İkili iki gün boyunca Göksel Kademe İblisleri avlamaya devam ederek toplamda 560 tane Göksel Seviye Çekirdek elde etmişlerdi ve avlamaya devam ettikçe ormanın merkezine varmayı başarmışlardı ama vardıklarında çok güçlü bir kükreme kulaklarının sızlamasına sebep oldu kısa bir süre sesin sebebini araştıran ikili sonunda o sesi neyin çıkardığını bulmuşlardı ama bulduklarında çok şaşırmışlardı yumurtlamakta olan boyu neredeyse dört yüz metreyi aşan kanat genişliği iki yüz metre olan kızıl renkli İlahi bir ejderha olduğunu gördüklerinde gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
"Eeeee.. Gölge ben yanlış görmüyorum değil mi, karşımızda bir ejderha var dimi?"
"Yanlış görmüyoruz sanırım usta gerçek bir ejderha şu anda karşımızda duruyor saldırmalımıyız?"
Soruya soru ile cevap veren Gölge kafasına yumruğu yedi.
"Tabiki de öldürüp çekirdeğini alacağız sen karşımızda duran şeye ejderha olarak bakıyorsan kafayı yemişsin karşımızda milyonlarca mor kristal duruyor man kafa!"
Gölge ustasının neden paragöz olduğunu şimdi anlamıştı karşısında duran adam kendi paragözlüğünü varisine geçirmişti tabiki.
"O halde hadi yapalım şu işi biran önce bu kükreme diğer güçlü varlıkları buraya çekecektir biran önce öldürüp buradan ayrılalım."
Ve bu şekilde ikili ejderha ile savaşmaya başladılar, amansızca geçen bir buçuk günlük şiddetli çarpışmaların sonunda anne ejderha ağır yaralı bir şekilde havadan yere düşerek son nefesini verdi ejderha öldü ölmesine ama bizim ikili de bir hayli hırpalanmıştı kıyafetleri neredeyse paramparça olmuş vaziyettelerdi.
Crow ejderhanın değerli olan yerlerini ve çekirdeğini alarak tam yanından ayrılıyordu ki gözüne elmas gibi parlayan birşey çarptı yanına yaklaştığında bunun bir yumurta olduğunu fark ettiğinde şok geçirmişti ejderhanın parçaları zaten zengin olmasına yetecekti birde yumurtası bu demek oluyor du ki yavru ejderha onu küçüklükten yetiştirdiği taktirde binek olarak bile kullanılabilirdi, Crow yumurtayı da yanına alarak ejderhanın ölü bedeninden uzaklaştı ve Gölge'nin yanına geldi.
"Gölge bu sefer gerçekten turnayı gözünden vurduk hadi acele edelim bu savaş başka kişilerin dikkatini çekmiş olmalı çok fazla enerji tükettik buradan hemen ayrılalım."
"Tamamdır hadi kabileye geri dönelim bence bu kadar çekirdek yeterli olmalı ve bir tane de İlahi Çekirdek bulduk hemde ejderha çekirdeği."
İkili hızla bölgeden ayrılarak kabileye doğru ilerlemeye başladılar, onlar ayrıldıktan kısa bir süre sonra başka gelişimcileri gelmiş olsalar bile sadece parçalanmış ejderha bedeni ile karşılaştılar.
İkili kabileye dönerken Harang hala kapalı kapılar ardında gelişimine devam ediyordu, tükettiği hapın da etkisiyle Temel Chi Alemini tamamen dengelediği için şu anda Kaynak Chi Alemine atılım yapmaya hazırlanıyordu, bedeninde bulunan chi denizi dalgalandıktan sonra kaynak kapıları yavaş yavaş titremeye ve sırasıyla yıkılarak chi enerjisi bedende yönlenmeye başladı bu olay başladıktan tam üç saat sonra Harang'ın bedeninde bulunan 108 kaynak kapısıda tamamen açılmıştı ve chi enerjisi tüm bedende dolaşabiliyordu.
Yıl M.Ö 800, Tarihin kayda aldığı ilk 108 kaynak kapısını açan kişi Harang olmuştu.
