2. Bölüm - İlk Temas

avatar
2376 8

Yeryüzünün Hakimi - 2. Bölüm - İlk Temas




Ormanın içine doğru atılan her adımda otların boyları daha da büyüyordu, önce dizlerine ulaşan otlar şimdi bellerine kadar ulaştı. Arden düşünceleri arasında kaybolmuşken aniden irkildi, olduğu yerde hareketsiz kaldı.


Diğerleri de onu görünce aniden durdu. Arden'in bir şey duyduğunu düşündüklerinden korkulu gözlerle etrafı izlemeye başladılar. O an fark etmişlerdi ki ormana girdiklerinde duydukları kuş sesleri artık kesilmişti, duyabildikleri tek şey yaprakların hışırtısıydı ama biri bu karmaşanın düzenli sesleri arasında başka bir şey duymuştu.



Arden gruba kımıldamamalarını işaret etti ve çevreye dikkat kesildi. Kısık da olsa bir hırıltının sesi kulaklarına ulaşıyordu. Hemen ardından otlarda bir kıpırdanma oldu, uzun otları yararak üzerlerine doğru gelen bir şey vardı. Ulaşmasına birkaç adımlık mesafe kala ormanı inleten, iliklerine kadar korkuyu işleyen şiddetli kükremeyi duydular.

ROAAR.!

Gruba birkaç metre kala saklandığı otların arasından grup liderinin üzerine atıldı. Arden otların hareketlendiği yönü görüp, bu şeyin nereye gideceğini anlamıştı. Hemen öncesi arkasında olan liderin üzerine atılıp tek omuz darbesiyle onu yere çalmıştı bile. Onu hedefleyen her neyse o kadar hızlıydı ki biraz da karanlığın yardımıyla kimse tam olarak ne olduğunu göremedi, sadece dört ayaklı bir gölge gibiydi.



Gölge yönünü değiştirmeden koşup bitki ve ağaçların arasında kayboldu. Arden birkaç saniye geç kalsa belki de lider, ormanın derinlerinden çıkıp gelen bu ne olduğu belirsiz gölgenin açık hedefi olacaktı. Gruptakiler çok şaşırmış aynı zamanda korkmuşlardı, herkes ne yapılması gerektiğini söylemesi için lidere bakıyordu ama o korkudan taş kesilmişti.



Arden yuvarlandıkları yerden kalkıp lideri silkeledi. "Kendine gel, şimdi zamanı değil. Hemen bu otlardan çıkmamız lazım, geri dönelim." dediği sırada ikinci kez o ses duyuldu.


ROARR.!


Arden arkalarından gelen sesi duyduğunda tereddüt etmedi, yapılacak tek bir şey vardı. "Koşun.! Kampa dönene kadar durmayın.!"



Lider kalksa da henüz kendine gelememişti, gençlerden biri koluna girdiği gibi onu sürüklemeye başladı. Grup bir an önce oradan çıkmaya çalışırken, önde yolu açan Arden'i takip ediyordu. Uzun bir koşuşturmanın ardından çoğunun bir adım atacak hali kalmamıştı, gençlerden biri acı içinde konuştu. "Karnım patlayacak gibi, artık koşamam." dalağı bir adım daha atmaya izin vermiyordu.



Arden arkasındaki bitkin gençlere baktı, 'yapacak bir şey yok.. sanırım bu şey de peşimizi bıraktı.' düşüncesiyle derin bir nefes aldı. "Buralarda beklemek tehlikeli, her an yeniden gelebilir. Bundan sonrasını yürüyelim." dedi.



O sırada lider, Arden'in sırtında parlayan garip bir şeyin olduğunu fark etti. "Hey, sırtındaki şey de ne?"



Arden, onu duyunca elini sırtına götürdü, eline bir şeyin bulaştığını hissedince eline baktı. Elinin üzerine bulanan kandı ve sırtından akıyordu. Arden olayın sıcaklığı ve adrenalinden olacak bunu farketmemişti ama tam bu anda sırtına bir acı saplandı.



