ın Temel Chi Alemine girdiğini kanıtıydı, bir gece de bir seviye mükemmel gelişim hızıydı normal gelişimcileri ilk seviye için iki yada üç ay çabaladıklarında başarıya ulaşabiliyorlardı, ilk konuşan Crow oldu.
"Gerçekten de dahi bir varis bu kadar hızlı olmasını bende beklemiyordum, geleceğini çok parlak olacak!"
Ustasının Harang' ı övdüğünü duyan Siyon konuştu.
"Dediğiniz kadar iyiyse eğer benimde içim rahat olabilir."
Ustası ve Siyon, Harang hakkında konuşmaya devam ederlerken kahvaltı hazırlanmıştı, bir hizmetçi onları kahvaltıya çağırdığında hissetmiş gibi Harang gözlerini açtı.
"Usta, Siyon amca siz neden benim başımı bekliyorsunuz?"
İkilinin başında beklemesine şaşırmıştı daha sonra Temel Chi Alemine girdiğini hatırlayan Harang konuşmaya başladı.
"Ahh bunun için degil mi, gerçekten de bir gecede kırıp geçtim mükemmelim degilmi övün beni hadi övün hahaha."
İkili Harang' ın özgüvenini tetikledikleri için morelleri kaçmıştı, ses çıkartmadan arkalarını dönen ikili yemek salonuna doğru ilerlemeye başladılar salona ilerlerken kapıda onları bekleyen Clara oldu.
"Crain kahvaltı hazırmış şimdi gelmezsen aç kalırsın ona göre!"
Uyarıyı duyduğunda aç olduğunu hisseden Harang hemen yerinden fırladı ve koşarak yemek salonuna doğru ilerlemeye başladı.
Kahvaltı edilip masa temizlendikten sonra Harang ve ustası malikaneden ayrıldı ve kabile dışına doğru ilerlemeye başladılar.
"Nereye gidiyoruz usta?"
"Merkez krallığa gidiyoruz evlat, dün gece bazı yolsuzlukların yapıldığına dair haberler aldım haberlerin doğru olup olmadığını kontrol etmem lazım, hem sende akademi seçmelerine gireceğin yeri görmüş olursun."
"Süper demek merkeze gidiyoruz usta."
"Orada yanımdan ayrılmayacaksın başını belaya sokmanı istemiyorum haberin olsun."
"Tamam usta, nasıl bir yer merak ediyorum, yani iki bin yıl önceki ile aynı kalmamıştır herhalde hehe."
"Merak etme güzeldir kutsal kıta kadar olmasada."
İkili hem sohbet ediyor hemde merkez krallığa doğru ilerliyordu ormanın içerisinde ki yoldan, kısa süre daha ilerlediklerin de yolun ortasında bir at arabasının haydutlar tarafından çevrelendiğini gördüler, istiflerini bozmadan at arabasına doğru ilerlemeye devam etti Crow arkasından da Harang takip etti, olay yerine daha da yaklaştıklarında şık kıyafetler giyinmiş bir kadının haydutlar tarafından bağlandığını ve arabadaki malların yağmalanmaya çalışıldığını gördüler
At arabasına çok az bir mesafe kaldığında ve haydutların duyabileceğinden emin olduktan sonra Crow konuştu.
"Beyler rehineyi ve malları bırakın ve buradan uzaklaşın kendi can sağlığınız için lütfen."
Uyarısını yapan Crow bırakıp bırakmayacaklarını izlemeye başladı, haydutların temsilcisi gibi görünen simsiyah kıyafetler içerisinde ve kel olan bir adam hafif adımlarla öne çıkarak konuştu.
"Sende nerden çıktın yaşlı bunak, yakalayıp bağlayın bunları da araba ile ateşe vereceğiz!"
"Benim gibi bir yaşlı adama hiç saygılı davranmadın seni ahmak herif, şu andan sonra olacaklardan ben sorumlu değilim bilginize."
Sesi kesildiği anda ortama aurasını saldı Crow, aurayı hisseden adamların gözleri fal taşı gibi açıldı, kaçmak istiyorlardı ama baskıdan dolayı bir adım bile hareket edemiyorlardı.