108 kaynak kapısı açıldığı anda odanın icerisini muazzam bir enerji dalgası sardı bir süre sonra odanın içerisinde bulunan eşyalar parçalanmaya başladı, uzunca bir süre enerji dalgası odada durduktan sonra yok olmaya başladığında Harang gözlerini yavaşça açtığında gözlerinden çıkan enerji işini odadaki havanın dalgalanıp bozulmasına neden oldu.
'Sonunda Kaynak Chi Alemine atılımımı yaptım şimdilik gelişimi bırakıp planlara göre hareket ederek akademi seçmelerine kadar krallıkta yeni bir hap dükkanı açmam lazım, acaba usta ve Gölge ne kadar Göksel İblis Çekirdeği toplamayı başardılar.'
Bir süre kendi kendine düşündükten sonra ayaklanarak vücudunu gerdirdi ve etrafında parçalanan eşyalara baktı, neredeyse odada bulunan bütün eşyalar paramparça olmuşlardı ama fazla kafasına takmadı sonuç olarak gelişimini ilerletmiş ve bu malikanede bulunan eşyalara para vermemişti, etrafına bir kez daha baktıktan sonra odadan ayrılarak üç gündür yemek yemediği için mutfağa gitti ve hazır olan alternatif yemeklerden karnını doyurdu ve malikanenin bahçesine çıkarak dışarıda ağaçların gölgesinde olan masaya oturdu ve temiz havanın keyfini çıkartmaya başladı belli bir süre sonra yorgun olduğu için uyuya kalmıştı.
Harang uyurken kabilenin girişinde Crow ve Gölge bir anda ortaya çıkarak kabile içerisinde ki toprak yoldan yavaş yavaş ilerleyerek malikaneye doğru gitmeye başladılar
"Gölge sen nasıl tanıştın Crain ile?"
"Ben nasıl tanıştım? Eee bu kabilede olan bir açık arttırma dikkatimi çekti geldiğimde Crain'i gördüm ve onun üzerinde bulunan para dikkatimi çekti ve onu soymak istedim ama onu sıkıştırdığımda anlamadığım bir şekilde bende bulunan hastalığı keşfederek gelişimde bir iler ki seviyeye geçmemiş sağladı ve bende onu ustam olarak kabul ettim bizim tanışma hikayemiz bu şekilde. "
Crow şaşırmıştı kendisi kadar güçlü olmasa bile bu derece güçlü bir kişinin hastalığını bile tespit edip iyileştirme yöntemine sahipti Harang.
İkili konuşmaya devam ederken malikaneye ne zaman vardıklarını fark etmemişlerdi bahçeye girdiklerinde ağaçların altında ki masada sakin bir şekilde uyuyan Harang'ı gördüler sessizce yanına giderek çimlere uzandılar ve ejderha ile olan savaşlarında kalan yorgunluğu atmak için uyumaya başladılar.
Ne kadar zaman geçtiği belli değilken Harang gözlerini yavaşça açtığında masanın yanında ki çimlik alanda yatan ustası ve Gölge'yi gördüğünde gülmeye başladı, koskoca adamlar yerde yatıyordu kendisi ise masada adalet çok güzel işliyordu.
"Gençler uyanın bakalım hadi yerinizde uyuyun hadi bakalım çocuklar naz yapmayın."
Harang ikisiyle de dalga geçmeye başlamıştı beklemediği şey ise Gölge'nin cevabı olmuştu.
"Biraz daha, lütfen biraz daha uyumama izin verin akademiye gitmek istemiyorum saat daha çok erden biraz daha uyumak istiyorum."
Harang Gölge'nin bu şekilde konuştuğunu gördüğünde onu kaldırma isteği dahada kuvvetlendi.
"Kalk bakalım Gölge saldırganlar var, Harang'a korumak için söz verdiğin aileye saldırıyorlar!"
Gölge bu son sözleri duyduğunda aniden yerinden fırladı ve bir hamlede malikanenin tüm çevresini içerisine alan koruma büyüsü etkinleştirdi ve savaşa hazır hale geldi, ama tamamen kendine geldiğinde arkasında kıkır kıkır gülen Harang'ı fark ettiğinde elini başına götürdü ve konuşmaya başladı.