Lider hemen yarısı yırtık kıyafeti çekip yırttı, Arden'in sırtı boydan boya 3 pençe iziyle çizilmişti. "Bu.." dedi lider, "buna hemen bakılmalı.."



"Buna vaktimiz yok önce buradan çıkmalıyız."
 dedi Arden.



Lider her ne kadar karşı çıkmak istese de burada oyalanma fikri hiç cazip gelmiyor, aynı zamanda o yaratığın yeniden gelme ihtimaline karşı ödü kopuyordu. Ayrıca aklından çıkmayan bir şey daha vardı. 'Beni kurtarmamış olsaydı, bana ne olurdu? O şeyden kesinlikle kurtulamazdım. Ayrıca orada öylece dondum, bu kadar insanı tehlikeye attım.'  



Onlara önderlik yaparken önemli bir anda korkudan kaskatı kesilmesini kendine yediremiyordu, böyle mi lider olacaktı.? Lider üzerindeki hırkasını çıkarıp Arden'in omuzlarına bıraktı, 'En azından bunu yapabilirim.' 



Arden yırtılan kazağını yaralı vücuduna sarıp üzerine hırkayı giydiği sırada bir el omzunu sıktı, "O burada." diye fısıldadı Lider. Herkes kımıldamadan lidere bakıyordu, ileriyi işaret etti. "Durmayın.!"


Biraz önce daha fazla koşamayacağını söyleyen genç çoktan 20 adım mesafe koymuştu. Liderin emriyle tüm grup var güçleriyle tekrar kampa koşmaya başladı. Arkalarında uzaktan da olsa bir kükreme duyulduğunda o genç çoktan diğerlerine 50 adımlık bir mesafe açmıştı.



Sonunda ağaçların arasından ufak bir ışık görüldü, herkes o ışığı kurtarıcıları olarak görüyordu. Ağaçların arasından çıkıp kamp alanına döndüklerinde birkaçı kendini yere bıraktı. Kamptaki kalabalık telaşla koşturan ve kendini yerlere atanları görünce meraklandı. Hemen onların ardından iri kıyım zorba belirdi, bir şey bulduklarını düşünüyordu. "Noluyor? Bir şey mi buldunuz?"



Nefes nefese kalan gençlerden biri titreyen sesiyle konuştu, "Bir şey saldırdı.. Hatta onu yaraladı." dedi Arden'i işaret ederek.


Herkesin odağı Arden olmuştu, herkes yüzünün rengi soluklaşmış gence bakıyordu . Arden hırkasını çıkarıp sardığı kazağını çözdü ve sırtındaki yarayı gösterdi.


Yaranın halini gören genç kızlar birer çığlık atıp daha fazla bakamadılar, insanların yüzü değişmişti. Sırtındaki boydan boya üç çizikten görünen et parçalarının arasından kanlar akıyordu. Kamp alanında büyük bir uğultu yükseldi.


Kalabalıktan biri öne çıktı, "Size saldıran neydi?" dedi.



En önden depar atan genç, "Biz onu göremedik bile. Çok karanlıktı ve o kadar hızlıydı ki.."



Olanlardan sonra pek çok insanın kalbine korku hakim oldu. Nasıl bir yaratıktı kim bilir onlara saldıran? Böyle kötü bir yara bırakabildiğinin yanında çok da hızlı..



İri kıyım bunun insanları korkuttuğunu görünce öne çıktı, eğer korkmaya başlarlarsa onun için gidip araştırma yapmaya pek de gönüllü olmayacaklarını anlamıştı. "Bu kadar korkmanıza gerek yok, alt tarafı küçük bir yara. O şey, onları bıraktığına göre çok da tehlikeli sayılmaz. Bunun sizi korkutmasına izin vermeyin, hala araştırmak zorundayız." 



İri kıyım onları rahatlatmaya çalışsa da insanlar bu kadar basit olduğunu düşünmüyordu. Kalabalıktan hafif yapılı bir genç öne çıktı, yüzünde sinirli bir ifade vardı. "Bu karanlıkta bunu yapmanın anlamı yok, herkesi tehlikeye atmak mı istiyorsun?"