"Si..siz efendim lütfen bağışlayın bizi, salak bizler ölmeyi hak ediyoruz lütfen efendim yalvarırım sadece beni bırakın burada ölmek istemiyorum."
Ama nafileydi ne kadar yalvarsada boşa nefes tüketiyor olacaktı, Crow onları bir kez uyarmıştı ama onlar dinlemek yerine saldırmayı seçmişlerdi ve şu anda da ölmek zorundaydılar.
Elini havaya kaldırıp bir şeyler mırıldandı Crow.
"Karanlık Yıldırımın Laneti."
Sözleri bittiği anda gökyüzünü kara bulutlar kapamaya başladı aralarında yıldırımlar sanki yemeklerini görmüşçesine dans ediyorlardı ve her gök gürlemesinde bir haydutun kafasına yıldırım düştü kara bulutlar dağılıp yerini eski ve güzel gökyüzüne bıraktığında tüm haydutlar kızarmıştı.
Crow elini bir kez daha salladı ve hava bükülerek bağlı olan kadının etrafında ki ipler parçalandı ve kadın serbest kaldı, ağzındaki bez parçasını çıkartan kadın konuşmaya başladı.
"Bizi haydutlardan kurtardığınız için teşekkür ederiz, tüm askerlerim haydutlar tarafından öldürüldü eğer kabul ederseniz sizleri krallığa kadar koruma olarak tutmak istiyorum ücreti karşılayabilirim!"
"Bizimde yolumuz krallığa zaten tek ilerlemek sıkıcı olur yardım etmekte bir sakınca yok."
"Çok teşekkür ederim krallığa vardığımızda babam olanları dinlediğinde emin olun sizleri ödüllendirecektir."
"Ödüle gerek yok, ihtiyacımız da yok zaten, baban kim bakalım? "
"Ahh kıdemliye kendimi tanıtmayı unuttum! Ben IV. Kral Ronald' ın tek kızı prenses Yuri."
Kızın prenses olduğunu ve babasının kral olduğunu duyan Harang ustasının kulağına bir şeyler demek için fısıldamaya başladı.
"Usta zaten kralın kızı zenginler birazcık mor kristallerini ve değerli eşyalarını alsak koymaz bunlara neden ödüle gerek yok diyorsun sen almak istemiyorsan ben onunla gidip alabilirim hehehe."
Varisinin bu şekilde düşünüp açgözlülük yaptığını gördüğünde oflamadan edemedi nasıl bir varis edinmişti dahi olmasına dahiydi ama bir de aç gözlü çıkmıştı.
"Ben kesinlikle kabul etmiyorum ve sende alamazsın!"
"Tamam usta ya sende hiç karşılık beklemeden yardım ediyorsun ben olsam soyar soğana çeviririm sonuçta tek kızı hehe."
Harang' ın dediklerini duyduğunda ustası başının ağrıdığını hissetti, daha sonra Yuri' ye dönerek konuştu.
"Ah demek kralın kızısınız, bende krallığı kontrol etmek için geliyordum."
"Babamı neden görmek istiyorsunuz ki?"
"Bende kendimi tanıtayım size, ben kutsal kıtadan kıdemli yaşlı Crow, soylular tarafından bazı ayrımcılıklar yapıldığı kulağımıza geldi, bende denetlemek için buraya geldim."
Aslında yalan söylüyordu Harang için gelmişti ama variside bu yılki seçmelere katılacağı için ve Siyon yaşanan olayları anlattığı için bir göz gezdirmek istemişti zaman geçirmek için.
"Sizi tanıyamadım lütfen beni affedin efendim, saygısızlığım olduysa lütfen maruz görün!"
Kız karşısında ki kişinin kutsal kıtanın kıdemli yaşlısı oldugunu duyduğunda bacaklarının bağı çözüldü tek dizinin üzerine çökmüştü.
"Küçük hanım lütfen ayağa kalkın ben sadece bir kontrol için geldim, he birde varisimde bu sene akademi seçmelerine girecek onu krallıkta biraz gezdirmek istedim."