"Usta ama sen gerçekten beni kalpten götüreceksin bu kaçıncı ama ya lütfen tanrı aşkına lütfen bak rahatla uyumama izin ver artık lütfen!"
Gölge yalvarırken Crow çevresinde oluşan büyü gücünü hissederek gözlerini açtı ama kısa süre konuşulanları dinledikten sonra yine Harang'ın Gölge'ye şaka yaptığını anladığı için kafasını tekrardan çimlere koyarak uyumaya başladı ama o anda Harang yanına gelerek masadan aldığı bir bardak suyu kafasına boşalttı.
"Velet seni gerçekten ikiye bölerim, biraz dinlenmemize izin ver artık senin için kaç gündür ormanda avlanıyoruz!"
"Tamam, tamam hadi kalkın yemek yemeye gidelim karnım zil çalıyor."
Harang karın açığından bahsedince Gölge'nin karnı guruldamaya başladı.
"Evet gidip bir şeyler yemek lazım bizde yol yorgunluğuna yemek yemeden uyuya kalmışız burada hadi yemek salonuna gidelim."
Crow hiç konuşmadı, konuşarak yemek yemeye karar veren ikiliyi takip etti sadece yemek salonuna vardıklarında masanın üzeri zaten yemekler ile doldurulmuştu, kızarmış butlar salatalar daha bir çok çeşit yemek vardı.
Bekleme yapmadan hemen oturup yemeklerin tadını çıkartmaya başladılar yemekler bitmek üzereyken Harang'ın kafasına dank etti bu zamana kadar kaç saat geçmişti ve malikanede olmasına rağmen Siyon ve Clara'yı hiç görmemişti.
"Usta, Gölge Siyon ve Clara neredeler haberiniz var mı?"
İkili bu soru üzerine kafalarını yemekten kaldırdılar Crow ruhsal algısını malikanenin tamamına yayarak nerede olduklarını öğrenmek istediğinde direk ayağa fırladı, şu anda en son bulundukları yerde arbede izleri vardı ama Siyon ve Clara orada yoklardı.
"Harang acele etmeliyiz bir şey olmuş olmalı en son bulundukları yerde arbede izleri var!"
Son sözlerinden sonra Crow yerinden fırlayarak hissettiği alana doğru ilerlemeye başladı peşinden ise Harang ve Gölge gitti.
Arbedenin yaşandığı yere vardıklarında Siyon ve Clara'nın o anda çay içtikleri anlaşılıyor ama masa sandalyeler ve fincanlar etrafa saçılmış parçalanmış bir vaziyetteydi.
"Usta bunu kimin yaptığını ve Siyon amcam ile Clara teyzemi nereye götürdüklerini anlayabilirmisin lütfen acele et!"
Harang çok korkuyordu eski hayatında ailesini katletmiş oldukları için şu anda da aynı şeyleri yaşamak istemiyordu bu sefer ailesi olarak gördüğü kişileri kurtarabilmek istiyordu.
Ustası ciddi bir ifade ile konuşmaya başladı.
"Merak etme evlat, senin yetişime başladığın gece Siyon ile bahçede bir konuşma yaptık o gece o fark etmeden ruhuna kendi ruhumdan ufak bir parça ekledim bu sayede onu nerede olursa olsun bulabilirim beni takip edin."
Harang ustasının söylediği şeyleri duyduğunda rahat bir nefes almıştı ama amca ve teyzesini kaçıran kişilerin ne istediklerine anlam veremiyordu.
Üçü malikaneden ayrılarak belli bir yöne doğru ilerlemeye başladılar kısa süre sonra kabileden çıkıp ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başlamışlardı, Crow'un ruh algısının hissettiği yere vardıklarında Siyon ve Clara bir ağaca bağlı şekilde duruyorlardı çevresinde ise adamlar bekliyordu, tuzak olup olmadığına bakmadan Siyon ve Clara'ya doğru ilerlediler tam yaklaştıklarında gölgelerden bir adam silüeti belirmeye başladı kısa süre sonra gelen kişinin kim olduğunu herkes görmüştü.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..