Onu duyan diğerleri de onu desteklemeye başladı, gerçekten de bu karanlıkta o şeyle yüzleşmeyi hiç istemiyorlardı. O yaratığa olan korkuları iri kıyımdan olanı geçmişti, sonuçta insanlar bilinmezden her zaman korkardı.



Bu kadar gencin ona destek verdiğini görünce iri kıyım daha fazla üstelemedi. Yüzünde çirkin bir ifade vardı, kim bilir neler düşünüyordu. "Madem öyle.. haklısınız, karanlıkta bu biraz zor olacaktır. En iyisi aydınlıkta çıkıp araştırmak, o zamana kadar dinlenin."



Arden iri kıyımın yüzündeki uğursuz ifadeyi görünce bir şeyler planladığını anladı. İri kıyım şimdiye kadar ilk kez geri adım atıyordu ama işleri yönetme şekliyle kontrolü kaybetmiş falan değildi. Ardenderin bir iç çekti, "Bununla eninde sonunda yollarımız kesişecek.."


..



O gece, iri kıyıma karşı gelip onun geri adım atmasını sağlayan gencin son görüldüğü geceydi. O olaydan birkaç saat sonra hava aydınlanmıştı ama Arden hala ayaktaydı. Zaten uyanalı çok zaman olmadığından pek bir uykusu yoktu ve bu sakin zamanları düşünerek geçiriyordu. Yarası canını yaksa da ne yapabileceğini bilmiyordu, tek yapabildiği sarmaktı.



O sırada orman tarafında bir kıpırtı oldu, Arden gözlerini o tarafa diktiğinde ağaçların arasından çıkan iri kıyım ve yanındaki birkaç kişiyi gördü. Ellerinde uzun sopalarla yanından geçerken uyuyor numarası yaptı, iri kıyımın elindeki sopada bir kızıllık görünce içinde bir şeyler kıpırdamıştı.



Güneş en tepeye ulaşıp tüm kamp alanını ışığıyla boğarken gür bir ses alanda yankılandı. "Herkes kalksın.! Yeter bu kadar dinlenme, artık çalışma vakti" dedi iri kıyım.



İri kıyımın isteği insanları kendi için çalıştırmaktı, ormana gönderip yiyecek ya da burdan çıkmak için herhangi bir ipucu bulmalarını istiyordu. Arden uyandığında kaşları çatıldı, iri kıyımın elindeki uzun sopanın aslında bir mızrak olduğunu anlamıştı. Kızıllık ise..



İri kıyımın yanındakilerde de bu yarım yamalak mızraklardan vardı, toplamda bir düzine kadardı. Nasılsa uçlarını sivrilttikleri sopalarla gövde gösterisi yapıyordu, şimdi kimsenin ona karşı gelmeyeceğine emin olmuştu.



İlerleyen zamanda pek çok grup ayrılıp ormana girdi, pek çoğu geri döndü. Hala teker teker ormana giren gruplar görünüyordu ama hiçbiri canlı görünmüyordu. Koca kamp alanındaki yüzlerce insan susuzluğun ilk belirtilerini gösteriyordu, kuruyan dudaklarını yalarken halsiz vücutlarını harekete geçirmeye çalışıyorlardı.



Eğer öyle yapmasalar pek iyi şeyler olmayacağının hepsi farkındaydı. Yiyecek evet bir sıkıntıydı ama şu an su olabilecek en önemli ihtiyaçtı ve daha uyanışlarından çok zaman geçmeden eksikliğini hissettirmeye başlamıştı.


Ormandan dönen bir grup gencin elinde bir şeyler vardı, yakından bakınca şapkalı bir bitkiye benziyordu. İri kıyım onlarla biraz tartıştıktan sonra öndeki gence sağlam bir tokat attı, diğerleri de sopalarla gruptakileri dövmeye başladı. Sonunda ellerindeki tüm bitkileri kaptırdıktan sonra üstüne bir de dayak yemişlerdi. Birkaç grup daha benzer bitkiler dışında bir şey bulamamıştı, onlar diğerleri gibi dayak yemek istemediği için ellerindekini direnmeden verdi.