Prenses kıdemlinin Harang için varisim olarak bahsettiğini duyunca ona döndü ama gördüğü manzara karşısında şaşırdı kaç yaşındaydı bu çocuk?
Ama fazla kafasına takmadı Harang ile de tanıştıktan sonra krallığa doğru birlikte ilerlemeye başladılar, hava karanlıktan hallice olmaya başladığında şehrin giriş kapısına varmışlardı geldikleri kabileye göre şehir tamamen farklıydı, binalar ahşap yerine taşlardan yapılmış, binaların aralarında satıcılar daha fazla ve yollar toprak yerine taş döşemeydi, şehrin tam ortasında bir saray vardı evler sarayın etrafını çevreleyecek şekilde halka halka inşa edilmişti, ama bakıldığında çok belli olan birşey göze çarpıyordu sarayın yakınında bulununan yapılar daha geniş güzel bahçeleri olan malikanelerken daha aşağılara inildikçe tek katlı standart binalara dönüşmeye başlıyordu, zengin ile fakir arasında ki fark bu şehir de muazzam göz önündeydi.
"Usta bu krallıkta gerçekten zengin fakir ayrımı belli oluyor, yapılardan bile belli ayrımcılık göz önünde."
"Evlat bu dünyada güçlü her zaman kazanır kurallar sadece güçsüz ve fakirler için vardır."
İkili konuşurken prenses ve hizmetçileri yanlarından ayrılarak saraya doğru ilerlemeye başlamışlardı.
"Usta ben hala ödül alma taraftarıyım çok güzel bir balina elimizden kaçıyor."
Harang prensesin arkasından bakarken gözlerinde mor kristaller dönüyordu, ustası Harang' ın kafasına hafifçe vurarak konuştu.
"Bir kez daha ödül kelimesini ağzından duymayayım."
Hafifçe başını ovalayan Harang gülerek konuştu.
"Ee usta ilk nereye gidiyoruz."
"Yolumuz uzundu karnımız aç gel ilk baş yemek yiyip karnımızı doyuralım sonrasında kral ile görüşmek için gideriz."
"O halde şu ileride bulunan restorana girelim ve yemeğimizi yiyelim usta ama ödemeler senden ona göre, zaman kaybetmek istemiyorum benimde almam gereken bazı şeyler var şehirden geri dönmeden önce onları da alalım."
Harang' ın gösterdiği restorana giderek yemeklerini yedikten sonra sarayın yolunu tuttu Harang ve ustası.
"Üzgünüm efendim halktan birisinin saraya girmesi kesinlikle yasaklandı, geri dönmenizi isteyeceğim sizden. "
Crow duydukları karşısında sinirlense bile sinirlerine hakim olarak içerisinde konuşmadan duramadı.
'Demek halk saraya giremez bu kral gerçekten de haddini aşmış!'
Crow elinin hafif salladığında elinde bir madalyon belirdi madalyonu gören askerler titremeye başladı sakin kalamıyorlardı.
"Efendim affedin tanıyamadım, sizin gibi birisini kapıda durdurduğum için ölmeyi hak ediyorum!"
Biraz önce konuşan koruma şimdi af dinliyordu karşısında ki kişiyi halktan birisi sanmıştı ama o kişi kutsal kıtadan gelmişti ve çok kıdemli birisiydi.
Askerin durumunu gören diğer askerler Crow' un elindeki madalyona odaklandıklarında hepsi aynı anda dizlerinin üzerlerine çöktüler ve aynı şeyleri tekrar ettiler, o anda arkadan bir ses duyuldu.
"Askerlerimi sadece kral' a diz çökecek şekilde eğitebildiğimi sanıyordum, siz ne halt ediyorsunuz?"
Konuşmasını bitirdiğinde karşısında ayakta duran adamın elinde ki madalyonu gördüğünde gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Yaptığım hatadan dolayı ölmek benim için bir şereftir efendim! Tanıyamadım sizin gibi yüce tai dağı gibi bir insanı tanıyamadım ölmeyi hak ediyorum."
Konuşurken sürünerek önünde bulunan yaşlı adamın ayaklarına kapanmıştı general.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..