Giden gençlerin çoğu iri kıyımın yaptıklarını anladıklarından bulduklarını hemen yemeye çalışıyordu. Pek çok insan yiyecek bulamadığından kendilerini buldukları iğrenç, kıpır kıpır böcekleri yemeye zorluyordu. Yine çok sayıda insan yedikleri şapkalı bitkiler ve böcekler yüzünden zehirlenmişti.


Şimdi kamptaki tüm insanlar iri kıyımın grubuna karşı iyi duygular beslemese de yapabilecekleri pek bir şey yoktu, ne kendilerine güvenleri ne de silahları vardı. Tabi bir de örgütlü durumda değillerdi, biri öne çıktığında diğerleri korkarsa diye düşünüyorlardı.



Bunların hepsi aslında Arden'in öngörüsüydü. Tüm günü kampta işe yarar insanları gözleyerek geçirmişti, müttefik olabilecekleri.. Arden'in yüzüne sinsi bir gülümseme yerleşti, grup lideri onu izliyorken ürperdi. Lidere döndü, "El atmanın zamanı geldi.." dedi.



Lider ne olduğunu anlamadığından boş bir ifadeyle Arden'e baktı. Arden onun merakını hemen giderdi, "Onu indireceğim." dedi iri kıyımı işaret ederken.



Liderin ifadesi hızlıca değişti, onları dinleyen olup olmadığını anlamak için çevresine bakındıktan sonra kısık sesle, "Nasıl yapacaksın bunu?"



Arden genişçe gülümsedi, "Aslında ben değil biz yapacağız." dedi. "Şimdi birkaç grupla konuşmanı istiyorum, sen doğal bir sempatiye sahip olduğundan bu işe en uygun kişisin." dedikten sonra uzun bir açıklama yaptı. "Unutma özellikle söylediğim kişilerden uzak dur ve bir şey sezdirme.."



Konuşma bittikten sonra lider kalkıp Arden'in gösterdiği grup liderleriyle görüşmeye gitti. O sıra liderin kendisi olduğunu hatırladı, 'Lider benim neden başkasının emirlerini takip ediyorum ki? Hem sempatik miyim ki..?' Ancak çok da üzerinde durmadı, sonuçta menfaatleri ortaktı.



Birkaç güçlü rüzgar esti, birkaç büyük bulut da kamp alanın üzerinden geçtiği vakitlerde kamp alanındaki gençlerin dilinde tek bir söylenti vardı, ciddi bir iddaaydı ama kimse kimin çıkardığını bilmiyordu. Geçen gece iri kıyıma karşı çıkan genci şimdiye kadar kimse görmemişti, ayrıca iri kıyımın mızrağındaki kızıllığın kan olduğu söyleniyordu.



Söylentiler çığ gibi büyüyüp iri kıyıma olan nefreti pekiştirdi, insanların bulduğu az sayıda yiyeceği elinden alması veya diğerlerini istediği gibi tartaklamasından sonra bu söylentiler tuz biber olmuştu.



Lider Arden'in yanına sokuldu, ona biraz şüpheli bakıyordu. "İstediğini yaptım, memnun musun durumdan?" dedi.



Arden gayet sempatik bir gülümsemeyle, "Evet, iyi işti. Bu ilk adımımızdı, sıradaki adımı bu gece atacağız." dedi, "ama önce biz de biraz keşfe çıkalım, göze batmamızı istemiyorum henüz."


..



10 kadar genç, bir grup antik taşlardan birinin önünde toplanmış muhabbet ediyordu. Kızıl kısa saçları ve koca gözleriyle oldukça sevimli görünen genç kız üzgün sesiyle konuştu, "O adam gerçekten de onu öldürmüş mü?"



Oğlanlardan biri cevapladı, "Herkes öyle söylüyor, zaten birden ellerinde sivri sopalarla belirdiler. O zorbanın elindekine de kan bulaşmış görmedin mi?"



Grup bu konu hakkında konuşurken ormanın yakınından bir konuşma duyuldu, " Sabah, öldüğü söylenen genci ormanın diğer tarafında  buldum. Vücudu bir şeyle defalarca delinmiş gibiydi.."


Hemen gençlerden biri antik taşın önünden çıkıp ormana doğru baktı, bunu söyleyenin kim olduğunu öğrenmek istiyordu ama orada kimse yoktu, belli ki çoktan ormana girmişti.


...



Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken hızlı depar atan genç, Arden'e sordu, "Gerçekten buldun mu onu? Bize niye söylemedin şimdiye kadar?"



Arden kısa bir kahkaha attı, "Tabi ki bulmadım, zaten tüm gün kamptaydım. Ben onu size söylememiştim."



Gencin kafası iyice karıştı, 'Bulmadıysa niye buldum dedi? Hem bize söylemediyse kime söyledi?' Onun bu halini gören diğerleri de gülmeye başladı.



Keşif süresince zaman akıp gitti, artık karanlık olmuştu. Grup sadece birkaç küçük bitki bulabilmişti, açlık ve susuzluk onları iyice zorluyordu. Arden'in yüzünde karamsarlık vardı, 'Su bulmamız lazım..'


..



2. gün dönümü yeniden ormana girdiler ama hala ellerinde hiçbir şey yoktu, susuzluk şiddetini daha fazla göstermeye başlıyordu. Bu yüzden de artık tehlikeye aldırış etmeden gecenin geç zamanlarına kadar keşfi sürdürdüler.



Karanlık olduğundan artık dönmeleri gerekiyordu, tekrar bir saldırıya uğramak istemezlerdi. Kampa yaklaştıkları sırada ormanda yankılanan bir çığlık duyuldu. Bir kadın çığlığıydı bu ve kampa yakın bir bölgeden geliyordu..



"Yaratıklar kampa mı gitti yoksa?" dedi gençlerden biri. Bu yaratıklar kampı basıp insanlara zarar veriyor olabilirdi, daha kötüsü zaten hiçbir şey bilmeyen bu insanlar ortak toplanma alanlarını kaybederlerse tamamen dağılıp giderlerdi.



"Sanmıyorum.." dedi Arden, "Öyle olsa sadece panikten bile çok fazla çığlık duyardık. Şimdi asıl mesele ne olduğuna bakıp bakmayacağımız?"



Arden'in sözleriyle herkesin odağı lider olmuştu, lider ise kararda zorlanıyor gibiydi. Kaşları çatıldı, yüzünden nasıl kararsız kaldığı ve kendini ne kadar zorladığı apaçık anlaşılıyordu. Arkasında onu takip eden insanlar vardı, tek yanlış kararı her birinin ölümü olabilirdi.



Keşif için çıktıklarında, sadece beraber yemek ve bilgi arayıp, onlara neler yapmaları gerektiğini söyleyecekti. En azından öyle düşünüyordu, insanlara önderlik edeceğinden mutlu olmuştu. İşe yarayacağım ben diye düşünmüştü.


Gençler onun kararını beklerken ormanda ikinci kez yankılanan tiz bir ses duyuldu. Çığlığa benziyordu ama bu bir insan sesi değildi, hatta o kükreyen canavar da değildi. Bunu oradaki herkes çok iyi bir şekilde anlamıştı.


Lider daha fazla beklemedi. "Gidelim.. Ne olduğunu görelim." dediği gibi sesin geldiğini düşündüğü yöne koşmaya başladı, diğerleri de onu takip etti.



O koşuşturma arasında Arden, ağaçların üzerinde yapraklardan farklı bir şeylerin olduğunu görmüştü. Neredeyse yakındaki tüm ağaçlar, yüksek dallarından birbirlerine onlarca halatla mükemmel bir el işçiliğiyle bağlı gibiydi.



Gecenin karanlığı ve son hızda koşuşturduğundan görüşünün zayıflaması yüzünden net görememişti. Her hâlükârda o anda düşünmesi gereken daha önemli mevzular vardı ve üzerinde fazla durmadı.


Olanca hızlarıyla koşmaya devam ettikten kısa süre sonra, görüş alanlarını kapatan son ağacı da geride bıraktılar. Henüz kampa birkaç dakikalık yürüme mesafesi uzaklığındaydılar ama sesin kaynağı gözlerinin önündeydi.




-------







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr